X-Oğlu/ Miroğlu – Deli Yürek (1998)
Yusuf Miroğlu, Kenan İmirzalıoğlu‘nun dublajlı bir şekilde canlandırdığı önemli bir Türk dizi karakteridir. Ömer Lütfi Mete‘nin ince kalemiyle senaryosunu yazdığı, Osman Sınav‘ın yönettiği, Bora Ebeoğlu‘nun özgün incesaz müzikleriyle süslediği Miroğlu merkezli Deli Yürek dizisi yayınlanmaya başladığı günden beri geniş halk kitleleri tarafından ilgiyle takip edilmiştir. Nasıl mı? Dönemin fotoğraf çekme özelliğinden yoksun tuşlu telefonlarında dahi dizinin jenerik müziği olan “Haydarinna” klasikleşmiş bir zil sesi mertebesine kavuşmuştur… Bir başka vesika Ahmet Yenilmez‘den… Dizide Dalaksız Sabri rolüyle gönüllerimizi fetheden Yenilmez dizinin çıkmasıyla beraber batmakta olan tekstil sektörünün ayağa kalktığını, halkın takım elbiseye ve siyah kabana çok fazla talepte bulunduğunu katıldığı çeşitli televizyon söyleşilerinde dile getirmiştir. İşte böyle bir diziydi Deli Yürek!
Yusuf Miroğlu hikayesinin başlangıcında pek fazla dikkat çeken bir karakter değildir. Sıradan bir motor ustasıdır, klasik bir aileye sahiptir, orta halli bir mahallenin delikanlısıdır. Onu öne çıkaran hadise ise askerlik dönüşü İstanbul’da tesadüfen karşılaştığı terör örgütü üyelerini bertaraf etmesiyle başlar. Miroğlu artık kahramandır! Medya onu konuşur, mahalle onu konuşur… Derin devlet ise Yusuf’u uzaktan incelemeye başlar. Miroğlu başına geleceklerden habersizdir. Zaten doğal olan da bu değil midir? Kişi isteyince kahraman olabilir mi? Hal ve şartlar gerektiğinde kurt ovaya zaten iner!
Miroğlu’nun babası sinema işletmecisidir. Miroğlu da koyu bir yeşilçam hayranıdır. Evinin çatı katı yeşilçam afişleriyle doludur. Çocukluğu sinemayla geçmiş olan Yusuf’un çocukluk kahramanı Kara Hamit ile tanışması da sinema olacaktır. Dönemin kabadayısı Kara Hamit (Bulut Aras) bütün mahallenin dilindedir, idealindedir. Yusuf da bu hayranlardan biridir. Hamit sinema çıkışında beyaz atkısını yere düşürür ve onu Yusuf kaldırır. Kara Hamit sevecen bir şekilde atkıyı Yusuf’un boynuna takar ve hediye eder… Ancak askerlik dönüşü bu melankolik hayranlık sona erecektir. Zira Kara Hamit sanılanın aksine babayiğit bir kabadayı olmaktan ziyadesiyle uzak, kaşarlanmış bir mafya bozuntusudur. Diziyi izlerken bahsettiğim bu sahnelerden çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Kahramanlarımızın fos çıkması kadar can sıkıcı bir durum yok diye düşünüyorum! Düşünsenize olmak istediğiniz adam alçağın teki! Popun filozofu Tarkan‘ın dediği gibi “Başkası olma kendin ol böyle çok daha güzelsin!”

Yusuf’un travması bunlarla sınırlı kalmaz annesi derin devlet tarafından öldürülür, sevdiği kız babasının ortağı tarafından kurşunlanır. Ve beklenen patlama yaşanır! Yusuf’un dişine kan değmiştir artık! Askerlik arkadaşı Yılmaz’ı (Yılmaz Tüzün) ve Kara Hamit’in sağ kolu Sabri’yi (Ahmet Yenilmez) acilen yanına çağırır. Onlara tek bir şartla bu işe girişeceğini söyler. Ve Miroğlu Yasaları‘nı yayınlar!
Racon, reis gibi mafya jargonundan kelimeler yasaklanır. Gazozuna tavla oynamak dahi yoktur artık! Uyuşturucu, kadın ticareti, tahsilatçılık, değnekçilik yapanlarla selam sabah kesilecektir! Velhasıl kelam haram içinde helal kalınacak, zalime benzeyerek zalimle mücadeleye kalkışılmayacaktır… Bu sahne Miroğlu’nun manifestosudur. İzleyenler tarafından o kadar çok sevilmiştir ki “Miroğlu Yasaları” kaset şeklinde piyasaya sürülmüştür! Hazır kaset demişken dizinin müzikleri gerçekten özeldir… Yusuf ile Zeynep’in aşkını şehvetten arındırıp sevgiye yaklaştıran romantik tınıları duymamazlık etmeyin derim. “Yusuf’u Kaybettim“, “Yiğidi Gül Ağlatır“, “Olmaz Olsun“, “Yaram Yarimdir” önemli eserler. Bir çoğu Ömer Lütfi Mete şiirlerinden uyarlanan bu eserleri seslendiren Bora Ebeoğlu şapka çıkartılacak kadar titiz işlere imza atmış diyebilirim.
Miroğlu, heyecanlı ve hesapsız bir adam değildir. Aklı başındadır… Çünkü yoğurulmuştur. Emin Gürsoy‘un başarıyla canlandırdığı Kuşçu karakteri Miroğlu’nun akıl ve gönül hocasıdır. Miroğlu bir zeybek oynarken bir de Kuşçu konuşurken eğilir… Miroğlu’nu tasavvufi sözleriyle terbiye eden mistik bir kahramandır Kuşçu bey. Yunus‘tan, Mevlana‘dan, Hacı Bektaş‘tan örnekler vere vere Miroğlu’nu tavında döver. Sen demirsin, şimdi kırılırsın. Acı çekip ağladıkça çelik olacaksın der… Ömer Lütfi Mete işlerindeki tasavvufi kokuya bayılıyorum! Ekmek Teknesi‘nde Savaş Dinçel‘in canlandırdığı fırıncı Nusret Baba neyse Kuşçu da odur! Kendileri Yesevi’nin yaktığı ateşin 20.yüzyıldaki karşılığıdır bana göre… Ömer Lütfi Mete’nin oğlu Ali Buhara bey yakın bir tarihte Kuşçu’nun sözlerini kitaplaştırdı. Aşıklar Ölmez- Kuşçu Hikayeleri adlı bu eserin ruhunuzda muhakkak bir farkındalık oluşturacağına inanıyorum…

“Öç peşinde bir kişi elinde nefret taşı… Vururda vurur ama yardığı kendi başı!”
“Akıllı adam ayağına batan dikeni akrebin iğnesiyle çıkarmaya kalkışmaz.”
“İftira, ben öyle öğrenmedim ki öyle iftira atayım, insan gül olacağa yerde diken, diken olacağı yerde gül olmamalı. İnsanın gül gibi güleryüzlü tatlı sözlü olmalı. Diken gibi incitici olmamalı. Emme keskin ve sivri olman gerektiğinde kesmemezlik, bakmamazlık etme. Kirpi gibi gerektiğinde de dikenlerini göster ki canını koruyasın. Samur gibi yumuşak olursan derini yüzerler derini!“
Kuşçu
Modern bir x-oğlu olan Yusuf Miroğlu en az diğer oğullar kadar sevilmiş, diziyle yetinilmemiş üstüne bir de Deli Yürek Bumerang Cehennemi ile 2001 yılında sinemaya taşınmıştır. Diyarbakır’ın sevilen emniyet müdürü Gaffar Okan suikastinin peşine düşen Miroğlu burada da çeşitli maceralara girmiş ve pek tabii muvaffak olmuştur. Filmin kadrosunda Zara, Oktay Kaynarca, Zafer Ergin gibi isimler olmasına rağmen dizideki tadı kesinlikle alamadım. Kuşçusuz Yusuf’un olduğu bu filmi ayransız tavuk dönere benzetiyorum… Mistik yanlara yer verilmemesi çizgiyi ziyadesiyle aksiyona çekmiş diyebilirim. Şunu belirtmezsem filme haksızlık ederim. Filmin aksiyon ve gizem dozajı gayet yerinde… En beğendiğim replik ise Selçuk Yöntem’in canlandırdığı Bozo’nun: “Bu vatanın ekmeğini yiyip ihanet edenler; birgün ekmek yediği yerden kurşun yer!” nidası…
Filmin ardından ekranlarda 1 yıl daha tutunabilen Deli Yürek 2002 yılında izleyicisine veda etmiştir. Mahalle esnafının diziden çıkarılması, Yılmaz Tüzün ve Zeynep Tokuş‘un diziden ayrılması şüphesiz bu durumu hızlandırmıştır. Final bölümünde Miroğlu ve adamları bir binanın içinde patlatılarak hazin bir şekilde öldürülmüştür. O sahnenin ardından Yusufsuz kalan Kuşçu bir sahil kenarında gözümüze ilişir. Ve tesadüfen karşılaştığı(!) Yusuf adlı küçük bir çocukla veciz bir usülde konuşur. Yüz küsür bölümde verilmek isten mesajı harika bir üslupla birkaç dakika içinde bu kadar güzel verilebilirdi! Kuşçu, küçük Yusuf’a bakarak:
Bu Miroğlu Yusuf var ya! Senin de bildiğin gibi deli yürek. O deli yürek taaaa Adem babadan beri var. Allah insanları dünyaya saldığında içlerinden birini deli yürek seçmiş . Her çağda bi tane deli yürek olmuş. Bir gün Davut olmuş Calut denen zalimi haklamış, bir gün Hüseyin olmuş zalimin önüne başını korkusuzca koymuş, bi zaman gelmiş Dadaloğlu olmuş bi zaman gelmiş Köroğlu olmuş, bi zaman gelmiş Miroğlu olmuş. İnsanlar bunları öldü zannederler. Amma hepsi aynı adamdır. Deli yürektir. O ölmez!
Yunus’un da dediği gibi:
Yunus öldü diye salâ verirler
Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez.
Devam edecek…
Yazan: Cemal Berktaş