ÇİKO (Çetin İnanç Koleksiyoncuları) ve Türk Sineması

Herkese merhabalar;

CIKO 1998 yılında fikren, 2000 de fiilen hayata geçmiş Çetin İnanç filmleri, lobileri ve afislerini bir araya getirmeye, filmlerde kullanılan yabancı müzikler, yabancı filmlere ait parçalar ve alıntı konuların deşifresini üstlenmis koleksiyoncular grubudur.”

Bu konuda çorbada bir tuzun bulunabilmesi malumunuz sekilde, yazılı veya gorsel bilgi katkisiyla olabilir. Bununla beraber hicbir sey yapmayip sadece gruba destek amaciyla katkida bulunanlarda olabilir. (“Yesilcam Muziklerinde hortum amacli bulunma” gibi bir ek ozellik tasima durumu burda olmayacagindan sadece destek kismini ele aldim)

Peki bu destek ne için olur? …

2011 yilinda kaybettigimiz ONAR FILMS’in sahibi Bill Barounis bizim urunlerimize VCD ci mantigiyla ekonomik amac gudup milleti aptal yerine koymaktansa elinden gelenin en iyisini yapabildigi edisyonlarla hepimize bu konuda guzel bir ders verdi. Onar Films ve onunla ayni cizgide hareket eden kisilerin haberlerini elimizden geldigince yayinlayip duyurmaya calisiyoruz ama Turk filmleri basan bir Yunanli firmanin sahibini yitirmesinden once “Turkiyede 1 adet bile dvd’yi su ana kadar satamamis olmasida” ayri bir guluncluk.

Ekonomik detaylari bir tarafa birakalim;

Isme karsi yapilan bir destek bile bir ismi ve dolayisiyla onun temsil ettigi janri kulliyat icin yasatmakta etkilidir. CIKO sadece facebook uzerinde kurulu bir yapilanma degil, Myspace,artık ev sahibi Sinematik Yeşilçam ve Öteki Sinema‘nın katkilariyla blogspotta ayrica maillesme grubu olarak B Movies yapilanmalarinda da faaliyet gosteriyor. Bunlar gelecege yonelik birer yatirim ama ekonomik degil, kulturumuzun underground bir parcasini yasatmaya yonelik. Ustelik daha oncede soyledigim gibi cok uluslu bir yapilanma…

Peki Neden?

Cevabı basit, cunku Türk Sineması da diger pek cok ulkenin sinemalari gibi yonlendirici bir ozellik taşıyamadı ve dogal olarak Amerika’dan, Italya’dan, Fransa’dan olanca agirligiyla etkilendi. Amerikan sigarasi kacak satiliyordu artik yasal, coca cola yarim yuzyildir bu cografyada, dolayisiyla Amerika’nın en buyuk ekonomik kanallarindan biri olan sinemasida (ve tabi kulturu) burada. Ayni sekilde nasilki 100 yillik Fransiz burokrasisi ve temel yasam kurallarinin getirisi kultur agirligida 90’li yillara dek uzerimizdeydi. Italyanlarsa bu pastadan Amerika’dan devsirdikleri filmlerin remakeleriyle katildilar.

Bugun bu filmlerden hareketle gorulmemis naifliklerde eserlerin olmasi sinema dunyasinin undergorund kayip hazine avcilari tarafindan dikkati cekiyor. Bu yuzden de CIKO gibi bir yapilanmaya ilgi duyuluyor. Cunku zamaninda miligramlik gumus nitrat cikarma ugruna filmlerin eritildigi bir ulkede o gecmisi deseleyip bilgi cikarmak kolay degil.”

Buyuk Ustalarimizdan“(evet gurur duyarak soyluyorum) Melih Gulgen‘in “Sahipsiz Sinema” olarak haykirdigi ortamin sonuclari bunlar. Calinip eritilmekten kurtulan filmler su anda koruma altinda olduguna inanilan depolarda kotu sartlarda saklanmakta, o filmlerin temizlenmesi, arsivlenmesi gibi bize cok luks gelecek seylerin lafini dahi etmeyecegim. (Bu konuda bir parantez acarak 2010’dan bugune yaptigi kaliteli iscilikle yuzumuzu gulumseten Vipsas firmasi restorasyon hizmetlerine selamlarimi yolluyorum)

Kendi filmini o depolara teslim edip bulamayan yonetmenlerimiz var. Iste boyle sahipsizligin oldugu ortamlarda kiminin iyisi kiminin kotusu olsun biz kendimize bir yol sectik: Cetin Inanc‘i ve sinemasini korumak

Filmleriyle dalga gecilen insanin “kült” etiketi yapistigi anda filmlerinin afislerinin minimum 100 eur dan satilmaya basladigini biliyormuydunuz?

Amerikan ve tabi Ozal usulu kose donuculugun her sektoru etkileyip hap yapip para kapanlarin yasadigi ticari koleksiyoner ortamlarinda 10 koca yil boyle gecti.

Ote yandan size komsu Turkiye, Alamanyadan da bahsedeyim;

Turkiye diye cigirtkanlik yapip ellerinde birikmis uc bes kurusu cekinmeden haci hocaya (Yani bizim ulkemize fayda icin degil Arap yalakaligi ve klonlarina yatirim icin) culus dagitan sevgili “hakiki” mumin Alamancilarimizin, adina “kült” etiketi yapismis filmleri rezalet formatlarla fahis fiyatlar veya az once bahsettigim fahis posterlere takas ettigi bir ortamda 10 yili devirdik.

Bugun ne yapiyoruz?

Buyrun resimler bolumune istediginiz lobiyi birebir taranmis olarak alabilirsiniz, filmlerden uzerinde photshopla calisilmis resimleri alabilirsiniz, myspace veya youtubeden orjinal veya yeni nesil fragmanlari izleyebilirsiniz istediginizi paylasabilirsiniz. Fan‘iz evet ama Fan-atik degiliz cunku sadece ileriye yonelik bilgi aktarimi yapiyoruz.

Neden Cetin Inanc?

Herkes hayatta ipin bir ucunu tutmayi seviyor. Biz CIKO olmayi sectik ve gurur duyuyoruz. Atif Yilmazi, Ertem Egilmezi, Serif Goreni ..vs isteyen istedigi insani secebilir

veee…Bir insanin hayrani olmak, sevmek, filmlerini begenmekle o insan adina bir FAN CLUB olusturmanin arasinda ince bir cizgi var. Surekli olarak 10 yillik bir calismadan bahsettim su ana kadar, ben Turkiyede bastaci Atif Yilmaz’a adanmis 10 yillik gecmisi olan bir FAN CLUB bilmiyorum veya Ertem Egilmez‘e …vs’ye. Sevmek ayri kendini adamak ayridir.

Kendimizi adadigimiz icin zaten filmlerini ezbere biliyoruz bu yuzden de “Farki Farkettiren” detaylarin neler oldugunu gorebiliyoruz. Ayni detaylari sadece biz gormuyoruz, bizimle ayni dili konusmayan ulkelerin insanlarida kendi goruslerini sunuyorlar ve bu piramit gunden gune buyuyor. Peki bana sinemamizin yuzaki yonetmenlerini severek onlarin sanatlarinda onlarin bile farkemedigi detaylari paylasmak adina su ana kadar birilerinin yaptigi bir ollusum soyleyebilir misiniz?

Ben Melih Gulgen’i, Natuk Baytan’i, Remzi Jonturk’u ve Cetin Inanc’i samimiyetleri ve naiflikleriyle cok seviyorum…

Eger ki maksat birinin digerine karsi ustunluguyse bunu yapmanin mumkunati yok. Cunku yillardir izliyorum ve birinde “kusur” olarak dusunulen seyi digerinin filminde de goruyorum. Maksat parca kullanmaksa Natuk Baytan da parca kullaniyordu, kaldi ki Denizler Hakimi gibi bir filmi araya parca atmadan hangi butceyle cekebilirdi ???

Kubrick gibi bir eli yagda bir eli balda bir yonetmenin zaten omurleri boyunca film cekme yarisinda olup o hizla cocuklarini okutup kendi gecimini saglayabilmis emekci insanlarin karsisinda fazlasiyla “sanatsal” kaldigini belirtmeliyim. Ayrica yeni nesil Turk yonetmenlerimize karsi bir antipatimizde yok isteyen denenmemis konuyu secer, isteyen sirtini oryantal motifli metropol insanin bunalimlarina adar, isteyen escinselligi isler.

Belki farkinda olmayabilirsiniz ama bizde yeni nesil veya eski ve Turk sinemasinin “yuzaki” isimlerine karsi bir hinc veya ofke iceren bir yaklasimimiz bulunmuyor ama her nedense onune gelen ….”Bunlar Yesilcami batirdi, bunlar memurdu, bunlar konfeksiyoncuydu” diye saldirmayi biliyor.

Oncelikle Yesilcami batiran sey ne B tipi filmler ne de yuksek sanatsal kaygilardi. Bono ile isleyen yapimcilar piyasasi Özal donemiyle beraber borclarini karsilayamadikca ve tv gun gectikce populerlesip yanina vhs katilinca zaten fantastik olan endustrililesmemis, kurallari olmayan bu donem bitti.

O yüzden Türk sinemasina anti avanturculerin yaklasimlari uzerinden “bitik” gozuyle bakmaktansa sosyal ve ekonomik dinamizmin yillari 80 leri iyi tahlil etmek gerekiyor. Ayni 80‘lerde daha 10 yil oncesinde sosyal icerikli filmler cekip gozbebegi olmaya soyunan kimi yuzaki yonetmenlerimizin cinsel fantazyalirinin saplantilarinin disa vuruldugu filmlere de sahit oluyoruz.

Belki aranizda es gecenler olabilir ama Yesilcamin bitimiyle beraber onun tum sevecenligini toprak altina gomen Turk Sinemasinin gercek “porn-erotik” donemi oldu. Buda 90 larin basinda ki Dus Gezginleri, Sari Tebessum .. vsdi .

Neyseki Yavuz Turgul “imdada” yetişti de sinemamiz yeniden “patladi” sonra o patlama kendisini de etkiledi saniyorum ki Eskiya sonrasi ayni formulun tekrarini goruyoruz. Fatih Akin‘i ödüllere boğduk, sinemamizin yeni sesi oldu sonra goruyoruz ki uretkenliginin limitleri ayni temanin icinde gezinmek.

Nuri Bilge Ceylan’i, Ferzan Ozpetek‘i ..vs yi sinemamiz icin bir seyler yapan her insana saygida kusur etmiyoruz cok sukur ama onlar bize ne kadar saygi gosterir burasi bir muallak cunku;

Ozturk Serengil: “Su ana kadar 200 filmde oynadim.”
Ingmar Bergman: “Pardon 200 film mi yoksa foto mu dediniz?”

Anlasilmiyor olabilir ama sinemaya asil zarar veren bir sey varsa oda jazz muzigin emprovize takintili muzisyen modeli gibi sinemanin sanatsal saplantililigi. Bergmanin, Kubrick‘in, Eisenstein‘in filmlerine methiyeler duzup sayfalarca dokturmenin ne yonetmene, ne filmine nede onun fanlarina bir faydasi yoktur. Cunku bu insanlarin fanlari zaten cok bilgili olma cok iyi gozlemcilik saplantilariyla yogruldugundan kendisiyle ayni filmi ele alan baska birinin yazisini okumaz bile.

Nerden mi biliyorum? Cunku sinema dergilerinde yazarlik yaptim, yeni nesil ve orta kusak yazarlarla ayni ortami ve sohbeti paylastim. Bu tip methiye amacli yazilar birincisi musteriyi memnun eder, ikincisi yazarlar tayfasinda ismin duyurulmasini saglar ama her ne hikmetse koca ulkemizin elestirmen takimi hala uc kisidir.

Çetin İnanç ile Ege Görgün söyleşide
Çetin İnanç ile Ege Görgün söyleşide

Beni bu yaziyi yazmaya sevkeden Xxxx’in “Recep Ivedik” tespiti oldu. Xxxxcim farkinda olman gereken nokta su olmali, Recep Ivedigi temsil ettigi bizim ulkemizin gercegi haline getirilip yontulamamis koylulugu mesrulastirmaya yonelik bir akim oldugu icin reddediyorum.

Onu sevenler “Yikilmayan Adam” filminde ekranin talk show zebanisi yerden bitme bir sovmenimizin sadece “Doverim seni” kismi alinmis videosunu bos bos bakan bir kitleye izletip guldurerek rayting toplayan sozde kurnazlarin birer kurbanidir.

Yikilmayan Adam Tankla, topla, tufekle, agir sanayi hamlenizle” diyerek sozunu tamamliyordu. O bos bos bakinip, zamanimizin istedigi seye gulmek zorunda olan tv kolik insanimizin bu cumleden neyi anlayabilecegine dair bir utopyam yok.

Yesilcam’dan bugune guzel bir Turkiye kalmadi ama en azindan yarina Yeşilçam‘dan ufak bir parcayi aktarabilecek CIKO var.

Isteyen buyursun, Atif Yilmaz, Ertem Egilmezli gruplar olustursun yillarini versin kulliyat oluştursun ve ikinci bir nesile biraksin.

Çetin İnanç‘ın sinemasında ki gökkuşağı renklerini aramak kadar zor bir sey olmayacaktır ama o kitlede sinefil olma takintisinin getireceği “ben daha çok biliyorum” saplantısı sanıyorum ki ilelebet kalacaktir.

Sevgiler;

CIKO 10 YASINDA !!! 🙂

Yazan: Gökay Gelgeç

4 thoughts on “ÇİKO (Çetin İnanç Koleksiyoncuları) ve Türk Sineması

  1. sinematik’e gönülden desteğimiz sürecektir. narin işler bunlar, cevval gençler gerek peşlerine..

  2. Hakkında güzel yazı Blogger: SİNEMATİK YEŞİLÇAM – Yorum Gonder. Ben bu hikayeyi yazarken içine koydukzaman ve çaba ile çok etkilendim. Ben , benim sosyal medya blogda bir bağlantı verecek. All the best !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir