Phantom Lady (1944) vs Siyahlı Kadın (1966)

siyahlı kadın vs phantom lady
Ne zamandır Sinematik’te yeni ve sürekli güncellenen bir bölüm açalım istiyorduk. Yeşilçam malum, üstüne herşeyin söylendiğinin sanıldığı ama hiçbir şeyin söylenmediği bir sinema. Üç beş ezberlenmiş paylaşım, sağdan soldan toplanmış birkaç görsel ile herkes nette Yeşilçam üzerine yazıp çiziyor. Halbuki Yeşilçam eskilerin meşhur deyimi ile bir “derya deniz”.

Biz, bu derin denizin tamamını yüzerek geçmek niyetinde değiliz. Düşündük taşındık ve de Yeşilçam’ın nerdeyse abartısız % 50’sini oluşturmuş uyarlamalara şöyle bir bakalım dedik. Aslında en başından başlamak iyi olurdu belki. Örneğin ‘’Aysel Bataklı Damın Kızı‘’ filminden… Selma Lagerlöf’ün romanından uyarlanan 1934 yapımı Muhsin Ertuğrul filmi romanın da iyi çevrimleri arasında imiş. Başka bir çevrimi yada romanı okumadığım için yorum yapamayacağım. Ya da bırakın izlemeyi afişini bile görmediğimiz Şadan Kamil’in 1943 yapımı Onüç Kahraman filminden mi başlamalıydık?

Sonuç olarak tarihsel bir sıralama yapmamaya karar verdim ve ilk olarak hem romanını hemde Amerikan versiyonunu çok sevdiğim 1944 yapımı Phantom Lady filminden başlamaya karar verdim.

phantom lady books

Phantom Lady, William Irish‘in Cornell Woolrich takma ismi ile yazdığı polisiye bir romanı.
Roman bizde ilk olarak Cehennem Pasaportu adı ile 1955 yılında yayınlanmış. 1963 Yılında ise Hayat kitaplarının polisiye serisinde ”Turuncu şapkalı kadın ”olarak bir defa daha türk seyircisi ile buluşmuş. Benim okuduğum basımı da işte bu 1963 yılında basılan. Romanın amerikan çevrimi kült statüsünde.Pek çok hayranı var ve bir nevi gömülü hazine sayılıyor.

Roman 1942‘de piyasaya çıkmış. 1944 Amerikan çevriminin çekildiği yıl. Bizim uyarlama ise 1966 yılına ait. Tam da Agah özgüç‘ün üç liralık romanlardan film çekiyorlar dediği zaman. Hayat kitaplarının ederi de o kadar zaten. Ne var ki ”Phantom Lady” ucuz kağıda basılsa da ucuz bir roman değil . İlk okuduğumda -ki 16 yada 17 yaşındaydım ki ”ne harika bir roman keşke filmini çekseler” demiştim.

phantom lady 1
Carol Richman karakterini oynayan Ella Raines

Esas kahramanımız Scott Henderson (Alan Curtis) genç bir mühendis. Filmin başında onu bir barda görüyoruz . Biraz sonra yanına dikkat çekiçi siyah bir şapka takan bir kadın oturuyor . Kısa bir sohbet sırasında kahramanımızın ekildiğini yani orada bırakıldığını öğreniyoruz, konuyu fazla uzatmadan kadına bir teklifte bulunuyor . Bu gece için iki bileti var ve ikiside yalnızsa niye birlikte gitmiyorlar. Kadın teklifi kabul ediyor ama bir şartı var ”isimler bilinmeyecek ve kur yapılmayacak”. Gösteri sahnedeki latin danscının şapkasının kahramanımızın yanındaki kadının şapkasının eşi olduğunu anladığı ana kadar iyi gidiyor, gecenin sonundaysa birbirlerine veda ediyorlar. Kahramanımız eve geliyor ve bizler onu eken kadının eşi olduğunu anlıyoruz. Üstelik evde polisler var ve film boyunca sadece duvardaki tablosunu göreceğimiz bu zavallı kadın çoktan ölmüş . Üstelik kocasının kravatlarından biriyle boğulmuş olarak. Polisler Scott Henderson‘a jilet gibi giyindiğini söylerler ki bu doğrudur gerçekten de pek şıktır genç adam . Fakat daha sonra öğreneceğimiz kadarı ile maddi durumu, iyi bir mesleği ve şık bir evi olmasına rağmen iyi değildir. Bunu iyi bir avukat tutamayacağını ve gerekirse temyize gidemeyeceğini söylediği zaman anlarız. Bir sonraki sahnede olaya sekreteri Carol Richman (Ella Raines) dahil olur. Genç kız patronuna gizliden gizliye aşıktır ve onu kurtarmak için her şeyi yapmaya da hazırdır.
Phantom Lady Trailer’ı

Türkişi Phantom Lady – Siyahlı kadın

Bizim filmimizin senaryosunu yazan usta ise düşünmüş taşınmış. Sanırım ”yahu böyle bir şapka takan kadın bizde pek abes kaçar ben en iyisi şapkayı elbise yapayım ”diyerek Leman Öztürk‘ü lapa lapa kar yağan bir istanbulda incecik bir gece elbisesi ile dolaştırararak daha en başından işi sulandırmıştır. Amerikan çevriminde sadece duvardaki tablo olarak gördüğümüz eş ise bizim uyarlamada Nurhan Damcıoğlu suretinde gayet kötüçül bir karakter olmuştur . Çünkü seyircinin Tugay Toksöz siyahlı kadın 44suretindeki Haldun’a hak vermesi ve evli iken eşini bir başka kadın ile altattığı halde onun tarafını tutması istenir . Haldun eşine ”ne kadar para istersen” veririm demesine rağmen ne iş yaptığını öğrenemediğimiz bir adamdır . Lafta çok zengindir ama orta halli bir evde yaşar ve polislerin ‘’pek güzel giyiniyorsunuz” repliğine rağmen sanki bir haftadır üstündekiler ile yatıp kalkmış bir insan izlenimi bırakır bizde.

Barda rastladığı siyahlı kadın ise pek bir kokettir ve orijinal çevrimdeki meçhul kadın karakterin ketumluğuna inat şuh tavırlar takınır ve bazı şeylere hazır olduğunu ima eder . Ama Haldun karısını aldatsa da sevgilisini aldatmaz ve ”isimler bilinmeyecek ve bu tek gecelik bir arkadaşlık olacaktır ‘’ diyerek tavrını ortaya koyar . Nede olsa gerçek bir Türk erkeğidir!
Sonra Hülya Koçyiğit suretindeki Serap ile tanışırız . Serap edebi konuşmalardan hoşlanan bir karakterdir ve bir erkeğe gizli gizli aşık olmak pis bir iş olduğundan evli olan Haldun’a aşikare aşıktır.

Süleyman Turan‘ın canlandırdığı Nejat ise Haldun’un en yakın arkadaşıdır ve amerikan çevriminde nerdeyse filmin ortasında gördüğümüz Jack Marlow’a karşılık, jenerikler biter bitmez arzı endam eder.

Siyahlı kadın orjinali bilinmeden izlenirse gayet hoş bir filmdir. Mesela Hangi filmden ya da hangi polisiye romandan alındığını bilemediğim ve Amerikan çevriminde bulunmayan kültablasındaki sigara numarası pek güzeldir…

siyahlı kadın lobi 2

Siyahlı Kadın Filmini buradan izleyebilirsiniz:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir