Alınteri Döken Kemal Sunal

Politik mücadeleler bir bakıma alınterini almak isteyenlerin tarihidir. Bu birçok siyasi kavganın da fitilini ateşlemiştir. Emek-sermaye çelişkisi, emekçilerin hak arayışları türü konular, Türk Sineması’nda kendini sıkça göstermiştir. Bu ciddi mücadele Kemal Sunal filmlerinde de kendini gösterir. E tabii Kemal Sunal olunca ciddiyetten birazcık uzak komik bir anlatımla ama tüm gerçekliğiyle… Kemal Sunal’ın hayat kavgası, alınteri mücadelesi konulu 3. bölümle “Kemal Sunal filmlerindeki Politik Göndermeler

Alınteri Döken Kemal Sunal

1970’lerde çekilen Kemal Sunal filmleri, dönemindeki politik hareketlilikten payını alıyordu. Grev, işçi, sendika gibi kavramlar, aile filmlerinde bile görünüyordu. Milyonlarca sendikalı işçinin yaşadığı toplumda çekilen filmlerde bu gerçekler atlanmamıştı. 1973 yapımı Oh Olsun filmi, aslında Münir Özkul’un fabrikada bir işçi lideri olduğu, “Grev neden ve nasıl yapılır”ın dersini verdiği bir filmdi. Patron oğlunun, işte bu işçi liderinin kızıyla gizli olarak evlendiği filmde emekçi ve patronların hayatlarındaki tezat gösteriliyordu. Lüks içinde yaşayan patron ailesi bir tarafta; sürekli delinen ayakkabısına mukavvadan gizli pençe yapan ustabaşı diğer taraftadır. Babasına karşı işlenen bir yaramazlık nedeniyle fabrikada çalışmak zorunda bırakılan Kemal Sunal, film sonunda birlikte “Grev Gözcüsü” önlüğünü giyerek selamlar çalışma arkadaşlarını.
Bu filmdeki bir gönderme de Halit Akçatepe’nin Kemal Sunal’ın mezun olduğu meşhur Vefa Lisesi öğrencisi olmasıdır.

Tabii ki Kemal Sunal’ın ezilen bir işçi olarak görüldüğü film tek bu değildir. 1978 yılında çekilen Köşeyi Dönen Adam filmi de bu ekolün önemli örneklerindendir. Film, Müjdat Gezen’in “Eşeğin Karnındaki Elmas” romanından uyarlanmıştır, ancak izleyiciler yıllarca sansürlü olarak izleyebilmiştir. Ne yazık ki, 1990’larda ardı ardına açılan özel kanallar da cesaret edememiştir bu filmi olduğu gibi yayınlamaya.

Bir ciklet fabrikasında odacı olarak çalışan Adem, zengin olabilmek hayaliyle gazete kuponlarına umut bağlamıştır. Biriktirdiği kuponlardan daire, kamyon, dükkan vs. çıkacak ve sevdiği kızla evlenecektir. Ancak, hayattaki gerçekler onun hayalleri gibi ilerlemez. Yaşadıkları, bilinci allak bullak ederek, evrimleştirir değiştirir.

Kemal Sunal

Bir gün oturduğu evin duvarına yazılan bir siyasi slogan, bir gün izlediği bir reklam, sürekli tepesine çıkan patronlar, ev sahibi… Hayatında bir çıkış noktası arayacaktır. O çıkış noktasını amcası miras olarak Amerika’dan gönderir. Gelen bir eşektir, bir özelliği yoktur. Ancak bir gazetecinin “eşeğin karnında elmas var” diye yazması sonucu Adem çıkarcıların ilgi odağı olacak ve ondan yararlanmaya başlayacaktır.

Klişe gibi görünün bu film daha farklı yorumlara açıktır. Gelen Amerika’dır ve Amerika yani dolar olunca memlekette bütün düşünceler değişebilmektedir. Mahallenin muhafazakâr hacısı bile bir anda “Amerika sevdalısı” ve “modern” olur, Adem Zengin’in isteğiyle kızlarını ve karısının “açılmasına” önayak olacak, kendisi de, “Kemal Paşa inkılabı’nda zorla taktırılan şapkayı” takarak mahallede gezintiye bile çıkacaktır. Köşeyi Dönen Adam filmi, 1970’lerin son dönemindeki politik ortamı fon olarak kullanmıştır. Duvarlara yazılan siyasi sloganlar, ellerde taşınan pankartlar, coşkuyla söylenen marşlar, omuz omuza gidilen mitingler…

Adem, işyerinde ve çevresinde yaşadıklarından ne kadar iğrendiyse, kendi gibi emekçilere karşı daha fazla yakınlık hissetmeye başlar. Filmin başında duvarına yazılan slogana “yine duvarı pislettiler” şikayetiyle bakarken, geçirdiği evrim sonunda kendi tamamlar yazıyı, ortak olur slogana. İnsanların eşeğin dışkısını karıştıracak kadar küçülmesini, sevdiklerinin bu çıkar dünyasında alçalmasına isyan eder. “Kime inanacağız kime güveneceğiz” diye kendi halini sorgularken, güvenmesi gereken sınıf, etrafını sarıverir Adem Zengin’in. Onu kurtaracak olan yine kendi kollarıdır ve Adem gibi bir işçi, ait olduğu işçi kortejindedir. Yıllarca sansürlenmiş filmin aslında ne kadar farklı olduğunu görürüz.

İşçiler kadar köyler de hareketlidir o yıllarda. Kemal Sunal’ın yine bir dönem yasaklanmış 1978 yapımı Kibar Feyzo filmi köylü sorununa değinir.
İhsan Yüce’nin senaryosunu yazdığı bu film, köylünün köyle birlikte, kadının başlık parası karşılığında mal gibi alınıp satıldığı devirlerin filmidir. Feyzo da başlık parası toplamak için büyükşehire gittikçe, bir şeyler öğrenecek, öğrendikleri sonucu önce kendini sonra köyü bilinçlendirmesini anlatır.

Kibar Feyzo, sinemamızda nadir görünen bir anlatımla işler bu ince konuyu. Alman sosyalist tiyatro kuramcısı Bertolt Brecht’in yöntemidir bu. Kemal Sunal, Feyzo rolüyle kameraya bakarak konuşur mahkeme sahnesinde. Kemal Sunal’ı yargılayan seyirci, yani bizizdir. Onun yaptığını, yaşadıklarının ışığında değerlendirmek bizim vicdanımızadır. Biz karar vereceğizdir kimin haklı kimin haksız olacağı konusunda.
Film, Türk Ceza Kanunu’nun o dönemlerde çokça tartışılan “bir sınıfın diğer sınıf üzerinde tahakkümü…” diye giden ünlü 141. ve 142. maddelerine “Topu topu 141 142 başsınız” diyerek atıfta bulunur. Filmin yönetmeni Atıf Yılmaz, bazı mesajlarını da maniler arasına sıkıştırmıştır:
Bu düzen kazan karası, ağalık Allah belası” “Bu düzeni ne yapmalı, merdivenden itmeli
Köylüler falakaya yatırılırken de isyan eder: “Fakiriz diye adam değil miyiz?” “O sopa bir gün bizim elimize de geçmez mi?

Kemal Sunal faşo ağa

Kibar Feyzo’da ağanın bir türlü gerçekleştiremediği köy satışı, bir sene sonra 1979’da çekilen Şark Bülbülü filminde gerçekleşmiştir. Satışta öküzler 10 bin lira ederken, koyunlar bin lira, kadınlar koyunların yarısı, erkekler de kadınların beşte biri fiyata satılmıştır yeni ağaya. Devletin noterinin aracılık yaptığı satışta çocukların değeri 50 lira olurken, ihtiyarlar hediye olarak verilmiştir. Demek ki o yıllarda köy satışı piyasasında fiyatlar aşağı yukarı böyleydi. Ve Nazım Hikmet’in söylediği gibi kadının değeri gerçekten öküzden sonra geliyordu.

Kemal Sunal alınterini şehirde de döker, karnının doyduğu her yerde çalışır. 1977 yapımı Çöpçüler Kralı’nda belediyenin asli kadrosunda çöpçüdür. Amirinin çalıştığı sokakta çalışır ve tıpkı amiri gibi temizlikçi Hacer’i beğenir. Hacer de cin mi cindir, taliplerin en iyisini seçmek için ustaca oynar oyunlarını. Sınıf atlayıp temizliğe gitmemek ve evinin hanımefendisi olmak istemektedir.

Kemal Sunal’ın merdiven inip çıkan, koşturup duran bir emekçi olduğu bir başka film yine Umur Bugay’ın yazdığı, 1986 yapımı Yoksul filmidir. Yoksul lakaplı Kemal Sunal, İstanbul’da bir handa çay ocağında “Binde sıfır virgül bilmemkaçla” ortak olarak çalışmaktadır. Devir, 24 Ocak Kararları sonrası yaşanan “liberal ekonomi” devridir ve bir taraf bolluk içinde yaşarken, bir diğer taraf, genelde dar gelirlilere “tasarruf” ve “kemerleri sıkma” fikri aşılanır. Ancak Kemal Sunal, Yoksul filminde de Kapıcılar Kralı filminde olduğu gibi uyanıklığını kullanarak sınıf atlar.

Bilgi Deposu: Yazıda ismi geçen Kemal Sunal Filmleri (Yazısı olan filmleri okumak için üzerine tıklayabilirsiniz) :
Oh Olsun (1973), Çöpçüler Kralı (1977), Kibar Feyzo (1978), Köşeyi Dönen Adam (1978), Şark Bülbülü (1979), Yoksul (1986)

Yazan ve Derleyen: Gürol Yüksel

Kemal Sunal

One thought on “Alınteri Döken Kemal Sunal

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir