Şarkıcılar Sinemada: Mahsun Kırmızıgül Sineması

Maalesef ülkemizde eleştirme ve tartışma kültürümüz yerine bir türlü oturamıyor. Sıcakkanlı olmamız bazen tartışma ve kavganın içiçe geçmesine yol açıyor ancak tartışmadan ve irdelemeden bir yere varılamayacağını düşünüyorum. Sinematik‘te Mahsun Kırmızıgül‘ü yazma sebebim faydalı bulduğum bir tartışma aslında, o yüzden bu yazı dizisine pek çok önemli isimden önce sıcağı sıcağına Mahsun Kırmızıgül‘ü ekliyorum.

Sinemanın içinde yer alan, yönetmenlik yapan, sinema yazarı, 2000lerin başından beri Yeni Şafak gazetesinde de yazan, Sinematik sitesine destek veren, sinema bilgisine önem verdiğim ve sinema kültürüne saygı duyduğum Ali Murat Güven ile yaşadığımız fikir ayrılığı üzerine detaylı bir yazı yazmaya karar verdim. Ayrıca öğreneceğim pek çok şey olacağı için bu şekilde bir fikir alışverişi daha yararlı olacaktır.

Bu yazının Sinematikte oluşturduğumuz Şarkıcılar Sinemada isimli bölümüne de uyacağını düşünerek yazı dizisinin içine ekledim. Yukarıda bahsettiğim konu ve bu yazı yazma sebebim aşağıdaki yazı üzerinedir:
“Benimle herhangi bir konuda ters düşene söyleyecek hiç bir sözüm yoktur, buna “özgürlük” denilir. Ben de günlük hayatımda pek çok kişiyle ters düşme hakkımı kullanıyorum.


Fakat, buna karşılık, ben de benimle ters düşenden bana karşı savunduğu tezini en az benim kadar somut örnekler ve aynı düzeyde bir nesnellik içinde ortaya koymasını beklerim. Hayattaki hiç bir beğenimiz ya da beğenmeme halimiz “Ben, beğendim iyidir”, “Ben beğenmedim, kötüdür” gibi bir sübjektifliğin üzerine oturtulamaz. Ben, bir şeyi beğendiğimde neden beğendiğimi açıkça ve madde madde sıralıyorum.” (Ali Murat Güven)
Bu benim önemsediğim bir yaklaşım. Öteki Sinema’da yer alan 1. geleneksel! Ekşi Turşu başlığının yorumlarında başlayan bu minik tartışma New York’ta Beş Minare filmin en kötü film kategorisinde yer alması ekseni etrafında döndü. Ali Murat Güven‘in Mahsun Kırmızıgül‘e verdiği destek ortada. Bu destekten daha önemlisi Ali Murat Güven, Kırmızıgül üzerine verilen eleştiriler konusunda oldukça tepkili. Öteki sinemadaki yorumlarda Mahsun Kırmızıgül‘ü özellikle şarkıcı olarak samimi bulmadığım için esprili olduğunu düşündüğüm birkaç yorum yazdım.
Ben, birbiri ile anlaşmış planlı olarak saldıran belli bir çevrenin Kırmızıgül‘ü eleştiridiğini düşünmüyorum ancak Kırmızıgül pek çok kişi için antipatik olarak ele alınıyor. Bu bir önyargı ve karalamadan ziyade “Popüler kültürün” bir sonucu bence.

Mahsun Kırmızıgül ve Popüler kültür
Öncelikle bir şarkının, komedyenin veya bir modelin oyuncu olmasına, film yönetmesine veya yapımcı olmasına karşı değilim. Bu konularda elit bir tavrı ve katı bir disiplini savunmuyorum. “Entel – Halk” veya “Alaylı – Mektepli” kavgalarının içinde olmayı hiç bir zaman sevmedim ayrıca bazı kavramlara da katılmıyorum. Bu konularda sorunlara siyah veya beyaz olarak bakamıyorum. Ancak son 15 yıldır, zamanında ezildiği için bugün ezmeye çalışan, geçmişte zorluklar çektiği için kendisi halkı daha iyi temsil ediyor olarak gören bir yaklaşımı samimi bulamıyorum. Açıkcası bu tavrın bilinçli veya bilinçsiz olarak piyasa tarafından kullanıldığını düşünüyorum.

Halk tanımlaması çok kaygan bir zemin üzerinde olduğu için sömürülmesi en kolay kavramlardan birisi. Bu konuda yaşanılan çelişkiler, gerçekler ve sömürüler Türkiye’de çok garip yerlere varabiliyor. Ancak bu durum aslında bizim altyapı sorunumuzun ve eğitim yapımızın çarpıklığının bir eseri. O kadar çarpık bir eğitim sistemimiz var ki Türkiye’nin %70’inin meslek eğitimini okuldan değil de sokaktan aldığını söylememiz yanlış olmaz. Bir de Türkiye’nin son yıllarda artan bir sabırsız çalışma tarzını işin içine kattığımız da okuyarak, ama en önemlisi, hazmederek eğitim almanın Türkiye’de ne kadar gereksiz bir durum heline getirildiğini anlıyoruz. Bu iyi bir şey değil ve fast food kültürünü besleyen bir durum.

Mahsun Kırmızıgül ile kişisel bir sorunum yok. Tanımadığım bir insanı konuyu kişiselleştirip ele almam zaten doğru değil. Yapabileceğim yorumlar onun kendisini göstermek istediği, basının onu gösterdiği ve medyanın bizi yönlendirdiği bir imaj üzerine olacaktır. Ancak Mahsun Kırmızıgül gibi zamanında Popüler kültürü kullanmayı seven (veya seçmiş) ve basının/medyanın içinde yer almış birisinin bazı konuları artık çok önemsediğini sanmıyorum. Sanırım planlı olarak son dönemde medya ile arasına bir mesafe koymaya çalışıyor. Bu birazda hatalarını gördüğünü gösteriyor bana.
Mahsun Kırmızıgül ve Sinema’da Ali Murat Güven‘e katıldığım ve katılmadığım noktaları alt alta somut örneklerle aşağıda yazmaya çalışacağım.

Mahsun Kırmızıgül

Mahsun Kırmızıgül ve Sinema

Bizim Ali Murat Güven‘le tartışmamızın temelinde Mahsun Kırmızıgül‘ün filminin en kötü filmler içerisinde yer alması yatıyordu. Bizim gibi sitelerde “Mahsun Filmlerinin” övülmemesi veya sineması ile yapmak istediklerine katılmıyor olmamız genel olarak normaldir. Çünkü bizim gibi siteler ana akım tarafından  populist tavırlarla beğenilmeyen, kalitesi gişe ve hasılat ile ölçülmeyen, B sinema denilerek bir nevi aşağılanan filmlerin ele alındığı mekanlardır. Bu gibi sitelerde sektörün para kazanma amacına kurban edilen senaryoların hakkı verilmeye çalışılır. Bu da Mahsun’un filmleri gibi ilk önce daha fazla insana ulaşamak için çabalayan yapımların duruşu değildir aslında.

Ben açıkcası Mahsun Kırmızıgül’ün içinde bulunduğu kavgadan farklı bir noktadayım. Fantastik Türk sineması üzerine araştırma yapıyorum, siyah beyaz filmlerimizi seviyorum genellikle b film denilen filmleri izlediğimi öğreniyorum. Mahsun alternatif veya bağımsız sinema ile ilgilenmiyor. İleride bir uzay filmi veya polisiye çekmek istediğini zannetmiyorum ve korku filmlerine ilgi duyduğunu sanmıyorum. Ama Dirty Harry filmini seven birisi olarak New Yorkta beş minarede eleştireceğim pek çok şey olduğunu düşünüyorum ve çok fazla hata olduğunu düşünüyorum açıkcası bazı alt mesajları da karman çorman buldum.Ama genel olarak özellikle promosyonu samimi bulmamamın tek sebebi ise geçmişte yapılanlar. O noktada yapılan her eleştiri pozitif olabilir aslında ama o döneme bozunulmasına katılmıyorum.Açıkcası filmleri ben izliyeyim diye yapmadı.

Zaten Ali Murat Güven‘in genellikle savunduğu nokta  New York’ta beş minarenin çok izlenmiş olmasıdır. Ancak zaten Kırmızıgül’ün sinemasını beğenmeyenlerin tavrı çok izlenebilmesi için yapılanlar değil midir?

Yargı, önyargı ve hafıza:
1- Mahsun Kırmızıgül benimle yaşıt olanlar için çok popüler bir figürdür. 80lerde yükselen Arabesk’in 90larda gelişen yüzüdür ve Arabeskin 3. Jenerasyonudur. Özellikle Prestij Müzik dönemi ve Kral TV, Cem Uzan’lı Star tv döneminde röportajları ve yaptığı müzik ile piyasasının ve basının ilgisini çeken bir figürdür. Bu dönem içerisinde populer kültürü çok iyi kullandığını ve şöhretin getirilerinden faydalandığını düşünüyorum.
Mahsun Kırmızıgül “Alem buysa Kral Benim” demiştir. Bu slogan ona şöhreti getirirken şarkı sözünün içeriği ve başlığı arasındaki lişki ile de kims e ilgilenmemiştir. Sonuçta alan ve satan memnundur aslında.

Sezarın hakkını sezara vermek gerekiyor çünkü türkücü filmi yerine güzel bir hikaye ile sinemaya giriş yaptı ama halkla ilişkiler ve tanıtım döneminde yapılanlar sık sık yukarıdaki dönemi hatırlattı. ne yalan söyliyeyim müzikteki durumu sinemaya taşıdığını düşündüm. Ayrıca yine israrla altını çizerim ki filmleri bana göre Yılmaz Güney’e uzaktı o arada ortaya çıkan Yılmaz Güney karşıalştrımasını anlamadım.(Yine hakkını yemiyelim Yılmaz Erdoğan’da başarılı yönetmen “lakabını” aldı…)

2- Rock müzik’e karşı olan tavrı ve söylemleri, verdiği röportajlar nedeni ile müzisyen olarak doğru bir tavırı olduğunu hiç düşünmedim. Biz rockçıyız diyen bir “tayfaya” inanmam ancak rock müziğin bir duruş olduğunu düşünürüm. Tabi bu duruş benim için Kıraç’ın rock müzisyeni sayılmadığı bir durumdur ayrıca… Ancak Kırmızıgül’ün baştan bu tavra bir tavır alması benim için pop kültür ikonuluğunun altını çizmiştir bu da pek katıldığım bir nokta değil.


Ben artık müziğimle her eve, her çevreye girebiliyorum. Hard rockçı insanların dışında herkesle beraber oluyorum ben bu ülkede. İnsanlar beni seviyor. Bütün albümlerimi almasalar bile, bir şarkımla da olsa beni seviyorlar. Evet, birçok insanın olmadığı ortamlarda bulundum.” Kaynak: Milliyet 2022

3- Yaptığı Video kliplerle ve Şarkılar ile 90larda Türkiye’de yaşanan kültür erozyonun içinde yer almıştır. Bu konuda Kırmızıgül’ün bilinçli olduğunu düşünmüyorum ama o içinde bulunduğu olaya kızacağına bunu eleştiren bizlere (benim gibi düşüncelere yakın kişiler diyelim) kızıyor gibi. Risotto yiyerek özünü kaybetmemiştir belki ama popüler kültürün içinde bu kadar net yer alıp tamamen tepki duyulması yine sistemin kendisini eleştirmek olmuyor. Popülerlik bir sorun değil ancak fast food hergün yenilirse sorun yaratabilecek bir beslenme şeklidir ve popüler kültürün sorunu da yüzeyselliktir.
Anlaşılmak isteyen birisi o noktada popüler kültürden kopabilir, mesela Armağan Çağlayan yerine belki de tam karşıt görüşte birisine röportaj verse daha çok anlaşılabilinir.

4- Ramazan öncesinde dini öğeleri baz alan bir video klip, Insan Hakları, Kardeşlik Türküsü video klipleri gibi yüzeysel olarak doğru mesajlar içeren çıkışları var. Piyasa şartlarını iyi kullanan bir durum. Bu nedenle Mahsun Kırmızıgül, iyi bir sanatçıdan ziyade iyi bir işadamı olarak müzik ve sinema piyasası içerisinde yer alıyor. İşte bu sebepten benim gibi pek çok kişi onu samimi bulmuyor. Ayrıca bir insan müzik piyasası içinde iyi bir işadamı olarak yer alabilir burada sorun yok ama burada karşımıza çıkabilecek eleştirilere verilen tepkiler önemli bir hal alıyor.

Bu durum ister istemez filmlerine de yansıyor. Filmlerin promosyon dönemi de müzik yaşantısındaki gibi aslında. Çok iyi bir işadamı olduğunu düşündüğüm Kırmızıgül’ün bazı görüşlere bu kadar tepkli olması bana mantıklı gelmiyor. Ayrıca teknik olarak çok iyi bir çıkartıyor bunu ben yönetmenliğinden çok işadamlığına ve işadamı olarak başarısına bağlıyorum.

Filmler sadece geniş kitleler için yapılmak zorunda değildir. Güzel bir hikayemiz vardır ve bunu paylaşmak isteyebilirsiniz. Açıkcası her zaman mesaj verme isteği veya sinemada mesaj vermeye çalışmak bana biraz itici geliyor. Sorunlarımızı filmlerde çözmeye çalışmak bana bir çaresizlik olarak gelir Kurtlar Vadisi gibi kötü bir örnek var önümüzde. Daracık bir bakış açısı ve ülkeyi kurtarıyorlar!. Açıkcası Kırmızıgül en azından pasif bir politik duruş seçerek şiddeti desteklemiyor.

5- Yukarıda bahsettiğim sabırsız piyasa şartları nedeniyle (medyanın ara gazımı diyelim?) 1. veya 2. filminde “Usta yönetmen” etiketi yapıştırılıyor. Herşey siyah beyaz yaşandığı için ona verilen tepkilerde bembeyaz veya kapkara oluyor.
Oysa Mahsun Kırmızıgül’ü sinema öğrenen bir kişi olarak görebilsek (veya bize öyle gösterilse), herşey populizmin filtresinden geçmese amerikanvari bu tarzı biraz törpülesek… Belki Mahsun Kırmızıgül bu kadar iddialı bir şekilde giriş yapmasa, ona karşı olan yaklaşımlar da farklı olacaktır. Ama iyi bir işadamı olduğu için bu hızlı girişi yapması gerekiyor.
Şu an alt kültürle bağlantı kurmaya çalışarak kendi özeleştirisini yapabilir.
Ben bunun nasıl olacağını bilmiyorum açıkcası gerek var mı bilmiyorum ama eğer haksızlık yapıldığı düşünülüyorsa bu yapılmalıdır. Açıkcası neye yarar ben de pek bilmiyorum sonuçta Türkiye’nin Tarantinosu olmayacak…

Yazan:Utku Uluer
Devamı- Bir sonraki yazı: Mahsun Kırmızıgül Filmleri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir