Kartal Tibet : Her dönemin iyisi de var, kötüsü de

kartal-tibet
Sinematik Yeşilçam olarak Yeşilçam üzerine yapılmış söyleşi arşivimizi genişletmeye devam ediyoruz. Bu hafta sizler için seçtiğimiz söyleşi haberpolitik.net’ten Erdal Sarıçam’ın 2013 yılında sinema sanatçısı ve yönetmen Kartal Tibet ile gerçekleştirdiği sohbet.

—————oOo—————

E. Sarıçam: Türk Sinemasına çok önemli katkılarda bulunmuş bir sinema adamısınız. Gerek oyuncu olarak, gerek yönetmen olarak, gerekse senarist olarak Sinema Tarihimizde size özel saygın bir yeriniz var. Ayrıca sinemanın çok eski olmadığı dönemlerde çalışmaya başladınız. Neden sinema dünyası? Neden oyunculuk?

kartal tibet 70K. Tibet: İlkokul çağlarımdan beri, kendimi bildim bileli oyunculuğun içinde oldum. Kolejde müsamereler, Radyo Çocuk Kulübü, Çocuk Tiyatrosu; hayat yolumun çizilişinde önemli satır başları oldular. Aslında yüksek mühendis/ mimar olmak istiyordum, ama çocukluk çağlarımdaki bu uğraşlar ve içinde bulunduğum çevre beni oyuncu olmaya yöneltti. Sonuç olarak, konservatuarda bu mesleği büyük bir keyifle tahsil ettim. Okuldan sonra, tiyatro oyuncusu ve yönetmeni olarak çalıştım, gene keyifle… Tiyatro halkla canlı, birebir iletişim kurulan bir meslek dalı. Ancak sinema, daha geniş kitlelerle aynı işbirliğini sağlıyor. Kök oyunculuk olunca, sinemanın onun bir uzantısı olması, hatta devamı olması çok doğal. Kısacası iş aynı, ama ulaşılan kitle daha geniş… Uzun sözün kısası her şey doğal olarak, kendiliğinden bu şekilde gelişti.

E. Sarıçam: Sinema dünyasına ilk nasıl adım attınız? Bu anlamda sizi etkileyen ya da yönlendiren isimler mi oldu? Biraz bunlardan bahseder misiniz?

K. Tibet: Suat Yalaz’ın ‘Karaoğlan-Altay’dan Gelen Yiğit‘ film teklifini çok isteyerek ve severek kabul ettim. Aslında az önce de belirttiğim gibi, çıktığım yolun devamıydı bu… Tiyatro yıllarımda defalarca sinema oyunculuğu teklifi almıştım. Ama hiçbiri beni Karaoğlan kadar heyecanlandırmamıştı. Başlangıç için ideal bir film olduğuna inandım. Tiyatrodan kopacağımı hiç düşünmediğim halde, Karaoğlan’ın büyük başarısı beni sinemanın kucağına itti. Ortağı da olduğum Meydan Sahnesi’ndeki çalışmalarımdan vazgeçip, evimi ve hayatımı İstanbul’a taşıdım.

kartal tibet 75

E. Sarıçam: “Yeşilçam” denildiğinde akla ilk gelen birkaç kişiden birisiniz. Yeşilçam’ın her döneminde bulundunuz. Yeşilçamlı yıllarda yapılan filmlerle, şimdiki filmleri karşılaştırdığınızda dikkatinize ilk takılanlar nelerdir. Örneğin, (hani hep söylenir ya) o eski ruhu, o havayı, o fedakâr ve o vefalı işbirliğini görebiliyor musunuz? Yoksa eksik olan bir şeyler mi var sizce?

K. Tibet: Her zaman eksikler vardır, olacaktır. Sinema oyunculuğum esnasında televizyonun olmayışı talebin fazlalığını ve o zamanki sinema büyüsünün büyüklüğünü getirdi. Ama o başarılı dönemlerde dahi her şey mükemmel ve kusursuz değildi. Gene eksikler vardı. Ama bizden olan duyguların samimi ve masalsı bir dille anlatımı tüm eksikleri örttü. Bugün de bu ışıltıyı taşıyan filmlerin halkla buluştuğunu görebiliyorum. Tabii gene eksikler var, olmaz mı? Kısacası hiçbir zaman mükemmel olmaya imkân yok; o zaman yarınlara bir şey kalmaz!

E. Sarıçam: Günümüz Türk Sineması ile Batılı ülkelerdeki Sinemayı karşılaştırdığınızda, Türk Sinemasını, hangi ölçekte görüyorsunuz? Çıtanın neresindeyiz?

K. Tibet: Genelde orta sıralarda, ama kimi çalışmalarla da üst sıraları cesurca zorlayan bir çizgideyiz bence. Mükemmelin hayaliyle enerji alan bir yerdeyiz. Bu tırmanışta ilerdeki kuşaklara başarılar diliyorum.

E. Sarıçam: Ben sinemanın, sadece bir eğlence unsuru olmadığını düşünüyorum. Gerektiğinde bir film, izleyiciye çeşitli mesajlar vermek, yönlendirmeler yapmak için de izleyiciye sunulmalıdır. Siz, Sinema Tarihimizde, kitlelerin “doğru yönlendirilmeleri” ve “bilgilendirilmeleri” bakımından yeterli çabanın gösterildiğini düşünüyor musunuz? Türk Sineması, izleyicileri eğitmek ve bilgilendirmek noktasında üstüne düşeni yeteri kadar yaptı diyebilir miyiz?

K. Tibet: Bence tam anlamıyla yeterli değil. Aslında doğru cevap, sorunuzun içinde de açıkça mevcut.

Kartal tibet 25

E. Sarıçam: Bugün, çeşitli oyuncu ve yönetmenlere 1970’lerdeki Seks Filmi furyası sorulduğunda, kaçamak cevaplar öne sürerek, bu tür filmlerin ekonomik zorluklar ve sinemadaki durgunluklar nedeniyle yapıldığı tarzında cevaplar veriyorlar. Sizce bu geçekten böyle midir? 1970’lerdeki Türk Sinema anlayışına bakışınızı sorabilir miyim?

K. Tibet: Bu sorununuza sosyologlar daha sağlıklı cevap vereceklerdir belki de. Bir arayışın sonucuydu o dönem. Kısacası bir dönemdi ve bitti, kalıcı da olmadı. Her şeyin dozunda olması gerekir çünkü. Benim içinse o filmlerin başlaması oyunculuktan vazgeçtiğim nokta oldu. Sinema yönetmenliğine başladım, tiyatro yönetmenliğine geri döndüm.

E. Sarıçam: Çeşitli akademisyenler ve sanatçılar tarafından, zaman zaman kültürel anlayışımızın “yozlaştığına” dair eleştiriler yapılıyor. Buna da son 10 yıldan bu yana yapılan bazı filmler örnek gösteriliyor. Bir Milli Kültürden bahsediliyor mesela. Siz son 10 yıldan bu yana Türk Sinemasına baktığınızda ne görüyorsunuz? Değerlendirmeleriniz nelerdir? Milli Kültürümüzden bir uzaklaşma, bir yozlaşma mı var?

kartal tibet 76K. Tibet: Milli Kültürümüzden uzak bir eserin, ülkemizde çok da fazla itibar bulmayacağını düşünüyorum. Ortaya konulan çalışmalar bizi ve kültürümüzü yansıtmalı hiç kuşkusuz. Yansıtmadığı takdirde söz konusu çalışmalar iş yapsa bile kalıcı olmazlar. Ben buna ihtimal vermiyorum şahsen. Ama elbette sırf bir şeyleri yansıtmak için, yüzde yüz mesaj kaygısıyla yapılan çalışmalar da zorlama ve kısır olacaktır.

E. Sarıçam: Dönemin tüm önemli oyuncularıyla, gerek oyuncu ve gerekse yönetmen olarak çalıştınız. Yaptığınız işten dolayı, sizi en fazla mutlu eden, işinizden en fazla tat almanızı sağlayan isimleri sorsam, aklınıza ilk kimler gelir?

K. Tibet: Çalıştığım herkesten bir şeyler öğrendim ve bu çalışmaların hepsinden zevk aldım, büyük keyif duydum. Her çalışmada ilk çalışmammış gibi heyecan yaşadım, yaşıyorum. Bu mesleğe gönül veren herkese büyük saygı duyuyorum. Ertem Eğilmez, Metin Erksan, Kemal Sunal, Adile Naşit; beraber olmaktan, birlikte çalışmaktan büyük keyif aldıklarımın başında gelirler.

E. Sarıçam: Sanat dünyasına Tiyatro oyunculuğu ile adım attınız. Sonra çok sayıda filmde “oyuncu” olarak yer aldınız. Büyük başarılar elde ettiniz ve çok geniş bir seyirci kitleniz oldu. Ancak 1977 yılında yönetmenliğe geçiş yaptınız. Tiyatroculuktan oyunculuğa; oyunculuktan ise yönetmenliğe geçişinizin sebepleri nelerdir? Sonradan neden yönetmenliği tercih ettiniz?

K. Tibet: İzah etmeye çalıştığım gibi, bu geçişler doğal olarak gerçekleşti. Tiyatroda oyunculuk, sinemada ise yönetmenlik beni manevi anlamda en çok tatmin eden, yapmayı arzuladığım meslekler oldular.

E. Sarıçam: Sinema Tarihimize, adeta altın harflerle yazılan birçok unutulmaz filmin yönetmenliğini yaptınız. Bu filmlerde dönemin en önemli oyuncuları yer aldı. Bütün bunlardan yola çıkarak, profesyonel bir oyuncu hangi vasıfları taşımalıdır? Günümüz oyuncularında bu vasıfların yeteri kadar bulunduğunu düşünüyor musunuz?

K. Tibet: Geçmiş geçmişte kaldı elbette, ama ne mutlu bana ki bugün hala sizin gibi duyarlı, değerli kişilerden bu güzel cümleleri duyuyorum. Her dönemin ve her mesleğin iyisi de var, kötüsü de… O zamanlarda da bu mesleği taşıyamayanlar olmuştur. Bugünün gençlerinin bazılarının, ilerde bizden daha büyük övgüler hak edeceklerine bütün kalbimle inanıyorum, bunu görebiliyorum.

kartal tibet 06E. Sarıçam: Siz, Kartal Tibet olarak, Sinema Tarihimizde kalıcı bir yere sahipsiniz. Ancak sizinle aynı dönemde yer almış birçok isim, sizin gibi kalıcı olamadı. Bunu başaramadı. Sizce, “kalıcı” olmak için ne yapmak lazım? Hangi yeteneklere sahip olmak lazım?

K. Tibet: Öncelikle çok teşekkür ederim. Her zaman çalışmak, araştırmak, gençlerin fikirlerine açık olmak, hep ileri gitmeye çabalamak; sanırım bu mesleği seçen kişilerde bulunması gereken özellikler.

E. Sarıçam: Geçmişe baktığımızda Sizi, Kemal Sunal, Cüneyt Arkın, Ali Şen, Münir Özkul, İhsan Yüce, Reha Yurdakul, Nubar Terziyan, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik gibi Sinemamızın duayenleriyle aynı projelerde, oyuncu, yönetmen ya da senarist olarak görüyoruz. O yapımların belki bir kısmı, sizin için bile bir nostalji artık. Bütün bunları da göz önünde tutarak, geçmişe kısa bir hayal yolculuğu yapsanız neler gelir aklınıza. Duygularınızı öğrenebilir miyiz?

K. Tibet: Saydığınız isimlerin her biri benim için çok değerli. Geriye dönüp baktığımda gördüğüm o kadar uzun bir yolculuk ki… Onlarca yılı bir daha yaşıyorum o yılları hatırladığımda… Yüreğimde kalanlar ise gurur, sevgi, huzur… Ve elbette, geride kalan yılların, yitirdiğim arkadaşlarımın bende bıraktığı, hiçbir zaman yok olmayacak bir hüzün…

E. Sarıçam: Sorularımıza cevap vermek inceliğini gösterdiğiniz için yürekten teşekkürler.

K. Tibet: Benim için büyük zevkti, ben çok teşekkür ediyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir