Fransa’da yıllar önce Truffaut, Godard, Resnais, Malle gibi genç yönetmenlerin,daha yönetmen olmadan yayınlamaya başladıkları ünlü bir sinema dergisi vardı: ‘‘Cahiers du cinema”. vardı diyorum, gene çıkıyor ama ama kimsenin anlamadığı bir dille özel bir kesime sesleniyor. Bu derginin o yıllarda bir de yayın politikası vardı: Politique des auteurs, yani yaratıçılar politikası. Bu genç ve yetenekli sinema eleştirmenleri, filmleri değil sanatçıları değerlendirirler, tuttukları bir sanatçının her yapıtına özel bir ilgiyle eğilirlerdi.bu tutumun her zaman sağlıklı sonuçlar verdiğini söyleyemem.ama kesin olan bir şey vardı:bir sanatçının ”rastlantısal ” başarı ve başarısızlıkları önemli olmuyordu Cahiers’ciler için .onu, tüm yapıtları ile değerlendiriyorlardı.
”Otobüs” filminin yapılışından bu yana,ülkemizde tanıtılmasında,kaliteli Türk filmlerini desteklemenin bir görev olduğuna inandığımdan,katkıda bulunmaya çalıştım. Bu nedenle,filmin bir kaç sinema yazarına özel olarak gösterilişi sırasında bayağı heyecanlı idim.çıkışta ise çelişik bir duyguya kapıldığımı farkettim.çarpıçı, ilginç belli standartların üstünde bir film izlemiştim. ama beni tedirgin eden bir olay vardı. Bu tedirginliğin bugün çok iyi biliyorum ama nasıl giderileceği konusunda şu anda bir fikrim yok. Bunu zaman gösterecek
Tedirginliğimin kaynağı şu: filmde homoseksüeller, orospular, aracılar, domuz gibi tıkınan, kendi çıkarlarından başka hiç bir şey düşünmeyen bencillerden ,yabancı düşmanlarından oluşan bir ”batı” ile,hayvansal bir korku içinde,gene hayvansal yönsemelerden ( yemek,işemek korkmak ) ibaret bir az gelişmiş ülke köylü topluluğunun çarpıcı karşılaşması anlatılıyor gerçekçilik ile natüralizmin aynı şey olmadığını biliyoruz .
Gene biliyoruz ki, ne günümüzde İsveç, salt yukarda verilenlerden ibarettir, ne de Türk köylüsü salt orada verildiği kadardır. Öyleyse soru şurada: acaba yönetmen daha geniş bir gerçekliğin belirli bir yönünü ,kapitalist iki toplum yapısının çarpıklıklarından doğan unsurların bir karşılaştırmasını mı göstermek istemiş, bu nedenle abartmalara başvurmuştur; yoksa yönetmen, batıyı filmde gördüğümüz biçimde, Türk köylüsüne de gene orada gördüğümüz gibi mi kavramaktadır.
Birincisi gibiyse, yönetmen başarılı bir iş yapmıştır. Hiç bir sanatçı yapıtında gerçeğin tümünü yansıttığını iddia edemez. İkincisi gibiyse, film önemli bir sakatlığa uğramış, ilkel bir bakışı bize kabul ettirmeye çalışan bir gösteri düzeyine inmiş olur. İşte tedirginliğimin nedeni buydu. Filmi beğenen batılı ya da Türk aydınlarının tepkileri de bu tedirginliği gideremedi çünkü , onlarda ” bu eksik gerçekliğe” kendi kültürel ve ideolojik birikimlerine yaslanarak bakıyorlar.
Bilinçli aydınlar filmde yukardaki birinci yorumu buluyorlar. Bilinçsizler ise, filmdeki ”yoz bir batı ile ilkel bir doğu arasındaki zıtlığa” bakıp eğleniyorlar mı?
bbu film bu sorulara bir aydınlık getirmiyor. Bütün dileğim, Tunç Okan’ın ikinci filmiyle bu tedirginliğe bir son vermesi
ONAT KUTLAR Miliyet Sanat 19 ARALIK 1977
Sinematik Yeşilçam için paylaşan Suzan Dilek Yılmaz
One thought on “Yazar ve eleştirmenlerin film üstüne görüşleri: Onat Kutlar – Otobüs”