Ülkü Erakalın: Türkan Şoray Benim Bütün Filmlerimde Öpüştü’

 

fft99_mf3486489

Sinematik Yeşilçam sitesi olarak genellikle yapılmış olanın yeniden ısıtılıp önümüze konulduğunu görüyoruz, yapanlar da bizlere  daha önce yapılmış olanı yeni gibi sunma konusunda oldukça maharetliler. Bu yüzden yapılmış olanları, okurlarımızla birlikte irdelemek için geçen yıl paylaşmaya başladık.

Sizin için seçtiğimiz söyleşiyi bu hafta 1 gün gecikme ile Sinematik Söyleşi arşivimize ekliyoruz. Defne Samyeli söyleşiyi Milliyet gazetesi için  2013’te yapmış.  Defne Samyeli’nin soruları bazen çok kısa olmuş hatta hazırlıksız söyleşiye gitmiş diye de düşündürtüyor ancak Ülkü Erakalın cevapları ile başlığından bağımsız olarak ilginç konulara değinerek pekçok konuya ve özellikle Zerrin Egeliler ve Mine Mutlu konusuna açıklık getirmiş.

Defne Samyeli‘nin de hakkını yememek gerekli çünkü en azından merak ediyor ve araştırıyor. Günümüzde kopyala yapıştır bilgileri ile haber yapılan bir dönemde Defne Samyeli en azından gazetecilik köklerinden kopmamaya çalışıyor, bazı sarışın söyleşicilerin aksine arşiv olarak kullanılabilinecek konuların peşinde koşuyor. Başarısını veya tarzını tartışabiliriz ancak yaptığı en azından gazetecilik ve  kaynağını sorgulama…

defne_samyeli_ulku_erakalin_roportaji_h4326

Türk sinemasına 200’den fazla filmiyle damga vurmuş yönetmen Ülkü Erakalın da bir dönemin erotik furyasından nasibini almış. En fazla10 tane erotik film çekmiş olsa da adına yapışıp kalmış bu filmler. Yeşilçam’ın birçok ünlü yıldızıyla çalışan Erakalın’ın erotik filmleri bir yana her filminde mutlaka öpüşme sahnesi var: “Türkan Şoray benim bütün filmlerimde öpüştü. Türkan 17 yaşında gelmiş elime. Bana ‘Benim kanunum var’ diyecek yüzü yok. İlk hocalarından biriyim
Geçen hafta Arzu Okay’la yaptığımız röportaj sonrası siz okuyucularımızdan o kadar çok mesaj geldi ki… Türk sinemasının o ‘karanlık’ yıllarına dair ne çok görüş, soru ve yorum varmış meğer. Ve küçücük yaşta kendini Türk erotik filmi furyasında bulup sonrasında hayatını değiştiren Arzu Okay’ın hikayesi pek çok yüreğe dokunmuş. Milliyet’te yazı işleri toplantısında biz de oyuncusuyla, yönetmeniyle o dönemin diğer aktörlerini konuşuyorduk. Ülkü Erakalın’dan söz açıldı. Türk sinemasına 200’den fazla filmiyle damga vurmuş Erakalın. Ama aynı Arzu Okay gibi, çektiği 10 erotik film onu herhangi bir internet taramasında karşınıza “Seks filmleri” başlığı altında sunabiliyor. Oysa bırakın seks filmlerini, Ülkü Erakalın’ı sadece yönetmen olarak nitelemek bile haksızlık olur. Konservatuvar mezunu, piyano, keman ve flüt çalan Ülkü Erakalın, aynı zamanda bestekar, televizyon programcısı ve bir yazar.

arzu_okay_sinematik75Erakalın’ı aradığımda bana “Arzu Okay röportajınızı okudum. Tanır ve çok severim Arzu’yu. Neler geçti aklımdan neler. Bir bilseniz o dönem niye o filmleri çektiğimizi” der demez randevu alıp Anadoluhisarı’ndaki atölyesine gittim. Türk sinemasında yarım asırı geride bırakmış bir çınarın anılarıyla süslü, mütevazı bir yerdi. Duvarlar film afişi ve Atatürk resimleriyle doluydu. Bizi kapıda karşılayan Erakalın, bilgisayarına bir DVD koyarak Devlet Tiyatrosu’nda sahnelediği bir müzikli oyundan pasajlar izlettirdi. Kendi bestelediği bir müzik arka fonda, şarkı söyleyerek eşlik etti görüntülere:

Kimler geldi, kimler geçti/ Kimi siyah, kimi renkli/ Kimler geldi, kimler geçti/ Kimi yıldız, kimi hiçti / Kiminde karardı perde, kiminde perde aklandı/ Bir muhterem ilkbahar geldi...”

1960’lı yılların Ajda Pekkan’ı ve Fatma Girik’i bilgisayar ekranında; bir yandan konuşuyorum ama gözümü ekrandan alamıyorum. Ajda dans ediyor. Fatma Girik köfte ekmek yiyor, Öztürk Serengil ise twist yapıyor aynı filmde! Hulusi Kentmen’den Necdet Tosun’a, Sadri Alışık’tan İzzet Günay’a, Türkan Şoray’a, Yeşilçam’a ruh veren bütün isimlerin resmi geçidini izliyorum adeta. 17 yaşındaki Şoray’ın en baştan çıkarıcı gülüşü ve yarı aralanmış gözlerle, saçını öne atıp bir tutam çiçeği saçına yerleştirmesine hayran kalıyorum.

Ülkü Erakalın, tanıyanların melek olarak anlattığı hoşluk ve nezakette, olağanüstü yumuşak tavırlı ve kibar bir beyefendi.

80 yaşında ama inanın, en az 15 yaş genç gösteriyor. “Belki Selanikli genlerimden” diyor. Vasfi Rıza Zobu ve Cemal Reşit Rey’in öğrencisi olmuş Erakalın’ın elinde şimdiye kadar çektiği her filmin afişi var. Erotik filmler hariç.
Röportaj esnasında en az dört kere “Hiç pişman değilim” dediyse de, o filmleri hafızasından silmek ister gibiydi. Yine de olanca açıklığıyla o dönemin dinamiklerine ışık tutacak pek çok açıklama yaptı, tüm sorularıma içtenlikle cevap verdi.

ero banner inceuzunjpg tak fişi bitir işi

Yeşilçam’ın seks filmleri dönemi sizin için ne ifade ediyor?

Şimdi, ben bunlara erotik film diyorum. Hiç seks filmi çekmedim. Katiyen, hiçbir yönetmen çekmedi sanırım.

Peki niye “sanırım”?

O dönem sinemacılar, başka filmden o tür sahneleri alıp bizim çektiklerimize monte ediyorlardı. Özel seans koyuyorlardı. Müşterileri vardı çünkü. Buna “parça eklemek” denir.

Sizin filmlerin içine de “parça” koyuyorlar mıydı?

Evet. Ben görmedim ayrıca. Hiç izlemedim son halini. Bazı erotik filmlerimde doğru düzgün hikayeler vardır ve ben çok güvenerek çektim bunları.

Kaç tane erotik film çektiniz?

10’u geçmez. Baktınız mı daha çok gibi görünüyor. Niye? Biz bir film çekerdik. Onun sahnelerine “parça”yla ek yapar, uzatır, en az iki film çıkarırlardı. Çektim öyle film ama neden çektim, esas o çok önemli.

ablam1973yesilcamevicomNeden çektiniz?

Şimdi, ben 70’lerin sonuna doğru “Ablam” diye bir film çekiyordum. Yıldız Kenter, Yıldırım Önal, Fikret Hakan’la. Eskiden bugünkü gibi blok işletmeciler yoktu. Bölgeler vardı. Ben filmi bitirmeden bu filmin Adana’sını ve İzmir haklarını Mehmet Karahafız’a sattım. Osmanlı Film’e yani. Fakat yetiştiremedim taahhüt edilen tarihe. Ben hep sinema için yaşamışım, ne bilirim öyle icraydı, mahkemeydi… Yeni tanıştım. Meğerse Karahafız bana icradan kağıt göndermiş, filmi teslim et diye. Tamam mı? Ben öyle bir kağıt almadım. Ve bu filmin montajını yapmak üzere stüdyoda çalışırken iki polis geldi. O zaman da Emniyet Müdürlüğü Sirkeci’de, Sirkeci Garı’nın karşısında. Arabalarına bindirdiler. Beni orada mahzen gibi bir yere attılar. Bana haber geldi, “Osmanlı Film’in avukatı sabah gelecek onunla konuşmaya” diye. O da Abdullah Şanrah. Çok önemli bir avukat, bugün hâlâ Yeşilçam’ın avukatıdır.

“En gerçek filmlerim erotik olanlardı çünkü onlarda sansür yoktu”

Ne yaptınız nezarette?

O gece sabaha kadar ağladım. Yalnız da değilim. Hayat kadınları var, bağıranlar, çağıranlar, sarhoşlar… Sabah da Abdullah Şanrah geldi. “Ülkü sen şu filmi taahhüt etmişsin
şu tarihe, teslim etmedin. Ama Karahafız çok efendi davrandı. Eğer iki-üç tane erotik film çekersen, seni hemen çıkartacağız buradan” dedi. Şanrah yaşıyor. Sorabilirsiniz. Karahafız öldü.

Kadınlar Hamamı afisİlk erotik filminizin adı neydi? Ve kimi oynattınız?

Hepsini hatırlamıyorum. İsimlerini değiştirirlerdi. “Kadınlar Hamamı” olmalı. Melek Görgün oynadı. Sonra, Zerrin Egeliler çok oynadı. Zerrin Egeliler, şimdi Bursa’da, evli; o zaman Emniyet’ten bir sevgilisi vardı. O bana güvenir, Zerrin’in filmlerini sırf bana çektirirdi.

Neden? Nelere dikkat ederdiniz?

Onları koruyabildiğim kadar korurdum. Çok açık sahne koymazdım. Ve çok enteresan bir şey söyleyeceğim, en gerçek filmlerimi ben bu erotik filmlerde çektim.

Ciddi misiniz? Niçin?

Öbürlerinde sansür vardı, bilmem ne vardı. Sansür filan yoktu bu filmler çekilirken.

Türkiye’nin siyasal koşulları, erotik sinema döneminin içerik açısından daha özgür olmasına mı neden oldu?

Tabii. Ayrıca o filmleri çektiğim için hiç pişman değilim çünkü borçlarımı ödedim adama. Yoksa hapis yatacaktım.

Ne kadar borç ödediniz tam olarak?

O zamanın parası işte. Pek karıştırıyorum paraları.

Sizin kadar çok iş yapmış bir rejisörün birikmiş parası yok muydu o borcu kaşılayacak?

Sinemada hiç kimsenin parası olmaz. Şimdi bile para televizyonlardan kazanılıyor. O eski Yeşilçam’da bir avuç kahraman, kendi kendimize film çektik biz.

Kime kazandırıyordu erotik sinema?

Patronlara, sinemacılara. Bize de senet verirlerdi. Bazen de ödenmezdi.

Filmlerin maliyeti de düşük ayrıca. Ne kadar zamanda çekilirdi?

Ben bir haftadan evvel film çekemezdim. Diğer tür filmler, dramalar falan ise 15-21 günde çekilirdi.

Arzu Okay ile bir film setinde toplu fotoğraf
Arzu Okay ile bir film setinde toplu fotoğraf

Işıkçısı, sesçisi, hepsi diğer filmlerde de çalışan Yeşilçam emekçileriydi değil mi?

Tabii. Ne yapsın hepsi mecbur. Sinemalar iş yapmıyor. Geceleri aileler sokağa çıkmıyor. E çıkanlar da bayağı asi çoluk çocuk.

Türkiye’de anarşinin tırmandığı, sağ-sol çatışmaların arttığı dönemler…

Evet. Ve nereye gidecek onlar,
bu filmlere gidecekler. Aileler gitmiyordu sinemaya. Borçlarımı ödedim bu filmlerle ve birkaç tane iyi insan tanıdım. Zerrin Egeliler, Arzu Okay ve Mine Mutlu. Aslında ben
bu isimlere önce başrol oynattım. Arzu’yu Zeki Müren’le oynattım, Mine’yi Türkan Şoray’la. Ondan sonra erotiğe geçtiler. Çünkü baktılar ki imkan bulamıyorlar.

Ya o dönemin erkek yıldızları? Arzu Okay röportajımızda “Faturası biz kadınlara kesildi” dedi. Dönemin erkek oyuncuları ise kariyerlerine devam ettiler.

Şimdi benim görüşüm -belki biraz ayıp olacak ama- o zaman tiyatro oyuncularına pek rağbet yoktu sinemada. Bunlar da sinemada görünmek istediler. Ali Poyrazoğlu’nun ne ihtiyacı var?
O zaman da tiyatrosunu yeni kurmuştu. Bugünkü gibi ünlü değildi. Aydemir Akbaş çok iyi oyuncudur, komedyendir. Kendini gösterecek piyeslerde oynamıştır. Buna rağmen kendini gösterememiştir. Bülent Kayabaş çok iyi oyuncudur. O da gösterememiştir. Zaten o filmlerden sonra da çok güzel işler yaptı üçü de.

kaderkapiyi641

Kadın sanatçıların hepsi ya yalnızlığa terk edilmiş, adlarını değiştirmiş. Bazılarını kaybettik. Erkekler yola devam edip kariyerlerini başarıyla sürdürdüler…

Ama erkekler de aynı kadınlar gibiydi. Asla öyle çirkin bir görüntüleri olmamıştır. Onlar hep ekleme görüntüler. Uzuv gözükmesi falan mümkün değil. Sadece erotik diyaloglar olmuştur. Bir de kadınlar ince sabahlık falan giyerlerdi, aradan göğüs gözükürdü, o kadar.

Fatma Girik, Zeynep Değirmencioğlu, Türkan Şoray gibi pek çok ünlü kadın oyuncu Erakalın’ın filmlerinde başrolde oynadı.

Nebahat benim 54 yıllık hayat arkadaşım. En büyük eseri üç oğlumuz. İlk yıllardan beri desteği büyüktür bana. Ama şimdi, yani hastalık yıllarımdaki desteği, vefası inanılmaz. İnsanın gerçek karakteri eşi hasta olunca ortaya çıkıyor. Bana bebek gibi bakar; ilacımı, yemeğimi, suyumu saatinde verir hep. Nebahat yıllardır her yemekte bana sürpriz yapar. Sabahların sürprizi kızarmış sigara böreği. Bayılırım! Ama doktor izin vermediği için çok az yiyorum. Akşam yemeğinde ise bol soğanlı ciğer yahnisi. Zevklerimiz mütevazı, malum. 800 küsur lira emekli maaşım var. 600’u kiraya gidiyor. Geçinmemiz mucize. Ama olsun, anılarımız zengin benim.

“Ölüme doğru gidiyorum. Son bir kez film yapmak isterim. Şimdi yazdığım bir hikaye var. İki bölüm hazır. Genç bir erkekle yaşlı bir kadının hikayesi. Âşıklar ama hayatın gerçekleri ağır basıyor. Hülya Koçyiğit’in başrolde oynamasını da çok isterim.”

“Arada bir hatırlanmak o kadar önemli ki”

gazanfer-ozcan-01

Gördüğüm kadarıyla en son erotik filmden sonra 5 yıllık bir ara vermişsiniz.

Sinemayı bıraktım çünkü. Bir daha film çekmek istemedim. Aysel Gürel dedi ki bana “Sen bugüne kadar aşk filmleri çektin, kimse konservatuvar mezunu olduğunu bilmez. Ben sana istediğin kadar şarkı sözü vereceğim, sana borçluyum”. “Firuze” zamanları. Bir yığın şarkı sözü verdi. Bana onları bestelettirdi. Önce Bodrum’da, sonra İzmir’de müzik yaptım. Sonra İzmir televizyonunda çalıştım. Derken bir gün bana telefon geldi Gazanfer Özcan’dan, “Kuruntu Ailesi” için. 500’e yakın bölüm çektim. O parayla, biraz da kredi alıp film yaptım.

Buna ikinci sinema döneminiz dersek, ön plana çıkan filmler hangileri?

O zamanlar şarkıcılar devriydi. Hep şarkıcılar oynuyordu çünkü müzikte de pek para yoktu. Faruk Tınaz, Erol Evgin’le
falan film yaptım.

2009’daki son filminizde, “Çığlık Çığlığa Bir Sevda”da Zeki Müren’in ölmeden önceki 9 gününü anlattınız.

Zeki Müren yeri doldurulamayacak bir sanatçıdır. Hakikaten. Ben hayatımda bu kadar disiplinli, bu kadar
kendini işine veren bir insana rastlamadım. Sinema da dahil. Sadece senaryonun dili ona layık olsun diye “Zeki Müren Türkçe”sine 6 ay çalıştım.
Ediz Hun oynadı Müren’i. Antalya’dan onur ödülü aldık. Frankfurt’tan da aldık.

Çığlık-Çığlığa-Bir-Sevda“İlk defa isteyerek çektiğim bir filmdi” demişsiniz. Ama sizi batırmış galiba.

Ben şahsen çok mutluydum. Arkadaşlığını ve desteğini hiç unutmayacağım Atilla Dorsay çok güzel yazılar yazmıştır o film için; “O film bir gün anlaşılacak” diye. Tabii Ediz Hun, Selma Güneri, Tomris Oğuzalp bayağı eski isimler. Sinemacılar dedi ki “Bu film iş yapmaz. Bu oyuncuları görünce eski film sanacaklar” Onun için vizyona sokmadılar.

Kaç para harcadınız filme?

Çok yardım gördüm. Önce Bodrum Belediye Başkanı’ndan izin istemiştim. Vermedi. Bodrum’da Zeki Müren’i maalesef sevmiyorlar çünkü. Alanya Belediye Başkanı güzel imkanlar sağladı bana. Borçlarım dahil 750 bine filan mal oldu. Kredilerimi geri ödeyemeyince, hastalandım stresten.

Geliriniz nereden?

Kazanmıyorum ki. Emekliyim. Çok kötü durumdayım. Ayrıca Beykoz Devlet Hastanesi sağlık kurulu yüzde 81 özürlü olduğuma ve yaşam boyu çalışamayacağıma dair rapor verdi. Doktorlar bana “Sizinle açık konuşalım” dediler. Bir kere böbreğin biri 20 yıldır çalışmıyor. Bir de siroz devamlı… Her gün 10’a yakın ilacım var.
Ve dediler ki bunlardan biri patlayacak, ortaya çıkacak.
Ya böbrek ya karaciğer ya diğer damarlar. 2 sene yaşarsın. Aynen böyle. Hadi diyelim ki 5 sene yaşarsın. Bir tek kalbim çok sağlam çıktı.

Sağlığım çok kötü dediniz ama ben öyle bir hava görmüyorum, maşallah gözlerinizin de içi gülüyor.

Neden biliyor musun? Bana
o kadar güç verdin ki. Çünkü hiç aklımdan geçmiyordu bu röportaj. Beni kimse anlayamadı. Arada bir hatırlanmak öyle önemli ki. Onun için son filmim, benim hikayem: “Ölüme Giderken”…

lkü-erakalın-defne-samyeli-röportaj-miliyet-com-tr

Yeni sinemanın starlarından beğendikleriniz kimler?

Hiç yok.

Kıvanç Tatlıtuğ falan?

Aa, o başka. O tipler arada çıkar.

Kadın oyunculardan mesela, Beren Saat?

Ben onu Muhterem Nur’un eski haline benzetiyorum. Ufak tefek. Muhterem de öyleydi. Son proje çok güzel değildi, “İntikam”. Hiçbiri “Aşk-ı Memnu” kadar tutmadı.

Kenan İmirzalıoğlu?

Evet. Bence Türk sinemasının son temsilcisi. Kenan tam Ayhan Işık tarzı. Bizim halkın seveceği tip o.

Dizilerimiz birçok ülkede ilgiyle izleniyor. Arap ülkelerinde. Arap ülkeleri bizden daha mı estetik, daha mı ince görüşlü yani? Avrupa’da tutsun da anlayayım.

Kendinizi en yakın bulduğunuz dost?

Hülya Koçyiğit. Olağanüstü bir hanımefendidir.

Ya erkek?

Ediz’i (Hun) severdim. Ama kırgınım. Hesaplı buluyorum hareketlerini. Oysa o isimlerin hepsini ben çalıştırdım. 60’tan
sonra sinemaya girenlerin hepsi en çok bilinen filmlerini benimle çekti.

56756387

Erakalın, Zeki Müren’le hem fotoromanlarında hem de filmlerinde birlikte çalıştı.

Erotik filmler bir yana, bütün filmlerinizde öpüşme var, değil mi?

Bütün filmlerde. Türkan da öpüştü.

Ya ‘Türkan Şoray kuralları’?

Valla benim bütün filmlerimde öpüştü. Gerçek öpüşmedir benim Ekrem Bora’yla çektiğim, “Kader Kapıyı Çaldı”, “Kadın Severse”… Burada böyle öpüşme sahneleri vardı Ekrem Bora’yla.

E açıkça görülüyor mu?

Tabii. Türkan 17 yaşında gelmiş elime. Bana “Benim kanunum var” diyecek yüzü yok. İlk hocalarından biriyim. Ekrem’e diyordum ki “Provalarda öpüşür gibi yap. Kamera işlemeye başlayınca öpeceksin Türkan’ı”. Bir keresinde Rüçhan Adlı’nın fedaileri bana silah çekti. Türkan’ın sevgilisiydi ya, sete fedaileriyle yollardı onu.

Ekrem Bora, Şoray’ı öptü diye size silah mı çekildi?

Evet. “İçinden çıkar, ver filmi” dediler. Ben dedim ki “Yanar hepsi. Ben filmi yıkadıktan sonra, banyo yapıldıktan sonra vereceğim”. Filmde gerçek öpüşme kullanıldı. “Kadın Severse”yi Pierre Loti’de çekerken Rüçhan getirmişti Türkan’ı. Arabada kalırdı, beklerdi onu. Türkan provalarda öpüşmedi o gün de ama sonrası gerçek öpüşmedir. Hatta önce böyle kendini müdafa etmek isterken erkek oyuncuya sarılmıştır. İstese ne yapar eder, iter, engel olabilirdi. Belki bana saygısından…
Bir yandan da sevdiği adamı idare etti.

Dönemin kadın yıldızlarının Zerrin Egeliler, Arzu Okay, Mine Mutlu gibi isimlerin önünü tıkadığına ilişkin sizin şahit olduğunuz bir-iki tecrübe var mı?

Mesela Zerrin öyle anlatmıştır bana. Çok güzel kadındı, beğenerek götürürlerdi. “Başrol oynayanlar engel oluyor” derdi. Türkan’la oynadı mesela. Dila Hatun’da. Bilemem. Ben o filmde yoktum. Türkan böyle bir şey yapmış mıdır bilemem. Yalnız, Mine Mutlu’ya “Kadın Severse”de yaptı.

DVD-KADIN-SEVERSE-TURKAN-SORAY-AMBALAJINDA__41752713_0

Ne yaptı?

Anılarımda yazdığım için söyleyebilirim. Bakma çok saf görünür, eli filan titrer ama Türkan zeki kadındır. O zamanlar Mine Mutlu ona benzetiliyor. Türkan’ın kolejli kızını oynaması için adı geçiyor. Türkan istemiyor. Bir tehlike görmüştür o kızda.

Çekildi ama nasıl çekildi? Senaryo çalışıyorum mesela Türkan’la. Ben Mine Mutlu lafını açıyorum, o kapatıyor. Sonra bana arada “O kız ne oldu, kim oynayacak?” Ben bin kere, “Mine Mutlu oynayacak” diyorum. Sonra bir sabah Mine Mutlu’nun sahnelerini çektim. Türkan’a da dedim ki “Sen 2’den sonra gel.” 22 yaşında filan Türkan ama büyük dururdu. Mine de ufak tefek. Türkan geldi, yardımcıları, arabadan valizler alındı… “Hayırlı olsun, başlıyoruz” dedi. Ben “Başladık” dedim. “Nasıl başladınız, kızı kim oynadı?” dedi, “Mine Mutlu” dedim. Yalnız daha önce İrfan Ünal’a, “Türkan’la problem yaşarsak Belgin Doruk’u oynatabilir miyim?” diye sormuştum.

Siz önden B planını yapmışsınız.

Film senin, ben karışmıyorum” demişti filmin sahibi. Türkan, “O kızın oynadığı sahneler çıkacak, yoksa ben gidiyorum” dedi. Ben de “Hayatımda bunu bir oyuncuya yapamam. O da geldi, sabah oynadı, emek verdi. Biri değişecekse siz değişirsiniz ancak Türkan Hanım” dedim, “Size 4’e kadar müsade veriyorum. Gelmezseniz Belgin Doruk’la çekerim.” Yardımcılarına “Toplayın eşyaları, gidiyoruz” dedi, gitti. Sonra Rüçhan Adlı aradı beni. “Siz ikiniz iyi dostsunuz, yapmayın. Türkan gelecek çekime” dedi.

Sizin için yumuşak mizaçlı diyorlar ama dediğim dedikmişsiniz bir yandan.

Ama Türkan öyle yapınca… Belki de Mine’nin sonradan bu hallere düşmesine, kanser olmasına, önünün böyle kapanması sebep oldu. Belki bugün filmler çevirecekti.

Zerrin Egeliler bu tip film çevirmek zorunda kalmış ama severek çekmiş…

Çok severek yaptı, inanarak. Ciddi ciddi kendini Türkan Şoray gibi gördü. Çünkü o filmin de starı oydu. Yalnız iş bittikten, paydos yaptıktan sonra, üstünde incecik bir şey varken ve içi gözüküyorken ne derdi biliyor musunuz? “Lütfen herkes dışarı çıksın, giyineceğim.” Doğrudur bu. Ve bu beni çok duygulandırmıştır.

Yaptığını sadece iş olarak gördüğünü settekilere de anlatmanın bir yoluydu belki.

Evet, o bir özlemdi belki. Onun bir kızı vardı, kızını güzel yetiştirdi. Şarkıcılık yaptı pavyonlarda bir zaman. Sonra bir pavyoncuyla evlendi Bursa’da. Ve şimdi Bursa’da gayet nezih bir hayat yaşıyor. Mine Mutlu’nun da kızı vardı. Aynı annesi. Onlar tabii belki bu filmleri çektikleri için pişman olmuşlardır.

Başka kimler vardı o erotik filmlerde?

Aysel Gürel de oynadı bu filmlerde. Tabii öyle değil; anne, teyze rolünde. Aliye Rona’yı bile oynattım her erotik filmimde. Ama erotik lafını ben kabul etmiyorum. Yoksa onlar oynarlar mıydı? Neriman Köksal oynamadı. Aliye her filmimde oynamak isterdi. Allah rahmet eylesin. Aysel öyle… Hatta söylemem ayıp ama nasıl olsa kendi anılarında anlatmış Aysel Gürel. Kızlarını eve kilitleyip filmime figüran olarak gelirdi. Röportaj yapmışlar ölmeden evvel ve “Ülkü’nün iyiliklerini unutamam” demiş, “Figüran giderdim, bana birkaç diyalog yazardı ki rol parası alayım.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir