Bir kitap öyküsü; Yeşilçam’ın Kadınları

Mesut Kara - Yeşilçam’ın Öteki Kadınları : dışlanan, küçümsenen, ötekileştirilen kadınların yaşam öyküleri, sinema serüvenleri

Yazının başlığında yer alan Yeşilçam’ın Öteki Kadınları tanımını ilk kez 1999 yılında planladığım kitap projesine ad olarak düşünmüş ve bir söyleşide de söylemiştim. 9 Şubat 1999’da Sema Uludağ’ın “Yeşilçam’da Unutulmayan Yüzler” kitabımın ilk baskısı için yazdığı “Düş Şatosu Sakinleri” başlıklı yazıda şu cümlelerle yer almıştı projelerim: “Öncelikle Yeşilçam’ın Öteki Kadınları adlı çalışmasını hayata geçirmeyi planlayan yazar projeleri hakkında şunları söylüyor: “Yeşilçam’ın Öteki Kadınları’nda özellikle 70’li yıllarda seks filmlerinde oynamak zorunda kalan kadınları ele alacağım. “Türk Sineması”nda 100 Kadın diye bir projem daha var. Ayrıca Türk Sineması Ansiklopedisi üzerinde çalışıyorum.

Bu cümlelerin, Yeşilçam’ın Öteki Kadınları adını verdiğim kitap projesini düşünüp dillendirdiğim günlerden bugüne, tam 21 yıl geçmiş; hayat akıp gitmiş fakat projemi gerçekleştirememiştim. Yalnızca onu değil, “Türk Sinemasında 100 Kadın” ve “Türk Sineması Ansiklopedisi”ni de gerçekleştirebilmem mümkün olmadı. Öncelikle yıllarca üzerinde çalıştığım, bilgi ve belge topladığım ansiklopedi çalışmasını tek başıma kotarabilmenin güçlüğünü fark etmiştim o yıllarda. Böylesine büyük ve kapsamlı bir çalışma ancak ilgili, bilgili ve yetkin bir ekiple gerçekleşebilirdi. Sonrasında yaşardığım önemli sağlık sorunlarıma; birçok belgeyi, arşivimi depoladığım büyük ana depo, hard disk çöküp onarılamayınca yok olan belgeler sorunu da eklendiğinde bırakmak durumunda kaldım ansiklopedi çalışmasını. 1990’larınsonunda “Türk Sineması’nda 100 Kadın” başlıklı bir yazı yazıp yayınlamıştım. Sonrasında bu adla bir kitap çalışabileceğimi düşünüp, projelendirip, o söyleşide de söylemiştim.

NTV yayınlarının planladığı 100 serisi içinde düşünülmüştü ve bunun için Enis Batur’la görüşmem sağlanmıştı. O proje gerçekleşmeyince benim projem de kitaplaşamamıştı. Gerçekleşebilseydi “Türk Sineması’nda 100 Erkek” ve “Türk Sineması’nda 100 film” olarak sürdürecektim çalışmamı. Bu üç çalışmayı kitaplaştıramamış olsam da farklı dosyalarla sürdürdüm kitap çalışmalarımı.

İlk iki kitabım “Artizler Kahvesi, “Yeşilçam’da Unutulmayan Yüzler” ve 9 Şubat 1999’da Radikal’de o söyleşi-yazı yayınlandıktan sonra bugüne dek sırasıyla “Yeşilçam Hatırası, “Sinema ve 12 Eylül”, “Pendik’li Yıllar, Sinemasal Anılar”, Mülksüz ve Çıplak”, “Benim Sinemacılarım, “Devlet, Toplum, Sinema” adlı kitaplarım yayınlandı. Ayrıca belgesel film çalışmalarımı sürdürdüm, yeni belgeseller hazırladım, gazete ve dergilere yazmayı sürdürdüm. 24 Kasım 2012 tarihinden bu yana Evrensel gazetesi Pazar sayfalarında Sine-Masal başlığıyla her hafta sinema yazıları yayınlamayı sürdürüyorum.

YENİDEN “YEŞİLÇAM’DA ÖTEKİ KADINLAR”

Suzan Avcı & Feri Cansel & Mine Soley

Geçtiğimiz günlerde Özcan Tekgül’ün, Diclehan Baban’ın üzücü sonlarıyla”, ölümleriyle ilgili yeni bilgiler edinince ve yazınca da, bu yazıların defalarca başlayıp yarım bıraktığım Yeşilçam’ın Öteki Kadınları kitap çalışmam için yeni bir başlangıç olmasını istedim..

Başlangıçta erotik filmler döneminde erotik komedilerde, seks ve porno filmlerde oynayan, oynamak zorunda kalan kadınları düşünmüş, söylemiştim kitap projem için fakat sonra ötekileştirilmenin yalnızca bu alanla sınırlı olmadığını düşünüp çalışmanın kapsamını genişletmiştim.

Kadın olmalarından dolayı zaten erkeklerin dünyasında erkek ve erkek kültürü egemen olan sinemada, Yeşilçam’da daha başından “öteki” konumunda olan kadın için farklı ötekileştirmeler de yaşanıyordu. Kadın olmasından dolayı sektörde ve setlerde yaşadığı dışlanma ya da ötekileştirme oynadığı rollerden dolayı da fazladan yaşattırılıyordu. Ayrıca yine yan rol oyuncusu ya da küçük rollerin oyuncusuysa, figüransa bu konumundan dolayı da katmerlenebiliyordu yaşadıkları dışlanma, küçümsenme vb.

Bu durumda başrol oyuncusu ya da yıldız olmayan kadın oyuncular ve kamera arkası çalışanları birçok nedenle dışlanma, küçümsenme ve ötekileştirilme yaşayabiliyorlardı. Bu nedenle de sinemada, Yeşilçam’da “öteki kadınlardan” söz edilecekse bu yalnızca 70’li yıllarda yaşanan erotik filmlerde, seks filmlerinde oynayan kadınların, sinemadan, toplumdan dışlanması, ötekileştirilmesiyle sınırlı değildi.

1919 yapımı Mürebbiye filminin baştan çıkarıcı, fettan mürebbiyesi Madam Kalitea’dan Pola Morelli, Gönül Beyhan, Neriman Köksal, Leyla Sayar, Suzan Avcı, Sevda Ferdağ, Lale Belkıs, Özcan Tekgül, Diclehan Baban, Aliye Rona gibi oyunculara kadar çok sayıdaki kadın oyuncu yuva yıkan, baştan çıkaran, kötülük yapan“kötü kadın” rollerinde oynayan “öteki kadınlardı. Bu oyuncuların bazıları aynı zamanda Yeşilçam’ın “vamp Kadınları” olarak da tanımlanırdı. Çoğu kıymeti bilinmeyen, hak ettiği yere gelemeyen oyunculardı.

Çolpan İlhan, Sevda Ferdağ, Nilüfer Aydan, Selda Alkor, Mine Mutlu, Arzu Okay, Zeynep Aksu, Semra Sar, Fatma Belgen, Fatma Karanfil, gibi bazı başrol oyuncuları da, izleyicide karşılığını bulmuş, halkın gözünde, gönlünde yıldızlaşmış olsa da “sektör içinde dilediği ya da hak ettiği yere gelememişti.

Gülsüm Kamu, Gülgün Erdem, Ülkü Ülker, Songül Ülkü, Emel, Özden, Feri Cansel, Seher Şeniz, Figen Say, Aysel Tanju, Oya Peri, Figen Say, Semra Sar, Mine Soley, Eva Bender, Sezer Güvenirgil, Sevda Nur, Yeşim Yükselen gibi isimler başrollerde de yer alan, birçok filmde oynayan kadın oyunculardı.

Bazı oyuncular da dönem, tür, furya yıldızı olarak var olup iz bıraktılar.

EROTİK KOMEDİLERLE BAŞLAYIP SEKS FİLMLERİNE UZANAN DÖNEM

Aysel Tanju & Özcan Tekgül & Leyla Sayar

Bizim kuşağın gençliğe adım attığı yıllarda sinemalar da yerlerini apartmanlara, iş hanlarına bırakmışlardı. Her şey değişiyordu…

70’li yılların ortalarına geldiğimizde Ayhan Işık’lı, Cüneyt Arkın’lı, Yılmaz Güney’li, Ediz Hun’lu, Türkan Şoray’lı, Fatma Girik’li, Hülya Koçyiğit’li filmleri izleyeceğimiz salonlar kalmamıştı artık. Ülke çalkantılı günler yaşıyor, aileler evlerine çekiliyordu… Yeşilçam’ın idolleri de kopmuşlardı çok sevdikleri sinemadan. İşte o günlerde krizi çok derin yaşayan Yeşilçam yeni arayışlara girmiş, televizyonun da etkisiyle eve kapanan ailenin yerine “sokaktaki adama”, “lümpen” seyirciye film yapmaya başlamıştı. Önceleri seks-komedi diye başlayan bu furya zamanla pornoya kadar uzandı. Filmlerin masum kızları, örnekse Arzu Okay soyunmaya başlamıştı. “Masum” seks-komedi, hatta avantür filmlerin aralarına yabancı filmlerden “parçalar” döşendi. Sinema salonlarının önünde teşrifatçılar, “üç film birden”, “parça var”, “her muamele var” diye çağırıyordu artık sokaktan geçenleri. Taşradan, Anadolu’dan gelmiş, “buraların yabancısı” olanlara sinema salonuna değil, “randevu evine” geldiğini düşündürtecek tarzda çağrılardı bunlar. Daha sonra yerli pornolar çekilmeye başlandı. Seks ve porno dönemi kendi yıldızlarını da yaratmıştı.

Erotik komedilerde, seks filmleri döneminde Zerrin Egeliler, Zerrin Doğan, Dilber Ay, Ceyda Karahan, Elif Pektaş, Figen Han, Melek Görgün, Zafir Saba, Necla Fide, Müge Güler, Saadet Gürses, Nur Ay, Funda Gürkan, Senar Seven, Sabahan, Tülin Tan, Ayşen Selvi’yi hatırlıyoruz “öteki kadın” olarak.

Arzu Okay, bu değişime ayak uydurmak zorunda kalmış, belki de başka tutunacak dalı olmadığı için soyunmaya başlamıştı filmlerde. Çetin İnanç’ın çektiği “Sokak Kadını” filmini izlediğimde yaşadığı drama, yaşananlar “film icabı” olsa da gözyaşı dökmüştüm. Çok benzer olmasa da bana Yeşilçam’ın efsane yıldızı Cahide Sonku’yu hatırlatmıştı hep. Yıllar sonra Arzu Okay’la tanışma ve uzunca konuşabilme olanağı bulmuştum. Sinemadan koptuktan sonra çeşitli işler denemiş ve sonunda Paris’e yerleşip, ticaretle uğraşmaya başlamıştı.

Gülgün Erdem & Seher Şeniz & Figen Han

Aralarına parçalar döşenmiş erotik-komedilerin, seks filmlerinin yanı sıra porno filmler de artık birçok sinemada gösteriliyordu. Gittikçe iğrençleşen ve açık sömürüye dönüşen bu filmlerde her türden fetişizm, grup seks, oral seks gibi pornografinin bütün unsurları kullanılıyordu. Bu dönem çok uzun sürmedi ve 80’lerin başında bu filmleri oynatan sinemalara polis baskınları düzenlendi, filmlere el kondu. 12 yönetimi de bu filmleri tamamen yasaklayıp oyuncularına kadar soruşturmalar açtırdı.

Bu soruşturmalardan Zerrin Egeliler, Zerrin Doğan ve Dilber Ay da nasibini almıştı. 12 Eylülzede Seks Yıldızları’nı yazan sevgili Mehmet Atak’ın cümleleriyle “fiziki ve manevi işkenceye maruz kaldılar. Aşağılandılar. Onlar genel geçer ahlakın, resmi devlet ideolojisinin ve dahi bizzat içinde var oldukları sektörün ebedi günah keçisi oldular…” (Nokta, Sayı 38, 12-18 Eylül 1993) Yıllarca Yeşilçam’daki mücadelesini sürdüren, oyunculuktan sonra prodüktörlükte yapan Zerrin Doğan porno filmlerin 12 Eylül sonrasında yasaklanmasıyla yaşadıklarını Mehmet Atak’a şu cümlelerle anlatmıştı: “1980’de İhsan Sapmaz adlı bir ahlak zabıta amiri için Berker İnanoğlu’nun Ermen Han’daki bürosunda bir projeksiyon odası kurulmuş. İhsan Sapmaz Bey de ortaya bir şişe viski açmış, bu filmleri seyrediyor. Filmin oyuncularını da getirtip ‘Eee filmde nasıl seviştin hadi anlat, göster bakayım’ diyor. Sonra bu sayın tutucu ahlak zabıta amiri mevkiini kullanıp, ‘Hapsederiz, şunu yaparız, bunu yaparız’ diye tehditle Dilber Ay’la dost hayatı yaşıyor. Müthiş bir aşağılama, kişilik haklarına tecavüz vardı.

Sonraki yıllarda bu oyuncular sırra kadem bastılar, ortadan kayboldular. Kimse nerede olduklarını, bugün ne yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını bilmiyordu. “Yeşilçam hiçbir zaman vefasız olmadı diyen” sinemanın meslek örgütü yöneticileri de, yapımcılar, yönetmenler de, hatta aynı seti paylaştıkları arkadaşları da bu oyuncuların izini kaybetmişti. Tabii sözünü ettiğimiz oyuncular nedense sadece kadın oyunculardı. Oysa Ali Poyrazoğlu, Hadi Çaman, Aydemir Akbaş gibi o dönemin erkek oyuncuları saygınlıklarından hiçbir şey kaybetmemişlerdi. Feri Cansel sevgilisi tarafından öldürülmüş, Mine Mutlu kansere yeni düşmüş, Seher Şeniz intihar etmişti. “O filmlerin “öteki kadınlarının” her birinin dramı ayrı bir roman ya da film hikâyesi, ayrı bir acıydı.

Yeşilçam’ın Öteki Kadınları kitap çalışmamda bu kısa yazıda özetlemeye çalıştığım, öncelikle “erkeklerin dünyasında kadın olmak”tan kaynaklı, sonrasında da yaşam biçimi, cinsel seçimi, etnik, dinsel ya da mezhepsel aidiyeti, toplumsal-mesleki statüsü, oynadığı roller, canlandırdığı karakterler gibi nedenlerle dışlanan, küçümsenen, “ötekileştirilen” kadınlara, yaşam öykülerine, sinema serüvenlerine yer vereceğim…

Bu bilgiyi de öncelikle Sinematik Yeşilçam okurlarına duyurmak istedim… Pandemi koşullarını çalışmalarımızla, üretimle değerlendirelim. Selam ve sevgiyle…

Yeşilçam’ın Öteki Kadınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir