Zamanla alışıyoruz gerçekten. Analiz ediyoruz, irdeliyoruz, soruyoruz, çoğumuz gerçeği arıyoruz, karamsarlığa düşüyoruz, mutlu oluyoruz, umutlanıyoruz ve zamanla alışıyoruz. Zamanla alışıyoruz ama alışmamız bizi düşünmekten ve analiz etmekten ve en önemlisi araştırmaktan alı koymamalı. İşte o yüzden bir süredir beklettiğim bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim.
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu tartışmalarda, insanların bir şekilde kamplara ayrılması nedeniyle objektif olmamızın önüne geçmeye başladığı bir dönemde yaşadığımızı düşünüyorum. Buna ben de zamanla alıştım ama bir parçası olmamak için direniyorum sanırım.
3 ay önce Yener Çakmak ağabey kendine has kibarlığı ve efendiliği ile Banu Avar‘ın kültürel erozyonumuzu çizgi romanlara bağladığı bir konuşmasının yazılı versiyonunu eleştiriyordu. Ben de bu yazıyı okuyunca hayretler içerisinde kaldım.
Çoğumuz hatırlarız, canlı yayında Banu Avar, Zaytung sitesinin bir haberini gerçek zannedere ciddi bir hataya imza atmıştı. Ciddi bir hata diyorum çünkü araştırmacı/gazeteci ünvanı olan birisinin bu hataya düşmemesi gerekirdi. Açıkcası Banu Avar‘ın siyasi duruşuna ve muhalif tavrına baktığımda bazen umutlanıyorum ancak bu kadar çok komplo teorisi üretilen bir ortamda yapılan bazı çıkışların dezenformasyona açık bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Dezenformasyonun bir araştırmacı gazeteci için ne anlama geldiğini söylememe gerek yok sanırım. Bizim muhalefet kültürümüz ve tartışma kültürümüzde birbirini uyarma pek yoktur. Öyle dönemlerimiz vardır ki herşey karşısındakini yoketmeye yönelik yapılır. Böyle zamanlarda objektif olabilmek zordur.
Benim böyle bir amacım yok ancak düşünen ve sorgulayan bir birey olarak irdelemek ve analiz etmeye çalışırım hep. Hani birisini sokaktan çevirsek ve çizgi roman desek ne diyeceğini tam kestiremiyorum aslında ama herhangi bir insanın söyleyeceği lafları, bir de toplumu kültür erozyonundan korumak adına, gayet kültürlü ve araştıran bir gazeteci yazınca insan ister istemez tepki verme ihtiyacı duyuyor.
Doğru analiz edebilmek için ilk önce Banu Avar‘ın ne dediğine bakalım:
“Ben çocukken moda olan çocuk dergileri vardı: Teksas, Tommiks… O dergilerde Kızılderililer her zaman kötü adamlardı ve iyi adamlar hep Amerikanlardı. ABD, buna benzer şeyleri 60-70 yıldır yapıyor ve işin en önemli noktası da şu ki, bunları bilinçli olarak üretiyor. Şimdi de aynı şeyi, çocukların çok düşkün olduğu “play station”larla, türlü bilgisayar oyunlarıyla yapıyor. Bu da psikolojik operasyonun bir başka boyutu…”
Banu AVAR (“Banu Avar’la Konuşma: Kültürel Soykırım, Kırmızıkedi Yayınevi – Ömür KURT)
Amacım Banu Avar‘ı karalamak, onunla uğraşıp gündem yaratmak değil. Ancak bu satırlardan çizgi roman kültürüne büyük saygı duyan bir siteden ona hitaben birşeyler yazma ihtiyacı duyduğumu söylemem gerekiyor. O yüzden bundan sonrasını direk Banu Avar‘a yazacağım, cevabım onun gibi düşünen ve hatalı bilgiye sahip olanlara da gelsin…
Sayın Banu Avar;
Amerikan kültür emperyalizmine dikkat çekmeye çalışıyorsunuz ve kültürel soykırım konusunda uyarma çabanız var ama sizden beklenmeyecek bir hataya imza atmışsınız. Maalesef ele aldığınız bilgiler hatalı olduğu için de yazdıklarınız dezenformasyona yani hatalı bilgi paylaşımına giriyor. Ortaya koyduğunuz bilgileri okuyunca bahsettiğiniz çizgi romanların ‘bir kere kapağını açsaydınız bari’ diye geçiriyor insan içinden. Çünkü ve maalesef çok belli okumadığınız, o dönem dergi olarak mı çıkıyorlardı bilmiyorum ama bildiğimiz, birlikte büyüdüğümüz ve her bir macerasını 10-15 sefer okuduğumuz çizgi romanlar bahsettikleriniz. 70‘lerdeki Fantastik Türk filmleri içerisinde incelediğimiz bazı Türk işi kovboy filmleri için bu yukarıda söyledikleriniz söylense onu bile anlarım “belki” ama eleştiriniz çok fena ıskalıyor gerçeği.
Mesela Red Kit bir Fransız çizgi romanıdır ve içerisinde ciddi bir Amerika eleştirisi var. Klişe kovboy hikayelerini ve kovboy imajını tiye alır.
Teksas‘a gelirsek heralde sadece çigi romanın adından yola çıkarak ele aldınız ve yanıldınız çünkü o Türkçe uydurma bir isimdir. O çizgi romanın asıl ismi Grande Blek‘tir. İtalyan çizgi romanıdır ve sömürgeci ingilizlere karşı mücadele eder kahramanları. Ciddi anlamda bir anti emperyalist damarı vardır yani.
Tommiks ise bir rangerdır ama o da Türkçe uydurma bir isimdir asıl ismi Capitano Miki‘dir o da Amerikan değil Italyan çizgi romanıdır. O da sömürgecilerle uğraşır haksızlığa karşı mücadele eder ve sistemle çatışır zaman zaman rozetini bırakır. Tommiks dediğimiz Yüzbaşı Miki sistem içindeki kötü niyetli rangelerla da mücadele eder. Kızılderili dostaları vardır.
O dönem Türkiye’de çıkanların çoğu Amerikan değil Italyan çizgi romanlarıdır. mesela Zagor, Kızılderilileri beyaz adama karşı korur kızılderililer arasında bir kahramandır. Kızılderililer Zagor’da kötü adam değildir ve o dönemin perde arkası anlatılır bazen. Türkiye’de Kaptan Swing diye çıkan italyan çizgi romanı Comandante Mark‘ın ise sağ kolu Gamlı Baykuş‘tur. Gamlı Baykuş oldukça garip bir kızılderili figürüdür. Ontorio’da İngilizlere karşı mücadele ederler ve anti emperyalist bir mücadele yaparlar. Gamlı Baykuş‘u Süleyman Turan canlandırmıştır sinemamızda…
Bu ülkede emek verilmiş pek çok şey ciddi şekilde arşivlenmedi veya çizgi roman gibi yapıtlar dudak bükülerek göz ardı edildiler. Asıl kültür soykırımı aslında budur. Bu çizgi romanlara pek çok Türk çizer kapaklar yaptı esameleri okunmadı, pek çok film yokoldu ve düzgün arşivlenmediği için bugün haklarında bilgilere sahip değiliz. Öyle bir ülkedeyiz ki insanlar hobileri olduğunu söylemekten çekinirler aslında. Çizgi roman sever olmakta zordur bu ülkede pek çok kişi çizgi roman okuyanlara “çocuk musun” der, ciddi şeylerle uğraş derler. İşte sizin kültür soykırımı diye ele aldığınızın gerçek özeti budur aslında.
Öyle bir ülkedeyiz ki yerel olanı “sözde” korumaya çalışırken kendini tamamen dışa kapatmaya çalışan ile özentilik seviyesinde dışa açılanların mücadelesi sürerken sadece bilinçli olarak tükenlere vurulur ve saldırılır. O yüzden galiba eleştiriniz beni oldukça rahatsız etti. Kültür erozyonu içerisinde hiç ele alınmayak bir durumu çok yüzeysel ele alıp araştırmadığınız için de rahatsız oldum.
Kültürel bir soykırım içerisinde ele alınamayacak bir durumu, sizin gibi araştırmacılığı ile tanınan bir gazetecinin bu şekilde ele almasına hem şaşırdım hem de üzüldüm.
Sizden ricam; sizin Amerikan zannetiğiniz ama aslında İtalyan olan bu çizgi romanların neden tuttuğunu bir araştırmanız, en azından empati kurmanız. O araştırmada kesinlikle Türk Sinemasına da dokunacaksınız neden bu hikayelerin alınıp filmler çekildiğini ve Anadolu da tuttuğunu araştırın o zaman. İçlerindeki çocuğu öldürmemiş o yönetmenleri araştırın. Neden insanların Zorro, Swing gibi, Tommiks gibi veya Zagor gibi özlerinde Anti emperyalist kahramanları sahiplendiğini ve kendinden bir parça bulduğunu biraz araştırın en azından biraz anlamaya çalışın.
Sanırım o zaman nasıl büyük bir hata yaptığınızı anlayacaksınız…
“Bağzı” Çizgi Romanlar çok güzel…
Utku Uluer (Mayıs 2013)
bu isimler niye degisir ceviri yapilirken, anlam vermek imkansiz…bir de su bahsettigin “gayet kültürlü ve araştıran” sahislarin icinde, beride bir yerlerde kalan kor-cehalete zamanla alisabilecegimizi hic sanmiyorum ama hadi neyse…
sanırım telif yuzunden ve kolay akılda kalsın diye o isimler konulmuş
Değerli kardeşim Utku,çok güzel ve yerinde bir cevap yazmışsın.