Kötü adamın dublörü, bir kötü adam: Kudret Karadağ

Kudret Karadağ

İstanbul, Kadıköy’de doğdum, 1934 senesinde. Çocukluğum pek mutlu geçti sayılmaz. Çocukluğumun daha baharında 2. Dünya Savaşı patlamıştı. Bildiğiniz gibi o yıllarda ekmek bile karneye bağlıydı. Işıklar devamlı sönüyor, İstanbul her gece karanlığa gömülüyordu. İlkokulu bitirdiğim zaman savaş da bitmişti. Ortaokul, sanat okulu derken askerlik geldi çattı. 1956’da terhis olduğumda, teskereyi kutlamak için arkadaşlarla Beyoğlu’ya çıktık. Pasaj kutlama için o zamanlar en ideal yerdi. Bu eğlence sırasında masamıza bir beyefendi geldi. Yönetmen olduğunu, filmde oynayıp oynamayacağımı sordu. Ben de oynarım dedim. Zeki Canlı’ydı o beyefendi, bugün artık yaşamıyor. İlk filmim Ağla Gönül’dü, rejisörü Tekin Akpolat. Ne yazık ki akıl hastanesinde öldü. 40 sene geçti, bu 40 seneye yaklaşık 300’ün üstünde film sığdırdık. Bizim hayatımız renkli olduğu için seneler çabuk geçiyor.

Kudret Karadağ tesadüfen tanıştığı sinemada avantür filmlerin unutulmaz yüzlerinden biri olur. Yeşilçam’ın en tanınan, bilinen yüzleridir “kötü adam”lar, karakter oyuncuları. Kolay kolay unutulmazlar. Çoğunun rekor sayıda filmi vardır. Hangi filmi izleseniz bu yüzlerden birini mutlaka görürsünüz. Ahmet Tarık Tekçe, Danyal Topatan bir dönem Yeşilçam’ın en iyi kötüleriydi. Atıf Kaptan, Aliye Rona, Altan Günbay, Kenan Pars, Bilal İnci, Erol Taş, Hüseyin Baradan, Önder Somer gibi daha birçok isim var sinemanın “kötüleri” arasında.

Kötü adam olarak başladım öyle devam etti. Çok tepkiler aldık, taşlandık, yuhalandık, kovalandık. Ama bugün Anadolu kültür olarak gelişmiş durumda ve bizleri çok seviyorlar. Hatta Türk sinemasının yükünü çektiğimiz için bizlere ayrı bir sevgi gösteriyorlar. Yeşilçam bir ocaktır. Halka mal olacak kişileri ocaklar çıkarır, okullar sadece diploma verir. Bakın Türkan’ı Karagümrük’ten, Erol’u (Taş) Cankurtaran’dan Yeşilçam çıkarmıştır. Her birimizi bir köşeden çıkarmıştır ve boş çıkarmamıştır. Bunlar halkın gönlünde senelerce kalmasını bilmişlerdir. Bizim yerlerimiz doldurulamıyor. Arkadaşlarımızın kimi vefat etti, kimi hasta, sakat. Yerimize de adam yetişmedi maalesef.  Gönül istiyor bizlerden daha iyileri yetişsin.

Kudret Karadağ’ın sinemaya geldiği yıllarda Turan Seyfioğlu, Kenan Artun, Muzaffer Tema, Mahir Özerdem, Süavi Tedü, Orhan Günşiray, Ayhan Işık vardır başrollerde. Kudret Karadağ’ın da oynamadığı jön, oyuncu yok gibidir. Yine de en çok Cüneyt Arkın’la film çevirmiştir. “Cüneyt iyi bir avantürcü. 30 sene avantür yaptı. Hemen hemen 30 sene beraber çalıştık.” Ben daha iyi “kötü” oynarım diye düşündükleri, rekabet ettikleri oluyor muydu? “Yok, bizim çocukların arasında olmaz. Zaten filmlere yetişemiyorduk. Herkes kendi çizgisinin oyuncusudur. Ne ben Süheyl Eğriboz olabilirim, ne o Kudret olabilir.

Kudret Karadağ gençlik yıllarında kötü adamlığın, Yeşilçam’ın has oyuncularından Ahmet Tarık Tekçe’ye çok benziyordur. Ahmet Tarık Tekçe’nin setten sete koştuğu yıllardır. “Büyük bir benzerliğimiz vardı Ahmet ağabeyle. Biraz rahatsız, biraz da kilolu olduğu için, bir de saatle çalıştığı için avantür sahnelerini yapmamı bana teklif ettiler. Vakit buldukça yapıyordum ve bundan çok mutlu oluyordum. Zamanla ben büyük, dişli roller oynayınca Ahmet ağabey çekiniyordu beni çağırmaya. Sonunda ‘Kudret artık yeter’ dedi. ‘Sinemada sen de kendine göre oyuncusun, bundan sonra sana yakışmaz.’ Öyle bir oyuncu sinemamıza değil, dünya sinemasına zor gelir.

 

BAŞARILI OLABİLMEK İÇİN KUMARHANELERİ GEZER, KABADAYILARI GÖZLERDİM

Kudret Karadağ için oyun oyundur. Kötü adam rollerini de severek oynar. Kendi oynadığı tipler, en sevmediği insan tipleridir aslında. “Topluma zararlı insanlar. Bunların nasıl zararlı olduklarını, sonlarının ne olacağını halka vermek için en iyi şekilde oynamaya çalıştım. Başarılı olabilmek için kumarhaneleri gezer, kabadayıları gözlerdim. Severlerdi bizi. Benim görüntüm oydu ama hayatım o değildi.

Emekli olur fakat sinemadan kopamaz, film çevirmeyi sürdürür. Kaygısızlar, Çiçek Taksi gibi dizilerde, televizyon filmlerinde oynar. İzmir Kültür Sahnesi topluluğunda tiyatro oyunculuğu yapar. “Ben tiyatroyu zaten çok seviyordum. Avni Dilligil, Behzat Budak, Ulvi Uraz tiyatro yapmamı çok istiyorlardı. Hiç vaktim olmuyordu. Tiyatro hazırlık dönemi istiyor.

Yeşilçam’da avantür film denince akla gelen isimler bellidir. Zaman zaman yabancı sinemacılar da Türkiye’de filmler çekerler. “Dünyada çalışmadığım millet yok gibi. Eğer avantür çekiliyorsa verilecek ilk isimler bizleriz. Bir kaç kez Amerikalılarla film yaptım. İtalyanlarla epey filmim var. Fransızlarla, Ruslarla, Japonlarla, Hintlilerle, İranlılarla filmlerimiz var. Charles Bronson’un, Tony Curtis’in filmlerinde oynadım. Adamlar şaşırıyorlar, bu kadar tecrübeli oyuncu Türkiye’de ne arıyor diye. Bilmiyorlar ki kamerayla yatmış kamerayla kalkmışız, binlerce film yapmışız. Lisan zorluğu çekiyorduk ama sanatın lisanı tektir denir. Adam kamerayı koyduğu zaman bizim çocuklar ne çekeceğini anlıyorlardı.

Yılmaz Güney’le de çok filmi vardır Kudret Karadağ’ın. Fakat fikir olarak pek barışık değillerdir. “Sanatına hürmetim sonsuz. Sinema için büyük kayıp. Ama fikir olarak barışamadık hiç. Yiğidi öldür hakkını yeme derler. Senarist olarak da, yönetmen olarak da, oyuncu olarak da 10 numaraydı. Kinci değildi. Münakaşa da etsek filmlerinin çoğunda oynadım.

Yeşilçamlı olmaktan mutludur, Yeşilçam’ın kötülenmesini doğru bulmaz. “Biz Türkiye’nin her tarafında seviliyoruz, sayılıyoruz. Bunu bize sağlayan Yeşilçam’dır. Suç sinemanın değil, ona layık olduğu değeri vermeyen devletindir, bazı yapımcılarındır. Bana göre ilişkiler eskiden daha güzeldi. Zaten halkın da tek eğlencesi sinemaydı. Çok değerli insanlar vardı bizim geldiğimiz yıllarda. Daha bir kardeşlik havası esiyordu. Sevgi, saygı daha güzeldi.”

Yazan Mesut Kara – Kötü adamın dublörü, bir kötü adam: Kudret Karadağ (2015)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir