Güler misin korkar mısın?

ukm2

“İnsanın kendi şeytanıyla yüzleşmesinden bahsediyordu ya, yani korkularımız.”

Tür sineması zordur, iki türü iç içe yapmak daha da zor. Orçun Benli’nin, korku ile komedinin iç içe olduğu fantastik filmi Gulyabani 28 Şubat’ta gösterime girdi. Gulyabani’nin başrollerinde Deniz Uğur, Ceyda Ateş, Didem Balçın ve Melike Öcalan’ın yanı sıra Perihan Savaş ve Cüneyt Arkın yer alıyor.

Dört kadın, fantastik bir filmin senaryosunu yazmak üzere korku dolu bir ormanda yer alan av evine gider. Dört güzel Kadın, atmosferi soluyup mekânı keşfetmeye çalışırken, peş peşe beklenmedik olaylarla karşılaşırlar ve kendi korkuları ile yüzleşmek zorunda kalırlar. İlk olarak Süt Kardeşler filmi ile sinemada boy gösteren Gulyabani, bu sefer hem korkutacak hem de güldürecek.

gulyabani-fragman

Yönetmen Orçun Benli, “ülkenin ilk korku karakteri oldu bu filmle” diyor projenin önemini ve farkını belirtirken. “Daha önce cinayet gibi din referanslı yürüyordu sinemada korku, biz Anadolu’nun içinden, halkın içinden bir korku karakteri çıkardık.” Orçun Benli ile tanışıklığımız eski zamanlara uzanıyor. Sinema izleyicisi Orçun’u benim önemsediğim filmi Bu Son Olsun (2012) ile tanıdı.

Sen Türkülerini Söyle filmiyle başlayan, farklı tarih aralıklarıyla çekilen ve “12 Eylül Filmleri” başlığı altında değerlendirilen, (benim açımdan Beynelmilel ve Eve Dönüş filmiyle birlikte diğerlerinden farklı bir yerde duran) filmlerin sonuncusuydu Bu Son Olsun.
Bu Son Olsun’da 12 Eylül’ü mizahi bir dille eleştiren, yaşanan dramları, trajediyi ironi ile aktaran Orçun Benli, ikinci filminde tür sinemasına yöneliyor; Gulyabani’de korku ile gülmeceyi iç içe deniyor.

turk korku banner

DRAKULA’DAN ŞEYTAN’A KORKU

Yeşilçam sinemasının ana gövdesi melodramlardı. Bunun yanında güldürü filmlerine ağırlık verilse de belli kalıpların dışına çıkılmıyordu. Yeşilçam, bir yandan da Westernden polisiyeye kadar her türü deniyordu.

Son yıllarda genç kuşak yönetmenler, özellikle ilk filmini yapanlar korku filmlerine yönelse de, Yeşilçam’da en az denenen türdü korku sineması.

Nazım Hikmet’in yönettiği 1937 yapımı mütareke yıllarında hafızanı yitiren bir gencin hayal dolu dünyasının anlatıldığı Güneşe Doğru filminin de ilk fantastik filmimiz olduğu söylenir. Vedat Örfi Bengü’nün 1948-50 yapımı Beyaz Baykuş, Bir Fırtına Gecesi, Çıldıran Baba gibi filmlerinde korku motiflerinin yer aldığı yazılıdır kaynaklarda.

1949 yılında ise Aydın Arakon’un yine korku unsurlarını içeren, esrarengiz, loş bir konakta geçen, daha çok atmosfere dayalı Çığlık adlı filmi de söz edilecek yapımların başında gelir. İlk gerilim filmi olan “Çığlık”ı, ‘korku türüne yakın ilk film’ olarak görebiliriz. Ancak ilk korku filmi olarak Mehmet Muhtar’ın yönettiği 1953 yapımı Drakula İstanbul’da kabul edilir. Drakula İstanbul’da, Hollywood yapımı Bela Lugosi’nin oynadığı Dracula filminden esinlenerek yapılmış, özgün bir filmdir. Kaynağı ise Ali Rıza Seyfi’nin, Bram Stoker’dan kısaltarak uyarladığı, (özet-çeviri) adı sonraki basımında Drakula İstanbul’da olan Kazıklı Voyvoda romanıdır.

Çığlık filminde, fırtınalı bir gecede bir köşke sığınan, orada bir miras meselesi yüzünden dayısı tarafından çılgına döndürülen bir genç kızla tanışan bir doktorun öyküsü anlatılır. Esrarengiz, karanlık deli kızın dehşet verici çığlıklarıyla çınlayan köşkte doktor öldürülmek istenir, fakat yerine genç kız kurban gider.

drakula stanbuldaDrakula İstanbul’da filminin kahramanı Vampir Kont Drakula’dır. Drakula İstanbul’da korkudan çok atmosfer yaratırken, Yavuz Yalınkılınç’ın yönettiği Ölüler Konuşmaz ki de (1970) vampir çağrışımlı, hortlaklı bir filmdir. Genç bir çift faytonla tekinsiz bir malikâneye giderler. Sürekli ayın 15’i olduğundan bahsedip duran arabacı, onları bırakıp oradan kaçar. Geldikleri ev Âdem Bey’in konağı olarak anılmaktadır ve onun vasiyeti üzerine ücretsiz otele dönüştürülmüştür. Evde sadece siyahlar giyinen ve eski sevgilisi olduğu anlaşılan bir kadın portresine taparcasına bakan bir kâhya vardır. Genç çift eve geldikleri günün gecesi eve giren garip bir adam tarafından öldürülürler. Çünkü adam aslında civardaki mezarlıktan kalkıp gelmiş bir hortlaktır ve hortlak her ayın 15’inde ortaya çıkıp cinayet işlemektedir. Malikâneye gelenlerin hortlak dehşetiyle karşılaştığı hikâyenin sonunda elinde Kurandan ayetler okuyan bir imam ve yandaşları hortlağı alt edeceklerdir.

Doğaüstücü bir korku filmi olan Şeytan (1974) usta yönetmen Metin Erksan imzasını taşır. Şeytan’ın esin kaynağı Amerikan korku yazarı William Peter Blatty’nin çok satan romanı The Exorcist ve bu romandan uyarlanan filmdir.

seytan 1974 lansman afisi dergiden_nŞeytan, hem Yeşilçam’ın hem de Metin Erksan’ın en ilginç çalışmalarından biri olur. Film, 1973 yılında William Friedkin imzalı The Exorcist’in neredeyse kopyası niteliğindedir. Metin Erksan, filmden değil Blatty’nin romanından uyarladıklarını söylese de Şeytan, her yönüyle aynı olduğu The Exorcist’ten uyarlanmıştır. Bu uyarlama Yeşilçam sinemasına özgü biçimde Hıristiyan söylemlerin İslami söylemlere dönüştürülmesi şeklinde gerçekleştirilir.

Şeytan, bir şeytani figürün arka planda yer aldığı jeneriğinin ardından diğer film gibi Ortadoğu’da bir arkeolojik kazı alanında başlar. Kazı çalışmasındaki yaşlı bir arkeolog (Agâh Hun) üzerinde şeytan figürü olan bir madalyon bulur ve ardından büyük bir şeytan heykeline doğru ilerler. The Exorcist filminde konuşma varken, Şeytan’da herhangi bir konuşma yoktur ve doğrudan panaromik bir İstanbul görüntüsüne geçer. Filmin geçeceği evin yakın plan çekiminden sonra Ayten görülür. Genç kadın gece yarısı tavan arasından sesler duyar, sonra kızı Gül’ün odasına gidip tamamen açık olan pencereyi kapatır.

Bu arada Ayten evde bir ruh çağırma tahtası bulur ve bunun Gül’e ait olduğunu öğrenir. Gül “Kaptan Larsen” adında bir ruhla sürekli oynadığını söyler. Gece yarısı uyanan Ayten yanında Gül’ü görür. Kız yatağının sallandığını ve uyuyamadığını söyler. Bu arada Ayten tavan arasından tekrar nereden geldiği, kime ait olduğu belli olmayan bir kitap bulur. Yazarı Tuğrul Bilge’dir: “Şeytan: Akıl Hastalıkları Hakkındaki Görüşlerin Işığı Altında Evrensel Dinlerde Şeytanın Ruh Zaptetmesi Olayı ve Şeytan Kovma Merasimi.” Bu bilinmezlik de filmin metafizik yanını kuvvetlendirir.

Yazan: Mesut Kara

Yazı daha once Evrensel gazetesinde Mesut Kara’nın Sine-masal köşesinde yayınlanmıştır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir