Ve Fosforlu… Ve Şahane… Ve Lekeli Kadın… NERİMAN KÖKSAL

Mesut-kara-yesilcam-hatırası-banner (1) copia
Filmin ilk sahnesinde beş erkek arasındaki “erkek gibi” kız, hedef yaptıkları kutulara ateş eder, diğerlerinden daha fazla kutu vurarak gücünü gösterir onlara. Giyim kuşamıyla, konuşma biçimiyle “erkek gibi” olan bu kız Fosforlu Cevriye’dir.

1905_2Neriman Köksal’ın Fosforlu Cevriye olarak filmi nasıl başlıyorsa, Hatice Kökçü olarak çocukluğu da öyle başlar. Neriman Köksal, çocukluğunda da yaşıtı komşu kızları etek giyerken, o yıllarda pek de alışık olunmadığı halde pantolon giyer, topaç çevirir, erkek çocuklarla bilye ve futbol oynar. Anne baba göçmen. Annesi Lütfiye Hanım Yugoslavya’da Üsküp şehrinde doğmuştur. Altı aylıkken Türkiye’ye göçen ailesi İstanbul’a, Rami’ye yerleşir. Baba Ahmet bey semtin en yakışıklı erkeği. Rami kulübünde futbol oynar. 1929 yılında Neriman Köksal gelir dünyaya. Ailenin ilk çocuğudur. Doğduğunda o kadar zayıftır ki leğende yıkarlarken kemikleri kırılacak diye korkarlar. 15 yaşından sonra fazlaca serpilip gelişir. Bir yaşına basmamıştır babası öldüğünde. Annesi, Kurtuluş’taki kız kardeşinin evine taşınmak zorunda kalır. Yoksuldur, imkânları yoktur ve Neriman Köksal ilkokuldan sonra okuyamaz. Anne Lütfiye Hanım, bir röportajında şu anıyı anlatır: “Bir gün çamaşır yıkıyordum, Neriman 8 aylıktı. Küllenmiş ateşin üzerine kapaklandı. Gözleri bir ay kapalı kaldı. Kör oldu sandık. Bir gözü bir ay sonra ikinci gözüyse aylar sonra açıldı. Kaşları kirpikleri tamamen yandı. Çenesinin altında ellerinde yanık izleri kaldı. Gözlerinden biri açılınca kızkardeşim sevindi. Bir insana bir göz yeter dedi.”

Artık bir afet olan güzel fabrika işçisi Neriman Köksal, Beyoğlu’nda yürüyorken peşinden gelen iki erkeğe çok sinirlenir ve tersler. Oysa iki erkekten biri hayatını değiştirecek olan film yönetmeni Çetin Karamanbey’dir. Neriman Köksal’ı çok beğenmiştir ve “film artisti olur musun?” der. Önceleri itiraz etse de sonunda “olurum” cevabını verir. Çetin Karamanbey’in yönettiği “Çete” (1950) filminde Rus prensesi Nina rolü ile sinemaya adım atar. Ardından Faruk Kenç’in yönettiği “Hürriyet Şarkısı”nda (1951) oynar. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. 1953 yılında Lütfi Ö. Akad’ın yönettiği “Katil” filmindeki rölüyle, hayatı boyunca taşıyacağı ‘vamp, yuva yıkan, hayat karartan, kötü kadın’ tipinin başarılı bir örneğini verir ve devamı da gelir. “Beyaz Cehennem (Cingöz Recai)”, “Hayatımı Mahveden Kadın”, “Kanlarıyla Ödediler” ve diğerleri…

SES-NERIMAN-KOKSAL-ERTAN-ANAPA-F-GIRIK-K-PARS__30803620_0Sezer Sezin, Gülistan Güzey, Muhterem Nur, Belgin Doruk gibi güçlü oyuncuların, starların olduğu bir dönemde asıl çıkışını “Fosforlu Cevriye” (Aydın Arakon, 1959) filmiyle gerçekleştirir. Erkeklerin arasında hedefteki kutuları vuran Fosforlu’nun yanına gelen üvey anne, “Sana çiftliğe çıkmamanı, tabancalara bıçaklara dokunmamanı elli defa söyledim. Ya benim istediğim gibi hareket edersin yahut defolur gidersin. Senin ve kardeşin olacak Perihan sarhoşunun kafalarınızı ezmesini bilirim ben” der. Fosforlu da “Kolay değil bu söyledikleriniz, kolay değil Nüveyre Hanım. Babamızla evlenmiş olmanız size her istediğinizi yapma selahiyetini vermez. Hem şunu da çok iyi bilirsiniz ki ben varken Perihan’ın kılına bile dokunamazsınız, anladınız mı? Kılına bile dokunamazsınız kızın” diye yanıtlar üvey annesini. Argo konuşan, “erkek gibi kadın” tipini başarıyla canlandıran Neriman Köksal, yuva yıkan kadın imajı gibi, hayatı boyunca “Fosforlu Cevriye” olarak da hatırlanacaktı.

Erkeksi tavırlarının dışında, kendine güvenen, dediği dedik, korkusuz fakat güzel konuşan, iyi giyinen dolgun vücutlu bu sarışın güçlü kadın, aynı zamanda da cinsellik sembolüdür.
Erken sayılacak bir dönemde genç kız rollerinden anne rolüne geçer. Bu nedenle yıllar sonra Neriman Köksal’dan söz edenler, büyük bir yanılgıyla Türk sinemasının karakter oyuncusu olarak tanımlarlar onu.
Bir film çekimi sırasında tanıştığı, sonraki yıllarda yapımcı ve yönetmen olan Nevzat Pesen’le yıllar süren bir dostluk ve aşk yaşarlar. Yemek pişirmeyi sonra da bu yemekleri dostlarına yedirmeyi, ziyafetler vermeyi çok sever. Evi, sofrası bütün dostlarına açıktır. “Samimi, cesur, tabii davranışları ve içten konuşmalarıyla yapmacıktan uzak, olduğu gibi”dir. Son yıllarında televizyon dizilerinde izlediğimiz Neriman Köksal, 24 Ekim 1999’da aramızdan ayrılır.

nerimankksal1Afet-i devran günlerinde kaç yürek yangına düşmüş şiirler yazmıştı Neriman Köksal için bilinmez. Ne zaman bir Neriman Köksal filmi izlesem sevgili Haydar Ergülen’in “İdiller Gazeli” düşer aklıma:

“Gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış / gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak
Sen bir şehir olmalısın ya da nar / belki Granada, belki eylül, belki kırmızı
Gövden ruhunun yaz gecesi mi / ne çok idil, çok deniz, çok rüzgâr
Çocukluğun tutmuş da yine aşık olmuşsun / sanki bana, sanki ah, sanki olur a
Aşk bile dolduramaz bazı âşıkların / yerini diye övgü, diye sana, diye haziran
Heves uykudaysa ruh çıplak gezer / gazel bundan, keder bundan, sır bundan
Gözlerin şehirden yeni ayrılmış / gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan
Hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir