Cüneyt Arkın ve Melih Gülgen – Adalet (1977)

Büyük usta Melih Gülgen’in anısına…

“Oysa sen halkın “Adalet” diye sığındığı ilk yersin. Ben öyle polisler tanıdım ki hiç çıkarları yokken tabii bir şekilde bu millet için ölmüşlerdir. Hiç şikâyet etmeden hem de. Şimdi böyleleri dolu aramızda, iki çocuğuyla gecekonduda oturuyor hiç de mırıldanmıyor, elinden geldiğince bu millet biraz daha rahat etsin diye didinip duruyor.”

Adalet, bir sinema filmi olarak vaatlerle satın alınan umutların, önce metropolleri ardından da devleti yönetecek “Kanunların üzerinde ki seçilmişlerin” kendilerine çizilen planın doğrultusunda yapabileceklerinin hikayesidir.

Başta Cüneyt ARKIN ve Melih GÜLGEN olmak üzere gerçek muhalifliğin örneğini, gerçek zamanda ortaya koymuş tüm Yeşilçam Emektarlarına teşekkürlerimizle.

Adalet’in Öyküsü :

Filme adını veren bu yüce kavramın kanunları kendileri namına kullanmayı bir hüner haline getiren çirkinleşmiş bir politik düzenin temsilcilerine atılmış tokadıdır. Hizmet süresinin son dönemecinde halkı ve ülkesine yapabileceği en büyük hizmetin inancıyla ayakta kalan Komiser Kemal’in öyküsüdür.

Adalette ele alınan Türkiye portresinde;

Nüfuz sahası şöhretli randevu evlerinin sahiplerinden, emniyet birimlerinin üst mevkilerine kadar yayılan bir politik düzen söz konusudur. Cemil serisiyle organize suçla ilgili bağlantılarına işaret edilen sistemin, ülkeyi yönetme aşamasında oluşturduğu “temiz” ve “geçmişlerinde soru işareti olmayan” üyeleri bu politik düzenin halkla tanıştırılan yüzüdür. Anadolu insanının ağzıyla konuşmakta, en küçük bir negatif gelişmeye karşı oy toplamak adına uygulamaya koyulabilecek bir yedek planları bulunmaktadır. Bu planların uygulama sahası ise yoksul insanlardır.

Kaybedilebilecek bir tek oyun dahi kendilerinin de kaybetmesi anlamına geldiğinden eli silahlı bir kaba gücü yetiştirecek kadar acımasızdırlar. Söz konusu bu silahlı gücü seçim kampanyalarının arka planında da aktif olarak kullanmaktadırlar. Silah zoruyla gece karanlığında duvarlara yapıştırılan afişler, satın alınmış kalabalıklara yapılan ateşli konuşmalar düzenin arka planındaki yasadışı yürütme organının bir marifetidir.

Afiş astırma eylemi esnasında karşıt görüşlü bir gruba yapılan baskın, kısa sürede iki kurbanın olay yerinde can vermesiyle noktalanır. Ölenlerden birisi silah namlularının ucunda birkaç kuruş kazanmak adına afiş asan bir genç, diğeri ise emekliliğine çok kısa bir zaman kalan polis memuru Musadır (Reha Yurdakul).

Musa’nın son nefesinde yardımcısı Ekrem’e (Firuz) kendini vuran kişiyi tanıdığını söylemesi çetin geçecek bir soruşturmanın fitilini ateşler. Tetiği çeken kişi yaklaşmakta olan seçimlerde bağımsız adaylığını koyan Şah Mat’ın (Ali Sururi) fedailerinden birisidir. İyiler ve kötülerin, siyah ve beyazın savaşı bir satranç oyunu içerisinde tekrar başlar. Musayı vuran kişi Şah Mat’ın veziri Akrep Orhan’dır. Vezir, beyazların atını almıştır. Hamle sırası beyazlara gelmiştir. Şah Mat’ın karşısında oyunu kuracak kişi Komiser Kemaldir (Cüneyt Arkın).

Soruşturma ulaşılabilecek tüm kilit isimlerin sorgulanmasıyla başlar. Akrep Orhan’ın kardeşi, karısı, baskın sırasında öldürülen afişçi gencin babası Hakkı ve Şah Mat’ın bizzat kendisiyle görüşülür. Hakkı baba haricindeki tüm kişiler bilinen bir senaryoyu kendi sınırları içerisinde sözlere dökerler. Olanlar hakkında birince derecede bilgi sahibi değildirler öyle ki Şah Mat bu senaryoyu Akrep Orhan’ı yanına aldığından haberdar olmadığı kadar ileri götürür.

Sonuç basittir, himayesi altında olduklarına inandıkları kişi askerlerini yalnız bırakmıştır. Bunu da uğruna insanların öldürüldüğü bu politikanın halka anlatıldığı bir seçim konuşmasının ardından yapar. Halk için politikanın bilinen yüzü anlayacakları bir dilden yoklukların bitmesi, istedikleri her şeye kavuşabilecekleri bir refahın umuduyla süslenmiş bir hayaldir. Arka planda ise vaatlerle oyları kazanılan halkın umutlarının sömürülmesi vardır.

Bir ülkeyi ona karşı yaptığı hizmetleriyle, ödediği vergisiyle yaşatan büyük bir çoğunluk vardır. Bu çoğunluğun fedakârlıklarından faydalanıp lüks içinde yaşayan bir azınlıkta bulunmaktadır. Ülkeyi yaşatanlar, sömürenlerin yaptığı yıkımı tamir etmek içinde uğraşırlar. Hakkı baba bu sessiz, isimsiz kahramanlardan birisidir. Oğullarını da kendisi gibi dürüst yetiştirmeye çalışmış ancak Şah Mat’ın kişiliğinde diğer yüzü görünen sistemli sömürü politikası evlatlarından birini elinden almıştır.

Oy kaygısıyla avlanacak birer koyun gibi görünen halk aslında hiçte saf değildir. Hakkı baba oğlunu vuran silahın tetikçisinden öte o emri verenin kim olduğunun farkındadır. Haksızlıklara sessiz bir protestoyla karşı çıkmaya çalışan halkın sıradan bir üyesidir sadece. Ayrıcalıksız ve ülkesinde yaşanan olaylara karşı duyarlı olabilecek kadar dürüst bir vatandaş.

Sessiz protestosunu oğlunun kanıyla lekeleyenlerden hesap sormak istemektedir. Adalete olan inancı politikanın parayla nüfuz ettiği kanun koruyucularının varlığından ötürü sarsılmıştır. Şah Mat’ın ofisini hayatta kalan diğer iki oğluyla beraber basarlar amaçları seslerini duyurabilmek halkın aslında her şeyin farkında olduğunu kimlerin asıl katiller olduğunu anlatabilmektir.

Halkın cephesinde bu olaylar meydana gelirken emniyet cephesinde durum daha karışıktır. Komiser Kemal sistemin nüfuz ettiği kanun koruyuculardan birisi değildir ancak yetki alanının üzerinde bağlı olduğu mevkilerde tam tersi bir durum söz konusudur. Gangsterlerle kendisinin, politikacılarla ise amirlerinin ilgilenmesi istenmektedir. Oysa Komiser Kemal’in amacı her ikisini de aynı ipe asmaktır. Onun gözünde “Gangsterle politikacılar arasındaki fark” cevabı aranması gereken bir sorudur. Bu üstünlük savaşı sırasında Şah Mat’ın bürosunun basılması haberinin gelmesi Kemal’e istediği fırsatı sunacaktır.

Seçim kampanyalarının tüm hızıyla devam ettiği bir dönemde aktif bir adayın isteyebileceği en son şey kendisine oy kaybı getirecek bir eylemdir. Adalet için bürosunu basanların zorla silahsızlandırılmaları muhtemel bir kayıp anlamına gelmektedir. Bu işi tatlılıkla yapabilecek tek insan ise Komiser Kemal‘dir.

Kemal istendiği şekilde Hakkı Babayı ve oğullarını tatlılıkla silahsızlandırır ancak bu olay beklenilenin aksine Şah Mat için daha büyük oranda oy kaybı ile sonuçlanır. Tatlılıkla silahsızlandırma sırasında Kemal’in uyguladığı ustaca yöntem halkın sesinin Şah Mat’ın kulaklarında çınlamasını sağlamıştır.  İyi ve kötünün satranç oyununda Beyazlar önemli bir başarı kazanmıştır ve sıra siyah tarafın hamlesindedir.

Şah Mat, halkın sesiyle karşısına çıkan başkaldırının kitlesel bir harekete dönüşmesini engellemek amacıyla kaybettiği oyları yoksul insanlara temel gıda maddeleri dağıtarak kazanmaya çalışır. Politika çarkları her zaman yedekte bulundurdukları acil durum planlarını işleme koyarlar. Oyların garantilenmesi planların sadece yürütme kısmıdır arka planda ise ana hedef olası başkaldırı unsurlarının tamamen sindirilmelidir.

Sindirme hareketinin öncelikli hedefi Komiser Kemal‘dir. Görev dönüşünde bizzat Emniyet Müdürü (Baki Tamer) tarafından kendisine bir iyi ve birde kötü haber iletilecektir;

Bir iyi birde kötü haberim var size. Önce kötüsü ile başlıyorum, buradan gidiyorsunuz. Benim içinde kötü oldu bu. En iyi yardımcılarımdan birisini kaybediyorum.

Şimdide iyi haber, terfi ettiniz. Kars Emniyet Amirliğine tayin edildiniz. Bu işte parmağım olmadığını hemen söylemek isterim. Daha yukarıdan geldi emir anlarsınız ya.

Bu haberler halkın sesinin üst mevkilerde rahatsız edici bir şekilde yankılanmasıdır. Siyah taraf kendisine karşı yapılan hamleye Satranç oyunun bir klasiği haline gelen “Çoban Matı” ile karşılık vermiştir. Oyun tamamen kilitlenmemiş beyaza kurtuluşunu sağlayabilecek bir açık kalmıştır oda yeni görev yerine gitmesine kadar geçecek olan 72 saattir.

Zamana karşı adaleti bulmak uğruna verilen bu yarışta kimi zaman kendi muavini dahi Kemal’in mücadelesine anlam veremez. Vurdumduymazlık topluma öylesine dayatılmıştır ki sıradan vatandaştan, kanun koruyucularına her kesimde büyük bir çoğunluk yeni düzenin sessiz yürütücüleri haline gelmiştir. Bu sistemin parçası olan polisler görevlerini “hırsız polis oyunu” sınırları içerisinde algılamaktadırlar. Yapmakta oldukları bire polisçilik oyunundan öte bir şey değildir.

Yaptırımlar adım atılan her alanda birer dayatma halini almakta ve beyaz tarafın hamle alanlarını sınırlandırmaktadır. Bulunabilecek en mantıklı çözüm soruşturma gizliliğini esas alarak kanuni uygulamaları 72 saat süreyle geciktirmek, siyahlara siyahların yöntemleriyle bir savaş vermektir.

Şah Mat’ı tek başına köşeye sıkıştırabilmek için bertaraf edilmesi gereken piyonlar oyundan çıkartılırlar. Her birinin sahneden çekilmesi beraberinde yeni bir kanuni engelin oluşmasına yol açmaktadır. Akrep Orhan’ın takip esnasında ölen karısı soruşturmanın tamamlanması için hastanede canlı süsü verilerek üç gün tutulur.

Emniyet Müdürü olaylardan birebir haberdar olmak için uğraşırken toplantı süsüyle sarhoş edilir. Zamanın tükendiği anda rüşvet skandalı yaratılarak emniyet kanalıyla Komiser Kemal’e verilen tayin cezasının uygulamaya sokulma süresi uzatılır.

Sisteme karşı kendi ekseninde yalnız bir mücadele sürdürmeye çalışan Komiser Kemal‘in karşı hamleleri meyvesini alır. Rüşvet skandalı ile kazandıkları artı zaman o ana kadar yardımcısı Ekrem’in görevinden algıladığı polisçilik oyununu gerçeğe dönüştürür.

İstanbul’un merkezinden kenar mahallelerine üç gün boyunca sürecek amansız bir takip başlar. Siyahlar kaçar beyazlar kovalar. Vezir ve Şah yalnızdır. Çok geçmeden bu oyun aynı tarafın tek başına kalan iki güçlü parçasının o ana kadar halka karşı kullandıkları güçlerini birbirlerine çevirmeleriyle noktalanacaktır.

Her şüpheli durumdan ustalıkla temize çıkmasını bilen saygıdeğer vatandaş Şah Mat ve kiralık katili Akrep Orhan aynı ipin altına gelmiştir. Şah Mat’ın ve sorumlu olduğu sistemin yarattığı kaba gücün namlusu kendisine dönmüştür.

Siyah ve beyazın satranç oyunu bu güçler zirvesinin çatışmaları ve beyazların aynı tarafın iki piyonunun arasından çekilmesiyle noktalanacaktır.

Öldürülen polis Musa‘nın ölmeden önceki gece Kemale bahsettiği insanların yeryüzünden kötülüğü kaldırabileceğine dair inancı gerçekleşmiştir. Kazananlar oy kaygısı için fakirlikleri kullanılan insanların, oğlunu kaybeden Hakkı babanın karakterlerinde çizilen Türk halkıdır. Zaferin anlamı Komiser Kemal‘in megafonda yankılanan sesindedir;

“Komiser Kemal Karsa tayin oldu. Komiser Kemal Karstadır”

DETAYLARDA KALANLAR :

Adalet, yönetmen Melih Gülgen’in polis, toplum ve adalet konulu üçlemesinin son halkasıdır. Cemil serisi ile deşifre edilen yasa dışı oluşumların siyasi uzantıları Cemil serisine kıyaslandığında daha sade ama güçlü vurgulamalarla verilmiştir.

1977 yılında Türkiye’nin ekonomik sıkıştırmalar ve ambargolar neticesinde sokaklarını terörün en radikal uçlarına teslim etmesi, ülke ekonomisinin adeta tatile ayrılmasının yarattığı bir çöküntü tablosu bulunmaktadır. Bu kargaşa içerisinde halkın kafasındaki “Neden?” sorularının yanıtları kargaşanın içerisinde belli bir bölümü incelemektense bu kargaşadan faydalanan ve doğrudan oluşumunu etkileyen çevrelerde aranmaktadır.

Adalet, Yeşilçam sinemasının erotik komedi filmlerinden bu tarzın en ucundaki porno filmlere kaydığı diğer yanda ise köyden kente göç sorununun yarattığı yeni müzik anlayışının sinemaya yansımaları ile oluşan Şarkıcı Filmleriyle kaliteden sıkça ödün vermeye başladığı bir dönemde ülkenin trajik durumunu gözler önüne sermektedir. Adalet filmi, boş vermek temasının esas alındığı yeni bir düzene karşı verilen savaşın ürünüdür.

Politik bir kurmaca içerisinde seyreden senaryo bazı noktalarda o döneme kadar yapılmış olan pek çok Yeşilçam filmini geride bırakacak şekilde ilerlemektedir. Filmdeki kıvrak geçişler politik sinemanın ustası Costa Gavras’ın önemli filmlerinden birisi olan ve Yunanistan’da derin devlet kanalıyla işlenen siyasi bir cinayeti ve ardındaki örtbas etme mekanizmasını eleştiren Z – Ölümsüz ü anımsatır.

Adalet ve Aksiyon :

1970‘li yılların başlangıcıyla beraber Cüneyt Arkın’ın sinema kariyerinin vazgeçilmez bir unsuru olan aksiyon, film içerisinde çok başarılı bir şekilde kullanılmıştır. Cemil Dönüyor‘da yapım kaygılarıyla eklenmiş bütünlüğü bozucu bazı kavga sahneleri Adalet de kullanılmamıştır. Bununla beraber filmin aksiyon yönünü güçlendiren diğer bir unsur 1970‘li yılların bir modası olan yabancı oyuncu geleneğine uyularak Cüneyt Arkın’ın yardımcısı rolünde gözüken İran kökenli oyuncu Firuz’dur.

Aksiyon sahnelerinde kendine özgü stili tamamen oturmuş bir Cüneyt Arkın göze çarpmaktadır. Karate, akrobasi ve sokak kavgası olarak düşünülebilecek temel hareketlerin oldukça güzel bir harmanlanması kameradan perdeye yansımaktadır. Cüneyt Arkın‘ın hareket kabiliyeti Firuz’un aksiyon sahnelerindeki başarısıyla pekişmektedir. İkilinin beraber çevirdiği diğer film olan Ölüm Görevinde de buna benzer bir uyum söz konusudur.

Filmin en başarılı aksiyon sahnesi Akrep Orhan’a yapılan ilk baskın sahnesidir. Eski Beyoğlu’nun taş binalarında çekilen bu kaç-kovala sekanslarında Cüneyt Arkın ve Firuz aksiyon konusunda zirveye oynar;

Tehlike unsurları açısından Arkın çok daha zor şartlar altında gerçekçi olmayı başaran bir kompozisyon sunar. Kameranın sunduğu gerçekçilik, seçilen resimlerin seyirciyi inandırmasından öte resimlerde görünen tehlikelerin hilesiz olarak filme alınmasından ileri gelmektedir.

Arkın öncelikle iki taş bina arasına gerilen ipe tutunarak bir binadan diğerine geçer bu sahnenin ardından damdaki kavga esnasında binanın kenarından boşluğa doğru kayar. Tüm bunlar yaşanırken filmin doğal figüranlarını oluşturan halk caddeden binayı izlemektedir. Söz konusu bu fedakârlıklar “Tehlike benim ekmeğim” diyen bir sinema ustasının sözünü doğrulayan sahnelerdir.

Damdaki kavga esnasında Firuz ve Sönmez Yıkılmaz’ın arasındaki aksiyon sahnesi de son derece önemlidir. Kısa boyu ve iri yapılı fiziğine karşı son derece atletik hareketler sergileyen Firuz kavga konusunda kendi stilini yaratmaktadır.

Mekanları ve Araçlarıyla Adalet :

Filmde kullanılan mekânlar açısından dış çekimlere daha çok ağırlık verilmiş ve büyük şehir görüntüsünün aktarılmasına özen gösterilmiştir. Bu açıdan Haliç Köprüsü, Galata Köprüsü ve Beyoğlu ilk göze çarpan dış mekânlardır.

İç mekânlar olarak sıkça göze çarpan nokta İstanbul Vatan Caddesinde bulunan Emniyet Müdürlüğünün salonları ve ofislerdir. Cüneyt Arkın’ın damından aşağı sarktığı Beyoğlu’nda bulunan taş bina 1984 yılında Gene Wilder’in başrolünü oynadığı Kırmızılı Kadın – The Woman in Red filminin yeniden çekimi olan ve başrolünü Şener Şen’in oynadığı Aşık Oldum filminde de kullanılan binadır.

Cemil serisinin Renault marka gerçek polis arabaları Adalet‘te de kullanılmıştır. Polis araçları konusunda Adaleti zenginleştiren detay sadece arabalar değil polis otobüsleri ve panzerlerinde aktif olarak kullanılmasıdır. Cüneyt Arkın ve Firuz‘un kullandığı Renault 12 lacivert renklidir.

Muhtemelen Emniyet Müdürünün makam aracı olan yeşil renkli resmi plakalı BMW de filmde göze çarpan araçlardan birisidir. Leventte ki kovalamaca esnasında Akrep Orhan’ın karısı ve fedailerini taşıyan araç kırmızı bir Murat 124′tür.

Randevuevi sahibi Ayfer’i savcılığa getiren araç mavi bir Chevrolet‘dir. Akrep Orhan’ın inşaat baskınının ardından olay yerinden kaçmak için kullandığı araç beyaz bir Murat 124tür.

Şah Mat‘ın makam aracı Cemil serisi ve daha pek çok Cüneyt Arkın filminden aşina olunan 1974 model mavi Mercedes’tir.

MÜZİKAL DEŞİFRELER :

Yerli Plaklar :

Adalet filminin müziklerinde kullanılan yerli ve yabancı plakların deşifrelerinde dikkati çeken ilk parça Cemil filminde karakterin duygusallığını tamamlayan önemli sahnelerden biri olan batakhane sahnesini bir çeşit müzik klipine dönüştüren Tanju Okan’ın Benim Halkım parçasıdır.

Bu parça Adalet içerisinde yoksul semtlerdeki seçim kampanyası sahnesinde olayın dramatik yanını tamamlayacak şekilde kullanılmıştır.

Yerli plakların diğeri popüler müzik tarihimizde önemli bir akım olarak her zaman varlığını sürdüren Anadolu Pop’un seçkin temsilcilerinden Moğollar grubunun 1975 yılında Fransa’da kaydettiği HITTIT SUN LP sidir. Bu plak ülkemizde Coşkun Plak tarafından 631 seri numarası ile basılmış ve DÜM TEK ismiyle yayınlamıştır.

Yerli parçalar popüler ve filmin konusuyla özdeşleşen plakların kullanımının yanı sıra canlı kayıtlarda içermektedir. Finalden önceki gece Kemal ve Murat’ın içki sohbeti esnasında arka planda çalan akordeon canlı kaydedilmiştir.

Bu parçayı yorumlayan bayan dönemin diğer bir Cüneyt Arkın filmi olan Babanın Suçu’nda da canlı kayıtta bulunmuştur.

Yabancı Plaklar :

Adalet filminde kullanılan yabancı müzikleri deşifreleri iki kısımda incelenebilir. Birincisi yurtdışında başka filmlerin özgün müzik albümlerinin kullanımı ikincisi yabancı pop 45liklerinin kullanımıdır.

Yabancı filmlere ait müzikler;

PEUR SUR LA VILLE – Ennio Morricone:

1975 yapımı Jean Paul Belmondo’nun başrolünde oynadığı Henri Verneuil tarafından yönetilen PEUR SUR LA VILLE – THE NIGHT CALLER filminin müzik albümüdür . Bu albüm film müzikleri dünyasının en önemli bestecilerinden birisi olan ve 2007 yılı Oscar ödülleri töreninde Onur Ödülü alan Ennio Morricone’ye aittir.

BILITIS – Francis Lai:

1977 yapımı David Hamilton’un yönettiği BILITIS filminin müzik albümüdür. Filmin müziklerini besteleyen Francis Lai film müzikleri dünyasının duygusal temalar açısından en verimli bestecilerinden birisidir. Yeşilçam filmlerinde Bilitis’in yanı sıra pek çok albümü de kullanılmıştır. Adalette kullanılan bu filme ait iki tema kullanılan plağın Fransa’da basılan 45’liğinin kayıtları olduğunu göstermektedir.

THREE DAYS OF THE CONDOR – Dave Grusin:

1975 yapımı Robert Redford’un başrolünde oynadığı Sydney Pollack tarafından yönetilen THREE DAYS OF THE CONDOR filminin müzik albümüdür. CIA’in karanlık iç dünyasını deşifre eden film ülkemizde AKBABANIN ÜÇ GÜNÜ ismiyle gösterilmiştir.

OUTLAW JOSEY WALES – Jerry Fielding :

1976 yapımı Clint Eastwood‘un başrolünü ve yönetmenliğini üstlendiği western filminin müzik albümüdür. İç savaş sonrası Amerikasının eleştirisinin aksiyonla bütünleştiği film western türünün en önemli ve başarılı örneklerinden birisidir.

1970lerin sonlarına doğru popüler bir akım haline gelen diskonun plaklarda yer alması ve bu tarzın icrasında dönemin popüler film ve dizi müziklerinin yorumlandığı örneklerden biri olan Van Mc Coy’un İtalyan basımı The Shuffle/ Star Trek 45liği filmde kullanılan yabancı pop müzik plağıdır.

Adalet – 1977 Yazan: Gökay GELGEÇ – Yojimbooo

One thought on “Cüneyt Arkın ve Melih Gülgen – Adalet (1977)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir