İnsanları Seveceksin: Çağdaş Türkiye’de Sanatçının Yeri

1167716_10152205411182785_1540460063_n

İddialı bir başlıkla okunmayı garanti altına alarak konuya girelim. Sanatçılık terimi kamplaşmaya meyilin üst seviyelerde sürdüğü bu günlerde toplumsal kutuplaşmanın ayrı bir yolu.

Bazılarımız neo – soft porno televizyonculuğu aracılığıyla zeki bir şekilde reklamını yapmayı sürdüren ünlülere nefret duyarken bir diğer yanda güzel işler yapmasına karşı ne medya ne de günlük hayatta hakettiklerini düşündükleri şekilde ilgiye hasıl olamayan insanların neden bu durumda olduklarına dair uzunca yazıları kaleme almaya hazırlar.

Varoluş kaynakları, topluma doğuştan kodlanmış sınırlar içerisinde yaşanması dikte edilmiş insanlar ve medya ikilisinden ibaret olan ünlüler için olması gereken durum 90lı yıllardan beri hergün gözüktüğü şekilden ibaret. İnsanlar mevcutta sahip oldukları kapasitenin sınırları kadar müzik, edebiyat ve sinemayı alabilmeye yatkınlar. Bu noktada yeni nesil Türk komedi filmleri toplumun vardığı noktanın sonucu olarak ele alınmalıdır. Bunun yanına siyasi görüş çıkmazları da gözönünde bulundurulduğunda sadece köylü – varoş – şehirlilik arasında sıkışıp kalan gruplar değil en taze çağlarında ki öğrenciler dahi sistem çarklarının içinde ki geri dönüşü olmayan yerlerini alıyorlar.

sinematik_sanat02

Son yıllarda yukarıda saymıs olduğumuz sınırlara dini motiflerinde eklenmesi işi iyice içinden çıkılmaz boyutlara getirdi. Aslında kısır bir döngü olduğu ve hemen felaket senaryoları üzerine kafa yormaktansa durumu olumlu bir açıdan ele almak gerekli. Buda en güzel sanat eserlerinin çile ve acı dönemlerinde ortaya çıkmış olmasıdır. Şu anda Türkiyede yetenek sahibi insanlar için keskin bir mizah, dişi kuvvetli bir muhaliflik, son 60 senedir tek renkli bir toplum oluşturulmaya çalısılsa da yüzyıllardır yerleşmiş ve izlerini hala sürdüren medeniyetlerden beslenen müzik, edebiyat ve sinema için fazlasıyla zengin bir kaynak mevcut.

Peki sanatçı olmanın koşulları sanatı icra eden kişilerin takipçilerince mi belirlenmeli yoksa kanun ve düzende bu konuda bir kıstas sayılmalı mıdır? Bu sorunun cevabı her ikiside olmalı. Her ne kadar mevcutta tökezleyerek yoluna devam eden bir demokrasimiz olsa da sanatçının sanatçı olduğunu demokratik ortamın getirilerinden faydalanarak devlet katında da kayıt altına aldırması ilerisi için önemli bir şarttır. Bu sadece Türkiye için değil Avrupada da çok önemli bir durum.

Münir Özkulu defalarca ölüm eşiğine getirip sonra bir anda diriltiveren, Cüneyt Arkını felç yapan, ekonomik durumu kötüye giden herhangi bir Yeşilçam emekçisini iğrenç ve ağdalı müziklerle ekrana getirmekten hoşlanan medyaya karşı hangi alanda faaliyet gösteriyor olursa olsun sanatla ilgilenen insanların yapması gereken en muhalif atılımlardan birisi bu olmalıdır.

sinematik_sanat01

Kayıt altında olmayan, vergilendirilmemiş böylelikle devlet nezdinde yaşlılığı güvence altına alınmamış insanlarımızın medyanın saat doldurma öğelerinden biri haline getirilmemesi için yapması gereken budur.

Acelesiyle, naifliğiyle bugün izleyenleri hayrete düşüren, kimi zaman dalga konusu kimi zaman sadece neden sorusunu akla getirse bile Yeşilçamın bugüne kıyasla başarabildiği şey sanatın da hangü türü olursa olsun odağında olması gereken aslında. İnsanın çocuğuna kızdığı zamanlarda dahi vazgeçememe sebebi gibi. Yeşilçam her ne olursa olsun insanları sevmeye çalıştı, bugün izleyenlerde herşeye rağmen bu sevgiyi gördüğü için ondan vazgeçmemekte.

Sevgiden utanmayan bir sanatçının kuşaklar boyunca aynı kalabilmesi kaçınılmaz. Sevgiyi insanlarla paylaşmak bir hata değildir, şu anda doğru adreste gözükmese bile yarın onun karşılığı mutlaka gelecektir.

Yazan: Gökay GELGEÇ – Yojimbooo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir