Şener Şen : Köy öğretmenliğinden oyunculuğa, figüranlıktan zirveye

Şener Şen ogretmen

Köy öğretmenliğinden oyunculuğa, figüranlıktan zirveye büyülü bir yolculuk. Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncularından Ali Şen’in oğlu Şener Şen. Sinema tarihimizin son 50 yılına damgasını vuran bir oyunculuk destanı.

Hababam Sınıfı’nın Badi Ekrem’i, Süt Kardeşler’in Kumandan Hüsamettin’i, Tosun Paşa’nın Tellioğlu Lütfü’sü, Gülen Gözler’in Vecihi’si, Kibar Feyzo’nun Maho Ağa’sı, Çiçek Abbas’ın Şakir Serengil’i, Şekerpare’nin Ziver’i, Namuslu’nun Mutemet Ali Rıza’sı, Züğürt Ağa’nın Ağası, Çıplak Vatandaş’ın İbrahim’i, Değirmen’in Kaymakam Hilmi’si, Milyarder’in Mesudiyeli Mesut’u, Selamsız Bandosu’nun Latif Şahin’i, Arabesk’in Şener’i, Zengin Mutfağı’nın Lütfü Usta’sı. Gölge Oyunu’nun Abidin’i, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’nin Haşmet Asilkan’ı, Amerikalı’nın Şeref’i, Eşkıya’nın Baran’ı, Gönül Yarası’nın Nazım’ı, Kabadayı’nın Ali Osman’ı, Av Mevsimi’nin Ferman’ı, avcısı

Can verdiği, canlandırdığı unutulmaz karakterleriyle sinemamızın en önemli ve değerli usta oyuncusu Şener Şen.

Oyunculuğu ve sinemayı ciddiye alan Şener Şen, sinema hayatı boyunca kendisini keşfedip zirveye ulaşmasına vesile olan ‘yetenek avcısı’ Ertem Eğilmez gibi, sonraki yıllarda birçok projede birlikte çalışacağı Arzu Film ekolünden/okulundan Yavuz Turgul gibi hem kaliteli hem de seyircisine ulaşabilecek filmlerin peşinde/içinde oldu.

1964 yılından itibaren Hizmetçi Dediğin Böyle Olur, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar gibi filmlerde figüranlıkla başlayan sinema serüveninde yeteneği, başarısı onu daha yan rollerdeyken, ikinci, üçüncü adamı oynarken yıldızlaştırmış, aranan oyuncu olmasını sağlamıştır. Ertem Eğilmez’in keşfi yıldızını parlatır, yolunu açar. Sonrasında kendi çabası ve yeteneğiyle başrole tırmanır, yıldızlaşır, sinema tarihine adını yazdırır ve sinemamızın yarım asrına damgasını vurur. Sinemamızda, oyunculukta ulaşılması zor bir zirvedir Şener Şen.

sener-sen-sli

Şener Şen’in hayat hikâyesi 26 Aralık 1941 tarihinde, Adana’da başlar. Babası sonraki yılların unutulmaz oyuncusu marangoz Ali Şen’dir.1950 yılında İstanbul’a taşınırlar. Yoksul aile çocuğudur. Zeytinburnu’ya yerleşirler. Gecekonduda büyür. Baba Ali Şen Adana’da marangozluk yaparken dekor yapmak için gittiği halkevinde tiyatroyla ilgilenir, sahneye çıkar. Yeteneklidir. İstanbul’a taşındıktan sonra da hem marangozluk hem de tiyatro devam eder. Adana’dan tanışıklığı olan Muammer Karaca’nın desteğiyle tiyatro devam ederken sinema oyunculuğuna da başlar.

Hayat derdindedir; ekmek parasını kazanmak için şoförlük, pazarlamacılık, işportacılık gibi birçok iş yapar. Kepirtepe Öğretmen Okulu’nu bitiren Şener Şen üç yıl kadar öğretmenlik yapar. Gönlünde tiyatro ve oyunculuk vardır. Sinemayı istemiyordur çünkü babasının yaşam koşullarını, çalışma şartlarını görüyordur. O yıllarda sinema parasız pulsuz sadece sevgiyle yapılan koşulları ağır bir iştir. Düzenli gelir düşüncesiyle şehir tiyatrolarına girmek ister.

1967 yılında, kalabalık sahnelerde arkalarda yer alan figüran olarak başlar İstanbul Şehir Tiyatrosu’na. Dönemin ünlü oyuncularıyla repliksiz ya da birkaç cümlelik rollerde oynar. Kısa sürede kendini gösterir Şener Şen ve iyi oyunlarda, iyi rollerde oynamaya başlar. Başrole tırmanmıştır yeteneğiyle. Yıllar sonra sinemada da oynayacağı Vasıf Öngören’in Zengin Mutfağı’nda oynar şehir tiyatrosunda. Tiyatroda da, sinemada da yönetmen Başar Sabuncu’dur.

bu-yaz-neredeydim

FİGÜRANLIKTAN YILDIZLIĞA

Sinema serüveni de küçük rollerle, figüranlıkla başlar. Bir yandan da setlerde çalışıyor, seslendirme yapıyordur. 1975 yılı Şener Şen için bir dönüm yılıdır. Sinemada geç gelen şöhretin, zirveye, yıldızlığa giden yolun kapıları açılır. Seslendirme devam ederken 1975 yılında Ertem Eğilmez’le, Arzu Film’le çalışmaya başlar. Ertem Eğilmez, Bizim Aile ve Hababam Sınıfı’nda seslendirme yapan Şener Şen’e Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’da (1975) Badi Ekrem’i oynatır. Devam filmi Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976) ve Hababam Sınıfı Tatilde (1977) ve Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor (1978) filmlerinde Badi Ekrem’i oynayan Şener Şen bir süre Kemal Sunal’lı, İlyas Salman’lı filmlerin ikinci adamı olarak görünür beyazperdede.

1978 yılında Kartal Tibet’in yönettiği Türkan Şoray’lı, Bulut Aras’lı Sultan filminde Bakkal Bahtiyar’ı oynadıktan sonra Ertem Eğilmez’in yönettiği Erkek Güzeli Sefil Bilo’da (1979) İlyas Salman’ın karşısında Maho Ağa’yı canlandırır. 1980 yılında yine Ertem Eğilmez’in yönettiği İlyas Salman’lı Banker Bilo’da Banker Maho’dur ve unutulmaz bir oyunculuk sergiler. Kartal Tibet’in yönettiği Kemal Sunal’lı Davaro’da (1981) Süleyman Hıyarto, İlyas Salman’lı Dolap Beygiri’nde (1982) Banker Yakup, Çiçek Abbas’ta (1982) İlyas Salman’ın karşısında Şakir Serengil, İlyas Salman’lı Şekerpare’de (1983), Ziver’dir.

Oynadığı bütün bu filmlerde ikinci adam da olsa sergilediği performansla, büyük kentlerde de, Anadolu’da da seyircinin kalbini fetheder, yıldızlaşır. Artık seyirci de, filmleri iş yapan yapımcı da, salonları dolan işletmeci de Şener Şen’li filmler istiyordur. Bu sevgi ve istek Şener Şen’e başrol kapılarını açar.

BAŞROLDEN EFSANEYE

namuslu-afis1964 yılından itibaren sinemada olan Şener Şen zoru başarmış başrol oynamadan yıldız olmuştur. 1984 yılına gelindiğinde bir Ertem Eğilmez filmi olan Namuslu’nun başrolünde oynar Şener Şen. Bu bir kırılma noktasıdır. Canlandırdığı karakter Mutemet Ali Rıza’dır. Ali Rıza Bey, bir işyerinde veznedar olarak çalışan, kendi halinde, az gelirli ama namuslu bir vatandaştır. Namuslu ve dürüst olmanın karşılığını hor görülerek, itilip kakılarak almaktadır. İşyerindeki herkes binbir dolap çevirip para kazanırken o dürüstlükten ayrılmaz. Günün birinde işyerinin büyük miktarda parasını soygunculara kaptırır. Ancak saldırıya uğradığına ve masum olduğuna bir türlü kimseyi inandıramaz. Çevresindeki herkes, ailesi bile, onun nihayet gözünün açıldığını ve parayı zimmete geçirdiğini düşünmektedir. Üstelik bu inançla ona olan itibarları birdenbire artmıştır.

Şener Şen, Uğur Vardan’la yaptığı söyleşide bu kırılma noktasını, başrole çıkışını şöyle anlatır: “Onun hikâyesi de aslında bir hayli ilginç. Şimdilerde nasıl TV’ciler oyunculara iş yazıyorsa o zaman da işletmeciler böyle bir misyonu üstlenirlerdi. Bölge işletmecileri Ertem abiye baskı yapıyor, beni kastederek ‘Bu adam işte çok güzel kırsal kökenli tiplemeleri oynuyor, işte ‘Banker Bilo’daki Maho ağada çok iyiydi. Ona öyle bir başrol yap’ diyorlar. Ertem abi beni yanına çağırıp durumu aktardı, aslında açıkça ‘Ben seni başrol falan düşünmüyorum ama işletmeciler istedi, ben de mecburum oynatayım dedim’e getiriyor konuyu. Benim oynadığım karakterler kötüdür ama sevimlidir. Her ailede, her çevrede öyle tatlı üçkâğıtçılar vardır. Ya amca öyledir, ya komşusu öyledir, ya bakkal öyledir vs. Hem kızarlar hem gülerler, ‘Ne sahtekâr adam’ derler, ‘namussuz orayı burayı dolandırdı ama işini de yürütüyor…’ Hep öyle bir hoşgörü payı vardır.” (Hürriyet, 01 Aralık 2014)

Zugurt-aga1985 yılında sinema tarihimizin en ayrıcalıklı, önemli ve sevilen ödüllü filmi Züğürt Ağa’da oynar. “Haraptar adlı köyün haşmetli ağası (Şener Şen), her gün yeni bir kan isteyen babası Abdo’yla yaşadığı yörede egemenliğini sürdürürken her şey tersine gelişir. Yanaşmalarının küçük kızıyla gerdeğe giren baba, yaşamını yitirir. Köylüler ağanın ürünlerini çalıp satarlar. Kuraklık nedeniyle topraklarını da baraj yapmak isteyen politikacılara satarak kendini kente atan ağa, burada da tutunamayacaktır. Karısına varıncaya kadar herkesin terk ettiği ağaya sadık kalan yalnızca yanaşmanın kızı Kiraz’dır. Filmi Yavuz Turgul’un senaryosuyla Nesli Çölgeçen yönetir.

Türkiye’de feodalizmin çöküşünü konu alan filmde Şener Şen Haraptar köyünün ağasıdır. Yağmur yağmaması ve kuraklığın başlaması üzerine köylüler ağanın ürünlerini çalıp satar ve İstanbul’a kaçar. Ağa da topraklarını satarak, İstanbul’a göç eder. Fakat şehir yaşamına ayak uyduramayan ağa elinde, avucunda ne varsa yiyip tüketir. Karısı da evi terk eder. Sonunda onu yalnız bırakmayan Kiraz ile yaşamaya başlar ve en iyi bildiği iş olan çiğ köfte yapma işine başlar.

Badi Ekrem’le başlayan ve oynadığı her filmiyle seyircinin beğeni çıtasının sürekli yükseldiği Şener Şen, başrol filmleriyle yıldızlaşmakla kalmaz nasıl büyük bir oyuncu olduğunu da gösterir, efsaneleşir.
Şener Şen bir söyleşisinde şunları söyler: “İçten olduğumu söyleyebilirim ve bu topraklara ait bir sentezim. Hani bazı yönetmenler vardır, belli yerlere geldikten sonra Tarkovski olmak isterler, oyuncusu da De Niro. Ben buraya aidim, Züğürt Ağa’yı oynayan adamım. Banane De Niro’dan, banane oynadığı rollerden. Ben Şener’im ve Şener olarak kalmak istiyorum.”

ŞENER ŞEN: SON 50 YILIN ÖYKÜSÜ

ciplak-vatandas-sener-sen1985’te Âşık oldum ve Çıplak Vatandaş’ta da oynar. Çıplak Vatandaş’ın İbrahim’i (Şener Şen) “Dört çocuklu ve beşincisine de karısı hamile olan dar gelirli, limon satıcılığı, bulaşıkçılık gibi ek işler yapmasına karşılık yine de ailesini doyuramaz. Yorgunluk ve bunalım giderek ruhi dengesini bozar. Çırılçıplak kendini sokaklara atar. Olay gazete manşetlerine çıkınca İbrahim büyük reklam şirketlerinden aldığı tekliflerle yıldız olup çıkar.

Şener Şen 1986 yılında Atıf Yılmaz’ın yönettiği Değirmen ve Kartal Tibet’in yönettiği Milyarder filmlerinde oynar.
1987 yılında sinemamızın başyapıtlarından Muhsin Bey’de ve yine önemli bir film olan Selamsız Bandosu’nda, 1988’de Arabesk ve Zengin Mutfağı’nda oynar. Yıl 1990’dır ve yine bir başyapıt gelir Şener Şen ve Yavuz Turgul ikilisinden. Bu kez Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filminin Haşmet Asilkan’ıdır. İkilinin 1992 yapımı filmi Gölge Oyunu’nda başrolü Şevket Altuğ ile paylaşır. Mahmut (Şevket Altuğ) ve Abidin (Şener Şen) bir pavyonda çalışmaktadırlar. Mahmut dürüst bir gençtir. Abidin ise tersine hırsız, yalancı ve çapkındır.

SEYİRCİ YENİDEN SİNEMAYLA BULUŞUR

Şener Şen 4021980-1990 yılları arasında yaşanan bunalımlı dönemin atlatılmaya çalışıldığı 1990’lı yılların ilk yarısında gerçekleştirilen iyi filmler, seyirciyi salonlarda yerli filme de yönlendirebilme kaygısındaki filmler seyirciyle sınırlı da olsa ilişki kurabilmeyi başarır. Yeşilçam dönemiyle kıyaslanamasa da, salonları işgal eden Amerikan filmlerine rağmen ‘iş yapan’ filmler sinemacıları umutlandırır.

Öncesinde de gişe yapan filmler olmasına karşın, 1993 yılında Şerif Gören’in yönettiği Şener Şen’li Amerikalı filmi önemli bir seyirci patlaması oluşturur. Yılın gişe rekorunu kıran film, sinemacıların uzun süredir hasretini çektiği seyirciyi salonlara çekmeyi başarır.

1996 yılındaysa hem popüler, ticari sinema hem de yönetmen sineması açısından önemli gelişmelere yol açabilecek, bir dönüşümü sağlayacak başlangıçlar yaşanır. 1980 sonrasının rekor sayılan ilk büyük gişe patlaması, Yavuz Turgul’un 1996 yılında yönettiği Şener Şen’li, Uğur Yücel’li Eşkıya filmiyle gerçekleşir. Seyircisiz yıllarda Muhsin Bey ve Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi önemli filmler yapsa da Eşkıya’yla gişede de büyük bir başarı elde eder Yavuz Turgul.

Şener Şen’in Şener Şen efsanesini sürdürdüğü, ustalık döneminin son filmleri Gönül Yarası (2004), Kabadayı (2007) ve Av Mevsimi’ydi. (2010)

ciplak Şener Şen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir