Fantastik Türk Sineması’nın usta kalemi yoğun bakımda

Merhaba
Metin Demirhan’ın sağlık durumunda bir gelişme yaşanmamış ve hala ciddiyetini koruyor. Bizde bir süredir yazılarımızı durdurduk ve sizler ile durumunu paylaşmak istedik. Kamera arkasi yahoo grubunda Hayri Çölaşanın yazdığı gibi bir sigara paketi parasına insan hayatı, umarım sizlerde bu konuda verdiğimiz hesap numarasına yardımda bulunursunuz.

Metin Demirhan için yenişafak gazetesinde yazan Ali Murat Güven’in çok güzel bir yazısını sinematikte paylaşmak istedim. Facebook üzerinde Metin Demirhan’ın gruplara üye olarak veya bizde de linkleri bulunan bloglarına uğrayarak ona manevi destekte bulunabilirsiniz.

1Ah seni zâlim şehr-i İstanbul!

En yakın dostlarının yaşadığı acılardan bile ancak haftalar sonra haberdar olabilen; ezkaza zamanında duymuş olsa bile, hayatın o hiç bitmeyen koşuşturmacası içinde bu acıları yüreklerinde ve gündemlerinde doğru yere oturtmaktan aciz hâle gelmiş birer “robot”a, Üstad’ın unutulmaz deyişiyle “hayat süren leşler”e çevirdin bizi…

Çağdaş Türk karikatürünün önde gelen isimlerinden, sinema yazarı ve araştırmacısı, kısa film yönetmeni Metin Demirhan, Ramazan Bayramı’nın ikinci günü ciddi bir rahatsızlık geçirmiş. Oldukça ağır bir beyin kanaması…

25 yıllık arkadaşım, o günden bu yana da derin bir koma hâlinde, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin Dr. Yıldırım Aktuna Yoğun Bakım Ünitesi’nde hayatta kalma mücadelesi vermekteymiş. Sürekli “miş”li cümlelerle konuşuyorum; çünkü benim bu acı olaydan ancak, onun yazdığı kitapları Yunanistan’da ilgiyle okuyan yabancı hayranlarından birinin ta Atina’dan gönderdiği bir elektronik posta mesajı sayesinde haberim oldu. Bakırköy’de ölümle cebelleşen birinin durumunu, İkitelli’deki arkadaşına Atina’da yaşayan bir Yunanlı sinemacı haber veriyor! İnsanî ilişkilerdeki son durumumuz en kestirme ifadesiyle böyle…

Türkiye’de, şimdilerde “fantastik Türk sineması” olarak adlandırılan o ilginç alt-türü yazılarında ilk kez derli toplu bir biçimde tanımlayan, bu türün vaktiyle tu kaka edilmiş örneklerine hak ettikleri saygıyı gösteren ve aynı alanın bir başka büyük araştırmacısı, İtalyan asıllı Türk yazar Giovanni Scognamillo ustayla işbirliği hâlinde hazırladığı “Fantastik Türk Sineması” adlı muhteşem bir kaynak kitapla da onları tek tek gün ışığına çıkartıp özenle tasnif eden gerçek bir sinema âşığıdır Metin. “Jet yönetmen” nâmlı Çetin İnanç’ın 1982 yılında çektiği, başrollerini Cüneyt Arkın ve Aytekin Akkaya’nın paylaştıkları “Dünyayı Kurtaran Adam” için ilk kez “Bu, kesinlikle kötü bir film değil; aksine bir kült filmdir ve zaman içinde de bütün dünyada hak ettiği saygıyı görecektir” diyen, diyebilen ilk sinema yazarıdır. Nitekim, anılan film onun 90’lardaki yoğun çabaları sayesinde sonradan dünya çapında bir fenomene dönüşmüştür.

metindemirhaneo9Daha da ötesi, benim ta 1980’lerin başlarından, Gaziosmanpaşa Plevne Lisesi’nden okul arkadaşımdır bu kendine özgü adam. Henüz lise ikideyken, “delinin deliyi dakikada bulması” misalı, yanyana okuduğumuz sınıflarda birbirimizi keşfetmiş ve onunla birlikte okul tarihinin ilk sinema dergisini çıkarmıştık. Resimleri tamamen el ile çizilen, yazıları ise kırık dökük bir daktiloyla yazılan bu derginin illüstrasyonlarını Metin hazırlar, ben de yazılı bölümlerini oluştururdum. Sonra da her sayıdan -cep harçlıklarımızla- 50-100 tane fotokopi yapıp öğrencilere dağıtırdık. Ta ki okul müdürü bir gün ikimizi odasına çağırıp “Nedir oğlum bu iş, evinizde adam gibi oturup derslerinize çalışsanıza! Anarşist misiniz siz?” deyip dergi hazırlamamızı yasaklayana kadar sürdü yayıncılık serüvenimiz…

Türk sinemasının bilim-kurgu ve korku türünde iyi kötü birşeyler ortaya koymak adına vaktiyle binbir zorluklar içinde çektiği, yıllar boyunca hor görülüp yok sayılmış yüzlerce düşük bütçeli filme ilişkin görsel malzemeleri âdeta bir arkeolog edasıyla en olmadık adreslerden tek tek bulup gün ışığına çıkartan, yazdığı makaleler ve kitaplarla bu filmlere ve oyuncularına gecikmeli de olsa itibarlarını iade eden aziz kardeşim, şu anda ürkütücü görünümlü bir yoğun bakım ünitesinde, düzinelerce kabloya bağlı olarak hayata tutunma savaşı veriyor. Tıpkı, haklarında yıllar yılı sevgi dolu yazılar kaleme aldığı o düşük bütçeli Türk bilim-kurgularının derme çatma dekorlarının arasındaki çaresiz bir film kahramanı gibi… Türk sinemasına, Türk karikatürüne ve Türk sinema yazarlığına 20 küsur yıllık hizmetten sonra, öğrendim ki hiç bir sosyal güvencesi de yokmuş. Ne özel bir sigorta, ne bir SSK kaydı… Gaziosmanpaşa’da son derece alçakgönüllü şartlarda yaşayan annesi, babası ve kardeşleri tedavi sürecini yürütebilmek için çırpınıp duruyorlarmış. Metin’in rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmasından sonra kendilerini arayan bir kaç gazeteciye “Ne olur, bürokratik süreci hızlandıracak bir şeyler yapın da yeşil kart alalım” diye yalvarmışlar. Telefonla konuştuğum doktorları ise bunun şimdilik ciddi bir sorun oluşturmadığını, yeşil kart çıkana kadar yoğun bakımdaki tedavisinin aksamadan süreceğini belirttiler. “İnşaallah” diyorum. AKP’nin sağlık alanında başlattığı insanî uygulamalardan inşaallah Metin de istifade eder ve ölüm döşeğindeyken “SKK kartı yok” diye kapının önüne konulmaz.

Beni liseden beri “Cazcı Kardeşler”in yönetmeni John Landis’e benzeten ve yıllar boyunca her gördüğünde mizahî bir edâ içinde sarfettiği “Heeeey Landis, nasıl gidiyor sinema çalışmaları?” şeklindeki o beylik seslenişi günlerdir kulağımda çınlayan bu güzel adam, bir haftadır hayatla ölüm arasındaki o kritik eşikte durmuş öylece bekliyor. Bu derin koma hâlinin sonunda ne olacağı ise tamamen takdir-i ilahi’ye kalmış.

Lütfen, arkadaşım ve meslektaşım Metin Demirhan’dan dualarınızı eksik etmeyin. Çünkü o da değer verdiği bir ideal uğruna bu dünyanın türlü türlü nimetlerini gözünü kırpmadan reddedip “zahirde kaybedenler”den biridir.

Ali Murat Güven

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir