İnsanları Seveceksin: Sinematik Bağımsızlığın Sınırları

1167716_10152205411182785_1540460063_n

Hayatınızın herhangi bir döneminde sirke gittiyseniz veya harici kaynaklarla o atmosferi izleme şansınız olduysa, ip cambazlarını ve sirke katılan izleyicileri gözünüzde canlandırın. Bir sirkteki en önemli numaralardan birisi ip cambazlığıdır. İzlenen gösteri sabır, azim ve yeteneğin uyumudur.

Filmleri izlerken ajitasyon ve mesaj kaygılarını istenilen seviyede verebilmek yönetmenin bağımsızlığını çizen en önemli etken. Yönetmen o ipin üzerinde en güzel cambazlık numaralarını sergilerken karşı tarafa ulaşmaya ve gelecek sefer yine izleyicinin karşısında olmaya gayret ediyor.

Öte yandan bir diğer grup sadece o ekibin içinde olduğunu izleyicisinin gözüne sokarcasına palyaçoluk yapıyor. Kimi zaman rol çalmaktan imtina etmeden özellikle çocuklar üzerine oynayarak kendi yerlerini sağlamlaştırıyorlar.

1970lerin gecekondulaşmaya devşirilmiş göç filmlerinde ajitasyonun hammaddesi o bölgelerde yaşayan insanlarla gecekonduları yıkıp apartman yapmak isteyen sermayenin savaşıydı. Gecekondular devrini tamamlayıp birer göç mahallesi haline geldi.

İstanbulda bu seçimde de daha önce adını duymadığımız yeni mahallelerin yeşermiş olduğunu göreceğiz. Değişen nokta gecekondularda yaşayanlarla sermaye arasında sağlanan anlaşmanın kendisi. Eskiden zorla elde edilinenler şimdi kontrollü olmak kaydıyla ve culus bahşişi sistemiyle düşük yüzdeli bir işbirliği ve yine kazananın belli olduğu şekilde sağlanıyor.

ekumenopolis 

Fakirlik eskiye oranla daha ağır yaşanmasına rağmen mücadele adreslerinde sınıflar arası bir değişim yaşandı. Eskiden sirkin kapısının önünden geçmemiş gruplar bugün kontenjandan ve bedelsiz olarak sirke girebilmeye hak kazandılar. Bunun karşılığında her bir sirk sadece bir alışveriş merkezinin içinde kurulabilmesi şartıyla hizmet verebiliyor.

40 senelik değişim olgunlaşma devrini yaşarken en altla en üst yerine ortadakiler her ikisine karşı ne yapacağını bilemeden sadece eleştirmesiyle sınırlı bir girdabın içinde var olmaya çalışıyor. Bugün ulaşılan nokta ulusal ve auteur konusunda dün Yılmaz Güneyle özdeşleştirilen ciddi sinemanın bugün Mahsun Kırmızıgül sinemasına dönüşümünün de cevabı. Büyük sermaye olanakları, siyasi ortamın esnekliği ve kitlenin algılama kapasitesine uygun yapılan filmler izleniyor ve ilgi görüyor.

Bu filmleri izleyip ağlayan insanlar, 1970li yıllarda havlularla gittikleri melodram filmlere “film ne kadar güzeldi, çok ağladık” diyen insanlarla aynı. Olup biteni eleştirmek ise etikliğin sorgulanması gerektiğini gösteren bir seviyesizliği gözler önüne seriyor. Palyaçolar kantarın topuzunu o kadar çok kaçırıyor ki sosyal medyada aleni küfretmek haricinde her tür hakaret serbest hale gelmiş durumda. Yaşananlar artık bağımsızlığın sınırlarının bizzat sirkin sahipleri tarafından çizildiğini gösteriyor.

Burada ipin kesilmesi değil cambazlığın tamamen ortadan kaldırılması adına yürütülen bir savaş var. 2000li yılların ilk çeyreğine ilerlerken toplumsal eşiklerin yeniden ve etik bir şekilde dizayn edilmesi gerekiyor. Burada da görev girdaptan bir an önce kurtulup dümenin başına geçmesi gereken ortadakilere düşüyor.

Yazan: Gökay GELGEÇ – Yojimbooo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir