Çetin İNANÇ’tan dini aksiyon : Bilal-i Habeşi (1973)

bilal-i_habesi_sinematik00

İçinde avantür konusunda uzman bir yönetmenin dokunuşlarının olması durumunda hangi furya adına çekilmiş olursa olsun anlatabileceğinin ötesinde fantastik bir duruş sergileyebilmiş filmler vardır.

Hakkı Bulut’u aşk acısından zombi diyarına transfer edebilmek ve ara geçişi cami minaresi şeklinde dizayn edilmiş kolonyalarla yapabilmek her yönetmenin harcı değildir. Bir diğer tarafta erotik furya Yeşilçam’ı yıldırım orduları hızında kuşatırken seyircinin üçüncü sınıf rontgenci yerine koyulduğu onlarca film içerisinde aksiyon dozunu Italyan giallo klasikleri sertliğinde erotik soslarla süslemek yine kendine has işler çıkarabilmiş yönetmenlerin ürünüdür.

Bu yazı boyunca anlattığım detayların aslında yönetmenin bilinçli bir seçimi olmaksızın kendiliğinden gelişerek bir film haline gelişine şahit olacaksınız. Bu tip filmleri yapabilmek sanıldığı kadar kolay değildir, elinde mouse veya televizyon kumandasıyla bekleyen izleyici affetmez.

Alternatif Yeşilçam Kültürü yolculuğumuzda rotamızı güneye çevirerek sınırları geçelim ve Arabistan çöllerinin Osmanlı topraklarına dahil oluşundan çok önceki bir devrine uzanalım…

“İslamiyetin henüz doğmadığı zulüm ve cehalet devrinde, çöl ve yeşil vahalar diyarında insanlar köle ve sahip olarak iki kısma ayrılıyordu. Öncelikle putlar ardından efendilerin hükmettiği kölelere zulümün her türlüsü uygulanırdı …”

Filmin ana temasını yine filmden aktarmış olduğumuz bu sözlerle tamamlamış bulunuyoruz. Hikayenin geriye kalan bölümü ise çekilmesinden bu yana hemen her yıl Ramazan ayında televizyonda izlenebilecek Mustafa Akad’ın Çağrı (The Message) filminden ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi derslerinden kolayca hatırlanabilir.

bilal-i_habesi_sinematik09 bilal-i_habesi_sinematik08

Bilal ve Aksiyon :

Bilal-i Habeşi, Fantastik Yeşilçam sinemasi gözüyle ele alındığında dini bir film olarak çekilebilecek karakterlerin en uygunu. Bütçe sorunu nedeniyle direkt olarak peygamberin hayatının veya İslamiyetin doğuşunun ele alınamayacak olması ve ayrıca 70’li yılların politik konjonktürü açısından kölelikten özgür müslümanlığa terfi ederek bir çeşit ezilmiş bilinçlenmiş ve kendi özgürlüğüne kavuşmuş insan yolculuğuylada ideal bir karakter.

Çetin İnancın jet hızıyla İslamiyetin doğuşunu Bilal’in gözünden aktardığı duraksız aksiyon, olaylara Hz. Ali, Hamza ve Ebubekirinde aynı hızda dahil olmasıyla beraber zirveye ulaşır. Ümeyye (Hayati Hamzaoğlu) tarafından Bilal’e (Türker Tekin) uygulanan işkenceler ise tam anlamıyla bir spaghetti western tadındadır.

Bununla beraber film boyunca kendiliğinden canlanarak sahibini öldüren kılıçlar, kopan kafalar, kumlara gömülen insanlar gibi pek çok fantastik unsurda olayların jet hızında gelişmesini süsler.

bilal-i_habesi_sinematik04 bilal-i_habesi_sinematik003

Detaylarda Kalanlar :

Çetin İnancın tanımıyla Kaş Tekniği, günümüzün tanımıyla ise Layer eklemek bu filmin Türk sinema tarihine kazandırdığı bir yenilik. Photoshop ve türevlerini kullanan herkesin bileceği üzere bir arka planı esas alarak sahne üzerine eklenen her bir katman birer layeri oluşturur. Bu sistemin 70’li yıllardaki bir karşılığı olarak Bilal’in Hz. Muhammedin gelişini karşılaması anında ekranın iki köşesinde açan güller bu sistemle oluşturulmuştur. Günümüz İslami grafik uygulumalarının vazgeçilmez öğesi olan güllerinde hakkı erken dönem bir filmde de böylece verilmiştir.

Film müzikleri konusunda ise Yeşilçam Müzikleri hayranlarını üzecek nokta filmde herhangi bir Enter The Dragon veya coğrafi koşullar gözönünde bulunarak Lawrence From Arabia temasının kullanılmamış olması. Filmin müzikleri tamamen kendine özgüdür. Aslında Çetin İnancın bir önceki dini filmi olan Yunus Emre için Nedim Otyam tarafından hazırlanmış stok melodilerden oluşmaktadır. Ayrıca seslendirme sanatçılarının son derece saykodelik bir tonda okudukları dualarla filmin görsel fantazyası kadar işitsel yönününde kendine has bir hava yakalaması sağlanmıştır.

Filmle ilgili aklımda kalan en önemli dış detay ise lobi kartlarında savaş zırhlarıyla endam eden eli kılıçlı Erol Taş’ın film boyunca tek bir sahnede dahi gözükmemiş olması. Bu noktada filmin çekimlerinin bugüne ulaşan kopyalardan daha uzun olduğu ve bir şekilde bazı sahnelerin montaj esnasında filmden çıkarılmış olması akla gelen ilk ihtimal (Bknz: Not)

bilal-i_habesi_sinematik02 bilal-i_habesi_sinematik01

Kaş Yapmak :

Kaş tekniğinin yanı sıra Bilal ve Hz. Muhammed’in yüzleşmesi esnasında Bilalin sırtında beliren el gölgesiyle varılan zirve noktası filmin gösterime girdiği salonlardan birisinde bu filmi izleyen hamile bir kadının erken doğum yapmasına yol açar.

Türker Tekin’e uygulanan işkence seramonileri esnasında aktörün gerçekten Çetin İnancın tabiriyle ‘telef olmaktan’ kılpayı kurtulduğu bir sahnede vardır. Gülhane parkı hayvanat bahçesinden zehirsiz bir yılan getirilerek çekilecek olan sahne görevlinin aslında zehirli bir yılanı getirip aktörün boynuna doladığını son anda farketmesiyle Yeşilçam usulü bir facianında ucundan dönülmüştür.

bilal-i_habesi_sinematik07bilal-i_habesi_sinematik06

İthalat ve İhracat :

Özallı yıllardan aklımızda kalan detaylardan biriside kuşkusuz Hayali İhracatçılık mesleğiydi. 1970’li yılların Yeşilçamında stok müzikler ve bazen filmlerin gerektirdiği görsel malzeme sebebiyle son derece masumane bir ithalat türü yapılmaktaydı. İşte tam bu noktada Bilal-i Habeşi’nin fantastik yolculuğu sinema salonlarının ardından yapımcı Mehmet Karahafız’ın ofisine ansızın çıka gelen Arap filmcilerle daha gülümsetici bir hal almıştır.

Ofise gelenler film boyunca kullanılan dış kaynaklı görüntülerin ait olduğu filmin yapımcılarıdır. Telif hakları öncesi bir devirde belkide telif konusunundaki ilk krizin yaşanacak olacağı düşünülürken ziyaret sebebi ortaya çıkar ve yüreklere su serpilir. Yapımcılar hesap sormak için değil çok beğendikleri bu Türk filmini kendi ülkelerinde göstermek amacıyla satın almak için gelmiştir. Böylelikle Bilal için ithal edilmiş sahneler ana vatanına üzerine bir buçuk film çekilerek ihraç edilmiş olur.

Yazının en başında dikkat çekmeye çalıştığım gibi eğer bir filmin jeneriğinde isminden emin olduğunuz bir yönetmenin ismi yazılıysa izlemekten kaçınmayın.

Bu Çetin İnanç klasiği haricinde lise yıllarımdan hafızamda kalan, Danyal Topatan’ın şeytanın ta kendisini canlandırdığı siyah beyaz bir dini klasiği daha hatırlıyorum. Aklımda filmin adı ve konusuna dair herhangi bir kırıntı kalmamış olmasına karşı, aradan geçen yılların tecrübesiyle kesinlikle Yılmaz Atadeniz veya onun ekolünden yetişmiş bir avantürcünün elinden çıktığına eminim. Çünkü Danyal Topatandaki spaghetti western ruhuna sadık kötü adamı ortaya çıkarıp, bu karaktere istediği herşeyi umarsızca yaptırabilmek sadece B sinemamızın kıdemli yönetmenlerine özgü bir işçiliktir. Bununla beraber Ebu Müslim Horasani filmiyle birinci sınıf opuacı bir karakteri yaratabilmek Yılmaz Atadenize nasip olmuştur.

Yazan : Gökay GELGEC – yojımbooo

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Not: Dünyayı Kurtaran Adam’ın bugüne kadar ulaşmış hiçbir versiyonu filmin ilk montajı kadar uzun olmamıştır. Kunt Tulgar’ın fikrine göre kavga sahnelerinin çok uzun oluşu, Çetin İnanca göreyse seyircinin büyük ekranda Star Wars’ın tamamını izlemesini önlemek amacıyla yarım saati aşan uzunlukta bir bölüm montajdan çıkarılmıştır. İyi niyetli düşünerek bu sahnelerin Halkalı Çöplüğündense Kunt Film Stüdyosunun derin dehlizlerinde kalmış olması ve bir gün ışığına çıkarılabilmesi en büyük temennimiz.

Bilal-i Habeşi hakkında bilgi

Facebook Cetin Inanc Koleksiyoncuları sayfası

Facebook Erol Taş sayfası

Bilal-i Habeşi ve Büyük Hubel:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir