Yazar ve eleştirmenlerin film üstüne görüşleri: Aziz Nesin – Otobüs

 Suzan Dilek Yılmaz, Aziz Nesin‘in Milliyet sanat dergisi 19 aralık 1977 tarihli 256. sayısında yere alan yazısını arşivinden bizlerle paylaşıyor.

aziz-nesin-2Olağanüstü başarlı çekim.olağanüstü başarılı kamera kullanımı. Olağanüstü başarılı kurgu. Olağanüstü başarılı labaratuvar çalışması ve montaj,çok güzel renkler ve olağanüstü güzel müzik.ve başarılı oyuncular… İşte bütün bu olağanüstü başarılar ve güzellikler; ” Otobüs ” filminin olağanüstü kötü ve çirkin özünü, yanlışlığını kimi gözlerden gizleyebilen bir örtü oluyor.

Son yıllarda sanat yaşamımızda değer yargıları allak bullak oldu, gibi sözler dolaşıyor, doğrudur. Ama bu değer yargılarını allak bullak eden bizleriz, kimileyin konuşarak, kimileyin susarak, sanat yaşamımızdaki konuşulanlar karşısında değer yargılarının allak bullak edilmesine yardımcı oluyoruz.

Otobüs filmi övüle övüle göklere çıkarılıyor.bu durumda bu filmin özünün kötü ve yanlış olmasının da ötesinde insanoğlunun aşağılanması olduğunu söylemem,yine şimşekleri üzerime çekebilir. Özgün olmak ,özgün görünmek meraklısı değilim.herkesin,eleştirmenlerin,ilerici çevrelerin ve sanatçıların çok beğenip alkışladıkları bir filmi,kötünün kötüsü bir film diye nitelemek, bu aykırılık-son yayınlanan bir masalımın uğradığı saldırılar gibi- yeni saldıralarada neden olabilir.ama yinede susamadım.bu konuda yazmayı görev sayıyorum. ” Bu saçları değirmende ağırtmadıksa” uyarı görevimizi yapmamız gerekiyor.

Ben bu filmi Sofya’da dört-beş ay önce seyrettim.duyduklarım doğruysa,”Otobüs” filmi değişik ülkelere değişik montajlarla sunulmuş. Ben, Sofya‘da seyrettiğim film üzerine konuşaçağım.sinemaya güzel bir film seyredeceğim umuduyla gitmiştim.yabancı ülkelerde ödüller kazanmış, Türkiye‘de oynatılması yasaklanmış bir Türk filmi…. böyle bir filmi seyredeçeğim için daha baştan mutluluk duyuyorum.yanımda otuz iki yıllık bulgar dostum Strahil Nikolov vardı.

milliyet sanat OTOBUSFilm başladı.daha jenerikte başlıyordu güzellik… renk, kadraj seçimi,kurgu, herşey olağanüstü güzel. Sevinçten içim içime sığmıyordu.

Nedir bu filmde benim beğenmediğim? Özü,anlattığı şey,bildirisi,içeriği… Sinemanın biçimsel yanları gözümüzü boyamamalıdır. Nedir bu filmin konusu?

Film, görüntü yoluyla bir anlatım sanatıdır. Bu yüzden hiç kimse kimi görüşe göre resimde,yontuda hatta şiirde olduğu gibi, filmde konu, anlatılan şey, önemli değildir diyemez, görüntüyü, yazıyla anlatmaya çevirmek olanaksız. Ama şimdi filmi birlikte seyredemeyeceğimize göre, filmin konusunu kısaca anlatmak zorundayım Avrupa ülkelerine kaçak türk işçisi götürüp onları dolandırarak yabancı kentlerde yüzüstü bırakan bir soyguncu elebaşının adamı,satın aldığı bir eski otobüse bindirdiği dokuz işçiyi stokholm’e getirir. otobüsü Stokholm‘ün işlek bir alanına bırakır. Poliste işlem yaptırmak bahanesiyle hepsinin pasaportlarını ve bütün paralarını,bozuk paralarına dek alır, gider. Pasaportları çöp bidonuna atar, paraları patronuna verir, kendi hakkını alır, eğlençesine dalar.

Stokholm‘ün işlek alanındaki o eski otobüs, orada iki gün kalacak ve filmde bundan sonra türk işçilerinin başlarına gelenler anlatılacaktır. Türkler pasaportları ve paraları olmadığından ve dil bilmediklerinden otobüsten çıkamazlar. Üstelik İsveç polisinden de korktuklarından,otobüsün perdelerini çeker,kapıyı kilitler kendilerini otobüse hapsederler. Hiç bir umutları yoktur.soğuktur.yiyecekleride tükenmiştir.açlığa dayanamadıkları için, yiyecek bulmak umuduyla-nasıl bulacaklarsa -geceleyin otobüsten çıkarlar. İçlerinden biri arkadaşlarını yitirir, geceyi açıkta geçirdiği için donar, sabahleyin önünden gecen biri dokununca, arkasındaki denize düşüp gömülür. Yine işçilerden biri, genel helada bir İsveçli cinsel sapıkla karşılaşır. İsveçli sapık, Türk‘ü alır bir gece kulübüne götürür. orada Türk gencine öylesine cinsel saldırıya geçer ki, Türk delikanlısı bağırıp çağırmaya başlayınca kulüpten onu atarlar,döverek ve bıçaklayarak öldürürler. ve Türk delikanlısı ,öylesine açtır ki, bıçaklanır ve kanlar içinde yerlerde sürünürken bile, tıpkı bir aç kurt gibi elindeki pirzola kemiğini sıyırmaya çalışmaktadır. öbür işçiler,birbirlerinden ayrılmadan kentte dolaşırlar. bir çöp bidonuna öylesine saldırıp çöpleri iştahla yemeğe kalkarlar ki, İstanbul sokaklarındaki başıboş itler bile çöplere öylesine saldırmazlar. Geceleyin birtakım İsveçliler, bunların aç ve hödük olduklarını anlayıp, o gece saatinde nerden bulurlarsa yapma sosis, yapma yumurta filan gibi şeyler bulup onların görecekleri yerlere koyarlar. işçiler bu yiyeceklere saldırır, ağızlarına atarlar  ama plastik maddeleri çiğneyip yiyemezler, onları gizlice seyreden isveçliler de kahkahalarla gülerek alay ederler.bu Türkler daha bir sürü ” hödüklükler! ” yaparlar. Örneğin bir yürürmerdivenden hep birlikte inişleri vardır ki ormandan yakalanmış ayıları da yürüyen merdivene koysanız,bundan daha gülünçlü olmaz. Film yapımcısı bu görüntüyü çok beğenmiş olacak ki, bu zavallıları bir kez de yürüyen merdivenle yukarı çıkarır. Sonunda İsveç polisi bu zavallı hödükleri yakalar ama polisin, karakola ya da emniyet müdürlüğüne götürmesine öyle vahşiçe karşı korlar ki, sanırsınız bunlar kesim için salhaneye götürülüyor. Film biter.

otobus ss utku0019Yanımdaki bulgar arkadaşım Strahil Nikolov filmi seyrederken bana birkaç kez aynen şöyle dedi:

“Bu nasıl şey’ bu ne rezillik! Ben yıllarca Türkiye’de yaşadım. İstanbul’da da Anadolu’da da bulundum. Köylüyü de tanıdım. Türk köylüsünü hayvandan aşağı göstermişler filmde .

Dostum Strahil Nikolov bir bulgar yazar kuruluyla birlikte 22 aralıkta İstanbul‘a geliyor.bana inanmayan olursa, kendisine sorabilir. Ben Bulgar sinema yetkililerine şöyle dedim :

-Bu filmde, her şeyden önce, insanoğlunu, Türkiye insanını aşağılama var. Bulgar insanını bunun gibi aşağılayan bir film olsaydı, ben o filmin satın alınıp Türk seyircisine gösterilmesini istemezdim.  

Ne yazık ki, bu filmde benim değer verdiğim ve sevdiğim iki genç sanatçı arkadaş, Tuncel Kurtiz‘le aras ören de rol almıştı filmi seyredişimden pek az zaman sonra, İsveç’te yaşayan Tuncel Kurtiz‘i eşiyle birlikte Cem yayınevi’nde gördüm. Kendisine şöyle dedim:

-çok üzüldüm.baştan sona yanlış bir film yapmışsınız. Elbet halk da eleştirilir.ama eleştiri gerçeğe dayanmalı. Türk insanı gerçekçiliği içinde verilmeli ve o zaman alay da edilebilir.ben halkımızın yüceltilmesinden,idealize edilmesinden yana değilim.ama gerçeklere aykırı olarak aşağılanmasına da karşıyım.siz bunca yıl avrupa’da yaşıyorsunuz . Domuzeti yememek için bile günlerce aç kalan,aç kalmayı göze alan-ki akılsızca – Türk köylüsünün iki gün açlığa dayanamayıp bilmediği kentte gavur çöplüğüne saldırıp artık ve çöp yediğini nerde gördünüz ? Bir yer var. Otobüs bir mola verir. Türkler çayırda yemeklerini yer ve arkadan halay çekerler hemen, bu bir yergidir, ama gerçektir. Ama siz 9 Türk köylüsünün yanyana dizilip hep birlikte çiş ettiklerini hiç gördünüz mü ? O yürür merdivende,  köylüsünün, ayıdan da beceriksizce iniş çıkışları nedir ? Türk köylüsü, hatta kentlisinin çoğu, yürür merdiven görmemiştir. Ama görmediği bişeye hemen saldırmaz. Biyanda durup, nasıl binilip ediliyor diye uzun uzun seyreder ve ancak ondan sonra ayağını merdivene atar ve Türk köylüsünün yürür merdivene nasıl binildiğini seyretmesi sizin yaptığınızdan çok daha gülünçlüdür, ama gerçektir. Türk köylüsü ki, çok temkinlidir, geceleyin soğukta uykusu gelince önü yol ve arkası deniz olan daracık bir yükseltide, tavuk tüner gibi tüner de uyur mu hiç ? ki, önünden geçen bir yolcu dokununca denizin dibinine gidiyor iki gün açlığa dayanamayıp da, cinsel sapıklar döver, bıçaklarken yerde kanlar içinde ezilirken, dişlerinin arasındaki kemiği, aç kurt gibi ısıran insan hiç gördünüz mü ? Siz Stokholm‘de yaşıyorsunuz, Stokholm gibi kentin öyle bir alanında o eski otobüs böylece ortada 2-3 gün durabilir mi? İstanbul’da bile durmaz böyle şey’ ki o dolandırıcı otobüsü bırakıp gidiyor. Soruyorum size, hiç böyle şey olur mu? Türkiye‘den taa stokholm’e dek yolcu taşıyan en kötü otobüs bile kaç kaç paraya satın alınınır ki, böylece bırakılıyor ? 9 işçiden aldığı para dolandırıcının otobüs parasından daha mı çok ? Bizim Türk halkından başka dayanağımız, güvencemiz yoktur. Siz insana hakaret etmişsiniz.

tuncel-kurtiz4Tuncel Kurtiz de bana tanıklar önünde-anlam olarak aynen şöyle dedi :

-Ne deseniz az.haklısınız,  O filmin senaristi de üstelik benimdir. Ama benim senaryom öyle değildi. Filmin prodüktörü herşeyi bozdu, değiştirdi.bizi de, kendimiz bilmeden, amacına alet etti.

Filmdeki işçi dolandırıcısı patron neyse, bu filmde de bir sanat çıkarçılığı vardır.Ben de Kurtiz‘e daha başka şeyler söyledim bu konuda ,o da bana söyledi. Kurtiz‘in bu konudaki bütün söylediklerini burada açıklamak istemiyorum, ama kendisinin bir açıklama yapması borcudur. Uzatmamak için kesiyorum yazıyı.gecenin geç saati oldu. Dergiye yetiştiremeyeceğim yoksa.ama Tuncel Kurtiz‘in sözleriyle içime su serpildi. İşte göklere çıkarılan film budur. Gerekirse, filmi beğenenlerle, filmi sekans sekans seyrederek tartışmaya hazırım. gerekirse daha da yazarım: son sözüm şudur:

“Yutturanlar çok var, yutmayanlar hele ,özle hiç ilişkisi olmayan biçimde yaldızlamalarını…”

KAYNAK: Aziz Nesin, Milliyet sanat dergisi 19 aralık 1977 sayı 256  soruşturma ” otobüs filmi türkiye’de gösterilmeye başlandı: yazar ve eleştirmenlerin film üstüne görüşleri”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir