Bir Youtube Kanalı…

Fatih Yürür’ün içeriklerini ürettiği ve başlangıcında destek verdiğim retroville kanalı ile kişisel bir ilişkim artık yoktur.

Senelerdir destek verdiğim genç arkadaşımızın tavrı ve iş yapma ahlakı nedeni ile de ilişiğim kalmamıştır. Kanalında yapılmakta olan ve neden ingilizce yapıldığını anlamadığımız, seneler önce bir fiil destek verdiğimiz Ed Glaser’ın Deja View videolarının benzeri videolarla da alakam yoktur. Gerek ingilizcenin kullanılması dolayısıyla oluşan sarkastik üsluptan gerek de Yürür’ün kaynakça paylaşmamayı tercih eden yaklaşımı da zaten üretimin neden bir parçası olmadığımın da bir göstergesidir. Umarım bu tavır bir modaya dönüşmez…

Amacım bir dedikodu konusu yaratmak değil. Artık çevremizde sıkça görmeye başladığımız bir tavrı işaret etmek istediğim…

İnsanlar yetenekli veya çalışkan olabilirler. Ancak insana asıl değer katanlar kurdukları ilişkiler, gösterdikleri saygı ve de “ben yaptım oldu” olarak hareket etmemektir…

9 thoughts on “Bir Youtube Kanalı…

  1. Utku, öncelikle bu mesajı yayınlayacak medeni cesaretin olmadığı için doğrudan sana yazayım istedim.
    Bir şekilde şu yukarıdaki anlamsız ve amaçsız içerik CEO ağına düşmüş.

    Hatırlatmak isterim ki seninle ilişiğini kesen benim. Bunun sebebi de senin dedikoduyu seven ve yalan yanlış, ortada olmayan bilgilerle bu dedikoduyu üretmendir. Öncelikle kendine karşı dürüst ve “ahlaklı” olman lazım. Sonrasında benim ahlakımı sorgulayabilirsin.

    “Büyüğümüz” olarak kabul edip saygı gösterdiğimiz insanlardan, amaçsız, anlamsız ve gereksiz saygısızlık görmekten bıktık. Hem bizimle hem de kendi aranızda ayrışa ayrışa, bölüne bölüne, sonunda hiç bir şey üretmeyen, sadece kritik yapan insanlar haline geldiniz ve gerçeği görmek istemiyorsunuz. Yukarıdaki haberin bile yüzde sekseni yalan dolan. Gerçekten yakışmıyor. Ne yaşına ne de kendini ne olarak konumlandırıyorsan ona…

    Kimsenin içeriğini doğrudan da çalmadık. Fair Use dahilinde kullanmak istedik ama bunu yordamıyla yapmadık. Zaten gidip adama ispiyonlamışsın, strike yedik. Ama düzelttik ve yeniden yayınladık. Yayınlarız. Daha fazlasını da yaparız ve kimsenin gücü bunu engellemeye yetmez. Ne senin ne de başkasının. Yanlışımıza yanlış deriz ama senin gibi bir Yeşilçam yıldızının ölüm haberini yapıp da bilmemne kadar sonra yaşadığını öğrendiysek kendimizi de sorgularız. Kaynak konusunda bence önce kendi üzerini çamuru temizlemelisin!

    Senin gibi arkasından konuştuğumuz insanlarla iki gün sonra sosyal medyada kanka da olmayız. Yani tamam elbette bir insanın dedikodusu yapılabilir ama bu kadar sık dedikodusu yapılan insanla kanka olmadan önce de geriye dönüp bakmak lazım. Yine senin gibi kulislerde insanları başkasına karşı da doldurmayız. Buna ne vaktimiz ne de enerjimiz var.

    Son olarak, insanların “çıkarları” kesişmeyince senin gibi aniden çirkinleşip her türlü pisliği atmasına alışığız. sizin jenerasyon ne yazık ki kendisini böyle var etmeye çalışıyor. Bize sadece üzülmek düşer. Benim Yeşilçam’ı ne kadar sevdiğimi, bu siteye yazı yazdığım zamanları hiçe sayıp bana bok atmak istemen senin vicdanınla ya da vicdansızlığın ile alakalıdır. Egon boş durmuyor ve durmadan düşman yaratıyor. Bu, bütün usulsüzlüklerini görüp de, bizzat aran bozulana kadar ve atılana kadar Öteki Sinema bünyesinde kalıp sonra taarruza geçmen ile de kendini belli ediyor.

    Diyeceğim o ki… “Ben dürüstüm” tavırlarının hiç kimseye faydası yok. Özellikle de dürüstlük kabul edilen o edim, yersiz iftiralara, anlamsız çirkinliklere evriliyorsa, dürüst falan değilsin, düpedüz kendi egosu içerisinde kaybolmuş, amaçsızca debelenen birisin demektir.

    Retroville! Senin sayende var olmadı. Evet, bize bir iki mekân ayarladın ve bir kaç videoya da konuk olarak teşrif buyurdun, şeref verdin. Zaman zaman da yol gösterdin ama bu seni bu yapı içerisinde herkesle eşit söz hakkı yapmaz. Herkesin eşit emeği, enerjisi ve alın teri yok! Böyle bir eşitlik biçimi ancak senin kendi perspektifinde tanımlanabilir. Yani hiç kusura bakma bu konuda alçak gönüllü olacak halim yok ama evet! Ne yazık ki BEN YAPTIM VE OLDU! Sen olmadan da olurdu. Sen olmayınca da oluyor. Kendinizi bir mertebeye konumlandırırken, dışarıya şov yapmak yerine kendine karşı dürüst olmasını senin yaşındaki bir büyüğüme benim hatırlatmam abest olur…

    Diyeceğim o ki, yukarıdaki mesaj çocukça, anlamsızca, böyle bir kanalın şanına yarışmayacak kadar ucuz bir mesajdır. Kendini böyle bir mesajın tarafı olarak görmen de üzücüdür. İnsanları kafanıza göre yargılama, çamur atma edimi sizi asla mutlu etmediği halde buna sarılmanız ve kendi gerçekliğinizi yaratıp, başka insanları da bu sığ kurguya inandırmaya çalışmanız çok ayıp. Ama bu olsa da olmasa da biz elimizden gelen en dürüst biçimde üretmeye devam edeceğiz. Gölge etmeye çalışırsanız en fazla o gölgede dinleniriz… Gölgenizi çekerseniz aydınlanırız… Lakin insanları böyle istediğiniz gibi karalayıp da kazanabileceğiniz bir dünya yok ve umarım olmaz da… Sevgilerle…

    1. Aylar sonra bu ne şiddet ne celal.

      Eleştirdiğim şeyin yazıda öyle olduğunu yazmışsın e sorun yok zaten… Yani evet sen yaptın ve oldu. Gerisi zaten sende saygısız bulduğum durum.

      Sen hayatında ne zaman doğru düzgün ve uzun soluklu bir grup çalışması ve kolektif çalışma yaptın? Önce yazdığın yazı insanın kendinle çelişmeyecek. Bu yazıyı yazdığın yerin kendisi kolektif bir platform.

      “Bir şey üretemeyen insanlar haline geldiniz” diye yazmışsın insan biraz kafasını kaldırıp daha düzgün bakar. Bana bunu yazarken 2-3 kere araştırma yapman gerekli. Zaten ana sorunun bu senin…

      Kendini bu kadar önemsiyor olman bana hep ilginç gelmiştir. Benimle ilişkini kesecek ve kesmeyecek konumda olduğunu düşünmüyorum çünkü senin dedikodu sandığın, gerçekte benim bir kişiden duyduğum bir konu üzerine sana attığım oltaya verdiğin tepki idi. Oraya yazılan şey tamamen kurmaca idi yani…
      Verdiğin tepkiyle de doğrulamış oldun. Ha şunu bilmeni isterim ki ben zaten seninle ilişkimi olmasa da birlikte üretme isteğimi yitirmiştim sadece bir süredir kibar oluyordum. Tarz olarak senin gibi agresif olmayı tercih etmiyorum.

      Orası öncelikle netleşsin.

    2. Gelelim yazındaki yanlışlara:
      Bir Yeşilçam Yıldızı ölüm haberi dediğin şey Gülgün Erdem ile ilgiliyse; Bu haberi bize ulaştıran Agah Özgüç idi. Haberin içinde de yazıyordu zaten. Sonra haber üzerine 3 yıl sonra Gülgün Erdem bize ulaştı. Kendisini bir dönem gizli tutmak istemiş isim benzerliğinden dolayı oluşmuş. Ben de ricası üzerine bunu düzelttim, kendisi Agah Özgüç’e de ulaştı. Bak bel altından vuramaya çalıştığın konu da bile tam bilgi edinmeden neler yazıyorsun. Sorgulamamız gereken kaynak Agah Özgüç’müş, hadi git bu cümleleri ona da yaz. Adama “sen kitap mı yazdın ki” de dersin… Ego o seviyeye gelmiş anlaşılan

      Ben senin Yeşilçam’ı sevdiğini de düşünmüyorum tüm yazılarında tiye alan, alay eden bir şeyler vardı hep. Senelerdir yazılarını okudum editörlüğünü yaptım. Fantastik sinema tarihine ilgin var ama küçümser tavrın da var. Bu yıllar içerisinde senin hakkındaki edindiğim izlenim.

      Birincisi ben Öteki Sinema’dan atılmadım. Oldukça ergen bir cümle bu. Sitenin sahibi olan Murat Tolga Şen ile derin görüş ayrılıklarım olduğu (ki bunlardan birisi de seni korumaktı, hata etmişiz) için Murat Kızılca, Ertan Tunç, Fatih Danacı gibi arkadaşlarla muhabbetim olmamasına rağmen artık orada bulunmanın doğru olmayacağını düşünerek ayrıldım. Sanırım arkadaşlara sorarsan doğrulayacaklardır. Gerçi asıl sen o kadar kişinin arkasından konuşurken sorabilir misin? Bilemedim. Bugüne kadar etik yönden bana karşı yanlış hiç bir tavır olmadı Öteki Sinema’nın. O yüzden benim için kişisel bir meseledir ve arkadaşım olmadığın için seni de ilgilendirmez artık.

      Retrovile gelince. Ben Turgut ile Betamax video deneme çekimi yaparken bize yakınlaşan sensin, o yüzden bu yaptım oldu tavrı sorunun kendisi. Ha ben olmasam da tabi ki olurdu ama orada bir ekip olamayan sensin.. E zaten yazında da bunu diyorsun, emek eşit değil.. E zaten sorun olan bu… e zaten senin yukarıdaki siteye yazdığım yalan dolan dediğin şeyi sen yazmışsın… Neye itiraz ediyorsun?

      Tarz uyuşmazlığı, fikir ayrılığı bitti gitti mesele…
      Zaten seninle ilgili duyduğum rahatsızlığı bu yazında da tekrar ettiriyorsun. İnsanları yaptıklarını değersizleştirme, onlara saygısızca yaklaşma tavrın bu mesajında da çok net olarak karşımıza çıkıyor. Yapılanları yine aynı saygısızlıkla küçümsemek ve bu tavrın bir metoda dönüşmüş olması çok sorunlu ve oldukça sağlıksız.

      Hakkımda yazdığın dedikoducu, kulisçi ve benzeri tüm ifadeleri sana iade ediyorum..

      Bazen tavırlarından emin olmadığın, biraz dengesiz gördüğün insanlara nabza göre şerbet vermek veya duruma göre konuşmak zorunda kalırsın. Senin bazı bozuk sandığın ilişkilerim sadece senin görmeni istediğim şekilde sana sunuldu. Yoksa benim dürüstlüğümü, arkadaşlarım ve dostlarımla olan ilişkimi sorgulayacak kişi değilsin. Sosyal medyada bunun anlaşıldığı yer değil.

    3. Milyon Dolarlık Afiş belgeseli yayınlanmadan önce, bu değerli projeye destek vermiş bir insana bu şekilde saldırı yapabilecek kadar ego şişmiş sende demek ki. Oysa fragmanı izlediğimde “acaba çok mu sert düşündüm Fatih hakkında” diye soru işaretlerim oluşurken şu yazı, yazdığın şeyler ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gösterdi.

      O jenerasyon saldırmasını yaparken bir daha düşün bence. Sanki senin önce ki jenerasyonla bir sorunun varmış gibi geldi bana

      Yukarıdaki yazıyı yazma sebebim ise Ed Glaser’ın Deja View’e benzer bir içeriği hem de ondan aldığın footagelar ile üretmen (espri tarzı dahil) ve özgün olmaman ile ilgili durumdan dolayı yazıldı. Ed benim de kanalın parçası olduğumu düşünmesin diye not da düşüldü çünkü sana ihtar çektiğinde ben utandım. Bunu insanlar biliyor değil mi? Yani senin o videoları içerik ve tarz olarak kopyaladığın kişinin sana ihtar çektiğini. Gerçi tarzın hala birebir aynı, vurguların hala sarkastik (Ed ise sarkazm yapmıyordu, gerçi sen z kuşağına oynuyorsun) ama izin almadan kullandığın footageları kaldırıp yeniden koydun videoları. Ben olsam utanıp o videoları yayınlamazdım açıkça yüzüne söyleyeyim. Ama yapmaya devam et seninle kendin arasında bir muhasebe o sen rahatsan eyvallah.

      Fair Use falan değil bu bariz esinlenmenin bir adım ötesi ki adam sana ihtar çektiğine göre bence daha sakin olup özeleştirini yaparak ilerlemen gerekirdi. Teknik açıdan bilgin yüksek, çalışkan da bir insansın o yüzden bunları daha farklı yönlerde kullanmalısın bence ama bu benim sorunum değil artık. Şunu da yazayım senelerce videolarında bir cümle için destek versek de teşekkür eden bu arkadaşı bu konuda da taklit etseydin keşke, neyse…

      Ayrıca gördüğün gibi bana direkt bir mesaj değil sitede iletinin altında yer alıyor. Sana verilemeyecek bir cevabım yok. Vicdanım rahat sadece sana seneler boyunca destek verdiğim için kendime kızıyorum bu da bana ders olsun.

      Lütfen uzatmayalım zaten kendi yazında kendine cevap veriyorsun aslında…

    4. Son olarak…
      Facebook hesabından kalkıp cevap veremeyeceğim platformlarda kendince sinirli bir şeyler yazarsın yine diye düşünüyorum. Sadece seni tanıyanlar, veya konuları bilmeyenler de orada beni linç ederler sen de bundan daha cesaret alıp daha beylik laflar edersin.

      O yüzden seninle sonu gelmez dipsiz kuyuya girmeye niyetim yok ama sen de biraz dürüst ol benim cevap veremeyeceğim yerlerde çamur atma…
      Bak bu yazıya cevap verebiliyorsun ama bana aynı şeyi yapmazsın zaten gerekte yok gitmiş bitmiş.

      Ben senin iyi bir kameraman ve kurguda kendini yenileyen, templateler ile iyi çalışan kabiliyetli birisi olarak görüyorum, ama yönetmen olarak idare etme, başkalarının görüşlerine saygılı olma, takım işi, koordinasyon ve prodüksiyon yönetimin de başarılı olduğunu düşünmüyorum. Yıllarca arkadaşlığımdan dolayı bunları sana üstü kapalı anlatmaya çalıştım sitedeki yazımın da ana sebebi de üstü kapalı sende olmayan bu özellikler ve bunları yansıtmanla alakalı. O yüzden bunu kendine karşı yapılmış sert ama yapıcı bir eleştiri olarak görebilirsin. Sonra yarın öbür gün bir yerden bunları söylediğimi duyarsan Utku arkamdan konuşuyor deme.

      Site için geçmişte yaptıklarına teşekkürler. Eğer yazılarının kaldırılmasını istiyorsan hemen kaldırırız. Bu da site tarihinde ilk olacak. Yoksa yazıların senin imzan ile sitede kalacaktır ancak herhangi bir yayında kullanılmayacaktır. KARAR SENİN İYİ GECELER

  2. “Sonu gelmez dipsiz kuyuya girmeye niyetim yok” diyerek 4 wall of text döşemek 🙂

    Toparlayayım seninle ilişiği kesme sebebim insanlar arasında laf taşımandır. Retroville ile ve özelde benim ile yollarının ayrılma sebebi budur. Benim yaptığım “Made in Turkey” bu yol ayrımından aylar sonra gerçekleşmistir. Yazdıkların da kuyruk acısıdır…

    Retroville hala devam ediyor. Turgut ile diyalogumda hiç bir sorun yok. Pandemi olmasa nice bölümler çekeriz. Yiğit ile de senden sonra pek çok bölüm çektik. Sonrasında oluşan soğukluğun sebebi de senin “Sinematik Yeşilçam” adı altında sanki site yazarlarının kararıymış gibi bana karşı manifesto yayınlamandır…

    Benim sen ve senin gibilerle… Elindeki üç otuz para etmeyen gücü manipülason için kullananlarla…

    Asla hatasını kabullenemeyip, “sen de hep haklı olmak istiyorsun” diyenlerle… Sizlerle aram bozuk evet. Sizlerin birbiriyle arası bozuk, sorgulanması gereken mevzu bu.

    Ben bana dedikodu taşınmamasını istediğimse ” istediğim yerde istediğim gibi konuşurum” dediğin için ilişiğimiz kesildi… Başka sebebi yok yani… Kaldı ki ben Ed Gleiser ve Brendon Tenolt’tan etkilendiğimi her mecrada dile getirmişim. Lakin böyle bir konseptin aklımda oldugunu çok çok önceden belirttim. Şimdi seninle aramız kötü olunca çok berbat bir şey haline geldiyse samimiyetini sorgulayacaksın. Herkesi değerlendirme biçimin, bireysel olarak aranın ne kadar iyi olduğuna göre şekillenemez.

    Ayrıca hiç kimseye senin arkandan bireysel olarak dedikodu falan yapmadım. Gündemimi bu kadar işgal etmiyorsun. Bir siteyi kalkan olarak kullanarak ( burada pek çok yazar dostum olmasını gectim, benim bile yer yer emek verdiğim bir siteyi kalkan olarak kullanarak ) böylesine bireysel ve saçma bir tartişmayi sırf kişisel hırsların ve çekememezliğin uğruna bir saldırı mecrasına dönüştürmeni kınadım. Benimle derdi olan ve bana sürekli saldıran sensin. Son derece iyi niyetle bir şeyler yapalım dedim. Zaten tek başıma çok rahat gerçeklestirecegim bir şeyi, benzer kaygılara sahip olan insanlarla yapmak istedim. Yapmaya da devam ediyorum. O düzlemin içerisinde yer almayan tek kişi şu anda sensin… Ama bunu sorgulamayacağını biliyorum

    (Diğer iki girdini okumadım, çok uzun. Yine bir dolu yanlış bilgiyle yazdığını… O kadar çöpü ben temizleyemem… Senin vicdanın temizlerse temizler… Tabi bulunduğu yerden tutup çıkarabilirsen.)

  3. “Seneler Boyunca” nasıl bir destek verdin onu merak ediyorum?

    Belgeselimizde yer almayı da sen istedin hatta ilk çekim seninle yapılamdığı için telefonda bana ateş püskürdün. Bu senin desteğin ya da bizim ricamızdan ortak bir şeydir. Bu söylediklerin çok ayıp! Tek tek bunları mı açacağız yani?

    Mimeray’a çekime gidiyoruz diye yine yıllar önce “öldü sandığın” Erol abi ile tanıştırmak için bize katılmanı istememi mi? Bunlar ortaklıktır ve ortaklıklar bozulur. Bana, temelde beni bir noktaya getirecek bir katkın olmadı, böyle bir şey olamaz da zaten.

    Buradaki atışmayı da okuyacak üç beş kişi dışında kimse yok… Tıpkı kanalın karalamasını okuyacak benim dışımda hiç kimsenin olmaması gibi… Elbette her şeye verecek cevabın var zaten aramızın bozulma sebebi de o. Sürekli cevap veriyorsun ve asla düşünme gereği duymuyorsun. Kafanda süreklı cevap oluşturuyorsun.

    Yukarıda yazmışım ki (Ed’in içeriğini yordamsızca almısım) hala yazıyorsun ki “kendini sorgula” şaka gibisin. Sadece cevap vermeye programlanmışsın elbette her şeye cevabın ve bu marifet değil. Cevapların yanlış ve çoğunun gerçekliği bile yok. Ve buna da alışığım. Çünkü bu gibi pek çok mecrada insan karalamanın ne kadar kolay olduğunu gördüm, işin komiği bunu sen de bizzat gördün.

    Takım çalışması konusuna gelince… Elbette belki de yatkın olmayabilirim ama o işi bitiririm… Asla da kimsenin emeğine tükürmem. Buna da verecek münferit cevapların olabilir. Ben işin kendisini göstererek cevabımı veririm. SAYGILAR ŞELALE…

  4. Neyse ben de iki mesaja tamamladım…
    Konu benim açımdan kapanmıştır.
    Kimseye hatasını yanlışını “cevap vererek” gösteremem. Özellikle “ben orada seni denedim” yok efendim “şurada seni sınadım” gibi hasarlı ve sağlıklı olabilecek her türlü diyaloğu yıkacak şeyler yaptığı yazılarında da belirtmişsin…

    İnsanları kendi çapında deney tahtası gibi kullanıp, akıl oyunlarına giriştigini ayan beyan yazmışsın… Dedikodu yapmak mı daha vahim yoksa dedikodu yapıyor taklidi yapmak mı? Umarım bir gün şu bahsettiğin şeyin ne kadar anlamsızca ve tahripkar olduğunu anlarsın. O günün bugün olmadığı çok açık… Benim söyleyecek başka sözüm yok… Varsa vicdanlar konuşur… Yoksa sağlık olsun… Benden bu hayatında ve sonrasında alabileceğin son cevap bu…

    Sana hayatta başarılar… DOSYA KAPANMIŞTIR…

  5. Sitedeki bu yazı senin zaman zaman Facebook’u ne derece sert ve saldırgan kullandığını gördüğüm için, bir açıklama olması için bırakılmıştı. Yukarıda da yazdığım gibi insanlara cevap hakkı olmayan yerlerde saldırgan yazılar yazıyorsun o yüzden burada tarihe not düşmek adına kaldırmadım yazıyı. Bu öngörümde ne kadar haklı olduğumu da şimdi gördüm.

    Daha önce çok daha sert bir yazı yazmıştım. Yiğit bunu eleştirdi, ben de onun eleştirilerine hak vererek gözden geçirdim ve de o yazıyı kaldırdım. Sanırım bu detay bile her şeyi açıklamaya yeter. Kendi imzam ile yayınladığım bir yazı site adına bir manifesto olmaz. Bu tip toptancı bir tayfa anlayışında değilim. Site adına bir manifesto da yok. Yazıda birinci tekil şahsı kullanıyorum.

    Yazının burada bulunma sebebi çok net zaten ve bu tartışma da zaten yukarıdaki içeriğin uydurulmuş veya abartılmış olmadığını da gösteriyor.

    Öncelikle seninle aram bozulduğu için değil eğer böyle içerik yapılacaksa Sinematik Yeşilçam’da olması gerektiği ve de içeriğe benim de eşit oranda katkıda bulunmak istediğim için gerçekleşmedi. Kaldı ki ingilizce seslendirme zaten kabul edeceğim bir şey değil. Yani ben baştan tavrımı koymuşum. O yüzden kuyruk acısı vs geçeceksin bunları. Böyle bir içerik hazırlamak istersem sana kameraman veya kurgucu olarak başvururdum ki tek sen yoksun. Orada biraz ayakların yere bassın.

    Yine ilginç olan şey Ed Glaser’dan etkilendiğini bir biz bilmiyorduk herhalde. Aldığın footage’lerin bazıları benim Ed Istanbul’da iken birlikte yaptığımız çekimlerden. Başlıkları aldığın bazı videolar (örn. Turkish Jaws) bizim birlikte veya işbirliği ile ortaya çıkarttığımız içerikler. Yani referans vermediğin gibi kendi yazılarının da bulunduğu yerden de alıntı yapıyorsun ama sen yaptın ve oldu.
    Ben senin ustaca çok fazla görüntüyü “ödünç” aldığını bilmiyordum. Bunu farketmiş. O yüzden telif ihtarı çekmiş “fair use” olsa bu olamaz. Hala çıkıyorsun “ispiyonculuk”tan bahsediyorsun.

    Etkilendim dediğin iş aslında benim ve beğenmediklerinin de içinde olduğum bir çalışma. Ana fark iş ahlakı.

    Ayrıca radyoda kaydımız da var o çekimlerle ilgili. Bunları göstermek de kolay çünkü arkadaşımız işbirliği yaptığı insanlara videonun sonunda teşekkür ediyor. Bu konudaki hırsını da anlamıyorum açıkcası. Bireysel düzeyde çevremizdeki bir adamın bu derece pervasız olması beni rahatsız ediyor ama bu benim şahsi meselem.

    Zaten bu yazışmalar insanlara ve onların emeklerine gösterdiğin saygıyı da çok güzel gözler önüne seriyor.

    Nasıl destek verdin diye yazmışsın…
    Vermedik destek Fatih

    Destek vermiş olduğumuzu zaten anlamış olsaydın böyle bir yazışma gerçekleşmezdi. Birilerinin sana cevap verebiliyor olması bile seni rahatsız ediyor. Sana göre anormal.
    Monologlarınla, seni senle baş başa bırakmak en doğrusu…
    Hayırlara vesile olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir