İnsanları Seveceksin : Hile Yolu

insanlari_seveceksin_banner

Toplum olarak 19 Ocak 2007 tarihinde Türkiyede yaşayan azınlıklar, fikir ve ifade özgürlüğü üzerine tarihin utanılacak sayfalarında yerini alacak bir olayla yüzleştik. Hrant Dink suikastı Türkiyede ötekileştirilme ve buna direnç gösterme konusunda süregiden kan davasının son halkalarından birisi. Açıkçası Dink suikastinden bir sene öncesindeTrabzonda öldürülen Rahip Santoro ve bir sene sonrasındaki Malatya Zirve yayınevi cinayetleri de aynı kan davasının sonuçlarından birisi.

Medyanın halk üzerindeki yönlendirme gücü de bu üç önemli olayın ortadaki halkasında aşikar bir şekilde görülmüş, ancak fikirlerin özü yerine reklamı ve gösterişinden memnuniyet duyan insanlar olduğumuz için Türkiyenin özünde en büyük zenginliğinin kültürler birleşkesi olan Anadolunun mozaik taşları olduğu unutulmuştu. Toprak herkesin olduğuna göre aynı toprak üzerinde ortak bir zenginlik ve kültür zirvesine ulaşmak ta herkesin katkısıyla olmalı. Bu noktada ne dinler ne de baskın milletler açısından biz büyük çoğunluğa sahibiz bizim dediğimiz olacak ne de azınlıklar yönünden bir çeşit mazlum edebiyatı sürdürülmesinin hiçbir şeye çözüm olmayacağı ortada.

hile_yolu_sinematik_00

Halkın siyasi arenada ömür boyu öğrenim stajı sürerken, bu yaşananları devletin karanlık dehlizlerinde aslında neler olmuştu sorusu üzerinden yola çıkılarak çekilmiş güzel bir film var. Hile Yolu, senaryosunu da bizzat kendisinin hazırladığı yönetmen Ersin Kaya tarafından Dink suikastinin izleri henüz tazeyken çekilmiş bir yapım. Medyatik tetikçinin arkasındaki ellerin ucunu gösteren iki kişinin kamera kayıtlarında silindiği iddia edilen görüntüleri ve bu kişilerin kim oldukları üzerinden onları yönlendirenleri deşifre etmeye çalışan güzel bir politik sinema atılımı. Film Dink suikastinin ardından Zirve Yayınevi cinayeti ve Ergenekon operasyonlarıyla ortaya çıkan gizli tanık konusu arasındaki geçiş dönemini inceliyor.

Filmin ilk çeyreği bir belgesel kurgusundan sinematik kurguya geçiş sürecinde ilerliyor. Bu girişin ardından politik gerilim konusunda oldukça iyi kurgulanmış bir senaryoyla karşılaşıyoruz. Korhan rolünde ki Ozan Bilen’in oyunculuğu bu geçiş sürecinin ertesinde seyircinin odak noktası ve onun gözünden derin devletin en alt hücrede ki tetikçilerine gerçekçi bir bakış açısıyla şahit olmamızı sağlıyor.

Derin devlet ismiyle büyük bir yanlışın bizzat desteklendiği 15 yıllık medyatik dizilerde ki karakterlerin zaten gerçekle hiçbir alakası olmayacağını ortalama zekaya sahip her insan biliyor. Hile Yolunu güzel kılan yönü tam bu noktadan başlıyor. Ortalıkta herhangi bir kodaman arabası, havuzlu villa, lüks giyinen adamlar yok. Diyaloglardan mekan seçimlerine, karakterlerin birbirileriyle ve arka planlarında aileleriyle olan ilişkilerine derin devlet tetikçilerinin nasıl olabileceği konusunu çok yalın bir biçimde veriliyor.

Hrant Dink cinayetine farkl? bak?? " Hile Yolu " filmi 26 Nisan'da vizyonda

Varoş ve gecekondu kültürü fiziken artık kaçak binalara evrilmiş olmasına karşı, fakirliğin kaynağını oluşturduğu bu kültür olanca gücüyle hayatlarımızdaki yerini korumaya devam ediyor. Hile Yolunun ana karakterleri bu kültürün içerisinde bizzat yaşayan ve mücadele edenlerden oluşuyor. Mücadelenin kendisi adam olma üzerine kurulu. Yani birilerinin onları farketmiş olması, uğrunda yaşanacak bir değer biçmeleri yolunu arayan bu kayıp insanları ayartmanın en geçerli yolu.

Türkiyede fakirleşme ve kişisel gelişim oranı birbirine zıt bir şekilde gelişmekte olduğu sürece bu sorunlar devam edecek. Siyasi tonlar ise bu gerçeğin renklerini oluşturan birer detay, son aylarda derin devletin siyasi çoğunluğunun el değiştirişine toplum olarak şahit olduk. Değişmeyen şey ise ortalıkta hala bir derin devletin olmasına imkan sağlayan sosyolojik ve ekonomik problemler.

Küçük tetikçi adayı ve abilerinin ona yaklaşımı üzerinden doğuştan kodlanmış biat kültürünün izlerini görüyoruz. Abilerin yerine babaları, öğretmenleri, komutanı ve siyasetçileri koymak zor değil. Büyüğün dediği doğrudur, soru sormak gereksizdir anlayışı hayatta başarıya neden ulaşılamıyor sorusunun cevabını hep dış etkenlerle ilişkilendirmekle eşdeğer. Tartışmayı başkaldırı olarak görme eğilimi ise bu sorunun çözümsüzlüğünü destekleyen bir etken.

hile_yolu_sinematik_04

Filmin müzikleri konusunda ise daha önce başka yeni nesil Türk Sineması örneklerinde yapmış olduğum eleştirimi tekrarlamak istiyorum. 90’lı yılların ucuz yerli dizilerini anımsatan klavye tonlarından artık kurtulmak gerekiyor. Farklı yaklaşımlarla hazırlanmış müziklerin öncelikle filmde ki stoktan melodi kullanılma havasını yıkacağını ve modern temaların filmlerin kalitesini artıracak önemli bir etken olacağını tekrar hatırlatmak gerekiyor. Filmin bu açıdan güzel kısmı modern bir anlayışa da yer vermiş olması ancak arada yine stok olarak tabir edilebilecek 90’lar Tgrt dizileri klavyeleri de fink atmakta. 

Politika ve Spor ikilisi seneler önce Costa Gavras’ın Yunanistanda yaşanmış bir derin devlet cinayetini analiz ettiği Z filminde eleştirilen bir toplumsal kangrendi. Türkiye’de de apolitikleştirmenin etkili yöntemleri arasında futbol yeralmaktadır.

Son yıllarda bumerang misali apolitikleştirme aracı olarak kullanılan sportif fanatiklik tam olarak politikanın merkezine oturmaya başladığından bu yana ise, politikanın bir diğer apolitikleştirme silahı olan şikayetçilik edebiyatı ön plana çıkmaya başladı.

hile_yolu_sinematik_03

Tüm bu yaşananlarda güzel olan kısım 1990’lı yılların kepaze medya morfininden ve futbolun fanatizminden bir ölçüde kurtulmuş olmak. Şikayet edebiyatından tartışma ve birbirini tahammülle anlamaya gayret etme noktalarına da elbet bir gün ulaşacağız.

Yapımcı Hakan Alan’ın sözleri film üzerinden toplumumuzda ki bu tuhaf yapıyı deşifre eden bir açıklama :

“Bu ülke demokratik bir ülke olmasa biz bu filmi çekemezdik ama bu ülke demokratik olsa Hrant Dink olmezdi.”

Yazan: Gökay GELGEÇ – Yojimbooo

Hile Yolu:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir