Tarık Akan ile bir Venedik gezintisi

tarik-akan-venedik Tarık Akan

Çok değerli turist rehberi/araştırmacı dostum Serap Mumcu bundan bir kaç yıl evvel Venedik‘te Tarık Akan ile bir gün geçirmişti. Erdem Tepegöz ile yaptığı röportaj sırasında tanıştığı Tarık Akan ile Venedik sokaklarında geçirdiği günü kendi bloguna da taşımıştı. Şimdi bu hoş anıyı Sinematik okurları ile paylaşıyor. Sözü Serap Mumcu‘ya bırakıyoruz:

Hayatımın en unutulmaz günlerinden birinde San Marco Meydanı’nda tanışıp tam 12 saat boyunca Venedik sokaklarında birlikte gezmiştik. Zaten hep hayranlık duyardım kendisine, ama saygım daha katlanarak artmıştı. Ögütlerini hep dinledim ve paylaşımcı olmaktan hiç korkmadım. Bilginin en büyük hazine olduğunu ve benim de çok zengin olduğumu söylemiştin güzel insan.  Dilerseniz şimdi 2012 yılına dönelim;

Soğuk bir Venedik akşamında tam da her şeyin ters gitmeye başladığını düşünüp umutsuzluğa kapılırken ve ev arkadaşıma kendi rutinimden sıkıldığımı ve hayatımda farklı bir şeyler olmasını dilediğimi söylediğim anda, evimizin kapısının önünde birilerinin Serap diye bize seslendiklerini duydum. Pencereden uzandığımda çok sevgili arkadaşım Alice’yi gördüm. Alice bana seslenip “hey Serap sana iki Türk gazeteci getirdim” dedi. İşte o pencere muhabbetinde tanıştığım gazetecilerden biri Erdem Tepegöz‘dü, diğeri ise kıymetlim Niko Guido. Niko: “evinde çayın varsa geliriz” deyince olmaz mı tabii ki gelin hemen deyip onları yukarı davet ettim. Türkiye’den gelen sevdiklerimin hediyesi olan çaydanlığımla demliğimle tavşankanı Türk çayımızı hazırladım ve başladık muhabbete.

Niko ve Erdem bir belgesel çekmek üzere Venedik’e gelmişler. Venedik karnavalı temalı; ama içerisinde insan hikâyeleri olan bir belgesel, ne de güzel fikir! –Serap dediler, lütfen bu bize anlattıklarını bir röportaj içerisinde de tekrar anlat. Senin bu hikâyen çok daha ilginç bir konu”-dediler. Ricalarını memnuniyetle yerine getirdim. Ertesi gün San Marco Meydanı’nda buluşmak üzere sözleştik. Çıkmadan bana Tarık Akan’ın da Venedik’te olduğunu söylediler. Venedik’e hep ünlüler akın ederler, ama ben daha kimseyi görmedim, keşke karşılaşsaydım dedim.

tarik-akan-venedik-1

Ertesi sabah sözleştiğimiz yerde buluştuk. Röportaj dedikleri şey düşündüğümden çok daha uzun süreceğe benziyordu; ama hem Niko hem Erdem o kadar sakin, güler yüzlü ve sempatiklerdi ki hiç heyecana kapılmadım. Tam da meydanda çekim devam ederken bir anda Tarık Akan ile göz göze geldim. O upuzun boyu ve gülen gözleri ile dikkatlice beni dinliyordu. Kameranın önündeki bendim o ise beni seyrediyordu. Çekime ara verilir verilmez büyük bir zarafetle kendini tanıtmak üzere yanıma geldi.

-Ben Tarık Akan,
-Ah sizi kim tanımaz Tarık Bey!

Niko ve Erdem ile çekimler bütün bir gün boyunca sürdü ve Tarık Akan ile sevgili eşi Acun Günay da bize o bütün gün boyunca eşlik ettiler. Venedik’in ne kadar tenha köşesi, kuytusu, kimselerin bilmediği ara sokakları, keşfedilmemiş yahut az keşfedilmiş ne kadar bölgesi varsa ayak bastık. Kimse yorulmak bilmiyor gibiydi. Niko, Erdem ve Acun Hanım ellerinde fotoğraf makineleri gezerlerken Tarık Akan fırsat buldukça “gel kız onlar çeksinler fotoğraflarını biz kahve içelim” diyordu. Yol boyu bir yandan Venedik konuşulurken bir yandan da sinema gündemin konusuydu. Tarık Akan, unutulmaz anılarını bizimle keyifle paylaşıyordu. Yılmaz Güney’i anıyordu, onunla olan hikayelerini anlatmadan geçmedi. O dönem beraber çektikleri bir filmin kopyası varmış Tarık Akan‘da, Yılmaz Güney onu istemiş, hatta çok tehdit etmiş Akan’ı (Tabi bunları gülerek anlatıyordu). Tarık Akan‘da inat etmiş; “abi dövmek değil öldürsen gene vermem” demiş. Şimdi düşünüyorum da sinemadan epey konuşmuşuz mesela, Damat Feritli filmlerini ne kadar samimi bulduğunu ve ne kadar çok sevdiğini söylemişti. Sinemanın hiç mi zorluğu yok? Olmaz mı onlara da değiniyordu. O unutulmaz “Yol” filmini çekerken başlarından geçenleri anlatıyordu.

tarik-akan-venedik-29

Tarık Akan bana da uzun uzun sordu. Kimdim, nereden geliyor, ne yapıyordum. İtalya’da yaşamak nasıl bir duyguydu? İtalyanlarla yaşarken ne gibi zorluklar çekiyordum. Alışık olmadığım aşırı bireysel ve bencil tutumlarla karşılaştığımdan bahsettiğimde bana “sen doğrusu ne ise onu yap, olar yapmıyorsa da yapmaktan vazgeçme, bak göreceksin ki duvarlar yıkılacak ve o bencillikler olmayacak” dedi. Tarık Akan’ın sözünü hep dinledim. Asla kırılmadan, küsmeden, kendi tarzımdan taviz vermeden davranmaya devam ettim ve insanların bana karşı bencilliklerini bıraktıklarını gördüm. Aslında bunun için Tarık Bey’e gerçekten teşekkür borçluyum.

Niko ve Erdem Tarık Akan ile Venedik’te gözlerden de uzak bir gün geçirdikleri için çok mutlulardı. Ben ise gerçek olamayacak kadar, ama uydurulamayacak kadar da gerçek olan bir günü yaşıyordum. Ne mutlu bana diyordum. O mutluluk sarhoşluğu ve Erdem’in bana emanet ettiği makinesinin cazibesiyle güzel fotoğraflar çekme aşkına kendimi vapurun rüzgârına bıraktım. Bütün günün yorgunluğu üzerine Venedik lagününün şiddetli soğuğunu alınca akşamına hastalandım. Akşam olup da hava kararınca ve bütün bir günü yorgun argın tamamladıktan sonra Tarık Akan ve eşi Acun Günay ile vedalaştım, Erdem ve Niko ile de ertesi gün yeniden buluşmak ve başka keşfedilmemiş Venedik’i keşfetmek üzere sözleştik. O günü hayatım boyunca unutmayacağımı düşündüm hep. Ancak bugün üzücü bir haber aldık, Tarık Akan seni de asla unutmayacağım. Beraber içtiğimiz o yedi espressonun bıraktığı baş ağrısını ve orta yaşlı olmasına rağmen Venedikli kadınların sana nasıl baktıklarını unutmayacağım. Güle güle git güzel adam…

Tarık Akan venedik-3

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir