Panzehir: Nur Topu Gibi Bir Punisher’ımız Oldu!

Panzehir banner

PANZEHİR

NUR TOPU GİBİ BİR PUNISHER’IMIZ OLDU!

Neresinden bakarsak bakalım memlekette tür sinemasına dair adam akıllı üretim yapabilmek zor! Hele ki korku, gerilim, aksiyon gibisinden, sebebi anlaşılamayacak biçimde sinemamızdan zorla aforoz edilmiş türlerin arasında dolanmanın sığlıkla ve “sığırlıkla” eş değer tutulduğu bir memlekette, bu türe dair yapılan atılımlar, hem gişe hem de prestij kaygılarından dolayı ortada kalıyor gibi sanki!

panzehir afisElbette öncelikli olarak ciddi adaptasyon sıkıntıları olan türlerden bahsediyoruz. Yeşilçam’da bol kepçeden üretilmiş olmasına rağmen bu gün yüz çevirdiğimiz bir dolu yapıma rağmen, özellikle bir tarafta ödüle endeksli buz gibi bir minimalist sinema anlayışının; diğer tarafta da salt gişe kaygısıyla hayata geçirilen birbirinden niteliksiz yılışık komedi filmlerinin hakimiyetini kırarak tür denemeleri yapabilmek iyiden iyiye zorlaşmaya başladı. Şunun şurasında, bu iki türün zoraki hakimiyetini reddeden izleyicinin sığınabileceği, seyir keyif vadeden filmler üreten kaç yönetmen var ki?

Alper Çağlar, bu anlamda geleceği parlak bir sinemacı aslında. Her ne kadar Bahadır Boysal’ın çizgi serisinden perdeye taşıdığı Büşra ya da Dağ gibisinden belli başlı kusurlarına rağmen cesaret isteyen yapımlar ile kariyerine ivme kazandırmış olsa da; Panzehir, genç yönetmenin, sinemasal ritmini yavaş yavaş bulduğunun sinyallerini veren bir aksiyon mahsulü olarak dikiliyor karşımıza!

Kaçınılmaz bir biçimde Panzehir ile beraber, bıkmadan usanmadan yinelenen beylik eleştiriler yeniden hortlayacak ki aslına bakarsanız film buna fazlasıyla müsaade de ediyor hani! Son yıllarda aksiyon sinemasının nefes açıcı klişelerinden biri olan “zamana karşı yarış” meselesinin etrafında şekillenen bir öykü olduğu için eleştirmek ve filmin oradan buradan çalıntılarda dolu olduğunu bağıra bağıra yinelemek isteyenler olacaktır elbette! Gel gelelim aksiyon sinemasının pek bir sevdiği bu klişeyi, yönetmenliğini McG’nin üstlendiği ve geçtiğimiz hafta vizyona giren bilmemkaç milyon dolarlık bütçesiyle 3 Days To Kill’in de büyük bir zevk ve şevkle işlettiğini hatırlatmamız gerekir. Üstelik, sinema tanrıları affetsin ki, bu aksiyon curcunasının talihsiz yönetmen McG’nin filmografisinin belki de en sağlam halkası olduğunu da hatırlatmakta fayda var!

panzehir 8897

Sadece hareket noktasını referans alarak, Panzehir’in yaratıcılık vadeden bir aksiyon güzellemesinden ziyade, türün klişelerine hakim olan izleyiciye saygıda kusur etmeyen bir intikam öyküsü karaladığını söyleyebiliriz rahatlıkla! Hele ki Marvel’ın intikam meleği Punisher’a ve western sinemasının abecesine ucundan köşesinden dadanmış bir takipçiyseniz, Panzehir’i yüzünüzü güldürecek küçük detaylara ev sahipliği yapan bir deneme olarak değerlendirmeniz bile mümkün!

Öykü, Kadir Korkut’un intikam mücadelesi etrafında şekilleniyor. Sadece fragmanına baktığınızda karşınızda yeni bir Frank Castle çıkacağına olan inancınız, Korkut’u tanıdıkça daha fazla perçinleniyor. Babasının can dostu olan Cemal’e emanet edildikten sonra, küçük yaşlarda onun fedailiğine soyunan ve nihayetinde de Cemal’in pis işleri için maşa olarak kullandığı kusursuz bir tetikçi olarak yer altı dünyasına nam salan Korkut; sevdiği kadın ile birlikte huzurlu bir hayat yaşamak için gölgelerin arasından çıkmak istiyor. Fakat kendisine verilen zehir nedeniyle 6 saat içerisinde Cemal’in son 2 hasmını da ortadan kaldırması gerekiyor. Bu sayede hem panzehri hem de yer altı dünyasından kaçış biletini cebe indirerek, suç aleminden yakasını ilelebet kurtarmayı hedefliyor!

panzehir kadir korkut

Kadir Korkut bu kritik mücadelede yalnız da değil. Kendisine sağlam bir sidekick olan ve muhbir olarak suç alemine sıvıştıktan sonra işleri ters giden Cem adında bir polis de eşlik ediyor. Bu sayede, bir intikam öyküsünün her daim kağıt üzerinde tutan matematik formülüne de erişmiş oluyor film. Oldukça lineer ve dolambaçsız olan öyküde, Kadir Korkut, her adımda yeni bir düşmanla yüzleşiyor. Bir kısmı kallavi “boss fight” kıvamında geçen bu karşılaşmalardan kimi zaman ekürisi Cem yardımıyla kimi zaman da kişisel becerileri sayesinde sağ kurtulmayı başarıyor ve her adımda karşısına bir öncekinden daha dişli bir rakip çıkıyor.

Bu noktada elbette video oyun mantığı ve başlangıç aşamasında yıldızları barışmayan ortakların yavaş yavaş can dostu olma klişeleri, öyküyü tıkır tıkır işler hale getiriyor. Açık olmak gerekirse öyküye eklemlenen klişelerin hiç biri de sevimsiz durmuyor. Bilakis, sinemamızda fazlasıyla yabancısı olduğumuz, ana karakterin gırtlaktan konuştuğu iç sesinin tasvirleri bile kulağımızı fazla tırmalamıyor. Eğer ki filmdeki grafik şiddet dozajı biraz daha yüksek olsaydı, öykünün Garth Ennis’in kaleminden beyazperdeye damlamış bir çizgi roman uyarlaması olduğunu bile iddia edebilirdik rahatlıkla!

panzehir gala 002Öyle sanıyorum ki, Alper Çağlar bu etkilenimlerin her birini filminin stratejik noktalarına ustaca yerleştirmiş. Zaman zaman çizgi roman karelerinden fırlamış izlenimi doğuran kadrajlar, filmin tüm karşılaşma sahnelerine yedirilmiş western estetiği, başlangıç ve bitiş jeneriklerindeki grafik tercihler…

Hepsi filmin atmosferine başarılı bir biçimde entegre edilmiş. Bu bağlamda görsel anlamda pek de sıkıntısı olmayan bir yapım var karşımızda! Emsallerinin aksine Panzehir’de karakterleri öyküye oturtabilme sıkıntısı da aşılmış!

panzehirden bir sahne-4
Filmden bir sahne

Karşımızda neredeyse İrlanda Mutfağı’ndan seçmeler niteliği taşıyan renkli psikopatlar var ve her biri hem görsel anlamda hem de kağıt üzerinde hikâyeye fazlasıyla yakışmış. Hatta gelecek vadeden birkaç karakterin kaza kurşununa gitmesi ister istemez yüreğinizi dağlıyor!

Bu bağlamda zaten denizde kum kıvamındaki kötü karakterlerin en azından bir kısmını elden geldiğince ete kemiğe büründürülebilmiş olması büyük bir başarı! Öyle ki, yakın plana alınan her karakterin kendine has psikopatlıkları mevcut! Diğer taraftan Polis Cem rolünde karşımıza çıkan Tolga Akdoğan’ın doğal ve yağ gibi kayıp giden oyunculuğu, Cemal’in gençliği olarak filme eklemlenen Murat Arkın’ın Yeşilçam havası koklatan imajı ve her ne kadar aksanı zaman zaman anlaşılmasa da Emin Boztepe’nin karizması da filmin çeşnisini epey zenginleştirmiş.

Yine de filmin önemli eksikleri yok diyemeyiz. Örneğin dünyaca ünlü Wing Tzun ustası Emin Boztepe’nin varlığından güç alan böyle bir filmde, daha geniş kadrajlara yayılan dövüş koreografileri görmek isterdik! Boztepe’nin yeteneklerini sınırsızca sergileyebileceği bir yapıma da dil uzatabileceğimizi hiç sanmıyorum!

Bu haliyle Panzehir, emekleme evresini bir türlü aşamamış olan aksiyon sinemamız adına biraz daha cesur bir adım olarak nitelendirilebilir. Elbette bu evreyi aşabilmek büyük ölçüde bütçe sıkıntılarının aşılmasına bağlı olsa da Panzehir, temiz görsel işçiliği, avantürperestlere saygı duyan reçetesiyle gayet ciddi bir adım olarak değerlendirilmeli. Karşımızda pek çok açıdan ciddiye alınmayı ve şans verilmeyi hak eden bir aksiyon denemesi duruyor!

punisher vs panzehir banner PANZEHİR

PANZEHİR – Final Fragman from Panzehir Filmi on Vimeo.

One thought on “Panzehir: Nur Topu Gibi Bir Punisher’ımız Oldu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir