Sinematik Söyleşi – Nil Kutval Birinci Oldu

Nil Kutval üzerine Sinemamızdaki Saman Alevleri bölümünde bir yazı hazırlamıştık. Şimdide bu güzel oyuncumuz hakkında Ses Dergisinde yer alan bir haberi paylaşıyoruz.

1968 SES Sinema Artisti Yarışmasının kızlararası birincisi Nil Kutval’la Istinye’deki baba evinde konuşuyoruz.

Yarışmanın o hay-huyu içinde birkaç defa karşı karşıya geldiğimiz, iki çift laf ettiğimiz Nil, bende görgülü bir ailenin iyi yetiştirilmiş, biraz çekingen kızı intibaını bırakmıştı. İstinye’deki evde sohbeti koyulaştırdığımız zaman ilk intibaın yanlış değil, ama çok eksik olduğunu anladım. Karşımdaki koltuğa adeta ilişir gibi oturan genç kız sorulara çekingen bir ifadeyle kısa, kesik cevaplar veriyordu… Aradan bir süre geçip ilk çekingenliğini atınca daha rahat, daha serbest hareket etmeye başladı. Bu serbestlik, cümlelerine de tesir etmişti. O kısa, kesik cümlelerin yerini açık ve uzun cümleler almış, ilk anlarda bir monologu andıran konuşmamız nihayet normal bir diyaloğa dönmüştü.

“11 ocak 1947’de Haseki hastanesinde doğdum. Annem Perihan Sander dahiliye mütehassısı, babam Hüseyin Kutval emekli deniz albayıdır. Beş sınıflı ilkokulu beş ayrı okulda okuyarak tamamladım. Oradan İtalyan Lisesi’nin orta kısmına girdim ve lise sona kadar İtalyan Lisesi’nde okudum. Son sınıfta İtalyan Lisesi’nden ayrılarak Kadıköy’deki Ticaret kolejine girdim ve lise diplomasını oradan aldım. Bu arada, ortaokula başladığım yıllarda bir taraftan da İstanbul Belediye Konservatuarının bale bölümüne devam ediyordum… Belki biliyorsunuz, bale bölümü 9 yıldır. Kısmetse iki ay sonra bitireceğim. Şimdi harıl harıl, ‘mezuniyet günü’ dolayısıyle vereceğimiz resitale hazırlanıyorum, bir de bu yarışma telaşı çıktı…

Nil Kutval, yayın hayatına atıldığı günden bu yana devamlı okuduğu SES mecmuasının «Sinema Artist Yarışmaları» nı büyük bir ilgiyle takip ediyormuş. Bu yılkı müsabakanın başladığına dair ilk ilanları okur okumaz içinden bir, «Acaba katılsam mı?» sorusu geçmiş. Önce annesine, sonra babasına aklını kurcalayan meseleyi açıp onlardan fikir danışacak olmuş. İkisi ds yüksel tahsil yapmış, ikisi de yabancı dil bilen ana – baba, kızlarının «balerinlik» le şekillenen sanat kabiliyetini bildikleri için onu teşvik etmişler. Nil de Kadıköy’deki bir fotoğrafçıya çektirdiği 3 fotoğrafla «1968 Sinema Artisti Yarışması» na katılmış…

«Kaybetmeye hiç, ama hiç alışık değilim. Belki de hayatımda ilk defa olarak bir kumar oynadım ve kazandım,» deyince birden şaşırdım. Karşımda gayet mütevazı edayla oturan Nil’in ağzından ilk defa «iddialı» bir cümle duyuyordum. Şaşırdığımı görünce izah etmek mecburiyetini hissetti: «Geçen yıl Akşam gazetesinin düzenlediği Türkiye Dans Şampiyonasında birinci olmuştum. Aynı yıl, yer aldığım Rasimpaşa voleybol takımı kızlar arasında İstanbul Şampiyonu olmuştu… Sizin anlayacağınız, birinci gelmeye alışmıştım. Şansım bu yarışmada da yüzüme güldü.

Nil Kutval’ın eğer özellik sayarsanız, yerli sinemanın kadın yıldızlarının çoğuna benzeyen bir tarafı da, annesiyle babasının yıllar önce ayrılmış olması. Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik, Sevda Ferdağ ve daha birçok şöhret gibi Nil’in de annesiyle babası ayrı yaşıyor. Annesinin halen bekar kalışına mukabil babası 1956 yılında Emel Hanımla hayatını birleştirmiş. Nil Kutval’la İlhan Feyman orkestrasının solisti olan kendinden bir yaş büyük ağabeyi Alp, Kadıköy’de, Maltepe’de oturan doktor annelerinin yanında kalıyorlar. Tabii, arada sırada İstinye’de oturan «baba evine» de uğramayı ihmal etmiyorlar. Sık sık tekrarlanan bu geliş – gidişlerden biri de tam yarışma günlerine rastlamıştı. Şimdi iki kardeş de babalarının yanındalar. Vazifeyle Trabzon’a giden Perihan Hanım İstanbul’a dönünce İstinye’den Maltepe’ye taşınacaklar…

Kahverengi gözlü Nil Kutval’ın boyu 1.65, kilosu 54… Voleybol ve bale çalışmaları kilo almasını önlüyormuş. O, bu durumdan hiç şikayetçi değil… Vücut ölçüleri ise şöyle: Göğüs: 90, Bel: 60, Kalça: 90. Sigara tiryakisi değil, ama çok sıkıntılı olduğu zamanlar bir- iki filtreli Hisar tellendirirmiş..

Her halde uzayıp giden konuşmamızdan da sıkılmış olmalı ki masanın üzerinde duran sigara paketinden bir sigara alıp yaktı. Sanki bütün anlatacaklarını anlatmış gibi havadan sudan konuşmaya başladı… Mamafih bu «havadan sudan» konuşma çok faydalı oldu. İlk konuşmasında girmediği konulara temas ettik. Sinema Artisti Yarışması birincisi hakkında yabancısı olduğumuz yeni birtakım bilgiler edindik. Mesela Nil, yerli sinema artistleri arasında herhangi bir ayırım yapmıyor, buna karşılık Peter O’Toole, Alain Delon, Belmondo’yu tip olarak, Marlon Brando ile Kirk Douglas’ı da sanatçı olarak takdir ettiğini saklamıyor. Kadınlardan ise tip – sanat ayrımı yapmadan Elizabeth Taylor, Grace Kelly ve Ingrid Bergman isimlerini birbiri peşi sıra sıralıyor… Bu arada çok güzel piyano çaldığını da laf arasında söylüyor.

Nil Kutval’ı kendi hakkında konuşturmak imkânsız gibi bir şey. Onun hakkında ancak «ağzından kaçırdıklarıyle» birtakım bilgiler edinebiliyorsunuz. Gene bir ara babasının İtalyanca, İngilizce ve Fransızca bildiğini söylerken kendinin de İtalyanca, İngilizce ve Almanca konuştuğunu ağzından kaçırıveriyor. Voleybol takımıyle ve her yıl tertiplenen özel gezilerle sık sık yurt dışına çıktığını ve Bulgaristan, Yugoslavya, İtalya, Venedik, Almanya, İspanya, Fransa, Hollanda, İsviçre, Avusturya ve Lüksemburg’a defalarca gittiğini, bu arada 8 ay Almanya’da tanıdıklarının yanında kaldığını ise o söylemiyor, biz öğreniyoruz!… «Yerli sinema ve onun insanları hakkında ne düşünüyorsun?» diye sorunca:

Daha bir şey düşünecek kadar tanımıyorum ki onları” diyor. “Müsaade edin, önce tanıyayım sonra bu sorunuzu cevaplandırırım.”

Evet, Nil Kutval 1968 yılında bir gerçek insanı «Üstün insan» yapmaya yetecek ne kadar kabiliyet varsa hepsini kendinde toplamış kültürlü, bilgili, ölçülü bir genç kız. Onun yerli sinemaya katılması, bu tipin sıkıntısını (hiç değilse azlığının sıkıntısını) çeken yerli sinema için doğrusu büyük bir kazanç. Ayrılırken «Yine görüşelim» diyor. Gülüyoruz. Çünkü, bundan sonra Nil istese de istemese de sık sık görüşeceğiz. Belki gün gelecek, o, Boğaz yollarını, Maltepe’nin asfaltlarını kimsenin dikkatini çekmeden dolaştığı mesut, sakin günlerinin özlemini duyacak ama, o zaman her şöhret gibi o günlere geri dönmek artık onun elinde olmayacak. Yine görüşelim…

Zaten görüşeceğiz Nil. Gün gelecek tırnağını uzatman, gözünü boyaman bile halk için hadise olacak… Onun için sık sık görüşeceğiz seninle.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir