Talat Bulut Vakası ve Sektörün Geldiği Seviye…

Geçtiğimiz günlerde önce sosyal medyada, sonrasında ise sabahları magazin konular üzerine gıybet yapan programlarda yer bulan Talat Bulut’un 19 yaşındaki kostüm asistanına tacizde bulunması (iddiası) olayı herkese bir nevi eğlence malzemesi oldu… Toplum olarak gıybeti sevdiğimiz için haliyle bu durum da kamuoyunu pek bir meşgul edecekti. Tabii bu olay da geçtiğimiz sene yaşanan iki vahim olay gibi unutulacaktır…

Şu anda hangi iki olay diye hatırlamaya çalışıyor musunuz? Yardımcı olayım; Birincisi öz yeğeniyle ilişki yaşayan eski sabah şekeri sunucusu, diğeri de bir otel odasında cinayete kurban giden Vatan Şaşmaz… Bu iki olay da arka arkaya patlamasına rağmen 1 ay geçmeden çabucak unutuldu. Maalesef bu olay da çabucak unutulacaktır… Yargıya intikal ettiği için ne olursa olsun yaptı ya da yapmadı diye konuşmak şu an için biraz afaki olur… O yüzden mahkeme sonucunu beklemek de yarar var…

Dizi sektöründe başlıca sorunlardan bir tanesi; son dönem belli başlı insanların rüyalarında bile göremeyecekleri paraya sahip olunca kendilerini dünyanın sahibi olduğunu sanmaları… Hiç bir kültürel altyapıya sahip olmayan ve maalesef aşağılık kompleksine sahip bazı zavallı insanların setlerde başka insanları ezmeye çalışması, tacizde bulunması, ya da birtakım taleplerinde karşılık görmeyince mobbing uygulaması, işten kovdurması gibi olaylar hiç azalmadan istikrarlı bir şekilde devam ediyor. 19 yaşındaki bu genç kardeşimiz yaşadığını iddia ettiği durumdan dolayı cesur davrandı ama “Talat Bey böyle şey yapar mı” ya da “o kız Talat Bulut üzerinden gündeme gelmek istedi” gibi ipe sapa gelmez yorumlarla karşılaştı… Dizi sektöründe ya da şöhretler dünyasında kaypağı çoktur. Sadece böyle tatsız durumlar yaşandığında kim bu kadar cesur davranabilecek ona bakmak lazım.

Özellikle kadınlar daha çok zarar görüyorlar, bir çok şeye daha fazla maruz kalıyorlar.. Böyle durumlarda onlara her daim destek olmak ve yanlarında olduğumuzu hissettirmek durumundayız. Evet Eril tahakküm toplum, doğrudur. Ama bunu kırmanın yolu da lafta değil eylemde göstererek kolkola girerek olmalıdır. Talat Bulut’a şu an için (mahkeme sürecinden dolayı) tacizle alakalı bir şey söylemem doğru olmaz ama olay duyulduktan sonra yaptığı talihsiz açıklamalarla ilgili söylemem gereken bir kaç şey var tabii… Keşke hiç konuşmasaymış…
Diyor ki; “Hümanistçe, ‘devrimci ahlakla’ yetişmiş biri olarak, benim için yapımcı da çaycı da eşittir”.

Şimdi yıllar yılı her türlü hırsızlığı, hak yemeyi, ahlaksızlığı yapıp sonra da Cuma namazına giden ramazan ayında oruç tutanlara alıştık da bu devrimci ahlak’ı öne süreni ilk kez görüyorum. Talat Bey devrimci ahlakınız olsa Burjuvazinin çürüttüğü bir sistemde hiç bir özgünlüğü olmayan, yabancı dizilerden kötü bir şekilde uyarlanan bu tip dizilerde yer almayı reddetmenizi beklerdim. Kaldı ki sizin oynadığınız dizi ve diğer diziler de dahil konuları itibariyle; Türkiye’de yaşayan insanların sadece %5’lik bir kısmını enterese eden (20 milyona yakın insanın açlık sınırında yaşadığı gerçeğini de unutmadan) ve bu şatafatlı mekanlarda geçen görüntülerle insanları uyutan, sorgulatmayan, sadece tüketmelerini öğreten “ürünler”. (Yalılar, lüks arabalar, evde topuklu ayakkabılarla dolaşan bakımlı hanımlar, kirli sakallı ve yakışıklı güzel giyinen adamlar, zenginlik, israf, entrikaların her türlüsü vs vs ). Yani “devrimci” romantizmini burada dile getirmeniz biraz havada kalıyor.

Talat Bulut

Diğer açıklama: “Herkese eşit davranırım bu anlamda da herkese “samimi” davranırım.” Kime göre neye göre? 1988 yılında “Buralı Olmayan Biri” adında bir filmde oynadınız. Filmin yapımcısı ve yönetmeni Melih Gülgen’di… O sette de herkese “samimi” davranabildiniz mi? Kostümcü arkadaşları öpüp sarılarak samimiyetinizi gösterdiğinizi belirtmişsiniz. Peki Jeneratör Kamyonu sürücüsünü de kamyonu güzel park etti diye öpüp, sarılıp, yanaklarından da makas alıyor musunuz?

Ve 10 sene sonra ismi internette çıktı diye “Bu kızla kim evlenir?” dediniz ya. İşte o hiç olmadı. Sizin de 20 yaşında bir kızınız var. Ve ben gerçekten insan olarak utandım, yerin dibine girmek istedim sizin adınıza.
Dedim ya olay duyuldu ama asıl sonrasında yapılan açıklamalar ve bir çok ismin takım tutar gibi taraf tutma çabaları benim daha çok canımı sıktı.

Yapımcı Fatih Aksoy’un beyanına göre mahkemeye yansırsa sözleşmeyi fesh edecekmiş… Peki tamam… Bu olay gerçekten oldu ama mahkemeye taşınmadan üzeri örtülseydi o zaman ne olacaktı? Tahminimce Fatih Bey bunu sözleşme maddelerinden dolayı söyledi. Neyse dizi önümüzdeki sezon devam edecekmiş. Sektör; insan öğütme makinası olduğu için Talat Bulut gider yerine “Bulut Aras” gelir.. Zaten 10 kişiden 9 tanesi bu iki ismi de birbirine karıştırmıyor mu?

Diğer taraftan Fatma Girikbizim zamanımızda öyle şeyler olmazdı.” Diyerek Talat Bulut’u savunan bir konuşma yapmış. Peki o zaman ben de Fatma Girik’e şunu soruyorum: Rahmetli ustamız Memduh Ün’ün setinde herhangi bir başrol oyuncusu sette çalışan asistana “fazla samimi” davranışlarda bulunabilir miydi? “ Sette Yönetmen koltuğuna yönetmen dışında kimse oturamaz” düsturunu bilen insanlar beni iyi anlayacaklardır. Ama şimdi o “yönetmen koltuğu” metrobüs koltuğuna dönmüş durumda. Boştaysa herkesin istediği gibi oturacağı hale geldi… “Varlığını hissettirmekten aciz yönetmenler” yüzünden rüyalarında bile göremeyecekleri paraları alan bir çok isim sette istediği gibi at koşturur hale geldi.

Keyfi durumlar ve haksızlıklar hemen hemen her sette yaşanır hale geldi ve işin acı tarafı Yaprak Dökümü’ndeki Hayriye Hanım gibi “Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın” şeklindeki tavrı yüzünden bu sıkıntılar daha da artmaya devam ediyor. Ağzınızın tadı kaçmasın diye belki ekmeğinizden olmuyorsunuz ama ses çıkartmadığınız müddetçe kendinize olan saygınız, haysiyetiniz ne oluyor?

Hülasa; Öncelikle sektörün bağırsaklarını acil olarak temizlemesi elzem hale gelmiştir… Bunlara müsaade eden yapımcıların da ya kendilerine çeki düzen vermeleri veya çalışacakları insanları seçerken biraz daha titiz davranmaları ya da bu sektörden uzaklaştırılmaları şart. Setlerde sorun çıkartan insanları reytingleri yüksek diye , seyircisi var diye ya da sosyal medyada şu kadar takipçisi var gibi kıstaslara göre değerlendirme amatörlüğünden kurtulmak da bir başka hareket olur…

Dayanışma ve Liyakat…

Toplum bu iki kelimeyi maalesef unuttu… Bazı durumlarda ekip olarak tavır almak sizi sandığınızdan daha güçlü kılar… “Dayanışma” sadece her yıl 1 Mayıs’ta sosyal medyada paylaştığınız görsellerde kullandığınız bir “ #hashtag” değildir… Ama 8 bölüm olmuş tek kuruş para alamamış , sette sigara dilenir hale gelmiş ve hala “bölüm yetiştircem“, “sesimi çıkartmayayım da işsiz kalmayayım” diyen zihniyete dayanışma’yı , beraber tavır alıp hareket etmeyi nasıl anlatacaksınız orası da başka bir muamma.

Her birimiz kendi liyakatimize göre, üzerimize bir vazife almalıyız.” der Yakup Kadri… Sevgili yapımcı ve televizyon kanalı yöneticileri, reklam verenler, uygulayıcı yapımcılar sözüm size; Lütfen işini hakkını vererek yapan insanlara öncelik tanıyın. Hayatını bu mesleğe adamış insanları daha fazla küstürmeyin… O küstürdüğünüz insanların bilgilerinden, birikimlerinden, tecrübelerinden faydalandığınızda bir şey kaybetmezsiniz aksine çok şey kazanırsınız…

Burak Gülgen 2018 – Talat Bulut Vakası ve Sektörün Geldiği Seviye…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir