Yılmaz Atadeniz & İrfan Atasoy: Kara Cellat (1971)

Yönetmen Yılmaz Atadeniz

1960’lı yılların ikinci yarısı Türkiye’nin dünya düzeniyle beraber dönüşümünün başlangıç yıllarıydı. Yeşilçam’da bu dönüşümden mevcut melodramlarının üzerine iki ana dala doğru evrilerek kendine düşen payı almaya başlamıştı. Tiyatro ve edebiyattan aldığı güçlü esinlenme ve takip eden 10 yıla kıyaslandığında daha iyi bütçelerle hazırlanmış mevcut salon filmlerinin üzerine toplumsal dönüşüme dikkat çeken yapımlar ve ticari bir tür daha gelişiyordu. Bugün B Sinema olarak tanımlanan bu ikinci yaklaşım bol hareketli ve izleyicinin o yıllardaki eğlence ve adrenalin ihtiyacına cevap veren filmlerin çekilmesini sağladı.

Yeşilçam’da B tipi sinema düşünüldüğünde akıllara yönetmen olarak Çetin İnanç’tan Mehmet Aslan’a bu konuda uzmanlaşmış birçok isim gelir. Ancak türün en kıdemli ve bugün dahi ilklerden sayılan filmlerinin yönetmeni Yılmaz Atadeniz’dir. Atadeniz’in yaratmış olduğu ekolde rol almış pek çok oyuncu daha sonra kendi çizgilerinde başarılı işlere imza atmıştır. Bu isimlerden en önemlisi Yılmaz Güney’dir.

Yeşilçam’da maskeli süper kahramanlardan westernlere avantürü farklı temalarla sunmaya çalışan Atadeniz’in fantastik filmler beraberinde tematik olarak Türkiye şartlarına daha yakın sayılabilecek avantür filmleride mevcuttur. Bu filmlerde gangster ve suç temalara üzerine çekilmiş olanlardır. Maskeli süper kahraman filmlerinde birazda James Bond esinlenmesiyle sürekli olarak tekrar edilen gizli formül ve gizli teşkilatlar, gangster suç filmlerinde haraç ve kabadayı konseylerine karşı tek adam modeli şablonlarla devam eder.

Şablon temaların farklı sıralamalarla bazende içlerine mutfakta aynı yemek üzerinde farklı tatlara ulaşabilmek için yapılan küçük baharat dokunuşları gibi denemeler serpiştilmesiyle birbirini takip eder. Örneğin her şablon senaryonun dağılımı Kavga – Kadın – Para başlıkları altında dallanır. Yılmaz Atadeniz tarzının başlattığı bu akım, o dönem Yeşilçam’ın öncül işlerinde yer alan yapım şirketleri, yönetmenleri ve oyuncularında da etkisini devam ettirdi. 1960’larda Yılmaz Güney’in başrolünde oynadığı ve Atadeniz’in yönettiği filmlere ait temalar 1970’li yılların sonuna değin Natuk Baytan, Cüneyt Arkın gibi isimlerin birlikteliğinde çekilmiş filmlerdede yer aldı.

Usta yönetmen Yılmaz Atadeniz ile İrfan Atasoy işbirliği olan avantür klasiğimiz Kara Cellat (1971)

1960’lı yıllar boyunca şablon senaryolarla uzun bir yol ilerledikten ve halkın sevgisini bu yöntemle pekiştirdikten sonra Türk Sinemasının mihenk taşı yapıtlarına imza atan Yılmaz Güney’in 1970’li yıllara girişle beraber gittikçe yükselen sinemasal kalitesi ve bir daha geri dönmeyeceği B filmleri alanındaki boşluğunu doldurmak için çeşitli alternatif yıldızlarada ihtiyaç duyuluyordu.

Alternatif yıldızlar konusu açısından İrfan Atasoy’u Yeşilçam’ın B Kralı olarak tanımlamak yanlış olmaz. Yılmaz Atadeniz’le işbirliği Kilink Istanbul’da ve Kilink Uçan Adam’a Karşı filmlerinde  yönetmen ve oyuncu olarak başlayan Atasoy, ilerleyen yıllarda avantür oyunculuktan uluslarası yapımcılığa ve film dağıtımcılığına kadar başarılı bir sinema kariyerine imza attı.

Kara Cellat, İrfan Film ve Yılmaz Atadeniz işbirliğinin Yılmaz Güney’siz ancak onun yokluğunu hissettirmeyen bir örneği. Yılmaz Güney’li bir gangster filminde karşılaşılabilecek tüm temaları içerisinde barındıran hatta bazı noktalarda Güneyle pekişmiş sahneleri (Canlı Hedef filmindeki tecavüz sahnesinin benzeri) tekrardan izleyiciye veren bir film.

Kara Cellat (İrfan Atasoy) ve fedaisi ’Makbuz’ (Faruk Panter)

Anadolu’dan bir anti kahraman – kanun dağıtıcının İstanbul yeraltı dünyasını dize getirişi bugün 10 Yeşilçam filminin 8’inde rastlanabilecek bilindik bir öğedir. Dolayısıyla her ne kadar iş yapar diye düşünülsede bu temayı gerçekten iş yapabilir ve prodüksiyon masrafını kurtarabilir hale getirerek üzerine başka filmin sermayesini toplayabilecek cevheri yakalayabilmek Atadeniz gibi bir yönetmen ve Atasoy gibi bir yapımcının maharetidir. Bu başarının sebeplerine eğildiğimizde öncelikle oyuncu ve karakteri ilişkisindeki zeki seçimleri görüyoruz…

İstanbul yeraltı dünyasında Aile olarak anılan (Türk Sinemasında konsey örneklerinden birisidir) dört büyük oyuncunun mükemmel isim ve tarz uyumu :

  • Pavyon dünyasından Sürmeneli Remzi (Hayati Hamzaoğlu)
  • Fuhuş dünyasından Çiçek Recep (Turgut Özatay)
  • Kumarhane dünyasından Arap Reşo (Bilal İnci)
  • Kaçakçılık dünyasından Kaymak Ahmet (Yavuz Selekman)

Aile konseyi babalarının fedaileri Tarık Şimşek ve İhsan Gedik gibi Yeşilçam kavgacılar ekibinin en kıdemli üyeleri.

Ana çatının beraberinde her Yeşilçam filminde ve günümüzün dizi sektöründe de yer almaya devam eden ana karakterlerin danışmanı ve dert ortağı kimi zaman hikaye anlatıcı kimi zaman ise seyirciyi bilgilendirme görevini üstlenen yan karakterler : Kahveci Hindi Rüstem (Danyal Topatan) ve Balıkçı (Arap Celal)

Yukarıdaki isimleri ve canlandıranları okuduktan sonra kendinizi herhangi bir Natuk Baytan – Kemal Sunal filminde dahi hissetmemiş olmak imkan dahilinde değil. Zaten Baytan – Sunal ekolünde olduğu gibi bu filmide kendine özgü raconuyla hatırlayabileceğimiz bir örnek mevcut. Filmde Aile konseyinin defalarca haraca kesilmesinin yegane tekrarlanan sebebi ”Taksim’e bir yangın kulesi inşa etmek için para toplamak”

Ancak sürprizler bununla bitmiyor ,

Yılmaz Atadeniz filmlerinin ve B tipi Yeşilçam’ın mükemmel kadını Selma (Feri Cansel)

Filmdeki tüm düğümleri çözen ve Aile’nin de üzerindeki adam Mafya Osman (Erol Taş)

Yapım tarihi 1971 olmasına karşı siyah beyaz olarak çevrilmiş (ancak afişi renkli) film 1960’lı yılların etkisinden henüz tam kurtulamamış bir Yeşilçam’ı sunuyor. Örneğin müzikler konusunda Ennio Morricone plakları 80’li yılların ortalarına kadar kullanılmaya devam ederken sadece bu tarz filmlerde duyulmaya alışılmış ve bir nevi 1960’ları sembolize eden Lalo Schifrin – Bullitt ve Jerry Fielding – The Wild Bunch albümleride kulaklarımızı neşelendiriyor.

Şapka, deri eldiven, fular ve uzun atkısıyla Kara Cellat; Haraç, tabanca, kavga, striptiz ve Amerikan arabalarıyla dolu bir serüvenin ardından filmin son çeyreğine doğru baba oğul buluşmasının önce bir westerne ardından ise arabesk’e göz kurpan bir fınale doğru evrilişiyle bu tarz onlarca film arasında kendine ait özel yerine yerleşiyor.

Yazan : Gökay Gelgeç – Yojimbooo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir