Sinematik Amsterdam Notları

AMSTERDAM NOTLARI
Sinematik blogun ikinci yılının son çeyreğine girdiğimiz bu günlerde, blogumuzun kuruluş amacında ne kadar güzel işlere imza atabileceğini bir kez daha yaşamış olduk.
Şu ana kadar Sinematik ve ÇIKO kanalıyla başta Onar Films ile görüntülü ortamda, yazılı bilgi sunumunda ise Cinemascope, Schokkend Nieuws gibi yerli ve yabancı dergilerde çalışmalarımız yayınlanmaya değer bulundu.
Eylül ayının başlarında Amsterdam’dan tarafımıza getirilen teklif, yepyeni bir kulvarda blogumuzun misyonunu temsil edebilmek açısından oldukça önemliydi. Schokkend Nieuws’da yayınlanan Çetin İnanç ve Fantastik Türk Sineması konulu makale Amsterdam’da ki yerel sinema sahiplerinden Pim Van Gaalen‘in dikkatini çekiyor ve dergide irtibatta bulunduğumuz Barend De Voogd ile beraber yanlarına hayatını Amsterdam’da sürdürmekte olan fantastik sinema hayranı arkadaşımız Belit‘ide alan çekirdek üçlü Türk Fantastik Sinemasını, Avrupa’nın en fantastik şehirlerinden birisinde temsil etmeye soyunuyordu.

Cavia Sineması:
Havaalanında birbirimizi nasıl tanıyacağımız sorusu aklımı kurcalarken, karşıma açılan Cüneyt Arkın afişiyle nasıl eğlenceli bir etkinlikte yer alacağımızın ilk sinyalinide alıyordum;
Cavia Sineması, Avrupa’da meraklısına özel geceyarısı sineması kültürünü yaşatmaya devam eden mekanlardan birisi. 50 kişilik mütevazi bir kapasitesi, üniversite kantini tadındaki self servis cafesi ile ( ki Efes ve yaprak sarma gibi Türk Fantastik Sineması günlerinin catering ayağına destek konusu bile düşünülmüş) herşey izleyici ve işletmeci birlikteliğini yansıtıyor.
Mekanı fantastik kılan en önemli özelliği Cüneyt Arkın ve Çetin İnanç usulü avantüre atıfta bulunurcasına aynı binayı paylaştıkları kick box salonu. Kaba bir tabirle salonda gazı alan ekip görsel doyum amacıyla sinemaya uğrayıp akabinde “dövecek kurban arama” düşüncesiyle kendini Amsterdam sokaklarına rahatlıkla atabilir.

1. Gün:
Etkinliklerin ilk günü Barend ve Belit’in sunumuyla açılan Türk Fantastik Sineması’na genel bir bakış ile başladı. Maskeli kahramanlardan korkuya avantürden sci-fi’ye bizler için alışılagelmiş bu yolculuğun en hoş yanı tabii ki Amsterdam’ın kozmopolit yapısıyla örtüşen seyirci kitlesiydi. Özellikle Şeytan ve Kilink‘ten kısa sahnelerin gösterildiği bölümde kahkahaları salonu çınlatan Çinli bayan’a buradan selam göndermeyi ihmal etmiyorum.
Sunum ve genel bilgi paylaşımının ardından perdede D.K.A nın gözükmesiyle gecenin eğlencesi ikiye katlandı. Kahkahalar ve alkışlar arasında zıplayarak yoluna devam eden Cüneyt Arkın, Kunt Film Stüdyosunun mucizevi kurgu tekniğinin ürünü olan Star Wars görüntüleri eşliğinde ilk geceyi kapatmış oldu.

2. Gün:
Etkinliklerin ikinci günü tamamen Sinematik ve ÇIKO’ya aitti. Onar Films adına hazırlanan ve Serdar Gökhan‘ın CELLAT dvdsinde yeralan VENDETTA belgeseli ile açılan gece Avrupa seyircisinin bilgi edinme amacıyla pür dikkat izlediği ufak bir üniversite semineri kıvamında ilerlemekteydi. Yılmaz Güney‘in “hardcore” tekniklerle vajinaya yılan soktuğu, Cüneyt Arkın’ın hızar testeresiyle CIA ajanını kestiği bu oldukça “gore” belgeselin ardından gecenin ağır topuna doğru giriş yapıldı;
ÇIKO ve Sinematik olarak hazırladığımız Jet Yönetmen Çetin İnanç belgeseli gerek görsel gerekse içerdiği fantastik hayat bilgisi unsurlarıyla Türk usulü intikamdan sonra sinemamıza temkinli yaklaşmayı düşünen seyircilerimizi rahatlatmaya yetti. Barend’in önerisiyle VAHŞİ KAN‘a geçmeden önce yaptığım kısa bir soru-cevap ve tanıtım sunumunun o gecenin en önemli hatıralarından birisi olduğunu belirtmek isterim;
“Lütfen Çetin İnanç – Cüneyt Arkın ikilisine ait bir filmi tek başınıza izlemeyiniz. Mümkünse bu salonda olduğu gibi kalabalık ve bol bol alkol desteğiyle bu seyri gerçekleştiriniz”
şeklindeki önerimin ardından gelen gülüşmeler, VAHŞİ KAN’ın perdede gözükmesiyle zirveye ulaşan Fantastik Sinema usulümüzün Avrupalı yeni fanatiklerini türetti. Gösterimin ardından film hakkında bilgi almak isteyen Dutch fanatiklerin kısa süreli CIA usulü sorgulamalarını yiğitçe geçtiğimi belirtmek isterim.

3. Gün:
Etkinliklerin son gününde Almanya’dan gelerek Voltranı oluşturmamızı sağlayan Sinematik üyesi sevgili Ercan Demirel‘in katılımıyla artı bir konuk daha kazanmış olan Cavia Sinemasının repertuarı NINJA KILLER (Karateciler İstanbulda) ve KILINK SOY ve ÖLDÜR‘den oluşuyordu. Karateciler İstanbulda’nın Hong Kong versiyonu ile perde de yayınlanmış olması ilk iki gece konsantre şekilde fantastik morfine tabi tutulmuş seyircileri biraz durgunluğa sürükledi. Ancak final için seçilen KILINK SOY ve ÖLDÜR’ün efsanevi repliği:
“Parola: Amerikada karabataklar balık avlar” salonun baştan başa kahkahalarla çınlayıp seyircinin tekrar ortama kanalize olmasını sağladı.
D.K.A ve VAHŞI KAN’da olduğu gibi KILINK SOY ve ÖLDÜR ün finaliyle beraber perdede “SON” ibaresinin gözükmesiyle salonda duyulan alkış sesleri, Fantastik Sinemamızla uluslararası B kulvarda sesimizi ne kadar duyurabileceğimizinde bir göstergesiydi.

2009 Planları:
Bu etkinlikleri bir yeniliğin başlangıcı olduğunu görmek ise sinemamıza gönül veren bizleri daha çok cesaretlendiriyor;
Amsterdam’ın yeldeğirmeni içerisinde bira fabrikası olarak faaliyet gösteren ünlü mekanlarından birisinde( Mekanın duvarında ki panoda TURKISH TRASH WEEKEND adıyla Cüneyt Arkın’ın D.K.A afişinde ki görüntüsü bulunmakta) devam eden organizatör sohbetlerimiz benzeri atılımların önümüzde ki yıl içerisinde bir ülke turu şeklinde (Rotterdam, Eindhoven gibi şehirleride kapsayarak) devam edebileceğini müjdeliyor.
Şahsım, Sinematik ekibi ve ÇIKO adına Barend, Pim ve Belit’e teşekkürlerimi sunarım.
Yazan: Gökay GELGEÇ – Yojimbooo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir