Yeşilçam’ın REMAKE’leri: CELLAT – Serdar GÖKHAN (1975)

cellat banner

CELLAT – Turkish Death Wish

1975

1970’ler sinemada şiddetin keşfinin yıllarıdır. Bu keşif bir yandan adaletin sorgulanması ve tipik Amerikan rüyası olan kendi kanunu koyma özleminin de sunumudur. 1974 yılında Charles Bronson‘u sinemanın seçkin intikamcısı haline getiren DEATH WISH filmi çevrilir. Takip eden yıl orjinal filmin Bülent Oran‘ın senaryosuyla bir parça değiştirilip ülkemize uyarlanmış versiyonu olan CELLAT sinemalarda gösterime girer.

Charles Bronson‘un yerini Serdar Gökhan, yönetmen koltuğunda ki Michael Winner‘in yerini ise Memduh Ün almıştır. İki filmin ana teması olarak bir ailenin başına gelebilecek en kötü yıkımlardan birisinin neticesinde intikam makinesi haline dönüşen aile reisinin yaşadıkları konu edilmektedir.

serdar_gokhan_cellat_sinematik14 serdar_gokhan_cellat_sinematik13

İntikamcılık sinemanın garantili konularından biri olmasına karşı en çok tekrar edilen temalarınında başında gelmektedir. Kimi zaman yenilikler sunarak bu temayı verebilen filmler diğerleri içerisinden sıyrılabilme başarısını gösterebilirler.

Death Wish’i temelinde diğerlerinden ayıran noktada hikayenin kurgusunun bir çeşit rahatlama filmine dönüşmesindendir. Karısı ve kızı sokak serserilerince tecavüze uğrayan, karısını mezara kızını akıl hastanesine kapatan Paul Kersey kısa bir süre içinde ki ikilemle boğuştuktan sonra Texaslı bir petrol babasının kendisine hediye ettiği silahın verdiği teşvikle, öldürebildiği kadar serseriyi yoketmeye karar vererek gecelerin intikamcısı halini alır. Halkın sempatisini kazanan ve Newyork’ta ki suç oranının düşmesine yardımcı olan bu intikamcının yöntemi oldukça basittir, oltanın ucunda ki avcı gibi kendisine gelecek balıklara yem sunmakta ve avını yakaladığında sualsiz olarak öldürmektedir.

serdar_gokhan_cellat_sinematik12 serdar_gokhan_cellat_sinematik11

Cellat filminde aynı temayla ailesinin yıkımıyla yüzyüze gelen Serdar Gökhan‘ın “Texaslı Petrol Babası“‘nın yerini Bursalı Kenan Pars alır. Pars’tan aldığı silahla kısa bir süre sonra gecelerin intikamcısı haline gelen Gökhan bir yandan bu amaca hizmet ederken öte yandan da karısının ve kız kardeşinin katillerini aramaktadır. Bronson sistemiyle hareket ederek Newyork metrosunun İstanbul’a uyarlanmış versiyonu olan Zeytinburnu banliyö hattı, sur dibi gibi çeşitli mekanlarda ulaşabildiği kadar serseriyi öldürür.

Orjinal filmde hiç yüzyüze gelmeyen serseri grubu ve esas karakter, Yeşilçam’ın yeniden çevriminde Gökhan’ın karısına hediye edip daha sonra serserilerce çalınan kolyeyi tesadüf eseri bulmasıyla yüzleşirler. Tabii ki bu yüzleşme sinemamızda kimi zaman örneklerine rastlanabilecek sadizm öğelerininde ortaya çıkışının habercisidir. Film boyunca sürekli tekrarlarla kötülük ve gereksizlikleri olanca ağırlığıyla sunulan Tarık Şimşek, Oktar Durukan ve İbrahim Kurt üçlüsü bu kadar kötülüğe müstehaktır düşüncesine uyacak usullerde cezalandırılırlar.

serdar_gokhan_cellat_sinematik10serdar_gokhan_cellat_sinematik09

Bronson’un yaralanmasıyla beraber deşifre olarak polis nezaretiyle şehirden uzaklaşmaşıyla sonlanan hikaye Türkiye versiyonunda manasız bir katliam havası yaratmamak veya şiddeti sorgulamak adına yapılmış bir filmi seyircinin anlamayacağı düşüncesiyle açılışta ki temaya döner.

Bu düşünceye göre Cellat aslında kötü-iyi bir adamdır ve ailesinin intikamını aldığında girdiği yoldan geri dönecektir. Oysa ki Bronson’un girdiği yolda doktora hatta ordinaryus profesörlüğe soyunduğu devam filmlerinde böyle bir durum yoktur. Baba yadigarı misali bir altı patlarla başlayan intikamcılığı roket atarla serseri temizlemeye kadar götürecektir. Sadece ilk film ele alındığında Cellat’ın Bronson tekniklerinden çok daha ötede sunumlar gerçekleştirdiği görülebilir.

Elektrik İşkencesi, Tuğla fırınında adam yakma, Kadının kafasını yerden yere vurma …vs

Yazan: Gökay GELGEC – Yojimbooo

serdar_gokhan_cellat_sinematik02serdar_gokhan_cellat_sinematik01serdar_gokhan_cellat_sinematik04

 

CELLAT FRAGMAN

3 thoughts on “Yeşilçam’ın REMAKE’leri: CELLAT – Serdar GÖKHAN (1975)

  1. yahu şahanesin be gökay!
    taş fırında adam kızartmaca,mazgal altı,yere paralel kamera oyunları ve colormatik gözlükler…ve kedi bar :))

    Silva,

  2. Eline saglık Gökay.

    Senelerdir senden gordugum, derinlemesine yaptigin bu incelemelerine artik basladigin ise cok mutluyum. Bnece arsivlik ve bir o kadarda saklanası bir yazi dizisi olacak. Sanirim bu yazilarin birde ingilizce versiuyonu olacagi ve diger blogta yayinlanacagi mujdesinide vermekte yarar var 🙂 Bence internet uzerinde boyle bir kaynagin eksikligi cekiliyordu. Beklenen ilgiyi gormesi ve snein emeklerinie daha fazla geri donusum olmasida diger bir beklentim.

    Eline ama herseyden once en ince detayi goren gozlerine saglik

    Utku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir