Günümüz yapımcı ve yönetmenlerinin Yeşilçam’ın eski oyuncularına değer vermediğini söyleyen Fikret Hakan şöyle konuştu:
“Yeşilçam sanatçıları neden yeni projelerde başrol oynamıyor? Bunu yapımcılara sormak lazım. Bizi değerlendiremiyorlarsa bu onların suçu. Demek ki genç oyuncuların bizden öğrenecekleri bir şey yok. Bu durum tamamen yapımcıların tasarrufunda olan bir şey.”
SEMİRAMİS’LE EVLİLİĞİMİ HATIRLAMIYORUM
Fikret Hakan, Ajda Pekkan’ın kardeşi Semiramis Pekkan ile yıllar önce yaptığı evlilik hakkında, “İlişkimizi Semiramis’in subay babası öğrenince olaylı bir evlilik yaptık. Gençlikte yaşanmıştı. Unuttum bu konuyu. Geçmişte yaşananları hatırlamıyorum. Yaşanmış bir şeyin daha fazla kurcalanmasına gerek yok” dedi.
* ‘Umut’ filmi ile sinemaya geri döndünüz. Bu gelişme nasıl oldu?
Evet. Uzun yıllardan beri beklediğim şans galiba bu filmle ayağıma geldi. Oyuncunun yıldızının parladığı zamanlar olduğu gibi kariyerinde duraklama dönemleri de olur. Bu sürenin geçmesini, alkole falan saplanmadan sabırla beklemek gerekir. Ben öyle yaptım. Son dönemde birkaç tane filmim oldu ama bana beklenen başarıyı getirmedi. Ama ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim.
* Filmdeki rolünüzden biraz bahseder misiniz?
Filmde dışarıdan bakıldığında düzgün bir işadamı gibi görünen ama aslında tam bir şehir mafyası olan bir karakteri oynuyorum. ‘Umut’ta oynadığım karakterin çok sevdiği bir oğlu ve karısı var. Dışarıdan bakıldığı zaman çok düzgün biri gibi görünüyor ama bir göz hareketi ile insanları tepe aşağı döndürebilecek bir adam aslında… Bu adamın yaşadığı olaylar karşında ne kadar büyük kırılmalara, zaaflara ve acizliklere düştüğünü görüyoruz. Yani kendi içinde tam bir ikilem yaşıyor diyebiliriz.
KADIN VE ALKOL BİTİRİLEMEZ!
“Alkole kendimi vermeden bekledim. Pek çok sanatçının derdi alkol ve uyuşturucu…” dediniz. Sanatçılar neden böyle yaşıyor?
Bazı kesimler “Fikret Hakan’ın alkol sorunu var” diyorlarmış. Çünkü başka türlü pislik atamıyorlar. Ama şunu söyleyeyim benim alkol sorunum yok! 75 yaşında bir adamım. Alkolik biri olsam böyle mi olurum? Evek, alkolü içerim ama ölçülü içerim. Alkolle yarışmam. Çünkü dünyada kadınlar ve alkol bitirilemez…
Böyle bir şey deneyen kepaze olur. Onun için ben haddimi daima bildim. Beni asla gece kulübünde göremezsiniz. Dostlarım eve gelir, ben onlara giderim. Meslektaşlarımın yanında gayet rahat olan bir insanımdır. Ama benim başarımdan rahatsız olan insanlar var. Onun için meslektaşlarımla mesafeli kalmayı tercih ederim.
75 yaşındaki Fikret Hakan bir gününü nasıl geçirir?
Mutlaka uykumu alırım. İkincisi aburcubur yemeği hiç sevmem. Sabahları ılık ballı süt içerim. C vitaminlerimi mutlaka alırım. Yemeklerde de özellikle öğle yemeğinde ne yersem yiyeyim kanı sulandırdığı için mutlaka bir bardak kırmızı şarap içerim. Akşam hava kararmadan asla içki içmem. Akşam 8’den sonra iki kadeh viskimi içerim. Hiç içki ile boğuşmam.
Maddi bir sıkıntınız yok değil mi?
Yok. Bakın ben kumar oynamam. Gece hayatım yoktur. Güzel hatun milletine para yedirecek biri de değilim!
Meslek hayatınızdaki başarınızı özel hayatınıza neden taşıyamadınız? Üç ayrılık ve biten ilişkiler var…
Çok büyük laflar ettim. 1958 yılında sevgilimden ayrıldığım zaman hata bendeydi. O dönem şımarık biri olmuştum. Askerlik dönüşü Türkiye’nin en güzel evliliğini yapacağımı düşünüyordum. Yukarıdan dediler ki: “Sen git askere gel göreceksin” (gülüyor)… Üç kere üst üstte yanlış evlilik yaşadım. Ayı yavrusu gibi yere düştüm. Bir daha hayatta büyük lokma ye, büyük laf söyleme dedim. Evlilik bizim gibi insanlar için nasırlaşmış bir konu…
Evlilik, nasırlı bir deri gibi… Bütün genç meslektaşlarıma ders olsun, hayatlarına girecek kadının kıymetini bilsinler. Eğer ben hayatıma giren kadınlardan birinin değerini bilseydim olduğum yerden daha üstün yerlerde olurdum. O yüzden genç arkadaşlar saçlarına biryantin sürmeyi bıraksınlar. Hayatlarının insanını bulduklarında kıymetini bilsinler. Çünkü her şeyi yakalayabilirsiniz. Ama iyi bir kadına sahip olamazsınız.
TV dizilerini izlemiyorum
Genç oyunculardan kimleri beğeniyorsunuz?
En az 7-8 oyuncu var beğendiğim… Ama isimlerini unutabilirim. Unutmayın büyük yönetmen olmadan büyük oyuncu çıkmaz. Bakın şimdi gençlerden ne kadar iyi yönetmenler var. Murat Aslan, Çağan Irmak gibi… Bunlar, 8-10 yıl içinde dünya çapında işlere el atacaklar. Sadece çok okuyup, çok araştırıp özellikle ülkenin sosyolojik yorumunu yapabilmeleri lazım. Bu arada senaristler kendilerine güvenmesin, eleştirilere kulak versin!
Televizyonda dizi furyası var. Siz de geçmişte büyük dizilere imza atmış bir oyuncu olarak bugünü değerlendirir misiniz?
Artık pek dizi izlemiyorum. Dizileri reklam alabilmek için 90 dakikaya çıkardılar. Beş günde çekeceksin montaj, dublaj yapacaksın. Yedi günde nasıl bitirirsin ki? Bu da kalitenin düşmesine neden oldu. Bence reklamları üç kuşağa indirip, dizileri 45-50 dakika arasında dondursunlar. Bu hem şirketlerin menfaatine olur, hem de seyirci dizilerden bıkma noktasına gelmez.
Iguanalar gibiyiz, neslimiz tükeniyor
Günümüz sanatçıları pek çok polemik yaşıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bakın rahmetli Ayhan Işık, Eşref Kolçak, İzzet Günay, Ediz Hun daha kim varsa bir gün birbirimizin ağzından kötü bir laf duydunuz mu? Hayır duymadınız. Biz hiçbir zaman birbirimize saygısızlık yapmadık, yapmayız. Çünkü Türk Sineması’nda star durumundaki her insanın, seyirci kalbinde kendine ait bir yeri vardı. Hepimizin yeri localara ayrılmış gibi belliydi. Onun için ne sen benim müşterimi çalabilirdin ne de ben senin… Hepimizin tarzları farklıydı. Bu nedenle yıllarca gayet dostane yaşadık. Böyle de öleceğiz. Bizler İguana gibiyiz. Gittikçe nesli tükenen bir hayvandır ya bizde nesli tükenenlerdeniz. Bir gün bu piyasada bizden kimse kalmayacak.
İş hayatınızda oynamak istediğiniz ama gerçekleşmeyen bir hayaliniz oldu mu?
Vakti zamanındaki fiziğim ve kimyamla Mustafa Kemal’i oynamak isterdim. O şansı bana tanımadılar.
Size o şansı tanımayanlar kim?
Bilmiyorum. Bu hakkı tanımayanların vicdansal faaliyetleri varsa onlara sormak gerekir. Ama uzun yıllardan beri Bizans’ın ayak oyunları Ankara’nın ayak oyunları haline geldi. Ankara ne yaptı etti, beni daima bu işten ekarte etti. Ama Atatürk’ü oynamayı gerçekten çok isterdim. Bu da benim en büyük ahdım olarak kalacak. Ancak tek tesellim bugüne kadar canlandırılan Mustafa Kemaller’in hepsinin şablon gibi olması… O yüzden “İyi ki de olmamış” diyorum. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ü çekmek ve oynamak son derece zordur. Kıl payı yanlışlar yüzünden hedeften sapma riskiniz çok büyük.
Can’a kızmayayım diye filmini izlemedim!
‘Mustafa’ adlı filminde Can Dündar’ı başarılı buldunuz mu?
Bana anlatılanlardan sinirleneceğimi anladığım için izlemedim. Can Dündar’ı severim ama çıkınca onu alkışlayacak mıyım, küfür mü edeceğim bilmediğim için ona cephe almamak adına filmini izlemedim. Çok değerli yazarların da Mustafa Kemal’e belki yanlış baktıkları noktalar vardır. Ben bu konuda taraf olduğum için soğukkanlılığımı koruyamayabilirim. Bu yüzden Can Dündar beni bağışlasın!
Bir dönem çok isteyip, oynayamadığınız Mustafa Kemal rolü gibi başka bir karakteri çok yakın bir oyuncu arkadaşınıza kaptırdığınız oldu mu?
Tabii oldu. Örneğin; ben İtalyan filminden yola çıkıldığı için kabul etmemiştim. Ve o arada Yılmaz Güney‘i lanse etmiştim. ‘Düztabandır, uğursuzun tekidir’ dediler. ‘Siz yapın tutacak’ dedim, onu oynattırdım. O yıl dört tane bomba gibi filmim vardı. Ama Antalya’da Yılmaz’ın (Güney) filmi birinciliği aldı. İyi insana gitti hiç olmazsa, ondan sonra büyük çıkışlar yaptı Yılmaz… Bu olaydan sonra söyleyenlere “Düztaban diyordunuz” diye hatırlattım. 1958 yıllarında yaptığı iki-üç film tutmadığı için Sadri Alışık‘a da ‘Düztabanın tekidir’ dediler. ‘Küçük Hanım’ filmi bir tuttu. Kapısından ayrılmadılar. Böyle iğrenç tarafları olan yönlerimizde mevcut… İnsanlara pislik atmaya hazırız. Alkışlayacağımıza tam tersinin yapıyoruz.
Sabah – Özlem AVCI’nın röportajı
http://arsiv.sabah.com.tr/2009/03/01/gny/haber,25AB3080B5B94497A978C89CD4D2104D.html