Söyleşi: Yeni Asır gazetesinden Oya Aydoğan söyleşisi

Sinematik Yeşilçam olarak bu aydan itibaren farklı kaynaklardan derlediğimiz Yeşilçam oyuncu ve emekçileriyle yapılmış söyleşilere sitemizde yer vereceğiz. Amacımız Yeşilçam üzerine geniş bir arşiv oluşturmak. Her çarşamba farklı kaynaklardan aldığımız bir söyleşileri sitede okuyabilirsiniz. Yazıların sonunda kaynakçayı bulabilirsiniz. Kullandığımız söyleşi sahibi tarafından talep edilirse kaldırılacaktır.

Oya Aydogan 005“Yeşilçam terbiyesi alanlar daha başka”

Bu haftaki konuğum eski Türkiye ve Sinema Güzeli Oya Aydoğan. Yıllarca Türk Sineması ve sahne dünyasına emek verdi. Emeklerinin karşılığını da Türk halkının kalbinde yer bularak aldı. Bazen “Neşeli Günler“deki genç kız bazen de Emrah’ın annesi olarak karşımıza çıktı. Son iki yıldır da “Kulina” olarak hayatımıza renk katmaya devam ediyor. Işığı hiçbir zaman sönmeyecek yıldızlardan birisi o.

Sizdeki star karizmasını yeni nesil oyuncularda pek göremiyoruz.
Ben, Ahu Tuğba, Banu Alkan ve Serpil Çakmaklı. Bizden önce de Necla Nazır, Perihan Savaş ve Gülşen Bubikoğlu vardı. Bizden sonra Hülya Avşar geldi. Ondan sonra da zaten pek yeni birileri gelmedi.

KAPILAR AÇILDI
Sanat dünyasına nasıl girdiniz?
Liseyi Saint Michael‘de bitirdim. Oyunculuk konusuna annemle birlikte kafayı çok takmıştık ama babam sıcak bakmıyordu. Ama onunda annemle birlikte babamı kandırdık ve Saklambaç Gazetesi’nin Türkiye Güzellik Yarışması’na katılarak Güzellik Kraliçesi oldum.
Bir de sinema güzeli seçildiniz.
Evet, “Ses” Mecmuası’nın “Sinema Güzeli” yarışmasını kazandım. Ediz Hun, Hülya Koçyiğit, Mahmut Hekimoğlu, Tarık Akan, Necla Nazır, Mahmut Cevher gibi starlar daha önce bu yarışmayı kazanmışlardı. Yarışmadan birinci olduğum için Yeşilçam’ın kapıları birdenbire açılmış oldu.
İlk filminiz kiminleydi?
İlk filmim Cüneyt Arkın’la oynadığım “Deli Şahin”di. Cüneyt Bey filmin yönetmenliğini de yapıyordu. O dönemde Cüneyt Bey’i kıracak bir laf söyledim; “Ay bu halk sizi ne zannediyor” dedim. Yüzüme baktı ve son derecede olgun davrandı, bana çok çok yardımcı oldu. Buradan derin saygı ve sevgilerimi gönderiyorum.
Bir de Türkan Şoray’ı kırdınız o dönemde.
Düşünmeden bir söz söylüyorsunuz, yıllar geçse de unutulmuyor. Gençliğin ve tecrübesizliğin verdiği küstahlıkla onun devri bitti demişim. Halbuki ben koyu bir Türkan Şoray hayranıyımdır. Söylediğimin yanlış olduğunu kısa bir dönemde anladım. Hemen düzeltmeye çalıştım. Gençler hakikaten büyüklerine saygılı olsunlar. Sonra benim gibi o sözleri utanarak hatırlarlar.
Kolejli olmak sorun yaratmadı mı?
Yaratmaz olur mu hiç. Hem kolej mezunusun hem de alaydan yetişenlerle aynı ayarı tutturmaya çalışıyorsun. Çok zor oldu. Yani hakikaten, okuduğum okulun bana çok şey kattığına inanıyorum ama bu mesleği yapmak istiyorsan, Fransız Koleji’ni de bitirmek şart değilmiş.

O dönemde sinema artistleri ulaşılamayan yıldızlardı. O zamanki ulaşılmazlık çok güzeldi. Biz geceden saçlarımızı bigudilerle sarıp yatardık. Sabah kuaför bulmak mümkün değildi. Sette makyajımızı bile kendimiz yapardık. O koca kirpikleri Türkan Hanım da Hülya Hanım da hep kendileri takar, makyajlarını, saçlarını kendileri yaparlardı. Senin çekimin öğleden sonra dörtte diyelim, rejisör seni saat sekizde sete çağırırdı. Akşama kadar beklerdin. Yeşilçam’da böyle bir disiplin vardı.
oya-aydo-an-yesilcam-33109282-301-347O zaman set koşullarınız epey ağırmış.
Prodüksiyon amiri bir liste verirdi ve ne yazarsa bulmak zorundasın. Mesela zengin bir kadını oynayacaksın. O zaman şimdiki gibi sahte takılar da yoktu. Aldığımız kılığa kıyafete harcardık ya da arkadaşımızın kürkünü küpesini vs.’ni isterdik. Şu anda her şey değişmiş durumda. Ben yetmiş film çekip sadece bir ev, bir yerli araba alabilmiştim. Şimdi gençler bir sezon dizi çekip her şeye kavuşabiliyorlar. Diyorum ki “Allah’ım iyi ki diziler var yoksa bu kadar insan ne yapar?”

REZİL ETTİ
Unutamadığınız bir set hatırası var mı?
Gökhan Güney’le bir film çekiyordum, çok hastaydım. Sete erkenden gitmişim ve arabanın arkasında yatıyorum. Akşam sekizde bir mahkeme sahnesi vardı. Saat kaç diye birine sordum. Yönetmen Kartal Tibet beni o 40-50 kişi figüranların arasında rezil etti. “Neden sizden hiçbir şey olmuyor. Siz hiçbir zaman bir Fatma Girik, Hülya Koçyiğit olamazsınız” diye bağırıyor. Düşünün sekizde sete gitmişim, akşam sekize kadar çalışmadan beklemişim. Bunu sordum diye rezil edildim herkesin içinde. Biz bu gelenekle yetiştik. Dizilerdeki arkadaşlar şimdi Yeşilçam terbiyesi alanların başka olduğunu söylüyorlar.
70’li- 80’li yıllarda genç erkeklerin rüyasıydınız. Bu nasıl bir duygu?
İnanın çok çalışmaktan bunun nasıl bir duygu bilmiyor, fark edemiyordum bile. Şimdi beylerden duyuyorum “Ah ah ah ben size aşıktım” diye.
Sinemanın en parlak yıllarında genç kız oynadınız ve sonra neler oldu?
Duraksama dönemine girdik; senede 7-8 film çekerken 2’ye düştü. O zaman halkın sevdiği bir isim olmak önemliydi. O dönemdeki prodüktörlerin çoğu setlerde çalışarak prodüktörlük kıvamına gelmiş insanlardı. Kendileri para vermiyordu. Bölgeler vardı, onlar veriyordu. Biraz da bölgelerde para koyanlar kimin oynayacağına karar veriyordu. Rahmetli Nami Dilbaz’a bu anlamda çok müteşekkirim. Adana Bölgesi ondan sorulurdu. O beni çok korudu. Şunu oyna, bunu oyna diyerek çok arkamda durdu.

51352075_tn30_0NEŞELİ GÜNLER BAŞKA
Küçük Emrah’ın anneliğine nasıl transfer oldunuz?
Çok sevgili arkadaşım Ümit Efekan sayesinde oldu. Emrah’ın bir filmi için bir araya gelmişler. Ümit doğru bana geldi ve Emrah’ın annesini Oya oynayacak dedi. Filmi yaparken bu kadar tutacağını beklemiyordum. O kadar güzel bir film oldu ki ardından bütün Emrahlı filmlerde bana teklif geldi. Ama ben sadece bir filmde daha Emrah’ın annesini oynadım.
En çok hangi filmlerinizi seviyorsunuz?
Emrahlı filmlerimi ve İbrahim Tatlıses’le çektiğim “Tövbe” filmimi çok seviyorum. “Tövbe”de kötü kadın oynamıştım. Sürekli genç kız ve güzel kadın oynadığım için hain bir kadını oynamak bana ilginç gelmişti. En sevdiğim film diye görmedim ama seneler içinde gördüm ki en güzel filmim “Neşeli Günler” miş. Arzu Film’in tüm filmleri güzeldi o zaman.
Neden o ekiple daha fazla çalışmadın?
Onların esas kız kontenjanı “Müjde Ar” tarafından doldurulmuştu. Ben piyasaya ondan sonra girmiştim.
“Denizin Kanı” dizisinde oynadığınızda Türkiye’yi sallamıştınız.
TRT için Yücel Çakmaklı Tarık Dursun K.’nın aynı adlı romanından çekilmişti. Başrolü Bulut Aras ile paylaşmıştım. Bu rol için rahmetli Yücel Ağabey beni çok istemişti. Onun ve annemin, benim hayatımda önemi çok büyüktür.
Yücel Çakmaklı dizilere Aydan Şener’le devam etti ama..
Çünkü benim dekolte pozlar verdiğim dönemler oldu ve bu tarz şeyler Yücel Ağabey’e tersti. O da kızdığı için Aydan Şener’le çalışmayı tercih etti.
Müjde Ar ve Aydan Şener sanat kariyerinizi etkilemişler.
Maalesef öyle.

Oya Aydogan imagesSahneye de çıktınız. Sahne kulisi nasıldı?
Liste asarlardı ve şu şarkıları okumayın derlerdi, okuyamazdık. Bülent Ersoy’a saygımdan okuyayım dememişimdir ama Harika Avcı’ya sormuştum ve müsaade etmemişti.
Kadın assolistler kadrosunda güzel kadın görmeye tahammül edemezlerdi.
85-90 arasında büyük gazinolarda çalıştım .Bir sabah dedim ki ” Kendi çöplüğümün horozu olayım”. Gazinolarda çalışayım ama kendim assolist olayım. Radikal bir karar verip Yeni Kapı’ya geçtim. Birinci sınıftan ikinci sınıfa atladım.
Sahneleri bıraktınız mı?
Sahneyi bırakmadım, ama yurt dışında çalışmayı tercih ediyorum. İki sene önce Bülent Hanım beni kadrosuna almak istedi. Ama ben kabul etmedim. Ama geçen yıl Bülent Ersoy’la sekiz-dokuz kez Avrupa’da sahne aldık. Yılbaşında da Ceylan’la Belçika’da çalıştım. Arada sırada sahne yapmayı seviyorum ama iddialı değilim.
Bu yıl iki filmde izledik sizi.
“Türkler Çıldırmış Olmalı” da kasap bir kadını oynadım. Hiç bana yakışmayan bir roldü çünkü hayatta bir şey kesemem ben. Gişesi 400 binde kaldı. Rakam daha iyi olsaydı ikincisini çekecektik. Bir de “Süpürrr” diye bir filmde rol aldım.

YERİ DOLMAYACAK
Bu kadar yılda kimler var eş dost olarak ?
Sinemadan en yakın arkadaşım Perihan Savaş’tır. En büyük dostluk duyduğum insan da Bülent Ersoy’dur. Her zaman Bülent Ersoy’un sanatının benden üstün olduğunu kabul ettim. Allah ona çok az insanda olan bir ses vermiş. Büyüklüğünü kabul ettim, kıskanmak yerine hayranlık duydum ona. Nasıl ki bir Zeki Müren öldü ve yeri dolmadı, onun da yeri dolmaz.
oyaaydoganGelelim İzmir’e.. İzmir deyince aklınıza ne geliyor?
İzmir Fuar’ı geliyor, bayılırım İzmir Fuarı’na. Fuar’ın bu kadar erken bittiğini bir türlü anlayabilmiş değilim.
Ya İzmirli?
İzmir’in kızları çok güzel. İzmirli kızların bir kendini beğenmişliği var. İzmir’i seviyorum. İstanbul’dan sonra yaşanacak şehir diye sorarsanız İzmir derim.
Sahne olayı nasıl başladı?
Sinema ne uzuyor ne kısalıyordu. Büyük isimsin ama Murat arabaya biniyorsun. Antalya Film Festivali’nde Yüksel Uzel ile beraberdik. O “Kadroma seni hazırlıyorum beraber Maksim’e çıkıyoruz” dedi. Ben yetişemedim ona ama hazırlandığım duyulunca hemen beni Muazzez Abacı, İbrahim Tatlıses’li bir kadroya aldılar. Bir senede sahnelerde fırtına gibi esmeye başladım. Fuar dönüşü Yüksel Uzel, Güngör Bayrak ve ben Bebek Belediye Gazinosu’nda çalışmaya başladım. Rahmetli Fahrettin Aslan, Yavuz Demir bir de Erol Simavi “Sessizler ordusu geliyor. Bunların hiçbirinin sesi yok on günde nalları toplarlar” demişler. Ama biz üç güzel kadın inlettik ortalığı. Ben sonra Gönül Yazar ve İbrahim Tatlıses’li bir kadroyla aynı gazinoda çalışmaya devam ettim. O dönem kazandığım parayla Ulus’ta bir daire aldım. 70 filmden kazanamadığımı sahneden kazandım.

oya-aydoganEn havalı kadın Ahu Tuğba’ydı
Sizin rakibiniz kim o sıralar gazinolarda?
O dönemin en havalı kadını Ahu Tuğba’ydı. Süper havalıydı. Çok güzel ve lüks yaşadı. İlk ‘jeep’i o kullandı, ilk spor Mercedes’e o bindi. İlk teknesi olan sanatçı oydu.
Siz anlatırken ben bile kıskandım. Siz kıskanmadınız mı?
Kıskanmışımdır, kıskanmadım desem yalan olur.
O büyük parayı almak için gazinoyu doldurmak da lazım.
Ama doluyordu müşteri vardı. İnsanların para kazancı düştü şimdi. Önce yemeğe giderdik sonra da gazinoya ve gece kulübüne. Gece çorbacıda biterdi. Şimdi böyle bir erkek düşünemiyorum. Eski parayla adam 7-8 milyar cebine koyması lazım. O dönem daha güzeldi galiba.

Senin jönün kim Türk Sineması’nda ?
Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ. İkisi de ortalığı kasıp kavuruyor.
Bir aşk filmi çekseniz hangisini tercih ederdiniz.
Onları ancak kardeşim ya da oğlum olmasını tercih ederim. Bana herhalde Rutkay Aziz yakışır.
Şimdi çıtır modası var ama..
Kendimden küçük birine bakmadım öyle bir şey olduğunda kesin aklıma oğlum gelir. Ama bakana da kızmıyorum. Bu işi erkek yapınca bir şey olmuyor da kadın yapınca niye normal olmuyor diye ona kızıyorum. Yine de böyle bir şeyi kendi ağırlığıma yakıştıramıyorum.
Yeni oyunculardan kimleri beğeniyorsunuz?
Yenilerden Beren Saati ve Tuğba Büyüküstün’ü çok beğeniyorum.

Yeni Asır gazetesi için söyleşiyi yapan: ÖZKAN BİNOL

soylesi arsivi 01 banner

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir