FHM dergisinden Selahattin Geçgel (Godzilla) Röportajı

fhm dergi Selahattin Geçgel
Sinematik söyleşilere arşivimizde bulunan nadir bir söyleşi ile devam ediyoruz. Bu hafta seçtiğimiz yazı yakın zamanda kaybettiğimiz  Selahattin Geçgel yani Godzilla Selahattin ile 1999 yılında FHM dergisi için röpartaj yapan Ziya Kürküt‘ün röportajı. Sinematik Yeşilçam Yazarlarından Suzan Dilek Yılmaz‘ın arşivinden internete aktardığı bu yazıyı röportajda kullanılandan farklı karelerle ve aradan geçen 15 yıl içerisind eeklenen bir video ile zenginleştirerek sunuyoruz. İyi okumalar!

godzilla selahattin 63

Selahattin Geçgel – FHM MAYIS 1999

KOD ADI: Godzilla
YAŞI: 60
EYLEMLERİ: Altı adet ev kundaklamak, üç adet adam yakmak, binlerce tabak çanak, sepha ,valiz vs havaya uçurmak, onbinlerce fünye patlatmak ….

Yok , hayır, terörist filan değil. Türk sineması’na yıllarca emek vermiş bir efekt uzmanı .eğitimi yok ; adını bile yazamıyor ama yaptığı buluşlarla hollywood ustalarına parmak ısırtıyor. Makinistliği kadar oyunculuğu da var üstelik.

Selahattin Geçgel ya da bilinen adıyla Godzilla. Bir nevi yerli Mcgayver

Godzilla‘nın harikalar diyarından etkilenmemek mümkün değil. Burası adeta bir hayal müzesi. İlk göze çarpan 22 tane kurmalı saat. Godzilla bunları her gün tek tek kuruyor ve bir zaman senfonisi kulaklarınızdan yüreğinize süzülüyor ama sadece haftada dört gün. Diğer günlerde dışarıda, sette çalışıyor .amanı durdurmayı başarabilmiş godzilla; gerçek bir beyefendi herşeyden önce gerçek bir insan.

-pişman mısın ?
-hayır bu işlerde gönül olmalı .bu işe gönül vermiş insanları yıkamazlar. Önce sevgi, saygı, dostluk olmalı

-nasıl yani, pek anlamadım
-bak ben senin anlatacağın dilden anlatayım. 1939 yılında Tokat‘ta doğmuşum; hatırlamıyorum. Hiç okula gitmedim isimimi bile yazamıyorum…

-öyle mi ? okuma -yazma yok mu ?
-hayır, okuma var da yazma yok. Gazeteleri filan okuyorum ama derdimi anlatacak bir yazıyı yazamıyorum. Keşke yazsaydım ama şikayetçi değilim. Sinemaya emek verdiğim müddet içinde hangi rejisör, hangi art direktör, hangi oyuncu bir şey istediyse, allah öyle bir kafa vermiş ki, beş dakikada yerine getirmeye çalışıyoruz. Memleket Tokat. Tokat’ta vilayet’e bağlı bir köy ama karda kışta yolları tamamen kapanırmış eskiden. Amcam muhtarmış demiş ki ,”sekiZ -on çocuk daha olsun da hepsinin nüfus kağıdını bir götüreyim” yani nüfus kağıdım 46’lı.

-sinema nasıl başladı ?
-iş hayatına arabaların önündeki radyatörleri tamir ederek başladım. Sinemaya alışkanlık vardı akşamleyin dükkandan çıktıktan sonra 15 kuruşa ekmek alırdık, sinemaya giderdik. Sinema dağılınca gazoz şişelerini toplardık, sinemayı süpürürdük filan öyle film seyrederdik. Allah rahmet eylesin, Ahmet Tarık Tekçe, Hulusi baba (Kentmen), Nubar Terziyan, Turhan Seyfioğlu, Suphi Kaner‘lerin filmlerini seyrederdim. Halam Feriköy‘ünde oturuyordu. istanbul’a onun yanına geldim Kurtuluş”ta eski Akın Sineması gazozcu arıyordu girdim içeri, rica ettim. Acemiliğim geçtikten sonra makina dairesine çıkmaya başladım .Filmi nasıl oynatıyor diyerek makiniste bir gazoz götürüyordum . Mustafa ismindeydi  filmi çekip boşaltıyorsun; şanzıman çekme .yani tek filmi, hiç ara bitirmede…
bir gün hz.isa’nın bir filmi geldi .koysalar şu anda da heyecanla seyredersiniz. Kurtuluş’un son durağına kadar kuyruk dolu; çiftli. Saat geldi, makinist yok. Nazıım bey böyle saçlarını yoluyor; Atlas filmin sahibi.”nazım bey ” dedim, ”üzülmeyin durum böyleyken böyle…”o yazıhanede telefon ediyor sağa sola  N’olur makinist gönderin sinemayı mahvedecekler …. saat geldi gonglar. Dang dung bir başladı; bende bobinlere yapıştım, filmi başlattım ondan sonra bir baktım, patron iskender getirdi yanımızda dönerci muhallebici vardı.
Yani aşağı yukarı üç dört yıl orada makinistlik yaptım sonra Metin Erksan bey geldi; Aşık Veysel‘in iş kopyalarını getirdi . Sinema bittikten sonra onları yapıştırdım, oynattım sonra Metin Erksan bey ”Selahattin sen çalışkan bir çocuğa benziyorsun” dedi. Ben de sıkılmıştım artık tek başıma, habire çevir ,çevir …. Orhan Günşiray ile Belgin Doruk‘un oynadığı, Nazım Duru beyin rejisörlüğünü yaptığı Binnaz filminin setine götürdüler beni. İki üç gün merak ettim n’oluyor, ne bitiyor diye . Benim sinemaya ilk başlangıçım …. Sonra Metin Erksan bey Atlas Film‘le anlaştı. Susuz Yaz, ilk Susuz Yaz. Hülya Koçyiğit‘in Ulvi Doğan beyin ilk filmi. İzmir‘in Bademler köyünde 65 günde çekildi döndüğümüzde Yılanların Öcü … gerisi çorap söküğü gibi geldi.

-sette yardım ediyordun ya oyunculuk ?
Susuz Yaz‘da bayağı bir rolüm vardı ; filimde su isteyenlerden Erol Taş ‘a karşı olanların en genci bendim.
Yılanların Öcü‘nde Fikret Hakan‘la hala çocuğu mu, amca çocuğu mu …. işte o roldeyim, bağırıyorum :”bayram dayıııı,bayram dayıııı! anamı yılan soktu laaan!gorktunuz öldünüz mü laaan!
sonra bu Gecelerin Ötesi filmini çekerken man arabasının önüne bağladılar beni iplerle direklere reflektör veriyorum. Şimdiki gibi akülü lambalar bilmem neler yok ki.

-canlı lamba ?
-heee… bir benzincinin önünde durduk .adamlar soruyor ,”yav kardeşim bu adamın günahı nedir ki böyle işkence yapıyorsunuz?” ama tam godzillalık zamanımdı hani… gene böyle çekim yapıyoruz Gecelerin Ötesi‘nde, tam çekim içinde bir araba bize böyle yaptı (sol el sağ el bileğini nazikçe kavrar ve sağ el aşağı yukarı oynar !). Bak bunu hiç kimseye anlatmamıştım. Metin abi, Mengü Yiğit, Fikret Uçak, Erol Taş, Metin Erksan bindiler arabaya , adamları takip ettik dayaktan komalık ettik. Adamlar mühendismiş İstanbul polisi Metin abileri arıyorlar. Metin abiler de cankurtaran da; Erol Taş ‘ın muhiti olduğu için hepsi hamama saklandılar. Üç gün mü dört gün mü… neden ? Negatifin iş kopyası yıkanıp basılacak. Mahkemeye çıkarlarsa delil olsun diye . Kopyalar çıktı, Mahkemede seyredildi, ceza verilmedi. Adamlar yedikleri dayakla kaldılar.

godzilla selahattin 03

-Selahattin Geçgel abi sürekli icatlar yapıyorsun, birşeyler üretiyorsun, bir nevi Mcgayver’sın nasıl oluyor bu ?
-abi şimdi, Türkiye de bunun sanayisi yok; kimse sinema için bir yatırım yapmamış. Ben şimdi bakıyorum düşünüyorum, böyle bir şey yapayım diyorum ve yapıyorum . Çok basit; bakın, buyrun … İki metre kablo, pil kafası, zil butonu. Fünyeyi buraya bağlıyorsun ,butona basınca patlıyor. Dormenler‘deki oyunda pop corn bir sürü fünye patlıyor; hepsi benim galada bende oyundaydım, öksürüğüm olduğu için hepsiniseyredemedim. Çocuklara dedim ki, patlama sahnesi gelince haber verin. Haber verdiler, gittim baktım NTV kameramanı da orada, eğildim dedim ki ”şu siyah ceketli adam varya,şimdi düğmeyi açacak. Göğsüne zum yap ”dedim . ”ne diyorsun ?” dedi. ”şşşt!zum yap !” dedim bir patladı, çığlıklar koptu salonda sonra kameraman teşekkür etti, nerden biliyorsun ? ”o boku ben yaptım ama patlatan ben değilim ” dedim tiyatro bakmış yurt dışında uzaktan kumandalı fünye patlatma aleti 1’5 milyar, bana geldiler.

-sen kaç para aldın ?
-icattan para almadım ama fünye başına on milyon istedim
-sen yurt dışında olsaydın dolar milyarderiydin . kaç ev yaktın ?
-beş,altı ev yaktım mesela bir ev yakma işi vardı ; Tuzla’ya terk edilmiş bir villaya gittik. Sahipleri Rizeli adam ”sinemaya layık olacak bir şey varsa ,evide yakın ”dedi. Saygı ”sinemada halkın zevkle izleyeceği birşey olacaksa yakın ama ,kötü bir şey olursa ben de sizi yakarım!” bana cesaret geldi. Yönetmen işaret verdi, hazırlıklarımı yaptım veyaktım. Yönetmen koşarak geldi, sarıldı, ”süper oldu” dedi bende dedim ki “olmadı, kız içeride, alevi buradan yaptık, kız kapıya saldıracak, hani içeriden karşılığı ?” … “haaa, pardon ”dedi içeri geçtik ve içeriden de yaktık .
-peki kaç adam yaktın ?
-iki, üç, fazla yakmadım kolundan bacağından yaktım hatta Reyting Hamdi‘yi bile yaktım; kollarını .
eğer adam ölmüş yerde yatmışsa vücudunu da yakarım aşağı yukarı beş dakika zarar gelmez…
-bu harikalar diyarındaki aksesuvarları ,kostümleri nasıl toparladın; binlerce malzeme var burada…
zengin mutfağı, kaçamak, selamsız bandosu bu üç filmden kalan aksesuvarı bana verdiler. Şener beyin Selamsız Bandosu‘nda giydiği elbise dahil hatta bir ara bende giydim; çok şık oldum fakat kilo aldım artık giyemiyorum. ‘in katkısıyla ,birike birike böyle oldu. Çekimlere kiraya veriyorum mesela bir rakı şişesi verdim, üzerinde ”35 kuruş” yazıyor, yapımcıya açtım telefon, ”bu şişelerden bir tanesi kırılırsa İstanbul’u terkedin ”,dedim. Bunların her birinin hikayesi var .mesela şu arabalar amerikalı filminde kafa kafaya çarpışıp patlıyorlar. bunu ben yaptım bak hala patlayıcı var üstünde.
-senin parayla aran yok galiba….
-valla ben yıllardır gençlik resimlerime bakar hep böyle genç kalacağımı zannederdim. O zamanlar iyi kazanıyordum, dostum da çoktu. Şu an hayat şartları zor böyle bir mekanımın olması bile bir şans
Selahattin Geçgel 54-idealin ne abi ,ilerisi için ne düşünüyorsun ?
-emekli olalı üç yıl oldu. Sayısal Loto oynuyorum piyango çıkmıyor eğer çıkarsa bir daire tutup bunları sergileyeceğim. Sinemaya hizmet olsun
-nedir bu rodrigo tutkusu ?
-çok dinlendiriyor beni. Frank Sinatra‘yı da dinliyorum dur bak koyalım dinleyelim
-rodrigo’yu dinlerken bir de anını anlat istersen….
Mine Çayıroğlu ve Tarık Akan‘ın oynadığı Keje filminde sis yapıyorum kendi icadım olan makine. MGM değil ki , platoda olsun…
-sen sis makinesi de mi icat ettin ?
-bu pürümüstür bütün marangozlar kullanır. Ben şu boruyu zamanında aldım; çelik dikişsiz borudur. Burada arkadaşım var ona kıvırttırdım ve kaynattırdım. İngilizler Tophane gümrüğünde belgesel çekiyorlar .”sis ”dediler ,”nerede ? “benim efendim” . ”makine nerede ?” “bu” dedim adam apıştı kaldı. Tercüman çağırttı dalgamı geçiyorum diye ilacı bol vurdum, bir ısıttım ! kıvamını biliyorum. biraçtım. Tophane gümrüğü kayboldu! adam ”mösyö godzilla ,tebrik ederim ”dedi . ”Tarihe geceçek bir adamsınız” dedi . Sonra, -adı pierre’di- resimlerimi çekti bol bol. Fransa’da sergi açmış ; orada sergiye koymuş Türkiye’nin Viva Zapatası diye gidip ziyaret etmek istedim ama ekonomik olarak olamadı . Neyse …. Ömer Kavur beyin Akrebin Yolculuğu filminde Göynük köyünü kapattım bu aletle.

-bu godzilla adı nereden ?
Metin Erksan‘ın mahalle arkadaşları filminde Yenikapı kum iskelesinin orada çekim yapıyoruz. Minibüs yanaştı; hava kötüydü, bekledik . Hava açtı iskelede çekim yapacağız ama minibüs geri dönemiyor. Ben minibüsün ön kısmından tuttum, gıdım gıdım yenikapı’ya doğru çevirdim… ellerimle… O zaman godzilla filmi oynuyor. Setten biri ”yav sen godzilla gibi adamsın” dedi. O zamanlar yaş 18-20. Öyle kaldı işte …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir