Erol Taş’ın ülkücülerle ilişkisi nasıl bitti

Aci_Pirinc_Melek_Gorgun_Erol_Tas_sinematik9Benim için Yeşilçam’ın olmazsa olmazlarının başında Erol Taş gelir. Fotoğraflarını, lobilerini kendi çapımda biriktirmeye çalışırım. İsminin yer aldığı afişlerin koleksiyonunu yapma işine hiç girişmedim çünkü çok fazla filmde yer almış. 2013 yılı için bir karar aldım Sinematik Yeşilçam arşivinde çok geniş bir Erol Taş arşivi oluşturmak istiyorum. Ayrıca Facebook‘ta sanatçımıza yakışan bir de hayran sayfası açtım (BURADAN BEĞENEBİLİRSİNİZ). Kaynaklarını belirterek internet üzerindeki bazı özgün yazıları da siteye taşıyacağım. İnternette bulduğum ve Erol Taş‘ın hayatındaki ülkücülerle ilgili çok ilginç bir ayrıntıyı içeren yazı ile başlamak istiyorum. (Utku Uluer)

Antigazete sitesinden İlhami Yangın, merhum sanatçı Erol Taş’ın ülkücülerle ilgili bilinmeyen hikayesini yazdı. Yangın’ın iddiasına göre Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Ömer Ay gibi ülkücüler Taş’ın kahvesinde buluşuyorlar, silahlarını orada saklanıyorlardı. Ancak Erol Taş, Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin ardından bu kesimle ilişkisini kopardı. (ODATV) İşte İlhami Yangın’ın o yazısı:

erol-tasErol Taş 1926 Erzurum doğumlu. Hayatın acıları onu daha küçük bir çocukken yakalar. Henüz iki yaşındayken babası Hamza Bey vefat eder.
Annesi Nafize Hanım oğlunu da yanına alarak İstanbul’a göç eder. Küçük Erol henüz okul çağında hayatın yükünü omuzlar, hamallık yapar. Bir ara boksörlüğe heveslenir. 1947 yılında İstanbul ve Türkiye ikincisi olur. Aynı yıl askere gidince boksörlüğü bırakır, 28 ay sürecek vatanî görevi başlamıştır.

Dönüşünde Cankurtaran’da bir fabrikaya işçi olarak girer. Fabrika civarında bir film çekilmektedir. Ancak, mahallenin serserileri film ekibini rahat bırakmaz, bu yüzden film de uzamaktadır. Sokak kavgalarına alışkın olan eski boksör Erol Taş ve arkadaşları mahallenin serserilerine güzel bir dayak atarlar. Aslında bu olay Erol Taş‘ın hayatını tamamen değiştirmiştir. Fakat o henüz bunun farkında bile değildir. Dayak sahnesini izleyenlerden birisi de filmin rejisörü Lütfi Akad‘dır. Lütfi Akad ne zaman kavga sahnesi çekse hemen Erol Taş’ı çağırır.

Bu sayede Erol Taş hem şöhrete, hem de paraya kavuşur. Üç beş kuruş biriktirince aynı mahallede bir kahvehane açar. Erol Taş kahvehane açar da orası ünlü olmaz mı? Zamanla kahvehanesine her kesimden insanlar gelmeye başlar.  Ancak kahvehaneye gelenlerden bazıları, oranın güvenlikli olduğunu düşündüklerinden gelmektedir. Bu kişiler Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Ömer Ay gibi ülkücülerdir. Erzurumlu Erol Taş da ülkücü fikirlere sahiptir. Bu nedenle yeni gelenleri sahiplenir. Onlara kol kanat gerer.

Erol Taş‘ın kahvehanesi artık ülkücülerin mekânı olmuştur. En önemli eylemler burada planlanır. Erol Taş onlara, onlar da Erol Taş‘a sonsuz güven duymaktadır. Ülkücülerin zulası Erol Taş‘a emanet edilir. Silahlar, bombalar artık emin ellerdedir. Ta ki, kahvehane müdavimlerinden birinin “Abdi İpekçi’yi ben öldürdüm” diye konuşmasına kadar.

Kenarda, silik bir şekilde oturan esmer, sakallı genç, Abdi İpekçi‘yi vurduğunu haykırmaktadır.
O gece ülküdaşlarına emanetleri teslim edip, hayatına Eski Erol Taş olarak devam eder. 8 Kasım 1998 tarihinde öldüğünde bütün sırlarını da beraberinde götürür.”

youtube downloader

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir