Yılmayan Şeytan (1972)

yilmayan seytan banner

YILMAYAN ŞEYTAN

Yazan: Yigilante Kocagöz

Aşırı kişisel girişlerden elimden geldiğince kaçınmaya çalışırım ama bu sefer duygularımın esiri bir şekilde konuşacağım. Yılmaz Atadeniz’in 1972 yapımı filmi Yılmayan Şeytan kesinlikle Yeşilçam’a meraklı herkesin tecrübe etmesi gereken bir iş. Filmi ister 70’lerde sinemamızı, ister en genelinden popüler kültür algımızı tanımak için seyredin, pişman olmayacaksınız.

Öncelikle Yılmayan Şeytan’ın hikayesini özetlemek zaruri, aksi takdirde filmi seyretmeye başladığınızda olayların akışında kaybolabilirsiniz. Profesör Doğan’ın bulduğu tangayt (?) madeni yeni bir teknolojinin kapısını açmıştır. Bu maden sayesinde pek çok elektronik cihazın uzaktan kontrolü mümkündür (Muhtemelen emeği geçen kişiler o dönem farkında değildi ama film aslında bilmeden “hacking” konseptini seyirciye sunmaya çalışıyor). Profesör Doğan’ın bu keşfinin peşinde ise filmimizin kötüsü olan Doktor Şeytan (Erol Taş) vardır. Profesörün bir de Tekin adında oğlu bulunmaktadır ve filmin daha ilk dakikalarında Tekin’in aslında evlatlık edinildiğini, gerçek babasının Adil isimli bir suç savaşçısı olduğunu öğreniriz. Adil, zamanında ülkemizin nadide ssüperkahramanlarından Bakırbaş’a (???) hayat vermiş, ancak sonrasında Doktor Şeytan tarafından öldürülmüştür. Profesör Doğan bizi bu temel bilgilerle aydınlattıktan kısa bir süre sonra Doktor Şeytan’ın adamları tarafından öldürülür. Bu ölüm bahanesiyle Tekin hayatını Bakırbaş olmaya adar ve olaylar gelişir.

yılmayan seytan foto 3

Yılmayan Şeytan’ın yukarıda özetlenen hikayesi, 1940’ların Mysterious Doctor Satan isimli az bilinen bir film serisinden usülce araklanmış. Orijinal hikayemizde de üveybabasının katli üzerine kalbi intikamla dolmuş Bakırbaş (Copperhead) isimli bir kahramanımız var ama bizim yerli Bakırbaş bir başka. Dönemin pek çok benzer rip-off filmi gibi Yılmayan Şeytan’da da potansiyel tüm dramatik anlardan itinayla uzak durulmuş. Filmimizin meselesi net: yoğun aksiyon, mini etekli güzel kızlar, birkaç adet görece uzun erotik sahne ve satırlarca çiğ diyalog. Ancak filmin çiğliği öyle doğal ve tüm senaryonun çekim esnasında yazıldığı öyle bariz ki insan gerçekten neler olacağını merak etmekten kendini alamıyor.

Bunun dışında filmde bir an bile sıkılmak mümkün değil; önden saldırılan adamın sırtından bıçak çıkıyor, adamın vücudunda patlaması gereken bomba alakasız yerlerde patlıyor, ölümkalım anlarında bile kadın karakterlerin kıyafetlerinin değiştiğini görüyoruz. Yılmayan Şeytan kelimenin tam anlamıyla “o kadar kötü ki kesinlikle seyredilmeli” denilen filmlerden.

yılmayan seytan foto 2

Yanlış anlaşılmasın, dediklerimin tamamı aslında filme büyük bir saygıyla kurulmuş cümleler. Yılmayan Şeytan çabalıyor. Kendi türü içinde elden geldiğince deneysel takılıyor, ne bulursa çorbaya ekliyor. Filmin başlarında Tekin’in arabasıyla bir treni kovaladığı sahne bile başlı başına önemli. Tekin’in önce treni kovaladığı, sonra önüne geçtiği, ardından köprüye çıkıp trenin üzerine atladığı bu sahne pek tabii ki Hollywood’da binlerce kez tekrarlanmış bir olay. Ancak benim hafızamda benzer bir işe girişen Yılmayan Şeytan harici başka yerli yapım yok. Filmi oturup tekrar seyretsem eminim başka ufak cevherler de keşfedebilirim. Ve emin olun, Yılmayan Şeytan dönemin diğer “ucuz” fantezileri gibi bir iş değil, bugün dahi her yaştan ve dönemden insan bu filmi defalarca seyredip keyif alabilir.

yılmayan seytan foto 1

Filmin bir diğer ilginç kısmı Erol Taş’ın canlandırdığı Doktor Şeytan’ın imajı. Orijinal Mysterious Doctor Satan serisindeki kötümüz Anglosakson bir çılgın bilimadamı iken Erol Taş’ınkisi çekik gözleri ve her daim ejder desenli kıyafetleriyle Uzak Doğu’nun bağrından kopup gelmiş. Bu tarz bir tasvir 40’ların Amerikan çizgiromanlarında bolca bulunsa da Mysterious Doctor Satan’da mevcut değildi. Tahminim, Atadeniz’in orijinal seriyi seyrettiği (yukarıda anlattığım tren sahnesi aynen seride mevcut) ancak filme başlamadan önce 1940’ların diğer ucuz işleriyle bilinçli ya da yanlışlıkla harmanladığı yönünde. Her ne olursa olsun, filme bir renklilik kattığını kabul etmek gerek.

Bir de bu filmin bana sürprizi, genç bir Erol Günaydın’ı Sahte Holmes Bitik olarak seyretmek oldu. İnsanın bu filmlerde kimlere denk geleceği belli olmuyor. Şener Şen’in bile bu çorbada tuzu var, o da ufak bir role sahip Zeki Sezer’in seslendirmesini yapmış.

Bu arada filmde Tekin karakterine hep “Bay Tekin” diye seslenilmesinin de BayTekin/Flash Gordon çizgiroman ve filmlerine açık gönderme olduğunu söylemeden geçmemek gerek. Her duyduğumda ayrı bir gülümsedim.

Kendimi tekrarlamak pahasına yineliyorum; Yılmayan Şeytan, kesinlikle Yeşilçam ile kısmi dahi ilgisi olan herkesin seyretmesi gereken bir yapım. “Kötü” film çok seyrettim ama böylesine bir karnavalı bu kadar hoş bir ahenkle hiç seyretmedim. Yılmayan Şeytan’ı fantastik Yeşilçam’ımızın Citizen Kane’i olarak nitelendirmemek için hiçbir sebep yok.

One thought on “Yılmayan Şeytan (1972)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir