Nesrin Yavas

Sıcak bir 1975 günü İsviçre’de doğdu, O sırada Chaplin de İsviçre’de bir kaç km ötesinde yaşıyordu, büyüdüğünde öğrendiği bu hakikat yazarın kendini seçilmiş kişi hissetmesine sebep olurken sinema ile duygusal bağını da Şarlo aracılığı ile kurdu. Sonrası, Türkiye’ye dönüş ve zamanın TRT’si aracılığı ile sinema tarihinin en güzel filmleri ile tanışmak… Sinemaya dair ilk karalamalarına milenyumun başlarında sinema forumlarında başladı ve SinemaLife (kapandı), Sinema Terspektif (kapandı), Kayıp Paylaşımlar Koleksiyoncusu (halen yazıyor) mecralarında uzun zamandır kalem oynatıyor…

Bir Sinemaseverin Yılmaz Güney İle İmtihanı – Büyük Cellatlar (1968)

Orta yaş sinemaseverin iyi bildiği bir şey vardır. Biz, klasikler külliyatımızı zamanın TRT’sinden edindik. Zira yaşımız ne filmleri kendi zamanında perdede izlemeye yetiyordu ne de uzanmaya çalıştığımız filmleri birkaç hamlede, şimdilerde olduğu gibi sonsuz çeşitli formatta bulabiliyorduk. Videokaset vardı da denilebilir elbette, lakin o da ailelerimizin inisiyatifindeydi. Mazeretlerimiz ne kadar kabul edilir olabilirse artık… Demem…

devam...

Aşk Masalında Bir Toplumun Anatomisi – Bir Demet Menekşe (1973)

Bir Demet Menekşe, bir klişe üzerinden yürüyen ancak klişeleri ardında bırakarak ilerleyen bir film… Zira ezberlediğimiz zengin çocuk/fakir kız hikâyelerinde sınıf çatışmasından kaynaklı yaşanamayan, hüsranla biten ya da taraflardan biri için hüsranla biten aşklara şahit olurken Bir Demet Menekşe’de yaşanan aşktan çok sınıf çatışmasının kendisine tanıklık ediyoruz. Artısı, bunu izleyiciye dikte etmiyor, ideolojik propaganda yapmıyor…

devam...