Pazar Yazıları: Söz Memduh Ün’de!

Bu hafta sizler için seçtiğimiz pazar yazısı 13 mart 2004 tarihinde Nebil Özgentürk‘ün sabah gazetesinde yayınlanan ve o hafta ATV yayınlanacak ve Memduh Ün‘ün konuk olduğu bir yudum insan programından önce yazdığı ilginç yazı. Yazıyı seçme sebebimiz Nebil Bey’in de tam bir pazar yazısı yazmak istemesi. İlk önce programın fragmanı ve ardından yazı ile sizleri başbaşa bırakıyoruz.

Programın Fragmanı:

phpThumb_generated_thumbnailNihayet, Memduh Abi’yle “hayat yolculuğu” yaptık!

Memduh Ün’den sözediyorum, melodram ve polisiye filmlerin unutulmaz rejiösörü. Halit Refiğ’den Feyzi Tuna’ya, Ülkü Erakalın’dan Tunç Başaran’a, pek çok usta rejisörün de hocası Memduh Ün’den. Türk Sineması’na muhteşem filmler armağan ettiği gibi, kendi deyimiyle “kötünün kötüsü” filmleri de bela eden Memduh Ün’den.

Doğrusunu söylemek gerekirse, yaşam ayrıntılarını (dolayısıyla da sinemadaki macerasını) en çok merak ettiğim rejisörlerden biriydi Memduh Ün.
Matruşka misali, açıldıkça içinden başka bir Memduh Ün çıkacağını da, anlattıkça müthiş maceralar içeren bir hayat öyküsü gelip geçirdiğini de tahmin ediyordum!
Yani çözüldükçe açılan, açıldıkça açılan bir hayat. Ki nitekim öyle oldu.

Fatma Girik’le, Fato’muzla, kırk yılı aşan “hayat ortaklığı” bile, başlı başına bir serüvendi zaten. Ve yine ellibeş yıllık sinemacılığı sırasındaki sürati, rekabetleri, iyi filmleri, kötü filmleri, aklında gezinen bin tilkiyle Yeşilçam sokağındaki gezintileri, kırdıkları kırıldıklarıyla, başarıları, başarısızlıkları, yan sokaktaki tanıklıkları, sekseninde dahi görkemli sinema projeleri hayal etmesi, gencecik öğrencilere deneyimlerini aktardığı hocalığı, şunlar, bunlar.. Samimi söylüyorum saatlerce konuşup anı dinlediğim bir yönetmeni, göklere çıkarmak niyetiyle değil..

Sahiden çok ilginç bir serüvenin kaptanlığını yaptığı için, yani bir “Pazar yazısı” ekseninde, içinizi ısıtacak, gülümsetecek, şaşırtacak “Memduh Ün anektodları” paylaşmak için yazıyorum bu satırları. Yani, Pazar ola hayrola diye..

Mesela, önce, o ilginç seks filmleri furyasından bir Memduh Ün tanıklığı ve yaşanmışlığıyla başlayalım.
70’lerin sonu..
Sinema salonlarında “sıklıkla civcivin ve kuşun çıktığı, beş dakkada Beşiktaş’a gidildiği, kayıkçının küreğiyle, sapıyla uğraşıldığı, ah değil oh dendiği dönemler.
Yeşilçam sokağında, kırmızı noktalı filmlerin biri bitiyor, diğeri başlıyor.
Beyaz filmlerse (zaten, yılda en fazla bir iki çekilen) salonlarda yüz bulmuyor..
Ülkenin dört bir yanırnda, hemen hemen sadece seks filmleri oynatılıyor.
Uyanık ve gözü dönmüş kimi yapımcılar da işin daha da hardını çıkarıyor, daha da azıyor!
(Yeri gelmişken bir çift laf edelim; Biraz da dönemin bilinçli politikası gibi sanki, o günlere kadar, ‘gözünün üstünde kaşın var’ diye pek çok filmi yasaklayan sansür kurulları, nedense yüzlerce seks filmine “pas” verdiler birdenbire!)
Neyse..
mine mutlu kadınımSinema portföyünde, Üç Arkadaş gibi, Toprak Ana gibi her kesimin alkışladığı ve pek çok hasılat rekorlu Ayhan Işık’lı filmler olan Memduh Ün, bu dönemi bir anlamda “işşiz” geçirmeye niyetlidir.. Yani seks filmlerine, ne yapımcı ne de rejisör olarak “hizmet” vermek istememektedir. Ama. Bir yapımcı arkadaşı vardır; zor durumdadır, iflas noktasına gelmiştir, “ailesel ya da sosyal bir film” çekmesi de çözüm değil! ve tek kurtuluş yolu, sözkonusu yapımcının birkaç “baldırbacak eser”e, “motor” demesi!
Memduh Ün, başarılı yönetmendir ya..
“Arkadaş hatrına çiğ et yenir!” ya..
Ün de zamanında defalarca ortaklık yaptığı ve sıkı dostu olan yapımcı adına, dönemin “seks yıldızları”nın da oynayacağı bir oyuncu listesi hazırlar ve başlar çekip çevirmeye.. Filmin adı, “Kadınım”dır..
Ortada bir senaryo vardır haliyle.. Harici çekimler.. Kadın, erkek lokantada buluşmalar, İstanbul sokaklarında gezmeler. Memduh Abi, bunları bir bir çeker, kendi kreatif üslubunca..
Ama işin asıl “can damar”ına yani seyircinin iştahını giderecek sahnelere geldiğinde.
“Ben çekemem bunları, utanırım, prova üstüne provaya tahammül edemem” der ve..
O “kırmızı noktalı planları”n çekimlerini yine o sıralarda rejisörlük yapan ve kendinden daha genç meslektaşlarına devreder.. (Oksal Pekmezoğlu mesela..)
Ün o “dahili mekanlar”a dahi gitmez..
“Siz şu yatak sahnelerini çekin, ben sonra montajda bakarım” diye haber gönderir. Derken, çekimler biter, Memduh Ün, montajda, tabii ki harikalar yaratır, filmler, tabii ki iyi iş yapar.. Ve ardından bir iki film daha çekilir aynı yöntemle, aynı arkadaş hatrına”..
Ve o “sevgili arkadaş”. 
Sıkıntıdan, yani, iflastan kurtulur! Bu arada Memduh Ün jenerikte Turhan Ün adını kullanır.
Ama aradan yıllar yıllar geçer,”furya” son bulur, hatta, film şirketlerine baskınlar yapılır, o seks filmleri artık yasaklanmıştır.
Ahlak polisi, şirketin depolarında “hard” sayılabilecek bir bobin film bulur! Ün, gözaltına alınır, ama ünlü ve saygın bir rejisördür, onun çektiğine inanmazlar ya da beklemezler ve serbest kalır ertesi gün. Ancak, polis şefliğinden ayrılırken, bir komiser Ün’ün kulağına fısıldar. “Sizden beklemezdik Memduh Bey!”

memduh-un-fatma_343Minik bir hikaye daha..
50’lerin sonu. Ün, şöhreti ve gücü yerinde bir yapımcı-rejisördür.. O günlerde Yeşilçam sokaklarında ilginç bir anlayış var.. Kalabalık sahneler ya da küçük roller için İstanbul’un dört biryandan kadın-erkek “oyuncu adayları” diziliyor, şirketlerin salonlarına, yapımcıların insafına göre seçiliyorlar, ya da gönderiliyorlar.. Seçilemeyenlerin haliyse o andan itibaren harap! Hayaller yıkılmış, zorluklar, kötü niyetli insanların eline düşmeler, şu, bu..
Bir seçim sırasında mavi gözlü, (Ün’ün ifadesiyle, erkek kaşlı, toparlak yüzlü) genç bir kız da gelir annesiyle.. Kimi yapımcılar beğenmemiş, geri göndermeye niyetlenmiştir.

Ama, Ün, seçer o genç figüran adayını ve makyaja, cilaya, kostüme gönderir.. Daha sıkı bir rol de verir.. Ve o genç kız, birkaç yıl sonra, sinemanın dört büyük kadın yıldızından biri olarak doğacaktır.. Adı, Fatma Girik’tir.

memduhun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir