Hayatını posta memuru olarak güçlükle sürdüren kurnaz Adem Keskin (Kemal Sunal) mahallenin evde kalmış ve ekonomik durumu iyi kızı Sevtap’a (Fatma Girik) “duygusal” sebeplerle yakınlık duymaktadır. Kısa bir süre içerisinde evlenerek Sevtap’ın sahip olduğu mal varlığına ortak olmanın planlarını yapan adamımızın aşması gereken önemli bir engel vardır.
Sevtap’ın Almanya’da yasayan sinir kupu abisi Latif (Erdal Özyağcılar) kardesinin postaciya verilmesine siddetle karsi cikarak cektigi red telgrafinin ardindan Yugoslav’i canavar gibi gecerek Istanbul yolunu tutmustur. Amaci Sevtabi bir an once kendisinin uygun gordugu birisine evererek Almanya’ya geri donmektir.
Ben adamin cigerini alirim mottosuyla yasayan Ademde bu sure icerisinde bos durmayarak Sevtabin babasi Rasim Amcaya (Ihsan Yuce) oynadiklari ufak bir kelime oyunuyla kiz ile soz kesip nisan hazirliklarina baslamistir.
Latif’in eve gelişiyle beraber silahli, mueezin Lütfü efendili, bekaret kontrollü, kurban kesmeli, 5’i biryerdeli bir komedi tufanı başlar….
Kardeşinin Adem tarafından eve atıldığını ancak bekaretine dokunulmadığını doktor raporuyla onaylatan Latif bu durumu kurban keserek ve akşamında kardeşini müezzin Lütfiye evererek kutlar. Adem ise son kozunu oynayarak Sevtap’ı aynı gece kaçırır …
Kendi rızasıyla kaçan, yaşça reşit kızlarını geri alamayan aile çaresiz eve dönerken bu göreceli aşk hikayesinin “duygusal” yönünü izlemeye koyuluruz. Sevtap’ın ailesinin olanaklarından mahrum bırakılacağını sezinleyen Adem, kızı tatlı sozlerle ailesine geri göndererek, her iki aileninde onayıyla gercekleşecek bir evlilik icin hazırlıklara koyulur…
Evlilik hazırlığı icin bankaya 10.000 mark, sıfır kilometre Mersedes, biri lacivert cizgili iki takim elbise istemekten çekinmeyen Adem, sinir küpü Latif’i günden güne çileden çıkarır. Son raddede Ademin tüm isteklerini kabul eden Latifte tek bir şart öne sürer … Ne de olsa artık bakire olmadığı için baska kimse tarafından alinmayacak kardeşini postacıya vermekten başka çareleri yoktur, ancak bu evliliği “şartsız şurtsuz” gerçekleştirebilmek icin hala bir seçenek vardır.
Eğer Adem postacılar arası yürüme yarışını kazanırsa Latif tüm şartlari kabul ederek kardeşini evlendirecektir. Eğer Adem yarışı kaybederse Marmara çırası gibi yanacak ve sıfır kilometre Sevtap, pardon Mersedesten mahrum kalarak bu evliliğe boyun eğecektir…
Yarışa her gün bir adet Sevtap öpücüğü ve günde 3500 kalori alarak hazırlanan Adem’in bağlamayı unuttugu ayakkabısıyla yarışın başında sonunculuğa düşmesiyle Latif rahat bir nefes alır ancak unuttugu bir soz vardir…. Adem Keskin adamın ciğerini alır ….
“Biz Alamanyalarda eşşek gibi calisip deutche mark biriktirelim sonra allahin ayisi gelsin …yesin”
Kartofelli Gebraten Flays tadında ilerleyen bu yarı fast food yarı Türk mutfağı hikayesinin hazirlanisina goz atalim;
Postacıyı Kemal Sunal’ın en güçlü oldugu komedi usulü durum komedisine dair fazla bir öğe içermemesine karşın özel kılan detaylar nelerdir?
Öncelikle Kemal Sunal ve Fatma Girik’in performanslarının hakkını vererek filmin asıl ağır toplarının Erdal Özyağcılar’ın harikalar yarattığı “Alamancı” Latif, Rasim Amcamız Ihsan Yüce ve Müezzin Lütfü efendinin olduğunu es geçmemek gerekiyor.
“Gavur icadı iste Rasim amca… su kadarcık aletin icine herifler dünyayı sığdırıyorlar!”
Almanya’nın meyveli sütünden, sigarasına, patronundan arabasına herşeyi ulkesiyle kıyaslamaktan imtina etmeyen Latif’in, hayranlık konuşmalarının üzerine karısı ve çocuklarına verdiği Türkçe konuşma emri , evin icinde ki hikmetinden sual olunmaz Türk Aile Reisi Baba davranışları basarılı ellerde hicvin ne kadar güçlü olabileceğini göstermekte.
“Bu Alamanın sutude bir başka güzel oluyor baba. Her çeşidi var, çileklisi… muzlusu”
Postacı’da Sener Sen – İlyas Salman komedilerinden farkli olarak bir tarafta kandırılmaya hazir saf bir Anadolu delikanlısı diğer yanda da sürekli olarak kafası üçkağıtçılığa işleyen bir köşe dönücü karakter bulunmamaktadır. Latif ve Adem karakterlerinin karşılıklı olarak döktürdükleri sahnelerde ilk kuşak Almancı ve 80’lerin Köşe Dönücü karaterlerinin bir kombinasyonunu izlemekteyiz.
Her iki kutubunda iyi denilemeyecek insan modelleri oluşu, 80’ler komedilerinin en önemli özelliği olan ve kaynağını Petekli Papatyalı Turkiye devrinin insan modelinden alan “Herkes Kotudur” mottosuna dayanmakta. Bu kötü karakterleri izlerken güçlerine göre en küçükten büyüğüne kendi çaplarında alavere dalaverelerle insanların sırtından birkaç lira veya milyar dolarcık kazanabildiği bir ortamın filizlenişinin şahidi oluyoruz.
“Bir de sıfır kilometre Mersedes, seninkini istemem.”
Rasim amcanın “önce bir doktora götürelim” diyerek parmak bastığı ve gülünç olmasıyla beraber bekaret kontrolu temasının günümüzde de töre safsatalarıyla kadınların öldürüldüğü ve kıtır kıtır kesildiği, buharlaştırıldığı bir ortamda yaşıyor olmamız açısınndan hala düşündürücü olduğunu belirtelim.
“Mahvolduk Latif bey, Adem’in anası kanlı çarsafı balkona asmış… Gelip geçen mahalleliye de böyle böyle yapmış”
Muezzin Lütfi efendinin filmin en gıcık karakteri oluşunu teslim ederek, erken dönem badem bıyık temsilcisi bu önemli karakterimizin “Namuslu” filminde ki kapıcı karakteri kadar güçlü bir performans ile filmin önemli öğelerinden biri olduğunu soyleyelim.
Postacı üzerinde kanınca kararinca bu arastirmamızı, Kemal Sunal filmlerinde sıkca karşılaşılan “Kayseri” temali esprilerin filmde de yerini aldığını ekleyerek tamamlayalim.
“- Benim patronum birtane canım.. Hoffman… Adam Türk dostu… Giderken ona şamfıstığı götürücem
– Kayseri pastırmasıda götür Latifcigim.”
Not: Cüneyt Arkın, filme video kaset sahnesinde Köroğlu’ndan görüntüler ile konuk oyuncu olarak katılmaktadir.
One thought on “Kemal Sunal – Postacı (1984)”