1950 yılında Edirne’de doğdu. Gerçek adı “Şükrü Ocak“tır.Gözlerinin renginden dolayı, küçük yaşlarında çevresi tarafından “Çakır” lakabı takılmıştır.
Babasını askerliğini yaptığı sırada kaybettiğinde henüz üç yaşındadır. Töre gereği annesi amcasıyla evlendirilince içinde bir sıkıntı başladığını, kaçıp gitme duygusunun zamanla büyüdüğünü söylüyor. İlkokulu bitirip annesine ve kız kardeşine bakma zamanı geldiğinde Edirne’deki Balkan göçmeni bir ailenin kurduğu cambazhanede işe başlar. İp cambazlığında, akrobatlıkta yeteneklidir. 16 yaşındayken ailenin filmlerde oryantallik yapan üyesi ve onun eşiyle birlikte İstanbul’a gelir. Beyoğlu’nun kulüplerinde, gazinolarında sahne alarak akrobasi hünerini sergiler. Yolunun, yamacına kadar sokulduğu Yeşilçam’la kesişmesi elbette kaçınılmazdır. Üstelik gelir gelmez. Atletik vücudunu fark eden bir yapımcı figüranlık yapması için onu ikna eder ve Küçükçekmece‘deki mağaralarda kurulmuş sete doğru yola çıkarlar. İsmini hatırlamadığı o ilk filminde esas kadına tecavüz etmeye kalkan kötü adamlardan birini oynayacak, filmin kahramanı gelip dövüşerek kadını kurtaracaktır. Kahraman Çakır’a şöyle bir el hareketi yaparken Çakır beş metre ileriye savrulup mağaranın duvarına çarpınca sette bir şaşkınlık havası yaşanır. Artık kendini ispatlamış, ismi kulaktan kulağa yayılan bir figürana dönüşmüştür.
Setlerde yalnızca figüranlık değil, dublörlük de yapar. Sıraladığı onca isim arasından dikkatimi Cüneyt Arkın, Fatma Girik ve Türkan Şoray çekiyor. ‘Cüneyt Arkın dublör kullanmadığını söyler hep ama dublör kullanmak ayıp değil’ diyor. Arkın’a bazı hareketleri göstermiş, dublörlük yapmış ama ona duyduğu saygıdan dolayı işin bu kısmını deşmeye yanaşmıyor. Fatma Girik‘in oynadığı ‘Kara Peçe’ filminde bacak kıllarını kesip onun yerine dövüşmüş. Girik’in kaşlarını aldığını söylüyor. Türkan Şoray’a ise bir arabadan atlama sahnesi için dublörlük yapmış.
Levent Çakır‘ın kendisini ikinci kez ispatlaması ilk Zagor filmine denk geliyor. İstanbul epey soğuktur ve çekimler için Antalya’ya gidilir. Korsanların saldırdığı deniz fenerinde bir dövüş sahnesi çekilecektir. Zagor ortaya çıkar, bileğinin hakkıyla dövüşü kazanıp deniz fenerini korsanların elinden kurtarır. Fakat kendini yeterince gösteremediğini düşündüğünden içi rahat değildir. Az önce Kazım Kartal‘ın maketini attığı 12 metrelik fenerin tepesinden seslenir; ‘Ben atlayacağım, brandayı tutun, kamerayı açın.’ Senaryoda böyle bir sahne yoktur. ‘Bari son gün çekelim, bir yerin kırılacak film ortada kalacak‘ der yönetmen, lafını dinletemez. Çakır havada iki üç takla atıp, pike yaparak brandaya düşer. Alkışlar duyulur.
DÜNYANIN İLK BATMAN’İ DE BENİM
‘O filmde kendimi gösterdikten sonra bir sürü teklif geldi. Batman’i, Örümcek Adam’ı, Süper Adam’ı dünyada ilk kez yine ben oynadım’ diyor. O sıralarda sokaklarda genç kadınların laf attığı ünlü bir jön olduğunu söylüyor. Onun için işlerin kötüye gitmesinin miladı 1973; ‘Askere gittim, döndüğümde seks filmleri yaygınlaşmıştı. İzmir’e gidip fotoroman senaryoları yazıp çektim.’ 1980’lerde ‘türkücü filmleri’ başlayınca Çakır’ı yine hatırlar yapımcılar. İbrahim Tatlıses‘in oynadığı ‘Çile’de kötü adam rolü teklif edilir. Başlangıçta pek yanaşmadığı filmde rol alınca korktuğu başına gelir; ‘Eskiden yakışıklılığımdan sokağa çıkamazdım, o filmden sonra kötülüğümden dolayı çıkamaz hale geldim, sokakta bana ‘utanmıyor musun yengene kötülük yapmaya’ diye laf atıyorlardı, kafama çantayla vuranlar çıkıyordu.’ Durumun asıl kötü yanıysa artık kötü adam rolleri dışında teklif almamasıdır. 1986’da hala yaşadığı Edirne’ye, annesinin yanına döner.
‘Edirne’de günler nasıl geçiyor?’ sorusunun cevabının önemli bir kısmı filmlerdeki buruk hikayelerle yarışacak düzeyde. Önce bir mutluluk karesi; iki torunu İbrahim ve Özberk’i yanına çağırıp ‘Ben Süpermen‘im, bu Batman, bu da Örümcek Adam, değil mi?’ diyerek iki omzuna çıkarıyor. ‘Torunlarım benim bütün dünyam’ diyor. Dört yıl öncesine kadar bir kıraathane işletiyormuş Edirne’de. 1990’lar boyunca filmlerle ilişki kurmamış. 2000’lerden itibaren televizyon için çekilen bazı dini filmlerde, dizilerde yer almış. Hemen hepsinde de imam olarak… ‘2000’de çekilen bir filmde imamı oynayınca hep imam rolleri teklif edilmeye başlandı’ diyor. Fakat bu kez pek şikayetçi sayılmaz. Bazılarından etkilendiğini, vaktinin önemli bir kısmını camilerde, türbelerde geçirdiğini söylüyor. En büyük derdi tahmin edersiniz ki ekonomik. Aktörlük yaptığı dönem boyunca sigortası yapılmamış. Malum, ‘Daha geçen bayramda biri gündüz, biri akşam televizyonda gösterildi’ dediği filmlerinden telif almıyor. İskelet ve kas sisteminde oyunculuk yıllarından kalma arızalar var ama ameliyat için doktora gidemiyor. En büyük dileği aşkla bağlandığı oyunculuğu sürdürebilmek. Filmlerden ve dizilerden rol tekliflerine açık olduğunu söylüyor.
Deleyen: Ramazan Gönen
KAYNAKLAR
1 – Levent Çakır ~ Sinematurk.com
www.sinematurk.com/kisi/1669-levent-cakir
1 – levent çakır, levent çakır Hakkında Tüm Bilgiler Kimdiki’de
www.kimdiki.com/kisi/levent-çakır/
2 – TSA Türk Sineması Araştırmaları
http://tsa.org.tr/kisi/kisigoster/6951/levent-cakir
One thought on “LEVENT ÇAKIR”