Halit Refiğ, Haydar Kuyusu Cinayeti’nin filmini neden yapamadı?

Toplumsal olaylar, birkaç türü dışında hemen hemen tüm filmlerin esin kaynağıdır. Kimi zaman bizzat senaristin yaşadığı bir olay, bazen tesadüfen bulunulan bir ortamdaki sohbette dinlenilen bir anı, bazen de bir gazetede okunan haber, beyaz perde yapımlarında yeniden hayat bulmuştur.

1956 yılında, dört kişinin hayatını kaybettiği bir toplu cinayet, Türkiye gündemini epey meşgul etmiş. Yazımızın esas konusuna geçmeden önce bu toplu cinayetin nasıl gerçekleştiğine bakalım:

Aksaray ve Şereflikoçhisar ile köylerinden dört vatandaş nakliyeci olup, vasıtalarına yedek parça aramak amacıyla bir kısmı İstanbul’da bir kısmı da Akşehir’de aradıklarını bulamayınca Konya’ya gelmek istiyorlar. Bu sırada Konya yolu ile Mersin’e gidecek bir taksi de yemek molası vermek üzere Akşehir’de lokanta önünde park yapıyor, yemek sonu diğer yabancılar vasıta aradıklarından taksi sahibi ile arkadaşı bunları Konya’ya kadar götürmekte bir mani olmadığını belirterek kısa pazarlıktan sonra taksiye biniyorlar, kendilerinden az evvel de kırmızı boyalı yabancı plakalı bir kamyon da Konya istikametine hareket ediyor.

Yolda yabancılar aradıkları parçayı bulamadıklarını söyleyerek yol alırlarken yanlarında külliyetli para bulunduğunu sezen iki kişi 3/4 Nisan 1956 günü gecesi Haydar Kuyusu hizasına gelince taksiden inerek ani bir saldırışla dört kişiyi öldürüp, yanlarındaki parayı alarak, cesetleri de Haydar Kuyusu’na atarak olay yerinden kaçıyorlar.

Ertesi sabah kuyu başına gelerek sürüsünü sulamak isteyen çoban kuyudan su çekeceği zaman içindeki cesetleri görünce köyün muhtarına haber veriyor. İş jandarmaya aksediyor. Katilleri bulmak üzere Sarayönü ve civar köylerde şüpheli veya sabıkalı kimseler toplattırılarak günlerce aranıyor. Hiçbir ipucu çıkmadığı gibi birkaç yabancı kırmızı plakalı kamyonlar da tutularak günlerce Konya’da sorgu ve sualleri yapılıyor. Cinayetten yaklaşık olarak iki sene sonra Mersin’de denizin ıssız bir yerinde suya yarı gömülü bulunan bir taksinin meydana çıkarılması ile cinayetin suçluları da meydana çıkıyor. Yapılan muhakeme sonucu katiller mahkum oluyorlar. (1)

Adnan Yarar yeni yazısında Halit Refiğ, Haydar Kuyusu Cinayeti’nin filmini neden yapamadı? konusunu açıklığa kavuşturuyor
Halit Refiğ’e Almanya’dan davet

Bu toplu cinayetin işlendiği sıralarda henüz sinemacılığının başlarında olan Halit Refiğ, bu haberi gazetede okur ve aksiyonu itibariyle çok ilginç bulur, gerçekçi sinema anlayışına uygun ve sinematografik olduğunu düşünür. İlk asistanlık denemesi olan, yapımcılığını Hulki Saner’in yaptığı, bir kısmı Göreme civarında çekilen Türk-Alman ortak yapımı Yaşamak Hakkımdır filminin çekimleri sırasında Alman kameraman Ernest Von Theumer’e, okuduğu bu haberin konusundan yola çıkarak bir film yapmak istediğini söyler.

Filmin çekimleri bittikten ve Theumer Almanya’ya döndükten bir süre sonra 1958 yılı başlarında yine Theumer’den bir davet gelir. Theumer davet mektubunda, “Senin bana anlattığın o konudan burada bir stüdyo sahibine, prodüktöre bahsettim. Çok ilginç buldular. Biz bundan film yapmayı düşünüyoruz. Ama filmin bizim standartlarımıza uygun yapılabilmesi için senin Almanya’ya gelmen gerekiyor. Bu arada senin Almanya’daki stüdyoları görmen, oradaki teknisyenlerle tanışman, çalışma şartlarını görmen gerekiyor. Gelir misin?” (2)

Adnan Yarar yeni yazısında Halit Refiğ, Haydar Kuyusu Cinayeti’nin filmini neden yapamadı? konusunu açıklığa kavuşturuyor

Halit Refiğ Almanya’ya gidiş için gerekli hazırlıkları yapar ancak sinemacılığının henüz başında olduğu için konu ile ilgili elinde yazılı bir metin bulunmamaktadır. Bu konuda yardımcı olması için o sıralar yakından takip ettiği ve iyi ilişkileri olan Aziz Nesin’e durumu anlatır ve bu konuyu senaryolaştırmasını ister. Fakat Aziz Nesin kendisine farklı bir konu önerir, işin içinde Almanlar olduğu için Halit Refiğ, Aziz Nesin’in önerisini kabul edemez.

Halit Refiğ daha sonra Kemal Tahir’den yardım ister. Kemal  Tahir Haydar Kuyusu Cinayeti olayını aynen yapmak yerine, oradaki kişileri dram kişisi haline getirme esası ile bir senaryo taslağı hazırlar, verir.

Filmin kadrosu oluşturuluyor

Halit Refiğ, Kemal Tahir’in hazırladığı bu senaryo taslağı ile Almanya’ya gider. Alman yapımcıların taslağa ve işin esasına dair hiçbir itirazları olmaz. Halit Refiğ, Almanya’da üç ay kadar kalır ve bu taslağı yaşlı bir senaryo yazarıyla senaryolaştırır. Senaryolaştırma çalışmasında Kemal Tahir’in hazırladığı taslaktaki esasa bağlı kalınır. Almanya’dan oynayacak oyuncuların seçimi yapılır ve 1958 başlarında Alman ekip ile birlikte İstanbul’a gelinerek çekimler için Kızıltoprak’ta boş bir bina kiralanır. Sıra, Türkiye’den oynayacak oyuncuların seçimine gelir. Sadri Alışık, Orhan Günşiray, Erol Günaydın ve Kadir Savun, bizzat Halit Refiğ tarafndan seçilir ve adı “Hatalı Yol” olarak belirlenen yapıma ortak Türk yapımcı olarak Halit Refiğ’in asker arkadaşı da olan Aram Gülyüz seçilir.

Kızıltoprak’taki binada oyuncuların ve ekibin birbirleriyle kaynaşmalarını sağlamak amacıyla yapılan prova çekimleri başlar. Gerisini Halit Refiğ’den dinleyelim:

Adnan Yarar yeni yazısında Halit Refiğ, Haydar Kuyusu Cinayeti’nin filmini neden yapamadı? konusunu açıklığa kavuşturuyor

“Çekimlere az bir zaman kala bana Almanya’dan bir dosya geldi. Bu dosyanın içinde buraya şu sahne ilave edilecek, oraya şu sahne ilave edilecek diye, orada bir senayocuya yazdırılmış birtakım sahneler vardı. Onlar filmin bütünlüğüne uymayan şeylerdi. Çingeneler mingeneler falan. Bizim çingeneler de değil. Macar, Romen çingeneleri gibi şarkılar, danslar manslar, göçebe arabaları falan. Türkiye’de böyle şeyler yok. Dediler ki, “Olsun. Biz bu filmi Türkiye için yapmıyoruz ki. Türkiye’de bunlar varmış, yokmuş, Almanya’da kimse bunlarla ilgilenmez. Biz bu filmi sadece Türkiye’de gösterilsin diye yapmıyoruz.” Ben, “Türkiye’de de bu film gösterileceğinden ben böyle bir şey yapmam” dedim.  O zaman “Sen bilirsin” dediler. Ve ben çekime üç dört gün kala filmin yönetmenliğinden ayrıldım. Daha sonra yapımın senaryosu tamamen değiştirilerek, konusu sadece İstanbul’da geçen bir film haline dönüştürülüp “İstanbul Macerası” olarak çekilir. (3)

Halit Refiğ’in bu tavrı, onun ileride tüm hücreleriyle kavgasını vereceği Ulusal Sinema’nın ilk işaretleridir.

Kaynakça:

(1) https://www.saraymedya.com/gecmisten-gunumuze-sarayonu-47-15793.html (Erişim tarihi 01/11/2020)

(2) Halit Refiğ, Düşlerden Düşüncelere Söyleşiler, İbrahim Türk s.78-84

(3) a.g.e.

Adnan Yarar 2020 – Halit Refiğ, Haydar Kuyusu Cinayeti’nin filmini neden yapamadı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir