Pazar yazıları: Türk Sineması ve Jartiyer

jartiyer4

TÜRK SİNEMASI ve JARTİYER

Ansiklopedik bir tanımla Jartiyer, bacaklar üzerinde çorabı gergin tutan,ucu kıskaçlı bir “çorap bağı” diye anlatılmaktadır. 

Cinsel literatürde ise “İç çamaşır fetişizminin dayanılmaz aksesuarı”dır.

Kitapta yazdığına göre,1800’lü yılların sonuna doğru ünlü Eyfel Kulesi‘nin mimarı
Gustave Eiffel, karısının sürekli düşen çorapları ve onun şikayetlerinden bıktığı için bir çare aramaya başlamış.

Neticede bele bağlanan bir askıya çoraplar tutturulmuş…

Askıya dikilen düğmeler ve çoraba açılan delikler(ilikler) ile aralarındaki bağlantı kurulmuş…

Böylece “Jartiyerin Mucidi” Gustave E. Paris’in göbeğine Eiffel Kulesini diker hem de karısının çoraplarını düşmekten kurtararak huzura ermiş…

jartiyer5
Dünya üzerinde köklü bir geçmişi olan Jartiyeri özellikle batılı kadınlar tercih etmiştir. Masum bir amaç için tasarlanan bu icadın günümüze gelene kadar geçirdiği değişimi (hem şekil, hem de amaç olarak !!!…) saymakla bitmez sanırım…
Külotlu çoraplar (Türlü çeşitlerde, kullanımı çok daha rahat ve pratik olan) karşısında çoğu zaman yenilgiye uğrayan jartiyer, Hitchcock’un Sapık filmindeki Norman Bates’i hatırlatsa da sütun gibi şahane bacaklar üzerindeki görsel etkisini ısrarla sürdürmekte ve sürdürmeye devam edecektir… ***

Jartiyerin öz geçmişiyle ilgili bilgileri sizlere aktardıktan sonra fazla uzatmadan hızla konu başlığına dönüyorum.

Türk Filmlerinde Jartiyer:

Neden? Nasıl? Sebep?? Kim Giymiş? Ne Zaman? Kaç Kişiler?
Kullanımı son derece pratik olduğu savunulan külotlu çorap(?!) değil de neden jartiyer?
Tabii ki konumuz külotlu çorap değil “JARTİYER”

BİZİM JARTİYERLİLERİMİZ…

turkan_soray_ajda_pekkan_sinematikJartiyerin sinemamızda ki serüveni, 1960’lı yıllarda B sınıfı filmlerle başlar. Konularıyla hiçbir bağlantısı olmayan, yalnızca birbirlerinden kopuk görüntülere dayalı bu tür sahnelerin o yıllardaki oyuncularıdır Seher Şeniz ile Devlet Devrim. Özgürce açılıp saçılmaya, jartiyerli bacakların ortaya çıkmasına en uygun sahneler de “Kadın Kavgaları” ve “Striptease” gibi ek bölümlerdir.

Aslında 1930’lu yıllardaki operet türü, örneğin cici berber gibi filmlerde danslı revülü sahneler olmasına karşılık, jartiyer henüz Türk sinemasına girmemiştir. Ja

rtiyer modası, ancak 1960’lı yıllarda siyah ve beyaz filmlerde en hızlı dönemini yaşar.

Güzel vücutlu yan hikaye oyuncularının ardından,başrol oyuncuları da dönemin sinemasal modasına uyarak jartiyeri deneyeceklerdir. Önce Gönül Yazar ve ardından magazin ağırlıklı sinema dergilerine “Jartiyerli Özel Fotoğraflar” çektiren Türkan Şoray

Türkan Şoray’ın 1963’te Memduh Ün’ün yönettiği “Çapkın Kız”da bu tür bir iç giyimle kamera karşısına geçmesi kaçınılmazdır. Ardından Osman F. Seden’in “Beş Şeker Kız”
filminde Amerikan müzikallerinden kopya edilen revü sahnelerinde beş jartiyerli kız ve siyah çoraplarının fırfırlı konçlarında fiyonklarıyla Fatma Girik, Leyla Sayar, Sevda Ferdağ, Selma Güneri ve Sevil Candan‘ı görürüz.

jartiyer6

“Babamız Evleniyor”da Ajda Pekkan da beyaz jartiyeri ve uzun bacaklarıyla kamera karşısına çıkar.Ajda Pekkan’ın jartiyerle ilgili bir diğer filmi de Türkan Şoray ile karşılıklı oynadığı Osman Seden ‘in yönettiği “Düğün Gecesi”dir.

Şoray ile Pekkan bir gece kulübü sahnesinde, paylaşamadıkları erkek uğruna birbirlerine tokat atarak dövüşeceklerdir. Saç saça baş başa derken, bu boğuşma yerlerde, birbirlerinin üzerinde devam eder. Bu kadın kavgaları sahnelerinde, oyuncuların açılıp saçılma konusunda birbirlerini kontrol etmesi mümkün değildir. Sahnenin doğal akışı içinde kavga, giderek şiddet içeren bir erotizm gösterisine dönüşür. Yerlerdeki bu boğuşma sırasında Türkan Şoray’ın tombul bacakları, külotu, Ajda pekkan’ın da özenle takıp takıştırdığı jartiyeri ortaya çıkar.

Kıskançlık sonucu uğruna dövüştükleri bu erkekse Zeki Müren’dir…

ekrem_bora_sinematik_suclular_aramizda

Metin Erksan, 1964’te çektiği “Suçlular Aramızda” adlı filminde ilginç, aykırı bir holding patronu tiplemesi çizer. Ekrem Bora’nın oynadığı evli patronun metresleri vardır. Sekreteri rolündeki Gülben Alpkaya’yı masanın üzerine çıkartır. Önce etekleri altından röntgenler, ardından bütün giysilerini çıkartıp jartiyerli bacaklarını öper.

TELE KIZLAR ve HÜLYA AVŞAR…

hulya_avsar_sehnaz_dilan_jartiyer_sinematikJartiyerli bacak görüntüleri arada bir, özellikle de burjuvazinin kalın enseli, çapkın erkeklerine hitap eden çok özel randevuevi sahnelerinde yer alır. Örneğin Osman F. Seden’in 1985 yılında çektiği “Tele Kızlar”, içerdiği temel konu nedeniyle bu tür görüntülere uygun düşer. Bu bağlamda önemli olan kullanılan bedenlerin tazeliği, çarpıcı aksesuarlar ve sonuçta “Görüntü Estetiği”dir.

Bir söyleşisinde “Jartiyeri çok seviyorum” diyen Hülya Avşar, Tele Kız rolünde dantelli mavi body’si, siyah jartiyeri ve siyah çorabıyla tıpkı bir Amerikan “pin up” ı görünümündedir.

Filmin öteki jartiyerli kızları da Şehnaz Dilan ve Zümrüt Cansel’dir.

Konumuzla ilgili son bir örnek vermek gerekirse, 1994’te Ümit Elçi’nin Erhan Bener’den
uyarladığı “Böcek”de Füsun Demirel‘den jartiyerli bir “orta yaş cinselliği” izleriz.

Aslında ilginç bir görüntü dizisidir bu ve ne hikmetse “seks komedileri” döneminde
çekilen filmlerde jartiyerli sahnelere sık rastlanmaz.

O filmlerin hedeflediği sokaktaki seyirci,lümpen kesim, entel ve dantel usulü oyuncaklardan hoşlanmadıkları için mi?

Onlar,her şeyi daha net görmek istediklerinden herhalde…

fusun_demirel_sinematik
Jartiyer fantezisi, fetiş tutkular ve benzerleri…(rahmetli Eiffel nereden bilsin çorapta açtığı bu iliğin kadınların başına ne çoraplar öreceğini… )

*** Yukarıdaki yazı Agah Özgüç’ün “Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi” adlı kitabından alıntıdır.

Paylaşan: Videodream

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir