Bir simge olarak Ayşen Gruda

Ayşen Gruda

Söze nereden başlayacağımı bilemiyorum ama hafızalarımızda yer eden Türk sinemasının en önemli filmlerinde oynayarak birçok neslin hayranlığını kazandığı aşikar bir ismi uğurladık.

Ne yazık kendisiyle aynı gün doğduğumuzu ölüm haberini aldığım zaman fark edebildim. Sinemaya 1975’te pek çok meslektaşının aksine figüran olarak değil, ismnin yazıldığı rollerle başlamış Ayşen Erman (Evliyken Gruda soyadıyla tanındığı için sonraları bunu değiştirmemiş). Bunu söyleme sebebim şu ; sinema güzeli seçilmediyseniz veya dönemin mecmularının düzenlediği yarışmalarda derece almadıysanız ne kadar yetenekli olursanız olun sinemada oynadığınız ilk filmde kayda değer bir rol almanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Şener Şen ve Kemal Sunal gibi efsane isimlerin bir süre boyunca bir iki replik ile kendini göstermeye çalıştığı aklımıza gelince Gruda’nın farklılığı dikkat çekiyor.

Başlar başlamaz kendisini Arzu Film ekibinin içinde bulmuş. Her biri diğerinden unutulmaz pek çok yapıtta karşımıza çıkmış. Vefat haberleri sadece dünyadan göçmek anlamına gelmez, göçtükten sonra nasıl hatırlandığını da gösterir. Gruda’nın en çok akılda kalan filmi bu gözlemlerime bakarak Çöpçüler Kralı diyebilirim. Onu betimleyen meşhur “Parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği” repliği de sinemaseverler nezdinde kendisiyle özdeşleşmiş durumda. Her ne kadar lakabı Domates Güzeli olsa da bu ona şöhret kazandıran rolü olarak kalmış, Hizmetçi Hacer rolü bunun önüne geçmiş Bir diğer unutulmaz replik de Öyle Olsun filminde İngilizce konuştuğu sahnelerde bulunuyor. Tabiki çok daha unutulmaz replikleri ve rolleri var ama izleyici gözünde en öne çıkanların bunlar olduğu kısa bir araştırmayla karşımıza çıkıyor.


Filmografisine baktığımda her biri klasik olmuş pek çok filmde o kadar özel oyuncularla oynamış ki bu filmlerin unutulmaz olmasında onun da önemli bir payı olmuş. Bizim Aile’den Hababam Sınıfı’na, Çiçek Abbas’tan Çöpçüler Kralı’na, Neşeli Günler’den modern zamanın kültleşmiş yapımlarından Leyla ile Mecnun dizisine kadar nereye kafamızı çevirsek onu görmek mümkün olmuş. Kah Kemal Sunal kah Şener Şen kah İlyas Salman ile ikili oluşturmuş. Vefat ettiği tarihe kadar sinemadan da tiyatrodan da kopmamış. Dile kolay 44 sene boyunca her biri defalarca izlense de bıkılmayan filmleriyle halkımızın hayatında yer ederek ailemizin bir ferdi haline gelmiş.


Gruda’yı farklı kılan sadece figüran olarak başlamaması ,neredeyse her filmde kendi sesiyle oynaması, 44 sene boyunca sürekli hayatımızda olması veya müthiş bir ekibin içinde yer alarak şanslı olması mı dersiniz?

Onu önemli kılan sebeplerin başında dünya sinemasında çok az ülkemiz sinemasında çok nadir çıkan bir mevkii doldurması yatıyor. Futboldaki sol bek mevkii gibi bir türlü dolduramadığımız ve her dönem yokluğunu hissettiğimiz çok önemli ama hep unutulan bir mevkii. Kadın komedyen olarak muadilinin olmaması. Kadın komedyen olarak kaç kişiyi sayabiliriz ki? Biraz Perran Kutman biraz Yasemin Yalçın son dönemlerde Demet Akbağ diyebiliriz belki. Peki hangisi Ayşen Gruda kadar öne çıkmış bunca zaman ? Perran Kutman başrollerde görünürken Gruda hiç bu mertebeye yükselemedi evet bunu yazıya başlayınca fark ettim. Kutman benim için bir komedi oyuncusu olmaktan öte çok iyi bir dram oyuncusu,bu sebepten Kutman’ı bir kadın komedyen olarak görmüyorum. Kutman dizi sektörünün gelişmesiyle şöhreti yakalarken Gruda tam aksine dizilerle değil sinema filmleriyle tanındı.Saydığım isimlerden belki hiçbiri ustalarla Gruda kadar çok film çekemedi kabul ama saydığımız isimlerin her biri döneminde popüler ve takdir gören isimlerle çalıştı.


Ayşen Gruda sadece bir oyuncu olmanın ötesinde bir ikon olmayı başardı bence farklılık burada yatıyor. Çirkin dediler,evde kalmış kız prototipi dediler,domates güzeli dediler,hatta ekşi sözlük de “abartılmış bir oyuncu” diye başlık bile açtılar. Hangisi onun sinemadaki yerini sarsabilir ?

Çirkin dediler de güzellik dediğin göreceli bir kavram değil mi? Kime göre neye göre çirkin?

Ayşen gruda

Güzellik sadece fiziksel bir kavram mı ? Kaldı ki kendisi özel yaşantısında konu erkekler olunca filmlerde çizdiği imajın tam tersini yaşamış olduğunu söyledi.Müjdat Gezen ile daha meşhur değilken nişanlı olduklarını ve Gezen’in onun kalbine girmek için düzinelerce mektup yazdığını sonra ufak bir münakaşadan Gruda’nın inadına başkasıyla evlendiğini bilmeseniz de olur.Peki sanatçımızın bu savunmayı geliştirmesine gerek kalmasa daha iyi olmaz mıydı ?

Halkımız zaten ne zaman bir sanatçının rolüyle gerçeklik arasındaki ilişki kurmamayı becerebildi?

Ölen dizi oyuncusu için gazetelere vefat haberleri verilmiş, kötü adam rolü oynadığı için evi taşlanmış, okulda çocukları sıkıştırılmış Erol Taş örnekleri gözümüzün önünde dururken biz ne desek boş. Sahne dışındaki duruşu, karakteri ve aile yaşantısıyla topluma örnek bir isim olan kişi güzel değil midir ?Öte yandan fiziksel güzellikleriyle ün yapmış olmasına rağmen toplumsal olarak algısı “güzel” olmayan pek çok isim var. Ben Ayşen Gruda‘yı güzelliğiyle bir yere gelmiş yıllardır bir gram kendini geliştirememiş 100 tane oyuncuya değişmem. Ayşen Gruda fiziksel özellikleriyle değil tamamen yeteneğiyle sevilmiş bir isim,belki de bu söylemle onun fiziksel dezavantajını avantaja çevirdiğini söylemek mümkündür.

Ayşen Hanım’ın kariyeri boyunca evde kalmış, koca delisi karakterleri ağırlıkla oynaması yeşilçamın yazısız kanunlarının bir sonucu. Kendisi bir röportajında farklı roller oynamak istediğini ama Yeşilçam şartlarının katı kurallarla örülü olduğundan dem vurmuş. Ayşen Gruda naif bir aşk filminde başrol oynayamaz mıydı? Sinemamızın en büyük yanılgılarından birisi; aşk filmlerinde fiziksel güzelliği ön planda kişilerin oynaması ve hep onların aşkın anlatılmasıydı. Halbuki dış gerçekliğin bambaşka olduğunu yaşayarak görüyoruz.

Aşk, sevgi sadece güzellerin yakışıklıların mı hakkıdır? Sadece onlar mı aşkı güzel yaşar? Yeşilçamın masalsı anlatımıyla yıllarca gerçeğe sırtını dönerek melodram üretmesi zaten en önemli dezavantajı değil miydi ? Gruda belki Amerika’da doğsaydı Meryl Streep, Barbara Streisand gibi bir aşk filminde oynatılabilirdi.Bir rolü oynamak için fiziksel yeterlilik ve popülerliğin ötesinde oyuncu gücü olduğu unutulduğu sürece nitelikli içerik üretmek olası değildir. Arzu Film’in önemli bir parçası olma konusuna gelince bence Gruda o ekibin en önemli mevkilerinden birini başarıyla doldurmuştur. Bu bir ekip çalışmasıdır ve o her zaman ona biçilen görevi başarmıştır, zaten bu yüzden sevilmiştir ve sevilecektir. Arzu Film onu taşımamıştır ,o Arzu Filmi taşıyanlardan biridir. Arzu Film’de rol alıp unutulan veya film güzel olsa da rolünün altında kalan pek çok ismi de gördü sinemaseverler.


Her şeyden önce Ayşen Gruda hiçbir dönem muhalif kimliğini kaybetmemiş bir sanatçıdır ve bunu “sanatçı dediğin muhalif olmalı” doktrini ile de dile getirmiştir. Kendisini Atatürk’ün tanımladığı ”Cumhuriyet Kadını”nı tanımlayan modern bir simge olarak da ele almak mümkündür. Aile yaşantısı ve duruşu ile örnek bir görüntü sergilerken katıldığı programlardaki rahat, egosuz tavrı ve dobra kişiliği ile samimi bir profil çizmiştir.

Geçmişteki unutulmaz filmleriyle günümüz komedi filmleri arasında kıyaslama yapmasını istediklerinde bunu nostaljik bir romantizm ile yorumlamamış değişen dünyanın bir cilvesi olarak onları da kendi şartları altında değerlendirmek lazım diyecek kadar realist bir düşünce yapısı ortaya koymuştur. Yeni neslin mizah anlayışını beğendiğini belirtmiştir. Gençlerin sosyal medya başta olmak üzere çeşitli mecralarda onun unutulmaz sahnelerini paylaşması bu beğeni ve takdirin karşılıklı olduğunu göstermektedir.

Ayşen Gruda ve Adile Naşit

Onun hakkında çok daha detaylı,sayfalarca yazı yazmak mümkün ama böyle unutulmaz oyuncuları anlatabilmek için bir sınır da nihai bir son da yok. Ben onun filmleriyle büyüdüm,belki onu çok öne çıkarmadım,çok anlatmadım ama hep sinemadaki yerini ve oyunculuğunu derin bir saygı ile takdir ettim. Bunu bu yazıyı yazdığım zaman daha iyi anladım.Onu bana sevdiren özelliklerin başında sahne dışındaki duruşu vardı. Kısacası hepinizin de bildiği gibi sanatçı olmak bir bütündü hem sahne içi hem sahne dışında.Hayran olduğum o kadar oyuncu varken hakkında yazı yazma gereği duyduğum ilk ismin Ayşen Gruda olması onun bendeki yerinin güzelliğini göstermiyor mu zaten ? O evlerimizin ablası, son tiyatro oyununa ismini de verdiği gibi Deli Kadın‘ıydı.

Anlaşılan uzaktan sevmiş ve takdir etmişim kendisini ama bunu kendime bile itiraf etmemişim şimdiye kadar. Güle Güle Feride abla, Hizmetçi Hacer, Evlatlık Peyker, Fikret, Ayşo, Ayşe Huyugüzel güle güle Ayşen Gruda. Vasiyetinde dediğin gibi bu halk seni nasıl gömeceğini bilir,toprağa değil kalbine…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir