Meraklı kedi: Yeşilçam Sineması – Artiz Kahvesi – Sinema Keyfi

Sinematik Yeşilçam‘da zaman zaman yazılarını paylaşmak isteyenler veya bizim görüp beğendiğimiz ve Sinematik Yeşilçamda paylaşmak istediğimiz yazılara yer veriyoruz. Merkalı Kedi Yeşilçam Sineması deneyimini hem blogunda paylaşmış hem de Sinematik Okuyucuları ile paylaşmak istemiş. Bu paylaşımcı yaklaşımından dolayı Meraklı Kediye teşekkür ederiz. Bize de aşağıda yazısını paylaşmak kaldı.

Sinematik Yeşilçama hoşgeldin Meraklı Kedi

İstanbul’daki en sıra dışı sinema salonu: Yeşilçam Sineması

 
isik-ayhan
Yeşilçamın unutulmaz jönü

Bu sinemaya ilk defa geliyorum. Daha önce İstiklal Caddesi’nde yürürken tabelasını gördüğüm ve fırsatını bulduğumda gitmeyi niyetlendiğim, adı beni adeta mıknatıs gibi çeken Yeşilçam Sineması’ndan bahsediyorum. İmam Adnan Sokağı’na girer girmez sağ tarafta dükkanların arasında küçücük bir kapıdan dar bir koridora girdim. Birkaç adım sonra aşağı, bodruma doğru dönen bir dar merdivenden sinemanın bulunduğu kata ulaştım. Varır varmaz bir şaşkınlık yüzümü kapladı. Sinemanın bekleme salonu o kadar küçük ve şirin bir yerdi ki, modern sinemaların yanında burası adeta devede kulak kalırdı. Ancak içeri girer girmez garip bir duygu sizi sarmalıyor ve sıcaklığı ile şaşkınlığınızı birleştirerek daha önce hiç yaşamadığınız bir deneyimin başlangıcında olduğunuz hissini veriyordu.

Bilet gişesi nerde?

Kapıdan girer girmez gözlerim bilet gişesini aradı ama nafile. Görünürde sadece kafenin bar kısmı ve birkaç masa sandalye vardı. Yüzümdeki şaşkınlığı fark eden genç kadın parmağıyla yukarıyı işaret ediyordu. Kafamı kaldırdığımda iki ucu zincirlerle tavana asılı küçük, tahta bir tabelada alelade bir yazı ile “bilet gişesi” tabelasını gördüm. Sinemanın kafesi aynı zamanda gişe görevi görüyor. Orada duran orta boylu, 30 yaşlarında, siyah saçları örgülü genç hanımefendi bir yandan siparişleri hazırlarken bir yandan gelenlere bilet kesiyordu. Yüzümdeki şaşkınlık yerini aptalca bir gülümsemeye bırakmıştı. Biletimi aldım ve yanında sade bir kahve söyledim.

Makinist filmi değiştir ? 🙂

Yeşilçam Sineması’na vardığımda film arasıydı ve filmin başlamasına uzun bir zaman vardı. Sinemanın bekleme salonunun tamamını görebilecek bir yerde duran bir masaya oturdum. Fonda Rumca mı yoksa Ermenice mi emin olamadığım, keder yüklü bir sese sahip dertli bir kadın tarafından söylenen ağıta benzer şarkı çalıyordu. Tam kahvemden ilk yudumu alacakken biletçi hanım telaşla koşuşturmaya başladı. Tam karşımdaki, iki – üç merdivenle çıkılan küçük odaya doğru daldı. Ne olduğunu anlamak için dikkatlice bakarken içerden garip sesler gelmeye başladı. Film makinesi susmuştu. İçerden gürültülü ve telaşlı sesler geliyordu. Az sonra film makinesi yeniden çalışmaya başladı ve elinde makara ile kadın kanter içinde odadan dışarı çıktı.

Sinema makinesinin sesi ve kahve

Şimdi film makinesinin o meşhur çalışma sesiyle, bilmediğim bir zamanın içinde yolculuğa çıkar gibi hissettim kendimi. Bordo boyalı duvarlarında, hatta tavanındaki siyah-beyaz film kareleri, eski Yeşilçam ve Hollywood film afişleri de bu hissi daha da arttırıyordu. Karşıki duvarda 1939 yapımı unutulmaz aşk filmi ve her neslin diline pelesenk olmuş adı ile Rüzgar Gibi Geçti’nin o meşhur sahnesi karşımda duruyordu. Clark Gable güzel kadını kucağına almış, dudakların arasında neredeyse yok denecek kadar bir mesafeden iki aşık birbirlerine bakıyorlardı.

Yeşilçam’ın uzak ama sıcak yıldızları

yeþilçam sinemasý duvar fotolarý
Yeþilçam Sineması’nın duvarları eski
sinema kareleri ile dolu

Onun hemen yanında ünlü yönetmen Emir Kusturica’nın Venedik’te ödül almış romantik komedi filmi Kara Kedi Ak Kedi’nin afişi yer alıyordu. Adeta dev bir fotoğraf albümünde gibi hissediyordum kendimi, gözlerim duvarlardaki eski Yeşilçam aktör ve aktristlerinin fotoğraflarına kaydı. Tarık Akan, Ayhan Işık, Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Yılmaz Güney, Belgin Doruk ve Hülya Koçyiğit ilk gözüme takılanlardı. Hepsi genç, güzel, yakışıklı ve o kadar saftılar ki… Şimdiki Hollywood yıldızları ya da dizilerdeki artizlerimiz gibi değiller sanki. Bakışları farklı, sanki bu dünyadan değil de peri masallarından, kahramanlık destanlarından çıkmış gibi bir halleri vardı. Onlar gerçekten uzaktı, adeta birer yıldız gibi… Başka dünyalara ait gibi bir halleri vardı. Ama sıcaktılar, samimiydiler Güneş gibi…

Tuncel Kurtiz ve o deli bakışları

yeþilçam sinemasýnýn duvarý
Yeşilçam Sinemasının duvarılarından birisi
(Orijinal)

Yakın bir zamanda Ezel dizisindeki dayı rolüyle genç kuşakların da ilgisini çeken ve popülerliği artan Tuncel Kurtiz’de yerini almıştı duvar. Büyük bir portre şeklindeki fotoğrafta Kurtiz, delici bakışlarıyla adeta insanın içine korku veriyordu. Kızgınlık, kin, öfke kel başının hemen önündeki alnının kaşlarına doğru iniyor, gözlerine inen bu duygular kurşun gibi muhatabının ruhunu delik deşik ediyordu. Bıyıksız ve solgun yüzü ise soğuk bir demir gibiydi.

Yeşilçam Sineması’nın en ilginç duvarlarından biri (bu duvar makine dairesinin duvarıydı) ünlü yönetmenlerin hayat hikayelerini ve sinemada yaptıkları başarılı çalışmalardan bahseden gazete kupürlerinden oluşan duvardı. Bu yönetmenlerden bazıları Alfred Hitchcock, Charlie Chaplin, Brain de Palma, James Cameron, Werner Herzog, Ingmar Bergman’dı. Yönetmenlerin makine dairesinin duvarını süslemesi de çok manidard

Artiz olmadan Artiz Kahvesi’nde oturdum

Yeşilçam Sineması’nın en güzel köşesi Artiz Kahvesi bölümüydü. Birkaç masanın olduğu ve ana bölümden bağımsız olmasa da kendine ait bir köşe izlenimi veren Artiz Kahvesi’nin duvarlarını hem film sahnelerinden oluşmuş fotoğraf kareleri hem de usta bir ressamın elinden çıkmış adeta fotoğraf kalitesindeki resimler süslüyordu. Artiz Kahvesi’ne oturduğunuzda yetmişli yılların ruhunu hissedebilir, o günlerin acı tatlı anlarına tanık olabilir ya da çocukluğunuza küçük bir yolculuk yapabilirsiniz.

Artiz Kahvesi’nin konuþan suskun duvarları

artislerin kahvesi
Yeşilçam Sineması’nın en can alıcı köşesi
Artizler Kahvesi

Fotoğrafların birinde Türkan Şoray, bir ana şefkatiyle sevgilisi Tarık Akan’ı göğsüne bastırmış kararlı ama düşünceli bakışlarla etrafa bakıyordu. Tarık Akan ise sultanın koltuk altından uzaklara bakıyordu, yüzünde yakın bir gelecekte karşılaşacakları ayrılığın acısı vardı.

  • Hülya Avşar, ödüllü filmi Berlin in Berlin filmindeki başörtülü haliyle, yaşadığı sıkışmışlığa inat sevimli bakışlarıyla neşeli bir gülücük gönderiyordu.
  • Hülya Koçyiğit ise ona çok yakışan kaygılı bakışlarıyla aklından geçen elem verici düşünceleri büyük bir ustalıkla, sadece bakışlarıyla aktarıyordu.
  • Yılmaz Güney, hafifçe başını eğmiş, kasketinin altındaki gözlerini yukarı kaldırmış ve çocuksu bir bakış kondurmuş yüzüne, saf ve masum. Gülmüyordu, elindeki tası iki eliyle sıkıca kavramış ve çocuk masumiyetini tüm bedeni ile yansıtıyordu. Bir köy evi olduğu anlaşılan mekanda şaşırmış bakışlarla yanında duran kadın Yılmaz Güney’in baktığı yöne doğru bakıyordu.
  • Artiz Kahvesi’nin duvarının üst köşesinde küçük, siyah-beyaz bir fotoğraf dikkatimi çekiyor. İlyas Salman ile Müjde Ar yan yana oturuyorlar. Sanki bir yolculuk hali, Müjde Ar o candan gülüşüyle hemen sıcaklığını veriyor seyirciye… İlyas Salman ise her zamanki gibi heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyor, telaşlı ama safçana.
  • Yeşilçam Sineması’nın bir duvarını da sinemanın usta komedyenlerine ayırmışlar. Neşeli Günler, Mavi Boncuk, Hababam Sınıfı, Şekerpare gibi unutulmaz komedi filmlerinin afişlerine ev sahipliği yapıyor bu duvar. Münir Özkul, Adile Naşit, Kemal Sunal, hababamdaki Ferit haliyle Tarık Akan, güdük nemci Halit Akçatepe, İlyas Salman ve niceleri… Gülümsüyorlar bize ve hala güldürüyorlar bizi…Kimisi terk eyledi bu alemi kimisi halen aramızda ama onların var ettiği samimi komediyi halen başkaları yaratamadı bu sinemada…

Yaşadığım en güzel sinema deneyimi

sinema-yelilcam-salon
Yeşilçam sinemasında eşsiz bir film keyfi yaşayın

Sinemanın büyülü atmosferine kendimi kaptırmışken filmin başlama zamanı geldi. Birkaç adım ötede kırmızı bir örtü ile yapılmış kapıdan içeri girdiğimde ikinci bir şaşkınlık yaşadım. Sinemanın ekranı şimdiye kadar gördüğüm en küçük ekrandı. Salon ise sanki oturma odasına sinema koltukları koymuşum da arkadaşlarımı davet etmişim gibiydi. Bütün bu özellikleri o kadar hoşuma gitti ki… Hafif alaycı bir gülümseme ile yerime geçtim, bu arada yer gösterici de yok Sanki sinema tamamen filmi izlemeye gelene ait, beğendiğin yere oturuyorsun, numara falan da yok. Ve film başladı, Saadet Işıl Aksoy ve Mert Fırat’ın başrollerini paylaştığı güzel bir film, Başka Dilde Aşk’ı büyük bir keyifle izledim.

Eğer bir sinema tutkunuysanız ve farklı bir deneyim yaşamak istiyorsanız mutlaka bu sinemada bir film izleyin:

Programı merak edenler için www.yesilcamsinemasi.com adresinden bakabilirler.

Konuk Yazar: Meraklı Kedi
Yazarın kendi blogundaki yazı linki:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir