Turhan Feyizoğlu’nun kaleminden – Bir Çirkin Kral

Çirkin Kral

ISBN : 9789944610667
Baskı Sayısı : Genişletilmiş 2. Baskı (2014)
Dil : TÜRKÇE
Sayfa Sayısı : 600
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi : Kitap Kağıdı
Boyut : 13.00 x 19.50 cm
Yayınevi : Tekin Yayınevi

Yılmaz Güney… 34 yıl önce bugün (9 Eylül 1984) kaybettiğimiz Türk Sineması’nın, hatta yeryüzünün ilk ve son Çirkin Kralı.

Kimilerince iyi bir senaryo yazarı ve yönetmen,  toplumcu bir aydın, eylemci bir mücadele adamı, kimilerince de eli silahlı, hadiseli bir adam olarak ifade edilir. Gerçek olan şudur ki; hikayeciliği, sinemacılığı, fırtınalı hayatı, siyasal etkinlikleri ve aşk yaşamıyla “bereketli toprakların bereket‘i’dir Yılmaz Güney.

1968 devrimci gençlik hareketleri üzerine en kapsamlı eserleriyle bildiğimiz araştırmacı yazar Turhan Feyizoğlu’nun Yılmaz Güney-Bir Çirkin Kral isimli kitabı Yılmaz Güney hakkındaki bugüne kadar yayımlanmış en geniş eser olma niteliğini taşıyor.

Turhan Feyizoğlu kitabı şu sözlerle okuyucuya tanıtıyor:

“Elinizdeki kitap bugüne kadar Yılmaz Güney hakkında yayımlanmış en kapsamlı kitaptır. ‘Çirkin Kral’ı yalnız sanatçı kimliğiyle değil, devrimci, yurtsever, entelektüel ve mücadeleci yanıyla da görürüz. Yaşadığı dönemde, kendi direnme yöntemlerini  geliştirip bu uğurda yasaklara ve baskıcı zihniyete karşı mücadele etmiş, bunun bedelini de yüreklice ödemiştir.”

Turhan Feyizoğlu kitap ile ilgili bir şöyleşi de şunları belirtmektedir:

“Çalışmam 3-4 yıl  sürdü. Ankara ve Adana’ya gittim, İstanbul’daki bütün kütüphanelerde araştırma yaptım. Nihat Ziyalan, Ertem Göreç, Yılmaz Güney’in hayatına giren kadınlar, ilk çocuğu Elif Hanım ve daha birçok kişiyle görüştüm.  Yılmaz Güney’in yayımladığı öyküleri, kitapları, röportajlarını, hakkında çıkan haberleri, hayatını anlatan belgeselleri tarayarak süzgeçten geçirdim. Bilgileri kaynaklarından doğruladım ve en doğru Yılmaz Güney’i yansıtmaya çalıştım.”

Hikayeciliği, sinemacılığı, fırtınalı hayatı, siyasal etkinlikleri, aşk yaşamı, hastalığı ve ölümü başlıklarını taşıyan  5 bölümden oluşan kitapta,  47 yıllık kısa ömrüne 120 film, birçok öykü, roman sığdıran, 17-18 yaşındayken 400’e yakın kitabı olan, İstanbul’da aralarında Yaşar Kemal, Vedat Günyol, Demirtaş Ceyhun,  Ataol Behramoğlu, Onat Kutlar, Asım Bezirci, Aydın Engin’in de olduğu Yenikapı aydın çevresinde zaman geçiren, Dündar Kılıç, Kürt İdris, Malatyalı Hüseyin gibi dönemin ünlü kabadayıları ile içli dışlı olan, Mahir Çayan ve arkadaşlarını evinin tavan arasında saklayan Yılmaz Güney portresini okurken Türkiye’nin yakın tarihi ile birçok bilgiyi de öğrenme olanağı buluyoruz.

Kurtuluş Kayalı, “Türk Sineması’na damgasını vuran yönetmenlerin her zaman sorunları vardır. Zaten sorunu olmayan, geniş anlamda kültürel ve siyasal tercihi olmayan, anlatacak meramı olmayan bir yönetmenin Türk Sineması’na damgasını vurması, etkili olması mümkün değildir.” demektedir. İşte Yılmaz Pütün’ü de Yılmaz Güney yapan sorunları ve kavgası olan bir kişilik olmasıdır.

Yılmaz Güney kendisini etkileyen kişiler hakkında şunları anlatmıştır:

“Beni o yetişme çağlarında, ilkgençlik ve çocukluk yıllarında etkileyen belli şeyler var. Gerek ilkokul, gerek ortaokul sınıflarında özellikle Osmanlı İmparatorluğu’na karşı mücadele vermiş, sürgüne gönderilmiş ki o zaman ‘hürriyet kahramanları’ diyorlardı. Yani saltanata, padişahlığa karşı mücadele vermiş insanlar vardı. Bir Namık Kemal, Bir Mithat Paşa gibi… Onlara sempati duyuyordum.”

Yılmaz Güney’in öykü yazarlığı Adana Erkek Lisesi öğrencisiyken başlar. 1950’li yıllarda Adana’da beş altı tane edebiyat dergisi çıkmaktadır. İlk öyküsü Yılmaz Pütün adıyla 10 Ağustos 1955’te yayımlanan bir lise öğrencisinin karşılıksız aşkını anlattığı “Yaprak ve Çiçek” adındaki öyküdür. “Kırmızı Değirmen Sokağı”, “Üçün Biri”, “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri”, “Hamid Çavuş’un İnadı”, Ölüm Beni Çağırıyor”, “Yasaklar Hiç Bitmeyecek” , “Yarınlara Usançlı Tutku”, “Mavisiz Yalnızlık”, “Deli Çocuklara Tutku” da bazı öyküleridir. Bu öykülerden “Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri”nde toplumu sınıflara ayırma suçundan 1.5 yıl hapis ve 6 ay sürgün cezası almış ve artık hayatı boyunca ara ara peşini bırakmayacak hapishane günleri başlamıştır. Bu cezanın ardından Pütün olan soyadını kullanmayacaktır.

Çirkin Kral Yılmaz Güney’in sinemacılığı henüz on üç yaşındayken sırtına film afişlerinin olduğu panoyu alıp, mahalle aralarında film reklamı yapmasıyla başlar. Daha sonra Melike Demirağ’ın babası Turgut Demirağ’a ait olan And Film’in Adana bürosunda depo ve dağıtım görevlisi olarak çalışır.

Yazlık sinemaların çok yoğun olduğu bu dönemde film dağıtımı için Diyarbakır, Elazığ, Mardin, Gaziantep, Siirt, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Muş dahil 22 il dolaşan Yılmaz Güney buralarda filmleri izleyicilerle birlikte izler, izleyicilerin ne tür tepki verdiklerini gözlemler. Bu gözlemler daha sonraki yaşamında sinema dünyasında neler yapacağına dair fikirler edinmesini sağlar.

Yeni Ufuklar Dergisi müdürü Vedat Günyol ile yaptığı mektuplaşmaların ardından 1957 yılının sonbaharında kendisini İstanbul’da bulan Yılmaz Güney İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne kaydolur.

İstanbul’da öğrencilik yıllarında pansiyon parasını ödeyemeyip çıkmak zorunda kalınca iş aramaya başlar. O sıralar Cumhuriyet’te çalışan, röportaj yapan, fıkra ve makaleler yazan Yaşar Kemal’e gider. Yaşar Kemal o kadar yoğun çalışmaktadır ki, kendisini soranlara yok dedirtmektedir. Adana’dan gelen bir gencin kendisiyle görüşmek istediğini söylediklerinde hemşeri ayrıcalığıyla Yaşar Kemal ile görüşme fırsatını bulur. Yılmaz Güney’in öykülerini sağlam bulan Yaşar Kemal, onu sinemaya da olan ilgisinden dolayı o sıralar kendi yazdığı “Bu Vatanın Çocukları” filmini çekmekte olan Atıf Yılmaz’a gönderir. Filmde yönetmen yardımcılığı  yapar ve küçük bir rol ile de Yeşilçam’a damga vuracak yolculuk başlar.

Yeşilçam sinemasında 1960’lı yılların başlarındaki Orhan Günşıray, Kuzey Vargın, İzzet Günay, Ediz Hun, Önder Somer gibi yakışıklılıkları ile ön plana çıkmış, “Ses Dergisi kapak yıldızı” unvanlı jönlerin ön planda olduğu dönemde “mahalle delikanlısı” görünümüyle sinemanın “Çirkin Kralı” olarak sıyrılmıştır.

Bundan sonra 1974 yılında Adana Yumurtalık’da başına gelen vahim olaya kadar filmleri, öyküleri, aşkları, fırtınalı yaşamı ile sinema ve magazin dünyasının merkezinde yer alacaktır.

Yılmaz Güney sinemanın merkezinde olduğu zamanlarda, aynı dönemdeki Fatma Girik, Türkan Şoray gibi kadın yıldızlarla film yapmayışını kadın oyuncuların gölgesinde kalmamak için, büyük film şirketlerinde “tatlı su kahramanı” olmaktansa küçük şirketlerde şöhretinin gerektirdiği biçimde “erkek filmleri” yapmanın daha avantajlı olduğunu düşünmüştür.

Yılmaz Güney’in silah tutkusu, araba hızı sevdası, aceleciliği yakın çevresi tarafından çokça eleştirilmiştir. Silah tutkusunu şöyle açıklamaktadır:

“Doğar doğmaz anamın, babamın yanık yüzünden sonra ilk gördüğüm şey duvarda asılı silah oldu. Atı da babamın kucağında iken gördüm. İşte silaha ve ata olan sevgim böylece yıllar önce çocukluğumda başlamış oldu. Ben kan davası olan bir ailenin çocuğuydum. Bundan böyle de elbette silah ve at benim için vazgeçilmez bir tutku olacaktı. Çocukluğum silah sesleri ve barut kokuları arasında geçti.”

Yılmaz Güney eleştirilen kimi yönleriyle ilgili samimi olarak şu özeleştiriyi yapmaktadır:

“Eskiden içki içerdim, kumar oynardım, kavga ederdim… Doğru, bütün bunlar! Doğru fakat bugün ne için kavga edeceğimin bilincindeyim. Bireysel olarak bir insan dövmek ya da bir insanın beni dövmesi bugün benim için mesele değildir. Oysa eskiden bir adamın bize yan bakması ya da herhangi bir adamın herhangi bir tavrını sevip sevmememiz bir yerde zorbalık diyebileceğimiz bir biçimde işi kavgaya, silah çekmelere kadar götürüyordu. Oysa bugün silah çekmenin, kavga etmenin, dövüş etmenin bireysel sınırlar içerisinde kalacağı kanısındayız. “

Yılmaz Güney hapishanede olduğu zamanlarda bile üretmeye devam etmiştir. Öyküler yazmış, dergi çıkarmış, Sürü ve Yol filmlerinin senaryolarını yazmıştır. Hayatının son günlerine kadar çalışmıştır.

Turhan Feyizoğlu kitabın sonuna çok geniş bir dipnot, kaynakça bölümü ekleyerek gelecek kuşaklara önemli malzemeler sunmuş.

Yılmaz Güney – Bir Çirkin Kral isimli kitap Yılmaz Güney’i yakından tanımak isteyenler için çok önemli bir kaynak niteliğinde.

Kitap üzerine Turhan Feyizoğlu ile yapılan bir söyleşi

Yazan: Adnan YARAR – Eylül 2018 Turhan Feyizoğlu’nun kaleminden – Bir Çirkin Kral

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir