iki Gemi Yan Yana – Sosyal ve Cinsel muallaklar

iKi GEMi YAN YANA

“Onları sonuçta bedensel birleşmeye iten şey bilinç değil, beden ve onun doyurulmamış talepleridir “.

O hafif yıkıcı niyet, yasaklanmış ve tabulaştırılmış olana dokunuş, mümkün olduğunca sıradanlık ve masumiyet içinde “nerdeyse ulvi bir anlamada”. Tabuyu yıkanlar…

Benim diyeceklerim bu kadar…

Videodreamproject


LEZBİYEN İLİŞKİLER TÜRK SİNEMASINDA!

Türk sinemasında kadın eşcinselliğine platonik yaklaşımlar ya da eyleme dönüşen lezbiyen ilişkiler hangi filmle ve nasıl ilk kez ortaya çıktı?

Elimizdeki belgeler bu tür cinsel sapmaların dolaylı da olsa,belirgin biçimiyle 1963’te sergilendiğini doğruluyor. Türk sinemasındaki erotik durum ve davranışlar konusunda 1960’lı yıllardan sonra, Atıf Yılmaz, Metin Erksan ve Halit Refiğ gibi ustaların cinselliği,kadını aşırı biçimde sömürmeden gündeme getirdikleri bir gerçektir. Cinsellik konusunda aşırı tutucu, yani kapalı bir toplum olmamız nedeniyle, dolaylı da olsa bu tür davranışların 1960 yılları öncesi sinemamıza yansımaması çok doğaldır. 1962 yılında senaryosunu “Ali Kaptanoğlu” takma adıyla Atilla İlhan’ın yazdığı, Aydın Arakon’un Ver Elini İstanbul adlı filminde iki kadın oyuncunun öpüşme sahnesi yer alır. Mualla Kavur’la Leyla Sayar’dır dudak dudağa gelenler. Bu bilinçdışı masum bir “hasret fotoğrafı” gibi görünse bile, iki kadının birbirine yaklaşım biçimi içten içe cinsel bir dalgalanmayı dışa vurur. Öpüşmeyi yönlendiren ve denetleyen Mualla Kavur olduğuna göre, Leyla Sayar da bu ilişkide “teslim olan kadın”görünümündedir.

1963 yılında Atıf Yılmaz‘ın yönettiği iki Gemi Yan Yana adlı filmde konuyla ilgili iki aykırıkadın tipi görürüz;
Filmin bir sahnesinde rol gereği dudak dudağa gelip öpüşen iki kadın Suzan Avcı ile Sevda Nur’dur. Henüz cinsel özgürlüğüne kavuşamamış bir toplumun sinemasındaki belki de bilinçli yapılan ilk nabız yoklamasıdır bu.
Erotik çeşitlemelere dayalı Şehrazat ve İstanbul’un Kızları‘ndan sonra bir çağ filmi olan Haremde Dört Kadın’da harem yaşamına ve erkeksiz kadınların dünyalarına eğilen Halit Refiğ,bu tarihsel dekorlar içinde sapık bir sevgiyi de ortaya çıkarır; Gülfem, Mihrengiz, Şevkidil ve Ruhşan, Sadık Paşa’nın haremindeki dört kadındır.Bu kadınlardanMihrengiz ile Şevkidil arasındaki sevgi,giderek lezbiyen bir ilişkiye dönüşür. Örneğin Ayfer Feray ile Birsen Menekşeli’nin el ele tutuşup öpüşmeleri,yine Devlet Devrim’in Birsen Menekşeli’ye, bir divan üzerinde masaj yaparak bacaklarını ellemesi,harem lezbiyenliğinin gizli kalmış görüntüleridir.
Elbette ki eşcinselliğe varan bu tür eğilimler, Osmanlı yaşamının baskılarından kaynaklanıyordu. Bu nedenle lezbiyenlik imajı iş olsun diye ya da bir cinsel sömürü biçiminde ele alınmıyordu. Çünkü bu erotik davranışların altında yatan sinemasal bir sömürü değil, çağın gizli kalmış cinsel gerçekleriydi.
(1) Yukarıda ki yazı Agah Özgüç’ün “Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi “ adlı kitabından alıntıdır.

Hazırlayan: Videodream

iki Gemi Yan Yana

iki Gemi Yan Yana filmindeki meşhur sahne

2 thoughts on “iki Gemi Yan Yana – Sosyal ve Cinsel muallaklar

  1. Nurdancım eline saglık, okadar akıcı be bilinçlendirici yazmıssın ki insan bitmesin istiyo. Bize herzamanki gibi hayatın gerçeklerini yazınla gösterdigin için tesekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir