Fantasturka – Onar Films Sahibi Vasilis‘in vefatı nedeni ile paylaşmadığım ve yayınlama zamanını değiştirdiğim, 2 bölümden oluşan Fantasturka Festivali yazımın 1. kısmı: Festivalin ilk iki günü.
Festivalden sonra yazdığım için hem Fantasturka’yı hatırlatmak hem de yazar/hayran gözüyle paylaşımda bulunabilmek için yazıyı uzun tuttum. (Utku Uluer)
Yaz sıcaklarının azaldığı, gece ile gündüz arasındakisıcaklık farkın artmaya başladığı yani yaz rahatlıklarının bitmeye başladığı günlerde Ali Murat Güven’in sayesinde Fantasturka’dan haberdar oldum. “Basın Sponsorlarından birisi de Sinematik” dedi. Tabi Sinematik Yeşilçam olarak ilk kez bir festivale basın sponsoru olmanın yanı sıra refleks olarak “nedenAnkara?” dedim içimden. Herşey Istanbul‘da olmalıymış gibi…
Yaz döneminde Türkiye’de ve geri kalan zamanda ise Italya’dayaşadığım için biraz düşünmem de gerekti ancak Fantastik Türk Sineması üzerine yapılacak bu girişim her şeye rağmen önemli idi. İşin güzeli her şey benim gitmem için şekillendi bir anda.
Haftalar geçtikçe Ali Murat Güven’den yeni haberler ve yeni isimler gelmeye başladıkca konu belirginleşmeye ama bilinmezler de aynı orantı da artmaya başladı. Yapmak istedikleri kadar “Fantastik” idi ki hani o kadar kişi bir aradayken oldu olacak bir film de çekeriz diye düşünmeye başladım. Zaten festival sonunda bir yapmadığımız o kalmıştı.
Fantasturka – Festivalin 1. Günü: Yolculuklar içerisinde geçen ve benim için çok yorucu olan bir haftanın sonunda çantamı toparladım ve Ankara’ya gitmek için yola çıktım. Havaalanında ilk olarak Ters Ninja’dan Deniz Akhan’la karsilastim. Deniz’le yılalr önce Ege’nin yaptığı bir gece de tanışmıştık sonrada pek yazışmamıştık. O da benim gibi yüzyüze buluşmalarda ısınan bir dostumuz. Bugün düşününce Festivalin nasil geçeceğini aslinda o dakika anlamaliydim diyorum.Biz Deniz’le konusmaya oyle bir dalmışız ki neredeyse uçağı kaçıracaktık.Uçakta Ali Murat Güven ve Sinemamızın Zagor’u Levent Çakır bizden önce yerlerini almışlardı. Aslında bütün uçak yerini almıştı çünkü en son biz kalmıştık..Onlardan önce havaalanına varmamıza rağmen ucağa en son bindiğimizicin bizimle biraz uğraştılar. Biz Deniz’le Türkiye’deki çarpık yapılaşma sorunlara girdiğimiz de uçakta girdiğimiz konulara dayanamayıp türbulansa girdi. Hayatımda ilk kez türbulansagirdiğim icin benim icn unutulmaz bir yolculuk oldu. Uçaktaki herkes içinheyecan dolu çığlık çığlığa bir 50 dakikadan sonra Ankara’ya vardık. Havaalanındabizi organizasyodan Ilker karşıladı. Adana’danhep beraber gelen Safa Önal, Yılmaz Atadeniz ve Murat Tolga Şen ile birlikte hem sohbet derinleşmeye başladı hem de festival bizim için resmen başlamıştı. Festivalin resmi açılışına 2 saat kaldığı için hemen yolakoyulduk. Bu arada şunun altını çizmeliyim bu muhabbetimiz 26 Eylül Pazartesi saat 14:00’e kadar aralıksız sürdü.
Otele vardığımız da bizden önce Kuşadası’ndan otele varan Mesut Kara’yı da kadromuza dahil ederek Kızılırmak sinemasının yolunu tuttuk.Otel sinema arasi 5 dakika idi. Ali Murat Güven coktan sinema salonuna, aralarını ritmini ve en ince ayrıntısına kadar düşündüğü programını uygulamaya koyulmuştu bile. 2. El ekibi ise halletmeleri gereken pek çok detay ile boğuşuyorlardı. İlker dışından geri kalan arkadaşlar ile tanışmamız için 2. günü beklememiz gerekiyordu. Ben zaten pazar günü Ali Murat Güven’i otururkengördüm. O saatlerde elinde paha biçilmez afişleri ve fotoları iel Fatih Danacı daaramıza katıldı. İşin komiği Ege Görgün, Sadi Çilingir’in, Can Evrenol’un ve Murat Kızılca’nın ne zaman geldi hatırlamıyorum bile. Her festival ve organizasyonda olduğu gibi teknik bazı aksaklıklar bizleri bekliyordu. Ancak bunların üstesiden çabucakgelinildi.
Zagor – Kara Bela’yı izledikten sonra Levent Çakır söyleşini Deniz Akhanidare etti. Levent Çakır ilk defa bu sekilde bir panel yer aliyordu sanırım.Zaten Ali Murat Güven’in bütün kaygısı da Yeşilçam’in bu vefasizlığına ve kemikleşmiş yaklaşımlarla burun kıvrılan bu yapımların yönetmen ve aktörlerini onurlandırmaktı. Bu yüzden Deniz Akhan için oldukca zor bir gorevdi festivalin açılış panelini ele almak. Yanlız ve küsmüş bir aktörün, bir sinema emekçisinin panelini idare etmek pekte kolay olmadı çünkü oldukça doluydu Levent Çakır.
Ertesi gün otelde kalan konuklar olarak otelin kahvaltı salonunda karşılaştık. Sinema muhabbetimiz kahvaltıda başladı.Yeniden gruplar halinde Kızılırmak sinemasına geçerken Çetin Inanç ve eşi de otele varmıştı. Sanırım buetkinlik Çetin Inanç içinde önemli idi çünkü uzun zamandır yer almıyordu. Hemen hazırlandılar veonlar da Kızılırmak sinemasına geçtiler.
“Olur mu, biz o filmleri hep Oscar’da yarışsın diye çektik,” (Çetin İnanç)
Kunt Tulgar’ın panel öncesi döğüş sanatı üzerine yaptığı anlatım ve uygulamalar çok faydalı oldu. O bizi zaten havaya sokmuştu ancak panelde anlattıkları oldukça ilginçti Özellikle Çetin İnançla maceralarını anlatmaya başladıktan sonra saatin gece yarısı olduğunun farkına varamadık. Kunt Tulgar’la 3 söyleşide bulundum genellikle aynı sorular sorulmasına rağmen oflayıp ouflamadan cevap veriyor ve sıkılmadan anlatıyor. Envai çeşit belgeselde Süpermen’in pelerin hikayesini defalarca anlatmış birisi için çok ilginç bir nokta, DKA üzerine sorulardan sıkılıp tersleyebilirdi de ama o yapmadı. Böyle bir festival sayesinde biz kendisinin nasıl güzel bir insan olduğuna yeniden şahit olduk.