Yeşilçam'ın REMAKE'leri: Cemo ile Cemile - Turkish Bonnie and Clyde (1971)

Yeşilçam’da yeniden çevrim dosyamızı bu sefer de Amerikan usulü sert Gangster anlayışını sevimli bir kompozisyon ile çerçevelemeyi başaran Warren Beatty ve Arthur Penn ikilisine (Elbette ki Faye Dunaway‘e de saygılarımızı göndermeyi ihmal etmeden) ayırıyoruz.

1960’lı yıllarla beraber değişime ihtiyaç duyan suç hikayeleri, belkide en ilginç örneklerinden birisini kendisinden önce ve sonra çeşitli şekillerde ele alınan Bonnie & Clyde ile vermiştir. Warren Beatty, kendisinden önce gelen büyük ganglerin ortak özelliği olan sert erkek imajının aksine sevimliliği ile bu hikayeyi renklendirmektedir. Faye Dunaway’in film için geçirdiği hazırlık devresi (kilo vermek amacıyla saatlerce kum torbaları ile yaptığı antremanlar gibi) ve Bonnie Parker olarak sinemada verdiği eşsiz güzellikte ki resimlerle Clyde ile bir dünyanın iki yarısını oluşturmaktadır.

1930’lar Amerikasının taşrasında amaçsız olarak yaşayıp soygun dışında kariyer yapma seçeneği bulunmayan Clyde Barrow‘un (Warren Beatty) yolu yine bir soygun hikayesi öncesinde Bonnie Parker (Faye Dunaway) ile kesişir. Beraberce soygun yapmaya başlayan ve küçük bir çete oluşturan ikili dönemin medyasınında desteği ile halk kahramanları haline gelir. Bu filmin özellikle medya ve toplum ilişkisi göndermesi ile yıllar sonra Oliver Stone‘un Natural Born Killers‘ine de ilham kaynağı olduğunu belirtelim.

CEMO ilE CEMİLE
TURKISH BONNIE & CLYDE (1971)

Bonnie ve Clyde’ın Türkiye’de gösterime girmesi 1970 yılına rastlar. Bu kısa gecikme (Sansür kurulu, Danıştay kararı gibi gazaplara uğrayıp gösterimleri on yılları aşan filmleri hatırlayalım) o dönemde “Dünya Sinemaları ile aynı anda” gibi günümüzün alışılagelmiş reklam sloganlarının ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Filmi sinema salonunda izleyip etkilenen insanlardan biriside dönemin Jet hızında film çeken yönetmeni Çetin İnanç‘tır.

Sinemadan kafasında binbir düşünceyle ayrılırken yapması gereken en önemli uyarlama, o döneme kadar Türkiye’de genç bir gangster çiftin bankaların korkulu rüyası olması kanundan kaçması gibi hiç yaşanmamış bir olayı yaşanabilir olarak gösterebilmektir. Bunun için Yeşilçam’ın box office western filmi Çeko ile dönemin popüler haber başlıkları olarak gazetelerde yer bulan Jandarma – Eşkiya operasyonlarını birleştirmeyi düşünür.

Ortaya ilk yarısı Anadolu Westerni, ikinci yarısı Gang filmi olan bir avantür çıkacaktır. Bu sebepten Cemo ile Cemile, bir remake olarak ele alındığında Bonnie ve Clyde’ın hikayesini yakalayabilmek için Magnificent Seven‘den Once Upon A Time in The West‘e kadar geniş bir western yelpazesinden de geçmektedir.

Hapisten yeni çıkan Cemo (Yılmaz Köksal) nişanlısı Cemile (Ülkü Özen) ile köyüne döndüğünde, köyün 7 Memetler eşkiya çetesi tarafından saldırıya uğradığını görür. Öldürülen ailesinin intikamını almak için yeniden silaha sarılır ve tüm Memetleri tek tek öldürür. Bu intikam silsilesi içerisinde Jandarma’da Cemo’nun peşine düşmüştür.

Yeniden hapse girmek istemeyen Cemo, Cemile ile beraber büyük şehre kaçmaya karar verir. Şehir hayatı taşradan gelen bu iki insan için hiç te kolay değildir ve ikili kısa süre içinde hayatlarını kazanmak için soygun yapmaktan başka çarelerinin olmadığını görür.

Günden güne artan şöhretleri ve düşmanları ile Yıldırım Gencer (konuk oyuncudur) yönetimindeki İstanbul yeraltı dünyasının ve dönemin gazetelerinin ilgisini çeken bu ikilinin sonu ise Amerikan meslektaşları gibi kanun kuvvetlerince pusuya düşürülmektir.

Filmin arka planında en büyük problem dönemin sansür kurulu ile yaşanmış ve film 7 kez sansüre gittikten sonra gösterime girebilmiştir. Tabii ki kurula her gidişte bir parça daha eksilen bu ilginç çalışmanın günümüze kadar ulaşmış eksiksiz bir kopyasının varolup olmadığıda bir muammadır.

Kartal Yuvası ve Straw Dogs ilişkisini ele aldığımız önceki bölümde Sam Peckinpah sinemasının olmazsa olmazı slow motion çekimler açısından Bonnie ve Clyde’ın finali, Arthur Penn’in Peckinpah’ın sinemasını müjdelediği sahnesidir. Çetin İnanc’ında film için olmazsa olmaz önemdeki sahnesi budur.
Yönetmen, erken dönem 1970’ler Yeşilçam’ı için slow motion motoru tedariğinin özellikle B tipi çalışan bir ekip için nasıl bir hayal olabileceğini göz önünde bulundurarak kurgu stüdyolarında geçirdiği arka plan tecrübelerinin yardımıyla çeşitli denemelere girişir ve sonuçta Yeşilçam’ın ilk yarı slow motion sahneside bu şekilde ortaya çıkar.

Not: Bu filmlerden yıllar sonra S.O.S çığlıklarını atacak kadar bile takati kalmamış mega köy İstanbul’un suç yapısınında yapabileceği en iyi işin suç işlemek olan milyonlarca potansiyel Cemo’lardan oluştuğunun altını çizmek isterim.