İri cüssesi, sert bakışları, babacan tavrı ve haksızlığa isyan eden duruşuyla “en baba” kahramanlarımızdandı Kadir Savun. Bilge bir tavrın izini sürdü oynadığı rollerde. Hiçbir zaman esas oğlana, esas kıza, kahraman(lar)ımıza kenar süsü rollerde görmedik O’nu. Onlara yol gösterir, gerektiğinde kaşlarını çatarak sert tavrını koyar ve ‘raconu’ keserdi. Kahramanlarımıza da boyun büküp, ‘Kadir Baba’nın söylediklerini yapmak düşerdi.
Hangi filmini yeni izlemiştim, hangi yıldı anımsamıyorum, hafiften yağmur çiseliyordu, Ayhan Işık Sokak’tan Beyoğlu’na yürüyordum. Oradaki binalardan birinden Kadir Savun çıktı ve kapının önünde duran taksiye bindi. Belki de o sokakta bulunan sinemacı kahvelerinden birinden çıkmıştı. Bacaklarının güçlükle taşıdığı iri cüssesiyle karşımdaydı. Ne o zaman, ne de sonraki zamanlarda konuşma olanağı bulamadım. Yaşamöyküsünü, sinema serüvenini, acı tatlı anılarını kendi sesinden aktarmak isterdim.
Erman Şener üstadımız, TRT 2’de Çarşamba Sineması Kuşağı’nda, Atıf Yılmaz’ın da ilk filmlerinden olan “Şimal Yıldızı” filmini gösterdiğinde, konuk olarak beni çağırmıştı. “Tam senin adamların var, o yüzden bu programa en çok sen yakışırsın” demişti. Ayhan Işık ve Nurhan Nur’un başrollerinde oynadığı filmin diğer oyuncuları Atıf Kaptan, Temel Karamahmut, Mümtaz Ener ve Kadir Savun’du. Nurhan Nur dışında hiçbiri yaşamıyordu. Film gösteriminin öncesinde bu oyuncular üzerine sohbet etmiştik. Ne yazık ki, bundan kısa bir süre sonra da Erman Şener’i yitirdik. Geçtiğimiz günlerde ne yazık ki, usta yönetmen Atıf Yılmaz da ayrıldı aramızdan.
1926 yılında Erzurum’da doğan Kadir Savun, İstanbul’a geldiğinde 5 yaşındadır. Gençliği Şişli ve Nişantaşı’nda geçer. Kabataş Lisesi’nde okur. Öğrenimini Çeşitli nedenlerle onuncu sınıfta bırakır. Amelelik yapmaktan, fabrika işçiliğine kadar birçok işte çalışır. Bir süre bankada memur da olarak çalışan Kadir Savun, Faruk Kenç’in önerisi ve ısrarıyla kısa bir dönem sinemada görev alır. İlişkileri sevmez ve uzaklaşır. Şoförlük yapmaya başlar. Fakat sinema aşkı bir kez düşmüştür içine artık. Tekrar sinemaya döner ve iyi filmlerde oynamaya başlar.
Kadir Savun’un da oynadığı “Meyhanecinin Kızı” filmini, geçtiğimiz aylarda Sezer Sezin’le birlikte bir kez daha izlemiştik. Sinemacılar kuşağının ilk büyük yıldızı Sezer Sezin’in, Turan Seyfioğlu ile başrollerini oynadığı filmde Suphi Kaner, Osman Alyanak, Üftade Kimi ve Ahmet Tarık Tekçe de vardı. Kadir Savun, Sezer Sezin’le birlikte “Şoför Nebahat” filminde Kenan Pars, Erol Taş ve Sami Hazinses’le, “Rüzgâr Zehra” filminde de Ekrem Bora, Senih Orkan, Avni Dilligil, Yılmaz Guruda, Sadettin Erbil’le birlikte rol almıştı.
Kadir Savun’un oynadığı ve unutamadığım üç filmi daha vardı, “Gecelerin Ötesi”, “Yılanların Öcü” ve “Hızlı Yaşayanlar”. 2. Türk Film Festivali’nde Metin Erksan’ın “”En Başarılı Senaryo” ödülü aldığı, Sinema Dergisi’nin düzenlediği soruşturmada da “En İyi Film” ve Metin Erksan’ın da “En Başarılı Yönetmen” seçildiği “Gecelerin Ötesi”, Kadir Savun’un da filmografisinde önemli bir yer tutar. 2. Türk Film Festivali’nde Kadir Savun da “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülü alır. Toplumcu gerçekçiliğin ilk örneği sayılan filmde ideallerini gerçekleştirebilmek için “çete”leşen altı gencin öyküsü anlatılır. Farklı düşleri olan bu insanlar, ‘kısa yoldan köşeyi dönme’ tohumlarının atıldığı, her mahallede bir milyoner yaratma söylemlerinin insanları etkilemeye başladığı günlerde, kendilerine mutluluk getireceğine inandıkları, ideallerini gerçekleştirmek için sahip olmaları gerektiğini düşündükleri parayı ‘çete’ kurup soygunlar yaparak elde etmeye çalışırlar. Uzun yol kamyon şoförü, ailesine de bakmak zorunda olan bir mensucat fabrikası işçisi, Amerika’ya gidip orada çalışmak, yenidünyanın nimetlerinden yararlanmak isteyen iki müzisyen, işsiz bir idealist aktör ve yine parasız bir ressam bir araya gelerek soygunlar yaparlar. Kısa yoldan ‘köşeyi dönme’ düşlerinin nelere yol açabileceğini, insanların hayatın gerçekleri karşısındaki bu tür seçimlerinin, tutunma yöntemlerinin yarattığı dramları yalın bir dille, sahici biçimde anlatan “Gecelerin Ötesi”nde Kadir Savun’la birlikte Erol Taş, Hayati Hamzaoğlu, Suna Selen, Oktar Durukan, Suphi Kaner, Ziya Metin ve Yılmaz Gruda da unutulmaz bir oyunculuk sergilemişlerdi.
Yine Metin Erksan’ın, Fakir Baykurt’un romanından uyarladığı ve başına gelmeyenin kalmadığı unutulmaz filmi “Yılanların Öcü” de Kadir Savun’un önemli filmlerindendir. ‘Bayram’ rolüyle Fikret Hakan’ın, ‘Haççe’ rolüyle Nurhan Nur’un, ‘Haceli’ rolüyle Erol Taş’ın, ‘Irazca’ rolüyle Aliye Rona’nın, ‘Muhtar’ rolüyle Ali Şen’in unutulmaz oyunculuklarının ve Yalçın Tura’nın müziğinin de filmin başarısında çok önemli yeri vardır. Köy kurulundan ikinci üye Haceli, oğlu Bayram ve gelini Haççe ile oturan Irazca Ana’nın evlerinin önüne ev yapmak ister. Irazca kadın buna çok sert tepki gösterir. İki aile arasında şiddete varan tartışmalar, kavgalar yaşanır. Deli Haceli evi yapmak, Irazca da yaptırmamakta kararlıdır. Muhtar (Ali Şen), ev yapımına ayak direyen Bayram’ı, Haceli’nin kardeşlerine dövdürür. Haceli de, kerpiçlerini parçalayan Irazca’nın evine saldırır ve Haççe’yi döver. Haççe aldığı darbelerle hastalanır ve çocuğunu düşürür.
Sonunda Irazca, köyü ziyarete gelen Kaymakam’a durumu anlatır ve muhtarla, Haceli’yi şikâyet eder. Genç Cumhuriyet’in idealist kaymakamı, Irazca Ana’dan yana tavır alır. Kadir Savun da köyün iyi ve babacan adamıdır. Tabii ki Bayram’dan yanadır ve ailenin en büyük destekçisidir. Gerektiğinde Bayram’ı savunmak için, Deli Haceli ve kardeşlerinin karşısına dikilir. Kaymakam gittikten ve muhtarla, Haceli güç duruma düştükten sonra, yenilgiyi hazmedemeyen Haceli’nin kardeşleri, ağabeylerine “İstersen emret şimdi gidip evlerini ateşe verelim” dediklerinde karşılarında Kadir Savun’u bulurlar. “Eğer böyle birey yapacak olursanız, en önce beni bulursunuz karşınızda. Ben düpedüz Bayram’dan yanayım. Bunu her zaman böyle bilin.”
Kadir Savun, filmde çok az gözükse de hem kendisini çok iyi anladığını ve oyunculuğunu doğru değerlendirdiği söylediği Metin Erksan’ın filminde oynamaktan mutludur hem de Aliye Rona gibi rol arkadaşlarından. Aliye Rona’nın Iraz kadın rolünden öylesine etkilenmiştir ki, kızına da Iraz adını koyar Kadir Savun.
Oynadığı bütün bu rollerde, öylesine çok sevilmiştir ki Kadir Savun, izleyici her filmde O’nu görmek ister. Arka arkaya filmlerde oynadığı yıllarda, aynı anda üç, dört filmde birden çalışır. Bir setten diğerine koşuşturur.
Entelektüel, duyarlı ve vefalı bir yapısı vardır Kadir Savun’un. Gençlik yıllarından itibaren sürekli kitap okur ve oyunculuktan fırsat buldukça film izler. Dünya sinemasında en çok Charles Chaplin’i beğenir, dünya sinemasının ‘babası’ olarak tanımlar. Türk sinemasında Metin Erksan, Lütfi Akad ve Atıf Yılmaz en çok sevdiği yönetmenlerdir. Gençlik yıllarında yapılan bir söyleşide, “Bir film bir şey vermeyecek, cemiyetteki insanlara birşey anlatmayacaksa niçin çevrilsin?” der. “İyi filmin, cemiyete faydalı olan filmin ticari mülahazaları kökünden yıkacağı, kazanç sağlayamayacağı iddia edilemez. Faydalı ve iyi olan bir film, en az göbek havalı filmler kadar iş yapacaktır.”
Mesut Kara
sahte gülüşlere aldandık sonra ne mi oldu? sonuç hep hüsran