Pazar Yazıları: Ayhan Işık (5 Mayıs 1929 -16 Haziran 1979)

AYHAN ISIK 001

“Türk sinemasının Batı ülkelerindeki çağdaş sinemacılık düzeyine çıkabilmesi için, her şeyden önce ayrıntılı bir ‘Sinema Kanunu’ gereklidir. Bu kanun, profesyonelce sinema yapmaya ehil sahibi kişilerin kimler olduğunu, bunların karşılıklı hakları ve yükümlülüklerini madde madde tanımlamalıdır.

Kanunla birlikte bir de ‘sendika’ ve ‘sigorta’ konusu ortaya çıkacaktır. Bunlar da mutlaka devlet eliyle çözüme kavuşturulmalıdır. Sendika üyeliği ve sigortalandırma sayesinde bütün sinema emekçilerimizin hayatları garanti altına alınacaktır. Gözlerimizi Batı ülkelerine, özellikle de ABD‘ye çevirdiğimiz zaman bu işlerin oralarda böyle yürüdüğünü görüyoruz.

1958‘de Hollywood’da gittim, orada yaklaşık bir yıl boyunca bizim mesleğin ne tür kurallara bağlı olarak yürütüldüğünü gözlemledim. Dışarıda film oyuncularına emekleri karşılığında vadeli senetler vermek gibi tuhaf uygulamalar yoktur, çalışma ve dinlenme saatleri titizlikle kontrol altına alınmıştır. Sendika bütün çalışmaları denetler, piyasada kanunsuz işlerin yapılmasına engel olur.

Eğer ki Yeşilçam‘ın gelecekte genç insanları acımasızca yiyip yutan dev bir sömürü mekanizmasına dönüşmesini istemiyorsak, ne yapıp edip bir ‘Sinema Kanunu’ çıkartmalı, ciddi bir sendika kurmalı ve bütün personelin daha mesleğe ilk adımını atar atmaz sigortalandırılması için gereken kanunî baskıyı işverenler üzerinde kurmalıyız.

Ben kendi adıma film setlerinin bu ülkede hem oyuncular, hem yönetmenler, hem de diğer teknik elemanlar için birer zulüm çekme yeri değil de profesyonel bir iş sahasına dönüşmesi için elimden her ne gelirse yapacağım. Sinemacılık asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemelidir. Sinema bir sanat, sinemacı da bir sanatçıdır; buna yakışır muamele görmelidir.”

AYHAN IŞIK (5 Mayıs 1929-16 Haziran 1979)

ayhan-ışıkAyhan Işık – Türk sinemasının “Taçsız Kral”ı… Yeşilçam‘da bir tek Allah’ın kulu haktan-hukuktan, insanca çalışma koşullarından haberdar bile değilken, özellikle aktör dostu Suphi Kaner‘in (kendisine iş vermemek için aralarında organize olan Yeşilçam yapımcılarının alçakça bir komplosu sonucunda) yoksulluktan bunalıma girip 1963‘de intihar etmesi üzerine hayatının bundan sonraki döneminde Türk sinema sektöründe “insanca çalışma koşulları” mücadelesiyle dikkati çeken vicdan ve sorumluluk sahibi büyük aktör…

İrili ufaklı bütün Yeşilçam patronlarına -içeriğini hiç beğenmeseler de- zaman içinde Ayhan Işık Çalışma Kanunları”nı bastıra bastıra kabul ettirmiştir. Bu kanunlarda, sette çalışılacak başlangıç ve bitiş saatlerinin belli olması, pazar günü hiçbir surette çalışılmaması, sete belli saatlerde doyurucu ve kaliteli yemek getirtilmesi, sözleşmede belirtilen çalışma gün sayısında artış olduğunda oyuncuya ve teknik personele mutlaka ekstra ödeme yapılması, kalabalık ve tehlikeli setlerde doktor-ambulans bulundurulması, bir oyuncunun filminin galasına katılıp katılmamaya kendisinin karar vermesi gibi temel konular güvence altına alınmaktaydı.

Yeşilçam‘daki patronlar kulübü, zamanla“diğerlerinin de gözünü açan” Işık‘ı gerçekte hiç sevmedi, fakat halkın bu karizmatik sanatçıya yönelik yoğun teveccühü karşısında da seslerini pek fazla çıkartmadılar. Tek yapabildikleri şey, “Kral”ı mümkün olduğunca A-kalite projelerin dışına itelemeye çalışmak oldu. sinematik_ayhan_isikAyhan Işık ise kariyerinde bazen ona yakışmayacak kadar gariban yapımlarda oynamasına rağmen, 16 Haziran 1979 günü İstanbul’da beyin kanamasından ölene kadar kendi koyduğu çalışma kurallarından hiçbir zaman ödün vermedi. Ve bütün iyiler gibi o da çok genç yaşta, henüz 50 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Yalnızca Sezer Sezin ile birlikte oynadığı, Ömer Lütfi Akad ustanın yürek burucu klasiği “Üç Tekerlekli Bisiklet” (1962) bile kendisini hiçbir zaman unutmamamıza vesile olacaktır. Mekânı cennet olsun.

Rahmetli Işık‘ın gözünü hırs bürümüş yapımcılara karşı yarım yüzyıl önce başlattığı onur mücadelesi,haftada 7 gün hiç dinlenmeden çalışılan, günlük çalışma saatlerinin 18-20 saate kadar uzatıldığı, insanların bir kutu meşrubat ve yarım ekmek arası döner ile koca bir iş gününü devirmek zorunda bırakıldıkları, set şoförlerinin uykusuzluk nedeniyle kazalar yapıp insanları ezdikleri, oyuncuların günlerce hiç dinlenememekten dolayı hırçınlaştıkları ve çevreleriyle sudan sebeplerle kavgalara karıştıkları günümüzün vahşi sinema-TV piyasasında da önemi hiç azalmaksızın aynen sürüyor.

Not: Yazı Ali Murat Güven’in Yeni Şafak gazetesinin sinema kısmında yayınlanan ancak görselleri güncellenmemiş ve sitede veritabanından dolayı pek çok görselin silindiğini gördük. Bu yüzden bazı yazılarını daha düzgün sunmak amacıyla kendisinden izin alarak sitemizde yeniden yayınlanmaktayız… Ayhan Işık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir