Ekrem Gökkaya ile Yeşilçamlı Yıllar – 2

Ekrem Gökkaya ile yesilcam banner 02 Merhaba, 2 ay önce 1.sini yayınladığımız Halit çevirgen ile birlikte Sinematik Yeşilçam için Ekrem Gökkaya ile yaptığımız sohbetlere ve Ekrem Gökkaya ile Yeşilçamlı yıllara devam ediyoruz. Ekrem Gökkaya oldukça fazla filmde gazino patronu veya gizli kapaklı iş yapan gazino patronunun sağ kolu olarak kötü adam rollerinde de yer almıştı. Kamera önü ve arkasını iyi bildiği için biz de onunla Yeşilçam’ın bu gizli dünyasının kapısını aralamak istedik. Ekrem Gökkaya ile Yeşilçamlı Yıllar söyleşisi: Ekrem Gökkaya 0034Sinematik Yeşilçam: Yeşilçam’ın kendine özgü bir dünyası vardı. Bu dünya tabiki o dönemin Türkiyesine paralel idi. Sizce özellikle 60lı ve 70li yılları yeşilçamın seyirciye doğru aktardığını düşünüyor musunuz?  Ekrem Gökkaya: Karşındakinden bir şey beklediğin müddetçe doğru aktarılmaz çünkü onun isteklerine mecbursun. Aynı Türkiye’deki politika gibi Cahil kalmış ve bırakılmış bir toplumun inancı öbür dünya olduğundan yani din zaafları kullanılarak nasıl oy alınıyorsa sinema yapımcıları da seyircinin parasını alabilmek için seyirciye birşey katmaktan vermekten ziyade onların istekleirni görerek o doğrultuda filmler yapılırdı. Fakir kızın fakir erkeğin bol olduğu yerde karşısına zengin kız zengin erkek çıkarılır bu şekilde filmler kotarılırdıç Aziz Nesin‘in deyimiyle %60’ın salak olduğu bir toplumdan en fazla Kemal Sunal istifade etmiştir. Toplumdaki herkesten daha salak olan bir tiplemeyi oynayarak seyredenlerin “Oh beeeee benden de salağı varmış” diyerek bilet almasını temin etmiştir.

Ekrem Gökkaya 0076Sinematik Yeşilçam: Sizinde oynadığınız benzer filmlerde dikkat çeken bir şeyi öğrenmek istiyoruz. Mesela gazinolar ve işleyişleri konusunda gerçekçi miydi ? Filmde gazino yada pavyon patronu nu aynı zamanda bir şebeke mafya kaçakçı soygun çetesi lideri olarak görürdük demekki gazinoculuğu paravan olarak yapıyormuş ki gerçek hayatta da böylemiydi yoksa tamamen bir film senaryosu mu? Ekrem Gökkaya: Gazinolar hakiki gazinolardı, dekor değildi ve gazino sahipleri de kendi çaplarında cinayetleri olan kabadayılardı.Fahrettin Aslan hariç. Yani kabadayı konusunda gerçekçiydi tamamen. Öyle kabadayılar hayatta vardı. Yüzlerce oynadığım film arasında, 3 adet iyi adam rolü oynadığım (sonradan iyi olan) film var. Bütün kabadayıların,Dündar Kılıç hariç kaçakçılığa vs karışanların,hepsinin gazinosu ,kumarhanesi vs. vardı. Şartlar: oyunculuğum sırasında,tek minibüsle setlere giderdik. Yokluk,toz toprak içinde idik.Simokinin varsa,bu rolü kabul edeceksin veya arran vurulup düşeceksin,dublöre para vermem ,negatif harcamam 2 kere derlerdi.Rolü o şekilde verirlerdi.Güneş gitmesin diye, arazilerde çekilen filmlerde öğle yemeği paydosu yoktu.Büyük şirketler, 12-15 saatte paydos ederdi.Ama, sıradan, Yılmaz Atadeniz ayarındaki rejisörler 1 hafta içinde film bitirme gayreti içi ine girdiklerinden onlarda zaman süresi yoktu.Ben bu tip rejisörlerle çalışmadım. Yine o ayar rejisörlerden Çetin İnanç‘ı çok severdim. Onun çektiği filmlerde oynarken 24 saat aralıksız çalıştığımız olmuştur. Anlattıklarına göre,şimdi diziler saat meselesinde daha zormuş. Ekrem Gökkaya 0024Sinematik Yeşilçam:  Bugün dizilerin 90 dakika olması konusunda ne düşünüyorsunuz? Ekrem Gökkaya: Filmlere özeniyorlar, filmlerde 90 dakika idi. Orada da patron ön plandadır,patronun istediğini yapıyorlardır. Diziler den, oyun tarzlarından iğreniyorum, bakmıyorum o yüzden bir fikrim yok. Sinematik Yeşilçam: Özellikle sizi kötü adam patron veya patronun işi halleden adamı olarak görüyorduk.  Ekrem Gökkaya: Kötü adam rolü:papaz sakallı adam müslüman topluma ters gelir, herhalde tipimiz de bozuktu… Sinematik Yeşilçam: Hep duyduğumuz bir şeyde ..senetle çalışılması durumu..bu konuyla ilgili neler söylersiniz.. Ekrem Gökkaya 0067Ekrem Gökkaya: senet: Türk sineması bölgelere bölünmüştü. Bölgelerde işletmeciler vardı. Adana, İzmir, Ankara, Karadeniz ve İstanbul bölgesi idi. Firmalar filme başlayınca, bu bölge temsilcileri filmi film yapımcısından senet ile satın alırlardı. Yapımcı,direkt olarak sinemalara muhatap olamazdı. Aldığı bu senetleri, başrol oyuncularına ,negatif ,pozitif satıcılarına verip filmin ham materyalini alırlardı. Senetlerin bir kısmını laboratuara bir kısmını afiş ve lobiler için matbaaya verirler, bir kısmını da filmcilerin meşhur bankeri Manukyan‘a kırdırıp filmin çekilmesi sırasında kullanılmak üzere, prodüksiyona ayırırlardı. Film böylece starın ismi ve kadro ismi ile satılır ,o zamanki ticaret böyle yürürdü.

Devam edecek…

Sinematik Yeşilçam 2013

Röportajı yapanlar: Halit Çevirgen ve Utku Uluer Not: Görseller (filmden yakalanmış kareler) Hasan Uçan‘ın arşivinden alınmıştır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir