Müzik Deşifreleri – Kader Bağı (1967)

kader bağı görsel 03
Murat Çelenligil, yıllardır ilgiyle okuduğumuz ve severek takip ettiğimiz bir sinema yazarı. Kendisine bundan bir süre önce yazılarına Sinematik Yeşilçam’da da yer vermek istediğimizi iletmiştik. Bu yazıları görseller ve videolar ile birlikte destekleyerek sunmak istiyorduk. O da sağolsun bizleri kırmadı ve bu konuya sıcak yaklaştı.

Murat Çelenligil‘in yer vereceğimiz yazılarının ilki Kader Bağı filmiyle ilgili yazdığı iki yazıdan birisi olacak. Bu güzel kovboy filmimiz için iki farklı bakış açısıyla iki yazı yazmış Murat Çelenligil. Bu yayınlayacağımız ilk yazı filmde yer alan müziklere yoğunlaşmış bir yazı olduğu için Müzik Deşifreleri dosyamız içerisinde yer vermek istedik. İyi okumalar ve seyirler!

Our Man Flint’ (1966) için yapılan “Never Mind, You’d Love It” (Jerry Goldsmith).
Denver Şerifi’nin Ofisi. Rose, abisini soruyor. ‘Tekmil çiftliklerin sahibi’ de O’nu pek beğenmiş.
Jack; “Kasabamıza hoş geldiniz Bayan. Müsaadenizle size kendimi tanıtayım; Jack.”
Şerif; (‘Sunum’daki sadeliği yetersiz buldu galiba) “Kibar Jack derler baya. Otel’in, Bar’ın ve birçok çiftliğin sahibi. Ve Banker.

Jack; “Ve görür görmez güzelliğinize hayran olmuş (söyleyişi ‘hayra nolmuş’ şeklinde), size yardıma hazır bir dostunuz.” (Genç kızı arzuyla süzen bakışları ‘hazır olduğu yardım’ın ne olduğunu belli ediyor).

if_dollarobucato3Kader Bağı filmi Giuliano Gemma’lı ‘Un Dollaro Bucato (Blood For a Silver Dollar)’nun (1965) Yeşilçam uyarlaması.
Jenerikte ‘Red River Valley’ (1896) (James Kerrigen). “From this valley they say you are going//We will miss your bright eyes and sweet smile//For they say you are taking the sunshine//That has brightened our pathway awhile.
1860’lar. İç Savaş sonrası ‘Vahşi Batı’. Film ‘The Defiant Ones (Kader Bağlayınca)’ (1958) gibi başlıyor. Kol ve ayakları birbirine zincirli iki mahkûm, kan ter içinde hapishaneden kaçmış. Tek çadırlı(!) Kızılderili kabilesinin şefi onlara yardım eder. (‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ diye düşündü herhalde).

Streets of Laredo (The Cowboy’s Lament)”; “Take me to the valley and lay the sod o’er me,//For I’m a young cowboy and I know I’ve done wrong.” Paslı demirden kurtuluşları bu balad ile. İki de at ele geçirirler. Sun Slipper-Denver kavşağında yolları ayrılıyor. Jesse, kız kardeşi Rose’un; Bill de babası Tom’un yanına yollanır.
Kahramanımız Bill’in ‘atı, silahı ve kafası çabuk iş görür, hızlı cinsinden’. Yaşamı, önceleri çok sakin. Babası, Denver’a yakın bir çiftliğin sahibi. (Girişteki tabelada İngilizce sözcüklere Türkçe dilbilgisi uygulanmış; ‘Tom of Farm’).

kader bağı görsel 01
Kibar Jack oralara gelip Bar açtıktan sonra “Bu cennet kasaba cehenneme döndü”. Üstelik bir de civardaki çiftliklerin tümünü elde etmeye kalkınca işler iyice karışır. Nasıl olduysa herkese borç para vermiş. Geri ödeyemeyenlerin çiftliğine el koyuyor. Bizimkiler direndiği için Bill’i ‘bir iftira ile hapse attırmış’. İşlemediği bir cinayeti de O’na yüklemişler. Gerçi Tom’un elinde oğlunun suçsuz olduğuna dair vesikalar var ama Jack ve çetesi ‘bunları mahkemeye bildirecek kadar hayatta kalmasına izin vermez’. “Malum ya, ölülerin ağzı sıkı olur.
The Bible: In The Beginning…’deki (1966) (Toshiro Mayuzumi) ‘40 Days and 40 Nights’. Bill hapisten kaçıp geldiğinde çiftlikleri yakılmış ve babası ölmek üzereydi. Zavallı adam sadece “Den… Den… Denver şehrinde…” diyebilecek kadar yaşar. (Denver’in şehir mi yoksa kasaba mı olduğu anlaşılmıyor). Büyük hesaplaşma orada olacak.

Duel at Diablo’daki (1966) (Neal Hefti) “Ellen’s Theme”. Mezar başındaki yemin; “Rahat uyu baba. Eğer sağ kalırsam katillerini yaşatmayacağım. Eğer senin oğlun damarlarında senin kanını taşıyan Korkusuz Bill’se doğduklarına pişman edeceğim Onları. Kan kusturacağım Onlara.
Yeni kurulmuş, tek sokaklı bir kasaba. ‘İti çakalı bol’. Şerif’in Ofisi, ‘National Bank’, ‘Denver Hotel’, ‘Wells Fargo Express’ karşılıklı olarak dizilmiş. Yolun sonunda ise açılır kapanır kapısıyla ‘Saloon’.

Buffalo Gals (Won’t You Come Out Tonight)” (1844) (William Cool White). Berber, (Zafer Önen’in seslendirdiği) Kudret Şandra’yı, güneş altında, sokakta sinekkaydı tıraş ediyor. Hemen birkaç metre ilerisinde (..NG-SMITH) Sohban Koloğlu bir atı nallamakla meşgul. ‘İş arayan’ Bill’e söylenenler ülkemiz için oldukça tanıdık; “İş nerde oğlum, kasabadakiler bile iş aramaya dışarı gidiyorlar… Ben kendimi zor geçindiriyorum.” Sadece Marangoz biraz memnun; “Allah’tan… Tabancalar sık sık çalışır da tabutla falan idare ederiz.” (Gerçekte ise Denver, o yıllardaki ‘Altına Hücum’ gibi nedenlerle gelişen bir ticaret merkezi). ‘İş’ için tek seçenek, Bar ve neredeyse tüm kasabanın sahibi Kibar Jack’ın yanında ‘fedailik’. Adamları da hızlı yaşayıp çabuk ölüyorlar. Tabutları hazır olsun diye işe başlamadan önce ölçüleri alınıyor!

Bill, şehre gelen her yabancı gibi önce Şerif’le ‘teşerrüf eder’. “Yabancıları kendilerine bayıldığımdan değil silahlarını almak için çağırtırım.” Silahsız bir kovboy çıplak bir insan gibidir ama çıplak insan daha az zararlı olurmuş. Kasabada gürültü patırtı kanunsuz iş istemiyor. Sonradan, çoğu kovboy filminde olduğu gibi Jack’ın ‘işgüzar bir kuklası’ ve ‘ortağı’ olduğunu anlayacağız. Parmaklıklar arkasına girmektense ‘kılıfı boş’ dolaşmaya razı olur kahramanımız.

kader bağı görsel 02
When The Saints Go Marching in’ (1896/1927) (James Milton Black / Katharine Purvis). Bu melodi ile gittiğimiz Saloon’da Jack, adamlarından Joe’ya Taylor’un çiftliğini (buranın adı İngilizceye ‘biraz daha’ uygun; ‘Farm Taylor’) neden hâlâ elde edemediklerini soruyordu! Açgözlülüğün bu kadarı. Konuşmalarında tanıdık bir isim var. Yaşlı çiftçi, hızlı birini Kâhya olarak işe almış; Şimşek Jesse (Cesi). O’na güvendiği için haydutlara direnebiliyor. Cesi de ‘namuslu bir iş bulup vaziyetini düzeltince’ kız kardeşini Sun Slipper’dan yanına çağırmış.

Footprints in the Snow’; “Give me the wintertime when//The snow is on the ground//‘Cause I found her when//The snow was on the ground.” Bill, bu ezgi eşliğinde Dalton’u bir güzel benzetince hemen işe alınır. Artık Kibar Jack’ın ‘en yeni, en güvendiği, maaşına en çabuk zam alan adamı’.
Yapacağı ilk şey, Patron’un işine taş koyan silahşoru haklamakmış. O’nun Cesi olduğunu bilmiyordu bile. Bu düelloda göğsüne gelen kurşundan ‘baba yadigârı köstekli saat’ kurtarır kahramanımızı. [‘Spagetti Western’de ise, filme adını veren ‘gümüş bir dolar’]. Arkadaşı (bir teselli olarak kabul edilmesi zor ama), neyse ki Jack’ın adamları tarafından öldürülür. Son nefesinde Rose’u O’na ‘emanet ediyor’. Bu yere kucağında can veren babasının intikamı için gelmişti. “Şimdi intikamım ikileşti.”

Twistin’ U.S.A.” (1961) (Kal Mann). Günler sonra herkes Chubby Checker’in söylediği tvist ile dans ederken Bill çok üzgün. Bu arada çok iyi bir arkadaşı olmuş; Dostlukları için ölümü bile göze alan Çarli. Çeteden ama bataklıkta bir çiçek gibi.
Güzel Rose, 4 atın çektiği Wells Fargo ile gelir Denver’a. [Bu arabayı ‘Silahlı Paşazade’den (1967) anımsıyoruz]. Beyaz şemsiyesiyle arabadan inişini gören Jack’ın eli ayağı birbirine dolanıyor. Ne yapıp edip elde edecek bu ‘parçayı’. Ama ‘abisinin Rozitası’ bölgedeki ‘tekmil çiftliklerden’ daha çetin bir ceviz.
Önce Bill’i, Cesi’nin katili zanneder. Delikanlıya demediğini bırakmaz.

Our Man Flint’teki (1966) (Jerry Goldsmith) ‘Take Some Risks, Mr. Flint’ ve “It’s Gotta Be A World’s Record”. O’nun suçsuz olduğunu Taylor’a gittiği sahnede öğrenir.
Bütün buraların hâkimi olacağız, kralı. Meydana heykellerimizi diktireceğiz” diyorlardı. Ama sonrası çetedekiler için iyi değil. Çiftlik, para derken hepsi hayatından olur.
Jack’ın öldüğü sahnede filmin bir sürprizi var. Muzaffer Tema, yediği 25 kurşuna rağmen bir türlü yere düşüp ölmez. Yönetmen yırtınıyor; “Muzaffer yeter artık, rol çalmayı bırak da öl. Bitsin şu iş.” Sonunda dayanamayıp kendisi de iki el ateş eder. Bill’in “Bu babam için, bu Jesse için” dediği (kahramanımızın Çarli ve Taylor’u unutması can sıkıcı) sahnede görünen el Türker İnanoğlu’nun.

kader bağı görsel 04

Sonrasında şunları söylüyor; “Kalkma sakın, bu sefer sahici kurşun atarım.”
Bill, göğsüne takılan ‘Sheriff’ yıldızı ve Rose’un öpücüğü ile ödüllendirilir.

Hapishaneden kaçmış, zincirden kurtulmuşlar. Atlar da hazır. Artık veda zamanı.
Bill; “Burda yollarımız ayrılıyor Cesi.”
Cesi; “Hoşçakal Bill. İyiliklerini unutmayacağım.”
Bill; “Ben de seninkileri.”
Cesi; “Hapishaneye düşmemin tek iyi tarafı seni tanımam oldu.”
Bill; “Ne yazık ki ayrılmak zorundayız.”
Cesi; “Hem de dörtnal. Çünkü peşimizdedirler. Ama tehlike geçince tekrar buluşacağız değil mi?”
Bill; “Elbette. Demir parmaklıklar bazen insanları kardeşten yakın yapıyor.”
Cesi; “Kardeşten yakın.”
Bill; “Yakın.”

Kader Bağı görsel 05
Yazan: Murat Çelenligil

  • Kader Bağı yazısı yazarın izni ile yayınlanmaktadır

One thought on “Müzik Deşifreleri – Kader Bağı (1967)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir